• Sonuç bulunamadı

Tedricîlik Yasası

Belgede Kur'ân'a göre azlık ve çokluk (sayfa 150-153)

2. MÜMİN AZLIĞIN ÜSTÜN OLMA DURUMU

2.2. İktidara Giden Yolda İlâhî Yasalar

2.2.3. Tedricîlik Yasası

“Tederrüc” kelimesi ile ilgili olarak, Arapça’da “Filanca kişi tederrüc etti.” Diye

kullanılan bir tabir vardır. Bu tabirde “tederrüc” kelimesi; derece derece yükseldi, tırmandı anlamına gelmektedir.705D r c kökünden türeyen “istidrâc” kelimesi; azar azar yakalamak anlamına gelmektedir.706D r c fiili bebek için kullanılırsa; yavaş yavaş yürümeye başladı, anlamına; rüzgâr için kullanılırsa; rüzgâr kolayca gitti, anlamına gelir.

Bu yasa, Allah’ın yaratıklar ve Kâinât kakında koyduğu yasalardandır. Bu yasa, Allah’ın dinini hâkim kılmak ve şahlanmak bakımından ümmetin dikkate alması gerektiği önemli bir yasadır.

Bu yasanın başlangıç noktası, yolun özellikle câhiliyenin hüküm sürdüğü, hazırlığını ve düzenini tamamladığı bu çağda uzun olduğudur. Şer ve fesat milletlerin içine kök salmıştır. Onun sökülüp atılması ise aşama aşama gerçekleşir.

İlk İslâmî çağrı, insanlar arasında hassas bir şekilde yol alarak aşamalı olarak başlamıştır: Müesseseleşme ve seçilme, sonra, görüşme ve karşı koyma, daha sonra da hâkimiyet kurma aşamaları… Bunların hepsinin aynı zamanda gerçekleşmesi mümkün değildir. Bunda zorluk ve acziyet vardır. Aynı şekilde bunlardan birisinin, diğerinin önüne geçmesi de mümkün değildir. Bunda da karışıklık ve kargaşa olur.707 Son derece önemli olan bu yasayı uygulama konusunda; “İslâmî çağrı alanında faaliyet gösteren bazı kişiler,

hâkimiyet kurmanın sabahtan akşama kadar gerçekleşebileceğini zannederler. Sonuşlarına bakmadan, bu gerçeği kuşatan olayları ve şartları düşünmeden, ilerisi-gerisi veya yollar-

704 Nehavî, Adnan Ali Rıza, Likâü’l-Mü’minîn, II, 117.

705 Râgıp el-İsfehânî, Müfredât-ı Elfâzı’l-Kur’ân, d r c maddesi, 167. 706 Feyûmî, Ahmet b. Muhammed, el-Misbâhu’l-Münîr, s.191.

yöntemler için iyi bir hazırlık yapmadan, göz açıp kapayıncaya kadar bu ümmeti canlandıracak olan inkılâbı gerçekleştirmek isterler.”708

“Tederrüce riayet konusunda bu Rabbanî yasanın insanların gidişatına tâbi olması gerekir. İslâm’ın hayata tatbik edilmesi ve mükemmel bir İslâmî hayatın yeniden başlaması istendiğinde hâkimiyet kurmak sonuç verir.. Bu, lider, melik, askerî cunta veya parlemento gibi bir güç tarafından çıkarılacak bir kararla gerçekleşebilir. Ancak bu da aşamalı olarak gerçekleşebilir. Yani, fikrî, bireysel ve toplumsal açıdan alt yapıyı oluşturmakla…

Bu metod, cahiliye hayatını İslâmî hayata çevirmek için Resûlullah’ın uyguladığı metodun aynısıdır. Mekke Dönemi onüç yıl sürdü. Orada onun temel görevi, davet yükünü ve onu korumak ve ülkelere yaymak için yapılacak cihadın yükümlülüklerini taşıyabilecek mümin neslin yetiştirilmesinde yoğunlaşmıştı. Bu sebeple Mekke Dönemi eğitim-öğretim dönemi olduğu kadar teşri’ dönemi olmamıştır.”709

Çünkü: “Kaderler uzun nefeslidirler, hak-bâtıl arasındaki kavganın sonuçları bir-iki

yasayla ve bir-iki rauntla belli olmaz. Kuşkusuz bu, yılları ve çağları alabilir.”710 “…Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.”711

“İslâm ümmeti, bugün Allah’ın kendisine hâkimiyet vermesini beklediği zaman, kesinlikle işinde tedricîlik yasasını gözetmesi gerekir. Yıllar içinde yıkılan şeylerin, pratik günlerde, uzun nefes ve güzel sabır siyasetiyle; bitinceye kadar tohuma ve yapraklanıncaya kadar bitkiye, çiçek açıncaya kadar yaprağa, meyve verinceye kadar çiçeğe, olgunlaşıp Rabbinin izniyle semeresini verinceye kadar meyveye sabrederek inşa edilmesinden başka bir siyasetle inşa edilmesi mümkün değildir.”712

“Erkeklik sabırla, devamlılıkla, ciddiyetle ve sürekli amelle belli olur. Sizden kim olgunlaşmadan ürünü almak veya zamanından önce çiçeği koparmak isterse ben, hiçbir hâlükarda onun yanında olmam. Bu daveti bırakıp başka davetlere yönelmesi onun için daha hayırlıdır. Kim tohum bitinceye, ağaç büyüyünceye, ürün olgunlaşıncaya ve koparma

708 Seyyid Nûh, Âfâtü Ale’t-Tarîk, I, 57.

709 Kardâvî, Yusuf, el-Hasâisü’l-Âmme Li’l-İslâm, s.166. (Kısaltılarak) 710 Gazâlî, Muhammed, ‘İlel ve Edviye, s.37.

711 Hac 22/47

vakti gelinceye kadar sabrederse bu konuda onun ecri Allah’a aittir.. Ona şu iki şeyden birisi vardır; ya zafer ve iktidar, ya da şehâdet ve saadet.”713

Ebu’l-A’lâ el-Mevdûdî şöyle der: Kuşkusuz biz Kur’ân’ı ve Sünnet-i Mutahhara’yı derinlemesine incelersek işin keyfiyetini, hangi tedricîlik ve insicamla Arap diyarında, oradan da Resûlullah (S)’in vasıtasıyla tüm âlemde İslâmî değişikliğin gerçekleştiğini biliriz. İşler, Rabbü’l-Âlemîn olan Allah’ın dilediği mecrasına yerleşinceye kadar tabiî mecrasına göre yavaş yavaş yürümektedir. Veraset kanunu ancak hicretin üçüncü yılında uygulandı. Evlenme ve boşanma kanunu ve bunlara bağlı şeyler Hicret’in sekizinci yılında kemale erinceye kadar tamamlandı. Aynı şekilde içkinin yasaklanması, bilinen aşamalara göre oldu. Ribaya gelince onunla muamelede bulunan kişi bütün açıklığıyla teşhir edilip ayıplansa da Medine’de İslâm Devleti’nin kurulmasıyla beraber hemen ilga edilmedi. Ancak, tüm ekonomi sisteminin yeni kalıpların içine dökülmesi işi tamamlanınca hicrî dokuzuncu yılda kesin surette haram olduğu ve nihaî olarak ilga edildiği bildirildi.714

Tedricîliğin teşrîdeki bazı şekilleri hakkında şunları söyleyebiliriz:

Hz. Âişe validemiz (R.hâ) teşrinin tedriciliğini ve Kur’ân’ın nazil oluşunu şöyle nitelendiriyor:

“Ancak, Kur’ân’dan ilk nazil olan sureler Cennet ve Cehennem’den bahseden sureler olmuştur. İnsanlar İslâm’a döndüğü zaman helaller ve haramlar nazil oldu. ‘Şarap

içmeyin’ ve ‘zina yapmayın’ şeklinde ilk önce yasak gelseydi o zaman insanlar şöyle derlerdi: ‘Biz asla içkiyi ve zinayı bırakamayız.”715

İçkinin yasaklanması konusundaki tedricilik şeklini şu rivayetlerle arz ederek yetiniyoruz:

“İçki içip kumar parası yerlerken Resûlullah (S) Medine’ye gelince ona bu ikisinin durumunu sordular. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: ‘Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür…”716

713Bennâ, Mecmûatü’r- Rasâil, s. 127.

714 İmâre, Muhammed, el-İslâm ve’s-Siyaset, s. 176–177. (Kısaltılarak) 715 Buhârî, Kitâbü Fedâili’l-Kur’ân, Te’lîfü’l-Kur’ân Bâbı

Ömer b. Hattab çağrılıp da bu ayet kendisine okununca şöyle dedi: ‘Allahım, içkide bulunan şifa verici kısmı bize açıkla.’ Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: ‘Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- …namaza yaklaşmayın…’717

Resûlullah’ın müezzini ‘Hayye ale’s-Salâh’ dediği zaman o şöyle çağrıda bulundu: ‘Sarhoş olanlar namaza yaklaşmasın.’ Bunun üzerine Ömer b. Hattâb çağrıldı ve ayet kendisine okundu. Bunun üzerine o şöyle dedi: ‘Allah’ım, içkide bulunan şifa verici kısmı bize açıkla.’ Bunun üzerine Allah şu ayetleri indirdi: “ Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?”718 Bunun üzerine Ömer b. Hattâb çağrıldı ve bu ayetler okundu. ‘Bundan vazgeçtiniz değil mi?’ kısmı gelince Ömer, ‘Vazgeçtik, vazgeçtik.’ Dedi.”719

2.2.4. Sebeplere Sarılma Yasası

Belgede Kur'ân'a göre azlık ve çokluk (sayfa 150-153)