• Sonuç bulunamadı

Osmanlı’da Tanzimatla birlikte başlayan dönüşüm ilk kez kız çocuklarının da okula

gitmesi gerektiğini, bunun bir zorunluluk olduğunu halka duyurmuştur. Ama bu alanda

yaşanan asıl gelişmeler II. Meşrutiyetle birlikte gerçekleşmiştir. Bu konuda ciddi

adımlar atan İttihat ve Terakki hükümeti kız çocuklarının okuması gerekliliğini devletin

sorumluluklarından bir olarak görmüş ve programında yer vermiştir. 1911 yılında kızlar

için ilk idadi, ardından da sultaniler açılmıştır. Darülmuallimat’ın eğitim seviyesi de

219 Mehmed Şevket, ‘’ Misyonerler ve Mektepleri Makalesine Cevap ’’ , İslam Dünyası, Cilt-II, Sayı : 3 , 1330- 1332 (16 Nisan 1914) İstanbul , s. 41-46.

yükseltilmeye çalışılmış, kadınlar için İnas Darülfünûnu adıyla bir üniversite açılmış

ayrıca aynı dönemde İnas Sanayi Nefise Mektebi de öğretime başlamıştır.

220

. II.

Meşrutiyet Dönemi Gazete ve dergileri incelendiğinde kadın eğitimine yönelik;

kadınların eğitimi, evlilik kurumu, görücü usulü ile evlenme, kadınların sosyal hayattaki

yeri, ev idaresi, karı-koca ilişkileri, tutumlu olma, çocuk terbiyesi tartışılmaya

başlandığı görülmüştür.

221

“KIZLARIMIZA NE OKUTALIM

Ebeveyn için kız çocuklarına ulum-ı diniyenin gayr-i ilimler öğretilmesi caiz midir?

Geçenlerde Fatih semtinden aldığımız bir varakada bu babdaki fikrimiz istifsar olunuyordu. Bu suale böyle umumi olarak bir cevap verilemeyeceği için meseleyi biraz teşrih ve izah etmek iktiza eder. Çünkü ulum-ı diniyenin gayr-i ilimler içinde bir kısmı vardır ki hatt-ı zatında muzır veya mütealim hakkında abes ile iştigali mucip olduğundan öğretilmesi caiz değildir. Bir kısmı da vardır ki öğretilmesi caiz ve her zaman için faydalı veyahut faydası zaman veya hale göre mütebeddildir.

İlim hatt-ı zatında bir fazilet belki bil cümle fezailin asıl ve esasıdır. Ancak ilmin erbabı tarafından vaz’edilmiş birtakım mertebeleri dereceleri vardır tahsil-i ilm için işbu meratib ve derecat-ı mevzuaya riayet şarttır.

İlim insanın hayvanat –ı saireden mâ behü’t-mâyüzü olan aklın semeresini istihsal için tahsil olunur. Buna binaen etfale her şeyden evvel vezaif-i insaniyeleri öğretilmek lazımdır.

Çocukluktan vezaif-i insaniyesini bilerek yetişmiş olan bir heyetin bir cemaatin efradı arasında menafi’-i müşterike, muavenet-ı mukabile hisleri pek kuvvetli olarak tessüs edeceği için efrad-ı mezkure menfaat ve mazeretin celep ve def’inde mütehiden hareket eder. Bir kitle-i vahide teşkil ederler. İnsanın insan olması yalnız cismiyle değil belki hem de nefs-i natıkasıyla kaimdir. Valideyn için çocuğun cismini muhafaza nasıl lazım ise nefs-i natıkasını muhafaza dahi öylece lazımdır. Belki nefs-i natıkanın muhafazası cismin muhafazasından daha ehemmiyetlidir. Çünkü insanın velev ayel dahi olsa hayata liyakati elbette akıldan mahrum olan bir cisim-i kaviden daha ziyadedir.

220 S. Tunay Kamer, “II. Meşrutiyet Dönemi İlköğretimde Karma Eğitim Uygulamaları ve Yasal Düzenlemeler”, e-Uluslararası Eğitim Araştırmaları Dergisi, Cilt: 5 Sayı: 3 Yaz 2014, s. 86

221Savaş Karagöz, Mustafa Şanal, “İkinci Meşrutiyet Dönemi Kadın Gözüyle Kadın Eğitimi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 8 Sayı: 39 , Ağustos 2015, s. 680.

Nefs-i natıkanın muhafazasına itina ile beraber etfale sözde doğru ile yalanın itikatta hak ile batılın efa’l de iyi ile kötünün farkları anlatılır. Metanet, iffet, hukuk gayr-i hürmet, gadr (haksızlık, zulüm) ve hayattan ve tamah ve ahlak –ı reddiyenin iras edeceği sair efal –i kabihadan (çirkin davranış) mücanebet gibi fezail-i ahlakiye telkin olunur.

Çocuğun mürebbi eğer İslamiyeti mutekid ise telkin olunan fezailin kitap ve sünnetinden delâilini de beyan ve izah ettikten başka çocuğun kabinde adab-ı İslamiyeye ve feraiz-i diniyeye şevk ve rağbet uyandırmaya kemal-i derece itina eder. Eğer mürebbi mutekid-i İslamiyet değil ise telkin olunan fezaili felsefeden, tarihten vesaireden itikadına münasebet olan meselelerle tenvir ve izah eder.

Bu dereceye kadar verilen terbiyede kız ve erkek müsavidir. Bundan sonra erkek ile kız tefrik olunur. Erkek evlada kız çocukları kadar olamayacak veyahut kadir olsalar da umur idare-i beytiye ile kabil-i t’elif olmayacak güç işler öğretilir. Ticarete, sanayiye, ziraate müteallık fünunun tedrisatına daha ziyade ehemmiyet verilir. Hariçten gelip dahil memlekette sarf olunan ve dahilde amel ve sani’ bulunmayan eşyaya nazar-ı dikkatleri celp ediliyor. Ama böyle yapmayıp da çocuğa vereceğimiz herhangi bir mektepte ancak memur olmaktan başka bir kar ve sanatla iştigal edemeyecek surette talim ve tedris edecek olursak neticede temin –i ma’işet için herkesi memuriyet kapılarına sevk etmiş oluruz ki son sanata, ziraata, ticarete heves etmiyorlar. Memuriyet peşinde dolaşıyorlar diyerek çocuklarımızı değil belki arzu etmediğimiz halde çocuklarımızı o suretle yetiştirdiğimiz için kendimizi levm ve tayib etmeliyiz.

Kız çocuklara gelince bunlar valide olmak ve vakt-i rızada çocukları terbiye etmek için hâlak olunduklarından ve bünyeleri askerlik, demircilik, dülgerlik vesaire gibi meşakkatli işlere hâlakaten mütehammel olmadığından kendilerine ol emirde terbiye –i etfal, idare-i beytiye, adab-ı muaşeret zevciye gibi ihtiyaçları öğretilmek ve bu talimde şehirli, köylü, zengin, fakir olmak gibi ahval-i muhitiye ile beraber adât-ı mahalliye ve ahlak-ı kavmiye nazar-ı itibardan devir tutulmamak lazımdır.

Kız evlada elzem ve zaruri olan bu talim ve terbiye verildikten sonra örgü, dikiş, nakış vesaire gibi içinde bulunduğumuz kavim için faydası olacak ve gücü yetmekle beraber asıl vazifesini ifaya mani olmayacak işler ve sanatlarda öğretilir.

Bu terbiye ile yetişen evlat-ı inas saadet-i istikballeri ve zevcelerinin celp-i muhabbet ve hoşdudisi için ne kadar ümit besleseler becadır. Çünkü bir valide, bir o kadını, bir reise-i ailedir. Zevcenin emvalini muhafaza eder. Zevci bir işle bulunduğu yerden efgan edecek olsa evi hüsn-i idare eder zevcinin gaybubetini hissettirmez rahatsızlığında kendi rahatını feda edercesine hıdmetinde bulunur. Elhasıl hem kendisini hem zevcini mesut kılar.

Ama kız çocuklarımız vezaif-i mezkureyi tamamen veya kısmen öğrenmeyip de ulum-ı tabi’iye, hendese, hukuk, tıp vesaire gibi ulum ve fünun-ı tahsil etse ve hatta bu ulum ve fünunda zevcine haiz-i tefevvuk bulunsa mükellef olduğu vezaif-i esasiyesini kim ifa edecek? Umur-u dahliyesini zevci mi görecek?

Yahut onun vazifesini gördürmek için zevce başka kadınlar mı isdihdam edecek?

Kızların bu usulde terbiye görmeleri izdivaca rağbetten düşmelerine ba’is olur. Nitekim İngiltere’de böyle olmuştur. Orada erkekler mütefenninine kadınlar ile izdivaca rağbet etmemişlerdir. Çünkü evvela o kadın sahib-i ilim ve fen olmak itibarıyla zevcine karşı kendinde daima bir rüchan ve tefevvuk gördüğünden hüsn-ü muaşeret te’essüs edemez. Sanbiyen hiçbir erkek hem kadının hem çocuklarının masraflarıyla beraber kadın ev işleri ile uğraşmaya tenezzül etmeyeceği veya ev işlerini hakir göreceği için tutmaya mecbur kalacağı hıdmetçilerin masraflarına tahammül edemez.

İngiltere’de böyle olursa artık bilmem ki bizde bu usul terbiye ne neticeye müncer olur. Halbuki erkeklerimizin tahsil gören kısmı pek az olmakla beraber bu kısım kalilden izdivaç için taşra kızlarını ihtiyar edenler nadir değildir.

Kız evladın talim ve terbiyesinden maksat zevcleri için makbul ve mergub olmak ve ba’de’l- izdivaç me’sud bir aile teşkil eylemektir.

Beyanat-ı vak’a kız evladın terbiyesi hususunda mülahaza olunan bir kaide-i külliyedir. Bu kaidenin istisnası olarak sahib-i ilim ve fünun bir zevceye talep ve ragıb gençler bulunabilmesi kaide-i külliyeyi ihlal etmeyeceği tabiidir.

El hasıl kızların talim ve terbiyesi erkeklerin talim ve terbiyesine tabidir. Bir memlekette erkekler ekseriyet itibarıyla ilmen, fennen ne mertebede bulunuyorlar ve ne gibi o safi haiz bir refika –i hayat arıyorlarsa kızların dahi ona göre kendilerinin talep ve rağbetinden düşmesine bais olmayacak bir tarz ve usulde talim ve terbiye edilmeleri icap eder.”222

Yıllardır süregelen tartışmalardan biri olan kız çocuklarının eğitimi meselesi bu

dönemde de tartışma konusu olmuştur. Kız çocuklarına dini ilimler dışında eğitim

verilmesi caiz midir, değil midir?

Akıl, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli varlıktır. İlim de aklın zekatıdır. Bu

nedenle insan hayatında eğitim çok önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde ilkokul çağına

222İsmail Safaihi , ‘’ Kızlarımıza Ne Okutalım’’ , İslam Dünyası, Sayı : 24 , 20 Şubat 1329-1332 ( 7 Mart 1914), s. 387-389

gelen çocuklara öncelikle insanlık vazifeleri öğretilmiştir. Çünkü ahlak tüm ilimlerin

temelini oluşturur. Dürüstlük, saygı, namus, adalet bir insanın öğrenebileceği en temel

öğretilerdir. Ahlaki terbiye alındıktan sonra kız ve erkek çocuklarının eğitim alanlarıda

değişmektedir. Erkekler daha çok sanayi, ziraat, ticaret gibi güç gerektiren ve aile

geçimini sağlayacak alanlarda eğitim almışlardır. Ama bu eğitim verilirken çocukların

ilgi ve yetenekleri de göz ardı edilmemelidir. Ebeveynler sırf çocuk okuyup memur

olsun diye onu zoraki bir eğitim hayatına sokmamalıdır. Kız çocukları için ise durum

biraz daha farklıdır. Ahlaki eğitim aldıktan sonra kızlar dikiş, nakış, örgü gibi alanlarda

eğitim almaya yönlendirilmişlerdir. Çünkü kız çocukları yaratılışları icabıyla daha naif

oldukları için onlara kuvvet gerektiren bir eğitim verilmemiştir. Verilen eğitimin temel

amacı ise eşini mutlu etmek, ailesinin geçimini sağlamak ve iyi bir anne olmak üzerine

kurulmuştur. Matematik, fizik, tarih, coğrafya gibi ilim öğrenen kızlar bu alanlarda

çalışmak isteyeceklerinden ötürü onların işlerini yapacak kimse bulunamayacağı için ya

da eşinin karısı karşısında kendini aciz hissetme durumundan dolayı bu ilimleri öğrenen

kızlar evlilik için tercih edilmemiştir. Yazar, son olarak kızların pozitif bilimler içeren

ilim tahsil etmelerini erkeğin gözünden düşmeyecek şekilde gerçekleştirmesine

bağlayarak makalesini sonlandırmıştır.

Derginin yayınlandığı 1913 yılından bu yana hala aynı konuları tartışmamız ve dini

böyle atalet içeren batıl düşüncelere alet ederek kullanmamız bizi medeniyet dünyasında

gerilettikçe geriletmiştir. Oysa ki İslamiyet kolaylıklar dinidir, bilimsel gelişmeleri ve

eğitimi öğütleyen bir dindir. İlk ayeti “oku” olan bir din nasıl olurda kız çocuklarının

okumamasını söyleyebilir? Bu tamamen dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ve

yanlış yorumlayan kimselerin uydurduğu bir safsatadır. Ve bu safsatalar maalesef ki

günümüzde de hala tartışılmaktadır.