2.3. İslam Dünyası Dergisine Göre II Meşrutiyet Döneminde Eğitim Alanında
2.3.1. Tedrisat-ı İptidaiye Kanunu:
II. Meşrutiyet döneminde eğitimle ilgili çok önemli adımlar atılmış, var olan sorunların
temeline inilerek bunların uygulanan eğitim problemlerinden kaynaklandığı
görülmüştür. Her düzeyde okullaşmaya gidilmiş, öğretmen ihtiyacı karşılanmaya
çalışılmıştır. Bu çağdaşlaşmanın ilk ayağını ise ilköğretim okulları yani Osmanlı
Devleti’nde ki adıyla Sıbyan Mekteplerinin ıslahı konusu oluşturturmuştur. Osmanlıda
okul çağına gelmiş olan çocuklar ilk olarak Sıbyan Mekteplerine gönderilmiştir.
Buralarda verilen eğitim daha çok Kur’an, din bilgisi ve okuma yazma üzerine olmuş,
kullanılan eğitim metodu da ezber sistemi üzerine kurulmuştur. Bu mektepler başlarda
Osmanlının ihtiyacını karşılamış olsa da zamanla dönemin ihtiyaçlarına cevap
verememeye başlamıştır. Özellikle Tanzimatla birlikte toplumda yaşanan dönüşümden
Sıbyan Mektepleri de nasibini almış ve birtakım değişikliklere uğramıştır. Öncelikle bu
okullar usul-ı cedit eğitiminin verildiği ibtidailere dönüştürülmüştür. Kur’an, din bilgisi
ve okuma yazma eğitinin yanında tarih, coğrafya, matematik gibi temel eğitimler
verilmiş ve dört yıllık bir öğrenim süresi öngörülmüştür. 1913 yılına gelindiğinde ise
Tedrisat-ı İptidaiye Kanunu çıkarılarak ilköğretim de yeni düzenlemelere gidilmiştir.
199Bu kanunnameye göre ilköğretimin süresi altı yıla çıkarılmış, eğitim programlarında ilk
kez elişi, resim, müzik, beden eğitimi ve sağlık bilgisi gibi dersler konulmuştur. Bu
kanunname ile uygulanan eğitim programları millileştirilmiş, tarih, coğrafya ve lisan-i
Osmani gibi derslerde çocuklara vatan ve millet aşkı verilmek istenmiştir.
200
199Lütfi Budak, Çiğdem Budak, “ Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne İlkokul Programları
(1870-1936)”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 3, 2014, s. 382.
“TEDRİSAT-I İBTİDAİYE KANUNU LAHİYASI MÜNASEBETİYLE
“İslam Dünyası” vasıtasıyla nam-ı aciziye gönderilen kırmızı kaplı, cazip bir kitabı elime aldığım zaman, üzerindeki “Tedrisat-ı İbtidaiye Kanunu lahiyasına dair mütaalat ünvanı daha biraz yukarısında ince yazı ile aşkını, fikrini, kıymetini, bir sözle ruhunu pek ala tanımak şerefi ile mübahi olduğum sahip-i mütalaanın ismini, tedrisat –ı ibtidaiye müfettişlerinden ….. Bey’in ismini, okur okumaz, sırf ilim, tecrübe, tetkik mahsulu bir hazine-i irfana malik olduğumu anladım, münşerih oldum. Okudum nihayetine kadar bir hücumda okudum bitirdim. Okudukça münbesit oldum.
Merci; aidince şöyle seve seve bila müşkülat okutup fevaid-i maneviyesinin tamimini kazanmak için fuzuli paralar sarf edilerek tab ettirilen ve altmış kadar büyük sahifeyi ihtiva eden bu lahiyada ne kıymetdar fikirler ne derin teşrihler ne derece musib-i tedbirler var. Bu mutalaatın hakikaten büyük müstesna bir kıymeti var, çünkü her maddesi medid ve müfid bir tecrübenin mahsulu çünkü muhite, memlekete yabancı, ecnebi bir gözün mahsul-ı temaşası meltem için asla tirtremeyen bir kalbin zade-i tefekküranı değil, milletin mesaibi meyanında doğmuş ve bu alâm ve felaket mitvaliyesinden her gün acı bir ders ibret alarak tenemmü ve tekemmül etmiş bir dimağın yine sine-i mecruh milletten istihraç ve istinbat eylediği dai ve devasıdır.
Mamafih lahiya-i mezkure ihtimal henüz makam-ı aidince derdest-i tetkik bulunduğu cihetle biz şimdilik heyet-i umumiyesinden bu kadar bahs ile iktifa edip “Tedrisat-ı İbtidaiye Kanunu” kesb-i katiyyet ettikten sonra işbu lahiyanın mübahis-i mühimmesini – sahibinin muvaffakatiyle- ve menaf-i tamim maksadıyla aynen neşreylemek niyetindeyiz.
Şu sırada her şube-i idare ile beraber maarif nezaretine de birkaç ecnebi mütehassısı davet edildiğinden bahs olunup duruyor, biz o kanaatindeyiz ki Avrupa’dan hatta Amerika’dan mütehassıs celp edilsin fakat memleketimizde yetişen böyle ashab-ı tecrübenin efkâr ve ara-yı saibesi de ihmal edilmesin. Zira bize Avrupalı mutahassıs umur-ı maarifin umumi bir programını, hutût-ı esasiyesini çizebilir lakin bizim köylümüzün ruhuna asla nüfuz edemez. Memleketimizin hususiyet-i ahvalini hiç teşhis eyleyemez bizde ekseriyeti teşkil eden köylünün köy maarifinin şimdiye kadar nasıl olduğunu ve bundan böyle nasıl olabileceğini anlamak için mevzu –ı bahsimiz olan müfettişin lahiyasını bir defa güzelce okumak kafidir. Zanneder ve muharrer fezailini samim-i kalbimizle tebrik eyleriz.”201
201 A.S,‘’ Tedrisat-ı İbtidaiye Kanunu Lahiyası Münasebetiyle’’ , İslam Dünyası, Cilt-I, Sayı : 10, 13 Şaban 1329- 1331 (18 Temmuz 1913), s. 159-160.