• Sonuç bulunamadı

Nehiy Fiillerinin Farklı Anlamlar İfade Etmesi

C. KUR’ÂN VE BELÂGAT

3. Belâgat-İ’câz İlişkisi

1.3. İNŞÂ CÜMLESİ VE KISIMLARI

1.3.1. Talebî İnşâ

1.3.1.2. Talebî İnşâ 2: Nehiy

1.3.1.2.2. Nehiy Fiillerinin Farklı Anlamlar İfade Etmesi

Nehiy kipi de bazen gerçek mânasının dışına çıkarak duâ, iltimas, tey’is, tehdid,

tevbih, tahkir, irşâd gibi cümlenin gelişinden ve hal karinesinden anlaşılan farklı

anlamlarda kullanılır.298

Beyzâvî, çeşitli âyetlerin tefsirinde, nehyin zâhirin muktezâsından çıkarak kazandığı mecâzi anlamlar üzerinde durur ve konuyla ilgili aydınlatıcı bilgiler verir.

1.3.1.2.2.1. Duâ mânası

Nehyin duâ anlamında kullanılması, “ast’ın üst’ten, zayıfın kuvvetliden, küçügün büyükten, yaratılanın yaratandan tazarruan bir fiilin yapılmamasını istemesidir.” Yani nehiy, yukarıdan aşağıya (isti‘lâ/otorite) değil de aşağıdan yukarıya (yalvarma/acizlik) doğru olursa duâ mânasına gelir.299

Örnek:

ا نِاا ا ن ذِخا ؤ تا لّا ا نَ ب ر ا

ا ن ا ط خ اا و اا ا نيس ن “Ey Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!” (Bakara, 2/286). Âyet-i kerimede geçen nehiy kipi (ا ن ذِخا ؤ تا لّ : bizi sorumlu tutma!), nehyin duâ anlamında kullanılmasının en güzel örneklerindendir. Zira mütekellim (kul), Rabbine karşı asla nehyetme konumunda olmadığı gibi, nehyedilen Zat da (Rab da), kesinlikle nehyedilme konumunda değildir. O halde buradaki nehiy sîgası asli mânasının dışına çıkarak başka bir anlamda kullanılmıştır. Bu anlam, tam da

296 Daha geniş bilgi için bkz. Beyzâvî, (Âl-i İmran, 3/28; A’râf, 7/85; İsrâ, 17/33; Hucurât, 49/11; Mümtehine, 60/1, âyetlerinin tefsîri)

297

Beyzâvî, II, 328.

298 Teftâzânî, Muhtasaru’l-Meânî, s. 100-101; Mutavvel, s. 268; Suyûtî, İtkân, II, 893; Taşköprizâde, II, 142; Hâşimî, 76-77; el-Cârim, el-Belâgatu’l-Vâzıha, s. 157.

yukarıda nehyin duâ mânasında kullanılmasıyla ilgili olarak verilen “Astın üstten, küçüğün büyükten, zayıfın kuvvetliden, yaratılanın yaratandan bir sey istemesi” şeklindeki tanımla örtüşmektedir. Dolayısıyla nehiy kipi burada duâ mânasında kullanılmıştır.

Beyzâvî bu anlamı şu ifadelerle ortaya koyar: “ Rabbimiz! Bizi tefrit ve ilgisizlik gibi unutmaya veya hataya götürecek şeylerle sorumlu tutma ya da unutma ve hata300

nın bizatihi kendisiyle sorumlu tutma. Zira bunlarla sorumlu tutmak aklen de imkânsız değildir. Çünkü günahlar zehir gibidir, unutarak veya hata ile de olsa onu yutanı helake götürdüğü gibi, günahları işlemenin de karar vermeden de olsa sahibini cezaya götürmesi akla uzak değildir. Ancak Allah Teâlâ rahmet ve lutfunun gereği olarak onları bağışlayacağını vaat etmiştir. İnsanın hata ve unutmalarından dolayı bağışlanma nimetini sürdürmesi için böyle duâ etmesi caizdir. Efendimizden rivâyet edilen “hata, unutmak ve zorla yaptırılan şeyden ötürü ümmetimden sorumluluk kaldırılmıştır”301

hadisi de bunu destekler.”302

1.3.1.2.2.2. İltimas mânası

Kelime olarak, istemek, dilemek, rica etmek gibi anlamlara gelen iltimas, bir belâgat terimi olarak, aynı seviyede olan iki şahıstan birinin diğerinden otoriter (isti’la) olmayan tarzda, nazikçe bir fiili yapmamasını istemesidir.303

Örnek:

ا يمِلاَظلاا ِم و ق لاا ع ما نى ل ع تُا لّ وا ءا د ع لّاا ِبا تِم ش تا لا ف “Sen bana (böyle davranarak) düşmanları sevindirme. Beni o zâlimler topluluğu ile bir tutma” (Araf,7/150). Âyette geçen “ا تِم ش تا لّ” ve “ا ل ع تُا لّ” nehiy fiillerinin bir işi yapmama anlamına vurgu yapan Beyzâvî âyeti şöyle izah eder. Buzağıya tapma olayında Musa (as.), kardeşi Harun’un (as.) insanları buzağıya tapmaktan alıkoymada kusurlu olduğunu zannederek, kardeşinin başını tutup

300

Unutma ve hata iki türlüdür. Birinin sahibi mazur görülse de diğeri görülmez. Mesela bir kimse üzerinde bir pislik görse de bunu temizlemeyi geciktirse, sonra unutup namaz kılsa mazur olmaz. O pisliği gördüğünde hemen temizlemediğinden dolayı kusurludur fakat görmezse mazurdur. Şeyhzâde, II, 296.

301

İbn Mâce, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid Kazvînî, Sünenü İbn-i Mâce, nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkî, Dâru’l-Hadis, Kâhire 1994, Talaku’l-Mükreh, 16, Hadis nr. 2045 (I, 659).

302 Beyzâvî, I, 586-587.

kendine doğru çekmeye başlayınca Harun Musa’ya hitaben, onları sevindirecek bir şey yapma, beni sorumlu tutarak veya kusurlu bularak onlarla aynı kefeye koyma demiştir. Ona bu şekilde hitap etmesi kendisini acındırmak ve onun kalbini yumuşatmak içindir.304

Mütekellim (Harun) ve muhatap (Musa) aynı seviyede olan iki şahıs olduğundan Harun’un Musa’dan bu şekilde bir talepte bulunması isti’la/otorite yoluyla değil tesâvî (eşitlik) yoluyla olmuştur. Dolayısıyla nehiy burada iltimas anlamındadır.

1.3.1.2.2.3. Tey’îs mânası

Tey’îs, ümitsiz kılma, karamsarlığa sevk etme, umduğunu vermeme anlamına gelir.

Örnek:

ا م كِنا يماا د ع با تُ ر ف كا د قااو رِذ ت ع تا لّ “Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz” (Tevbe, 9/66). Âyetteki “او رِذ ت ع تا لّ : özür dilemeyin” nehiy fiili, iman ettikten sonra inkâr edenlerin samimi bir şekilde tevbe etmeden bağışlanacakları ümidini boşa çıkaran bir mâna içermesi bakımından konumuz için güzel bir örnektir. Beyzâvî bu âyeti şöyle izah eder: Boş yere özür dilemekle uğraşmayın. Çünkü siz, iman ettiğinizi açıkladıktan sonra Allah’ın Resulüne eziyet etmek ve ona dil uzatmakla küfrünüzü ortaya koydunuz. Durumunuz açığa çıktıktan sonra özür namına ortaya koyacak olduğunuz mazeretlerin yalan olduğu bellidir. Ancak Peygamber’i incitme ve alaya alma gibi olumsuz tutum ve davranışlarını terk edip samimiyetle tevbe edenler için bağış kapısı açıktır. İkiyüzlülükte ısrar eden, Peygamber’e eziyet ve alaya devam eden grup içinse kötü akıbet (ceza) kaçınılmazdır.305

304 Beyzâvî, III, 61.

1.3.1.2.2.4. Tehdid mânası

Nehiy kipinin, yasaklanan fiilin terki halinde cezayı gerektirecek bir makamda kullanılmasıdır.306

Mütekellim, mevki ve makam yönünden kendisinden daha aşağıda olan muhatabından itaat bekler, aksi halde karşılığında ceza vereceğini ima eder.

Örnek:

اا هو د ت ع تا لا فاِ ّللّاا دو د حا ك لِت “Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın” (Bakara, 2/229). Âyette yer alan “او د ت ع تا لّ” nehiy kalıbının tehdid anlamına vurgu yapan Beyzâvî âyeti şöyle izah eder: “İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır” ifadesiyle talak, ric’at, hul’ ve benzeri konularla ilgili Allah’ın koymuş olduğu kanun ve hükümlere işaret edilmektedir. “ا هو د ت ع تا لا ف : Sakın bunları aşmayın” şeklindeki yasaklama ifadesiyle bu hükümlere muhâlefet etmek suretiyle sınırları aşanlar tehdid edilmektedir. Nehyin (yasaklamanın) hemen akabinde gözdağı niteliğindeki “kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir” cümlesinin getirilmesi tehdidi daha da mübalağalı hâle getirmek içindir.307

1.3.1.2.2.5. Tevbih mânası

Tevbih, kınama, azarlama, yerme gibi anlamlara gelir. Örnek:

ا نو م ل ع تا م ت ن ا وا َق لَاا او م ت ك ت وا ِلِطا ب لاِبا َق لَاا او سِب ل تا لّ و “Hakkı bâtılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin” (Bakara, 2/42). Âyette geçen “س ب ل” kelimesinin “iki şeyi birbirinden ayrılmayacak derecede karıştırmak” anlamına geldiğini ifade eden Beyzâvî âyeti: “Allah tarafından size indirilen hak kelâmı kendi uydurduğunuz batıl sözlerle karıştırmayın, doğru ile yanlışı seçilmez hâle getirmeyin. Uydurup yazdığınız kendi batıl fikirlerinizi doğru ile bulayıp bile bile hakkı gizleme yoluna gitmeyin.” şeklinde izah eder.308 Âyette ikinci “hak:اَق لَا” kelimesinin zamirle ifade edilmesi gerekirken açık isim şeklinde tekrarı, yasaklanan şeyin aşırı derecede çirkinliğini ifade eder. Çünkü açık

306 Sekkâkî, s. 545. 307 Beyzâvî, I, 518. 308 Beyzâvî, I, 313.

isimdeki kuvvetlilik zamirde yoktur.309 Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere “او سِب ل تا لّ” nehiy fiili, yasaklama anlamında kullanılmakla birlikte, kasıtlı olarak hakkı batılla karıştıranlar için üstü kapalı olarak kınama ve azarlama anlamı da içermektedir.

1.3.1.2.2.6. Tahkir mânası

Tahkir, küçük görme, aşağılama, hor görme anlamına gelir. Örnek:

اِنو مِّل ك تا لّ وا ا هيفا ا ؤ س خاا لا ق “Allah, ‘Aşağılık içinde kalın orada, artık Benimle konuşmayın!’ der” (Mu’minûn, 23/108). Beyzâvî bu âyeti: “Cehennemde aşağılık ve zelil kimseler olarak sessizce sinin kalın. Burası birtakım isteklerde bulunma yeri değildir. Köpeklerin kovulduğu gibi defolun. Azabın kaldırılması veya dünyaya döndürülmeniz gibi hususlarda benimle konuşmayın” şeklinde izah ederek âyetteki “ا ؤ س خا: Uzak durun” emir fiili ile “اِنو مِّل ك تا لّ: Artık benimle konuşmayın!” nehiy fiillerinin

küçümseme ve aşağılama anlamında olduklarına işaret eder.310

1.3.1.2.2.7. İrşâd mânası

Talebin, görünürde nehiy şeklinde olup hakikatte irşâd anlamında kullanılmasıdır.311

Nehyin bu mânasıyla insanlara tavır ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini göstermek amaçlanır.

Örnek:

ا س تا لّااو ن م اا نيذَلااا هُّ ي ااا ي ا ئ

ا ك ؤ س تا م ك لا د ب تا نِاا ءا ي ش اا ن عااو ل

ا م “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde

sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın” (Mâide, 5/101). Bu âyette yer alan nehiy sîgası “اولئستلّ;soru sormayın” irşâd anlamı içermekte312

ve bu ifadeyle Hz. Peygamber’e yersiz soruların sorulmaması istenmektedir. Müfessirler bu mânaya şu açıklamalarla işaret ederler: Hz. Peygamber’e lüzumsuz sorular sormayın. Böyle yaptığınız takdirde, neticede size zor gelecek mükellefiyetleri ona sormuş olursunuz. O da sorduğunuz

309

Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsir, I, 46 310 Beyzâvî, IV, 169; Konevî, XIII, 232. 311 Şeyh Emîn, s. 110.

şeyler hakkında size fetva verip onlarla sizi mükellef tutarsa, bu durum sizi üzer, onları yapmak size zor gelir ve sorduğunuza pişman olursunuz, akıllı kimse ise kendini üzecek ve pişman olacağı şeyleri yapmaz.313

1.3.1.3. Talebî İnşâ 3: İstifham

İstifham, daha önce bilinmeyen bir konu veya tanınmayan bir şey hakkında soru sorarak bilgi istemektir.314 Arapçada bu üslup, “أ/ ا ل ه / ا ن م / ام / تىم / نّايا / ا ف ي ك / ا ن ي ا / اّن ا / ا م ك / اُّي ا” gibi istifham edatları yardımıyla yapılır.315

İstifhâm edatlarının tümü Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılmıştır. Ancak hemze, ağırlıktadır ve Kur’ân-ı Kerîm’deki toplam istifham edatlarının 1/3’ünden fazlasını hemzenin teşkil ettiği görülmektedir. İstifhâm hemzesi, hem kullanımındaki bu yoğunluk hem de belâğî anlam zenginligi açısından diger edatlar arasında ayrıcalıklara sahiptir. Belki de tüm bunların sebebi, hemzenin tek bir harf olması, böylece dile daha kolay, kulağa daha hoş gelmesidir.316

İstifham edatları istenilen bilginin mahiyetine göre tasdik veya tasavvur maksadıyla kullanılabilir. Bu edatların en çok kullanılanlarından hemze, bir şeyin hem tasdiki hem de tasavvuru için kullanılır. Örneğin “ا ديزا ماقأ” sorusunun amacı Zeyd’in ayakta olup olmadığının müsbet veya menfi hükmü hakkında bilgi edinmektir ve bu istifham tasdikidir. “لسعا ماا ءانلّاا فيا سبدأ” sorusunun amacı kapta bulunanın pekmez mi yoksa bal mı olduğunu tespite yöneliktir. Dolayısıyla müsbet veya menfi bir hüküm ifade etmeyen bu istifham tasavvuridir ve kapta bulunanın mahiyetini öğrenmeye yöneliktir. İstifham edatlarından ا ل ه sadece tasdik için kullanılır. “ديزاعجراله” sorusunun amacı Zeyd’in dönüp dönmediğini öğrenmektir. Bunların dışında kalan istifham edatları sadece tasavvur için kullanılır.317

313 Beyzâvî, II, 371; Zemahşerî, I, 669.

314 Sekkâkî, s. 531; Teftâzânî, Muhtasaru’l-Meânî, s. 92; Mutavvel, s. 253; Suyûtî, İtkân, II, 883; Abdülaziz Atik, İlmu’l-Meânî el-Beyan el-Bedî’’, Dâru’n-Nehzatü’l-Arabiyye, Beyrût 2009, s. 88. 315 Kazvînî, Telhîs, s. 153; Îzâh, s. 108; Teftâzânî, Muhtasaru’l-Meânî, s. 92-93.

316 Kayapınar, s. 100.

Meânî ilminin önemli konularından biri olan istifham konusu, Kur’ân-ı Kerîm’in de önemli üslup özelliklerindendir. Zira istifham edatlarının içerisinde yer aldığı âyetler, Kur’ân’da önemli bir yekün tutmaktadır. Ancak bu edatlar soru sormak için kullanılageldiği halde, özellikle Kur’ân-ı Kerîm’de, çoğunlukla bu çerçevenin dışına çıkarak kelâmın siyakından anlaşılabilecek birtakım farklı anlam ve maksatlar ifade etmek üzere de kullanılırlar. Burada istifham edatlarının asli mânalarını terk edip mecazi anlam kazandıkları âyetler üzerinde durulacak ve Beyzâvî’nin bu âyetlerin tefsîrindeki belâğî görüşleri açıklanacaktır.