• Sonuç bulunamadı

1. Araştırmanın Konusu, Yöntemi ve Kaynakları

1.4. Eserleri

2.1.1. Tefsir-Te’vil

Tefsir ve te’vil, Kur’ân’ın anlaşılması bağlamında üzerinde durulması gereken iki önemli kavramdır. Tefsir, kelime anlamı itibariyle açmak, ortaya çıkarmak, açıklamak veya beyan etmek demektir.100 Tefsir kelimesinin etimolojisi

98 Bk. Ersöz, Muhammed, Kur’ân’ın Dil Yapısı ve Kur’ân Kelimelerinin Terimleşmesi, (Basılmamış

Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2014, s. 15.

99 Karagöz, İsmail, v.dğr., Dînî Kavramlar Sözlüğü, DİB. yay., Ankara, 2010, s. 365; Doğan, Mehmet,

Büyük Türkçe Sözlük, İz yay., 1996, s. 620; Ece, Hüseyin Kerim, İslâm’ın Temel Kavramları, Beyan

yay., İstanbul, 2000, ss. 13-15; Soysaldı, Mehmet, İnançla ilgili Temel Kavramlar, Çağlayanlar yay., İzmir, 1997, s.197.

100 Kazvînî, Ebu’l-Hüseyn Ahmed b. Fâris b. Zekeriyya b. Muhammed er-Râzî, (ö. 395/1004)

konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. “رسﻔلا” veya taklîb101 yoluyla “رﻔس”

köklerinden türemiş olduğu belirtilmektedir.102 Bundan dolayı doktorun hastalığı

teşhis amacıyla baktığı suya “ ُة َر سْﻔَّتلا”, bakmasına ise “رْسَﻔلا” denildiği gibi kadının yüzündeki peçeyi kaldırmasına da “ةأرملا ترﻔس” denilmiştir.103 Çokluk ve artırma gibi

mânâları içeren tef‘îl kalıbında ise iyice izah etmek, gizli ve kapalı konumdaki bir şeyi ortaya çıkarmak, aydınlatmak ve keşfetmek mânâlarını kapsamaktadır.104 Tefsir

kavramı Kur’ân’da “-ا ري سْﻔَﺗ َنَسْﺣَأ َو قَحْلا ﺑ ََاَنْئ ج َّلا إ ٍلَثَم ﺑ َكَﻧوُﺗْأَي َلا َو -Onlar sana (inkâr ve eleştiri amacıyla) bir örnek getirmeye/benzetme yapmaya görsünler, biz hemen hakkı

ve en güzel açıklamayı sana getiririz”105 şeklinde “açıklama ve murâd edilen,

kastedilen mânâyı ortaya çıkarma” anlamında tek âyette yalnızca bir defa kullanılmıştır.

Kelime olarak “لوأ” kökünden türeyen te’vîl ise sözlükte “tef‘îl” kalıbında “geri dönme, döndürme, sözü iyice araştırıp varacağı son noktaya nakletme” mânâsındadır.106 Mastar ve isim olarak te’vîl kavramı Kur’ân’da “ اوُطي حُي ْمَل اَم ﺑ اوُﺑَّذَﻛ ْلَﺑ

ُهُلي وْأَﺗ ْم ﻬ ﺗْأَي اَّمَل َو ه مْل ع ﺑ –Hayır onlar bilgisini kavrayamadıkları ve henüz sonucu/akıbeti kendilerine gelmemiş olan şeyi(Kur’ân’ın meydana geleceğini bildirdiği haberleri)

yalanladılar…-”107 şeklinde kullanılmaktadır.108 Tefsir ilminde te’vil, zâhiri mutabık

olan iki ihtimalden birine döndürmek/hamletmek veya âyetin muhtemel mânâlarından birine döndürülmesi şeklinde tarif edilmiştir. Yani âyetlerdeki olası anlamlardan birini, âyetin siyak-sibak ve bağlamı ile Kur’ân bütünlüğü dikkate

101 İştikak, lügat ve sarf kurallarına uygun kökü bulunan bir kelimenin aslını aralarındaki mânâ birliği

dolayısıyla taklip yoluyla başka kelimede aramak bir zorlamadır. Bk. Sadrettin Gümüş, Kur’ân

Tefsirinin Kaynakları, Kayıhan yay., Ankara, 1990, s. 21.

102 es-Sebt, Hâlid b. Usmân, Kavâ‘idü’t-Tefsîr: Cem’ ve Dirâse, Dârü İbn Affân, Medîne, I-II, h.

1415, I, ss. 23-25.

103 el-Cevherî, Ebû Nasr İsmail b. Hammâd (ö. 393/1003), es-Sıhâh Tâcu’l-Luga ve’s-Sıhâhu’l-

Arabiyyeti, thk. Ahmed Abdülğafûr Attâr, I-VI, Dâru’l-I‘lm li’l-Melayîn, Beyrut, m. 1987, h. 1407, II,

781; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, V, 55, ‘f,s,r’ md.; ez-Zebîdî, el-Huseynî, Muhammed b. Muhammed b. Abdurrezzak (ö.1205/1791), Tâcu’l-Arûs Min Cevâhiri’l-Kâmus, thk. Komisyon, I-XL, Dâru’l-Hidâye, ts., XII, 41.

104 Râğıb el-İsfahânî, Hüseyn b. Muhammed, Müfredâtu Elfâzıl’l-Kur’ân, Dâru’l-Kalem, Dımeşk,

1997, s. 380; er-Râzî, Muhammed b. Ebî Bekr b. Abdilkâdir (ö. 666/1267), Muhtârus-Sıhâh, thk. Mahmud Hâtır, Hamza Fethullah, Müessesetü’r-Risâle Nâşirûn, Dımeşk, h. 1367, s. 438; Zerzûr, Adnan Muhammed, U‘lûmü’l-Kur’ân(Medhalü ilâ Tefsîri’l-Kur’âni ve Beyânü İ’câzihî), I. Baskı, el- Mektebetü’l-İslâmî, Beyrût, 1981, s. 400.

105 Furkan 25/33.

106 İbn Manzûr, a.g.e., ‘e,v,l’ md. XI, 32, 107 Yûnus 10/39.

alınarak tercih etmektir.109 Tefsirde bir kesinlik ve Allah’ı (c.c.) murad edilen mânâ

şudur şeklinde bir şahit kılma durumu söz konusu iken te’vilde böyle bir kesinlik yoktur. Lafza ve bağlama en uygun mânâyı tespit etme durumu söz konusudur.110 Faydası ibret ve öğüt almak olan tefsir, ıstılah olarak birkaç şekilde tanımlanmıştır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Mânâya açıkça delalet edecek bir lafızla, âyetin mânâsı, durumu, kıssası ve iniş sebebini açıklamaktır.111

b) Müşkil olan lafızdan murâd edilen mânâyı çıkarmaktır.112

c) Allah’ın muradına delalet etmesi bakımından insan gücü ve imkânı nispetinde Kur’ân metninin lafız ve mânâsından bahseden ilimdir.113

Tefsir ve te’vil bir ilim dalıdır. Bu ilim dalında Hadis, Fıkıh usûlü, Kıraat, İslâm tarihi ve Siyer gibi farklı bilim dallarıyla bazı bilimsel gerçeklerden faydalanılarak Kur’ân yorumlanmaktadır. Kelime ve cümlelerin anlamları, hüküm ve hikmetleri açıklanmaktadır. Istılah olarak te’vilden daha önce kullanılan tefsir ile Kur’ân’ı savunma döneminden itibaren kullanılmaya başlanan te’vil kelimeleri farklı zamanlarda birbirlerinin yerine de kullanılmışlardır. Bazı kimseler bu iki kelimenin mürâdif ve aynı olduğunu savunsalar da tefsir, te’vilden daha kapsamlıdır. Her te’vil bir tefsirdir fakat her tefsir bir te’vil değildir.114 Râgıp el-İsfahânî (ö.502/1108)’ye göre de tefsir, te’vilden daha umumidir. Tefsir lafızlarda te’vil ise mânâlarda kullanılmaktadır.115

109 Zerkeşî, Bedruddîn Muhammed b. Bahadır b. Abdillah, el-Bürhân fi Ulûmi’l-Kur’ân, thk.

Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim, I-IV, I. Baskı, Dâru İhyâi’l-Kütübi’l-Arabî, Kâhire, 1957, II, 148; Bk. Işıcık, Yusuf, Kur’ân’ı Anlamada Temel Bir Problem: Te’vîl, Esra yay., Konya, 1997, s. 21.

110 Mâturîdî, Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd Ebû Mansûr es-Semerkandî (ö. 333/944),

Te'vilâtu’l-Kur’ân, thk. Mecdî Beslûm, I-X, Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmyye, Beyrut, Lübnan, m. 2005, I,

349; Duman, M. Zeki, Beyânü’l-Hak Kur’ân-ı Kerîm’in Nüzûl Sırasına Göre Tefsiri, I-III, II. Baskı, Fecr yay., Ankara, 2008, I, 13.

111 Cürcânî, Ebü’l Hasen Ali b. Muhammed b. Ali es-Seyyid eş-Şerîf el-Hanefî, (ö. 816/1413) et-

Ta‘rifât, thk. Muhammed Abdurrahman el-Mar‘aşlî, II. Baskı, Dâr en-Nefâs, Beyrut, 2007, s. 126.

112 İbn Manzûr, a.g.e., “f,s,r” md. V, 55; Zebidî, Tâcu’l-Arûs, “f,s,r” ” md. XIII, 323.

113 Zürkânî, Muhammed b. Abdülazîm, (ö. 1367/1948), Menâhilü’l-Irfân fi Ulumi’l-Kur’ân, I-II, III.

Baskı, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, Lübnan, h. 1426/ m. 2005, I, 423; Zehebî, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, I, ss.13-15; es-Sebt, Hâlid b. Usmân, Kavâ‘ıdü’t-Tefsîr, I, 29.

114 Zürkânî, a.g.e., I, 425 115 Zerkeşî, a.g.e., II, 148.

Meydanî, Kur’ân’ı anlamakla ilgili bu kelimelere tedebbürü de ilave etmektedir. Çünkü ona göre Kur’ân’ın doğru bir şekilde anlaşılması için lafızların detaylı şekilde farklı yönleriyle incelenmesi gerekmektedir. Bunu tam anlamıyla karşılayan kelime ise tefsirden ziyade tedebbürdür.