• Sonuç bulunamadı

Araştırmamızın konusu olan tefsîrin tam adı, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-

Te’vîl’dir. Beyzâvî’nin en meşhur eseridir. Âlimler bu tefsîri hüsn-i kabul ile telâkki

etmiş ve tedriste birinci sırayı almıştır. Zira bu, alanında faydalı bir eser, vazgeçilmez bir kaynaktır. Üslubu muhtasar, ibareleri dakiktir. Birçok mânayı, faydalı bilgileri, ince hikmetleri, şer’i hakikatleri ve parlak bir beyanı ihtiva eder. Müellif bu eserinde fesâhat, belâgat ve teşri’ esrarını büyük bir maharetle işlemiş, menkul ile ma’kulü bir araya toplamıştır.61

İslâm âleminde şöhrete ulaşan bu tefsîr, bu gün dahi bir çok faydaları ihtiva etmektedir. Büyük imamların sözlerinin hülasası, ümmetin seçkinlerinin Kur’ân ve onun mânası hakkındaki en temiz görüşleri, lafızları hakkındaki müşkilleri açıklığa kavuşturmanın en açık ve özlü şeklini, onda bulmak mümkündür. Kendinden evvelki bazı tefsîrlerin, eksik yerlerini izah etmiş ve tamamlayıcı bilgiler vermiştir. Onu medh edenler, bu tefsîrin saflaştırılmış bir altın gibi ortaya çıktığını, Güneş gibi her yeri aydınlattığını, herkesin ona sahip olmaya çalıştığını, onu tanıyanların tadına doyamadıklarını, âlimlerin onu tedris için üzerine düştüklerini, pek çok hâşiye ve şerhlerinin yapıldığını, bütün Müslümanların kabulüne mazhar olduğunu, onun güzelliklerinin vasf edilmekle bitirilemeyeceğini söylemektedirler.62

Hüseyin ez-Zehebî: “Tefsîre dair yazılmış kitapların ana kaynaklarından biri Beyzâvî tefsîridir. Allah kelâmını anlamak isteyen, sırlarına ve mânalarına muttali

61 Turan, s. 10.

62 İsmail Cerrahoğlu, “Kâzî Beyzâvî ve Tefsîri”, Diyanet Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 1983, Cilt XIX, Sayı 1, s. 14.

olmayı arzulayan kimse, bu tefsîrden müstağni kalamaz”63

sözleriyle Beyzâvî tefsîrinin değerini ortaya koymaktadır.

Brocelman da şöyle der: “Beyzâvî’nin en önemli eseri “Envâru’t-Tenzîl ve

Esrâru’t-Te’vil” isimli tefsîridir. Ehl-i Sünnet âlimleri, Beyzâvî tefsîrini bütün tefsîrlerin

en güzeli olarak kabul ederler. Beyzâvî’nin Ehl-i Sünnet çevrelerinde oldukça seçkin bir yeri vardır.”64

Keşfu’z-Zunun sahibi Hacı Halife ise Beyzâvî tefsîrini şu övgü dolu sözlerle nitelemektedir: “Beyzâvî’nin tefsîri, şanı yüce bir tefsîr olup, beyandan müstağnidir. Mevlâna el-Münşi’nin dediği gibi: “Akıl sahipleri Kur’ân-ı Kerîm’in yüzündeki örtüyü (i’cazındaki esrarın perdesini) açabilecek bir şey meydana getirmediler. Fakat bu konuda Kâzî Beyzâvî’nin çürümeyecek bir yed-i beyzası (parlak bir kudreti) vardır.”

Beyzâvî bu tefsîrinde, i’rab, me’âni ve beyânla ilgili hususları Zemahşerî’nin “el-

Keşşâf” isimli tefsîrinden; hikmet ve kelâm’a dair hususları Fahruddîn er-Râzî’nin

“Tefsîr-i Kebir”inden; iştikaka, güç anlaşılan hakikatlere ve ince işaretlerle alakalı hususları ise Râğib el-İsfahânî’nin “Müfredâtu Elfâzı’l-Kur’ân” adlı eserinden özetlemiştir. Bununla birlikte Beyzâvî, bizzat kendi parlak fikirlerinin mahsulü olan birçok makul yorumu ve makbul görüşleri tefsîrine ilave etmiştir. Böylece sırların üzerindeki şüphe şaibesini gidermiş, ilimde vüs’at ve basireti artırmıştır.”65

Hacı Halife, bu açıklamalardan sonra sözlerini şöyle sürdürmektedir: “Beyzâvî mütebehhir bir âlim olduğu için kelâm süvarilerinin meydanında dolaşmış, ilimlerdeki maharetini makamına layık bir şekilde ortaya koymuştur. Bir yandan güzel işaretlerin yüzlerini örten örtüyü kaldırmış, diğer yandan hikmetin eli ve diliyle, natıkanın tercümanı ve mizanı ile ma’kulatın esrarını örten perdeleri açıp yırtmıştır. İnsanlara zor gelen sorunları çözmüş, maksada ulaşmadaki engelleri kaldırmıştır. Kişiyi sapıklığa sevk eden şüpheleri bertaraf etmiş, delillerin metotlarını insanlara açıklamıştır.

Beyzâvî’nin, tefsîrinde ikinci, üçüncü veya dördüncü derecede “kîle/denildi” lafzı ile zikrettiği vecihler zayıf demektir. Beyzâvî’nin sözlerine bu açıdan kim itiraz ederse, sanki o kişi, Anka kuşu için bir tuzak kuruyor ve gök yüzündeki şahini avlamak istiyor.

63

Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîru ve’l-Müfessirûn, Mektebetü Vehbe, (Altıncı Bsk.), Kâhire 1416/1995, I, 311.

64 Brocelmann, Dairetü’l-Ma’arifi’l-İslâmiyye, Daru’ş-Şa’b Baskısı, Mısır IV, 418, Aktaran: Turan, s. 8. 65 Kâtip Çelebi, I, 251.

Zira o, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat ehlinin mezhebi üzere olup, dini ilimlerin ve müsbet fenlerin uzmanı olan bir şahsiyettir.”66

Hacı Halife’nin Beyzâvî hakkındaki bu sözlerini tasvip eden Ömer Nasuhi Bilmen şöyle demektedir: “Kâtip Çelebi’nin bu sözleri çok doğrudur. Çünkü Beyzâvî tefsîri binlerce ilim erbabının tetkik süzgecinden geçerek muhtelif araştırmalar, tahliller sonucunda çok kıymetli bir tefsîr olduğuna ammece karar verilmiştir. En büyük âlimler tarafından bu tefsîre iki yüz elli’den fazla hâşiye ve ta’lik yazılmış ve mübarek tefsîr gerek doğuda ve gerekse batıda asırlardan beri ilahiyat kürsülerini süslemiştir.”67

Gerçekten de bu tefsîr yazıldığı andan itibaren ilim adamlarının ilgi odağı olmuş, hemen hemen her dönemde İslâm dünyasının değişik bölgelerindeki seçkin âlimler tarafından üzerinde değişik çalışmalar yapılmıştır. Beyzâvî tefsîrinin ulaştığı bu payeye başka hiçbir tefsîr ulaşamamıştır. Kâtip Çelebi, “Envâru’t-Tenzîl” üzerinde yapılan şerh, hâşiye ve ta’liklerin 46 tanesinin ismini zikrederken,68

Ömer Nasuhi Bilmen 75 hâşiye ve 39 ta’liki müelliflerinin isimleriyle birlikte bir liste halinde verir ve bunların dışında daha başka çalışmaların da bulunduğunu ifade eder.69

Aşağıda Envâru’t-Tenzîl’in en önemli şerh ve hâşiyelerinin bir kaçından kısaca sözedilecek.

İbn Temcîd diye ün kazanan Mustafa b. İbrahim’in (ö. 880/1475) hâşiyesi. Bu zat

Fatih Sultan Mehmet’in hocası olup, hâşiyesi ‘Amire matbaasında, Konevî hâşiyesinin kenarında 1286 da,70

Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye tarafından Konevi hâşiyesinin altında 1422/2001 de 20 cilt olarak tab’ edilmiştir.

El-Kâzerûnî diye ün kazanan Ebû’l-Fazl el-Kurâşî es-Sıddîkî’nin (ö. 940/1533)

hâşiyesi. Bu hâşiye Beyzâvî tefsîrinin kenarında Dâru’l-Fikr yayınevi tarafından Beyrutta 5 cilt olarak tab’ edildi.

Muhyiddîn Muhammed b. Muslihuddîn el-Kûcevî’nin (Kocaelili) (ö. 951/1544) hâşiyesi. Bu hâşiye Şeyhzâde hâşiyesi diye meşhur olmuştur. Beyzâvî hâşiyelerinin en

66 Kâtip Çelebi, I, 251.

67

Ömer Nasûhî Bilmen, Büyük Tefsîr Tarihi, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1974, II,530. 68 Bkz. Kâtip Çelebi, I, 252-256.

69 Bkz. Bilmen, II, 531-534. 70 Turan, s. 12.

kolay anlaşılanı ve en faydalı olanıdır.71

İstanbul’da hicri 1282de dört cilt, Beyrutta 1419/1999 da sekiz cilt olarak basılmıştır.

Abdülhakîm es-Siyalkûtî’nin (ö. 1067/1657) hâşiyesi. Pakistan’ın Lahor kentinden olan bu âlimin hâşiyesi, kıymetine binaen araştırmacılar tarafından hüsnü kabul görmüştür. İstanbul’da hicri 1281 de basılmıştır. Tam değildir.72

Şihâbuddîn el-Hafâcî’nin (ö. 1069/1658) hâşiyesi. Mısırlı olan bu âlim hâşiyesini

İnâyetu’l-Kâzî ve Kifâyetu’r-Râzî ‘ala Tefsîri’l-Beyzâvî diye isimlendirmiştir. Mısırda

1282 de 8 cilt olarak basılmıştır. Beyzâvî’nin en önemli hâşiyelerinden biridir.73

İsmail b. Muhammed el-Konevî’nin (ö. 1195/1780) hâşiyesi. Konevî hâşiyesi diye ün yapan bu eser, şüphesiz Envâru’t-Tenzîl’in en meşhur hâşiyelerindendir. Çok önemli bahisleri muhtevi olup, Beyzâvî’nin hemen hemen her cümlesinin izahına yer vermiştir. Günümüzde değişik baskıları bulunmaktadır.

Beyzâvî tefsîri, Muhammed b. Muhammed b. Abdurrahman (ö. 874/1469) tarafından ihtisar edilmiştir. Muhammed Abdurraûf el-Münâvî (ö. 1031/1622), el-

Fethussemâvî fî Tahrîcî Ehâdîsi’l-Beyzâvî ve Himmetzâde Muhammed b. Hasan ed-

Dımaşkî (ö. 1175/1761), Tufhfetu’r-Râvî fî Tahrîcî Ehâdîsi’l-Beyzâvî adlı eserlerinde tefsîrde bulunan hadisleri tahric etmişlerdir.74

İstanbul, Kahire, Bombay, Leknev gibi ilim merkezlerinde birçok defa basılan

Beyzâvî Tefsîr’i, H. O. Fleischer tarafından Leipzig’te neşredilmiş (1846/1848), bu neşri

esas alan Winand Feel tarafından hazırlanan bir fihristle birlikte aynı yerde tekrar basılmıştır (1878).75

Son dönemde de İslâm dünyasında Beyzâvî ve tefsîri üzerinde bazı çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Yusuf Ahmed Ali’nin, el-Beyzâvi ve Menhecühü fi’t-Tefsîr, adlı doktora çalışması ile Muhammed Zuhayli’nin el-Kâzî el-Beyzâvî isimli eseri bunlardan bazılarıdır. Ülkemizde ise bu konuda yeterince çalışma yapılmadığı gözlenmektedir. Ancak son dönemlerde birkaç yüksek lisans ve makale çalışması yapılmıştır. Ayrıca Abdülbâkî Turan, bu tezle de yakından alakalı olan Beyzâvî’nin

71 Kâtip Çelebi, I, 252. 72

İbn Âşûr, s.100.

73 Zuhaylî, el-Kâzî el-Beyzâvî, s. 142.

74 İsmail Cerrahoğlu, “Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl”, DİA, TDV, Yay., İstanbul 1995, XI, 261. 75 Cerrahoğlu, XI, 261.

Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl İsimli Eserinde Kur’ân Belâgatı adlı yetmiş sekiz

sahifelik bir eser telif etmiştir. Müellif bu çalışmasında, Beyzâvî’nin hayatı ve belâgat ilmi hakkında muhtasar bilgi verdikten sonra Beyzâvî tefsîrinde yer alan bazı belâgat konularından örnekler vermiş, zaman zaman da Zemahşerî’nin Keşşâf’ıyla mukayeseler yapmıştır.

Beyzâvî’nin tefsîrinden umumiyetle övgüyle bahsedildiği gibi, şüphesiz ona yönelik birtakım tenkitler de söz konusudur. Beyzâvî’nin az da olsa İsrâiliyat’a yer vermesi ve özellikle sûrelerin sonunda zayıf hadisleri zikretmesi bunların en ciddi olanlarıdır. Ancak bunlar bu eserin değerine gölge düşürecek ağırlıkta değillerdir.76