• Sonuç bulunamadı

3. HADİS USÛLÜNDE SERİKATÜ’L-HADÎSİN İLİŞKİLİ OLDUĞU KAVRAMLAR

3.1. Tedlîs Serika İlişkisi

Istılâhî olarak tedlîs kavramı, “râvînin rivâyeti işitmediği halde hocasından işittiği zannedilecek şekilde ihtimalli sîgalarla rivâyet etmesi” anlamına gelir. Semâ izlenimi veren bu ihtimalli sîgalar an, enne, kâle gibi lafızlardır. Râvî, semâını tasrih eden ve ittisâle delalet eden semi‘tu, haddesenî, ahberenî gibi lafızlar kullandığında tedlîs yapmış kabul edilmez.106Aynı zamanda râvî, kasıtsız bir şekilde unutarak veya hataen semâ yoluyla aldığını düşündürecek ihtimalli sîgalar kullanırsa, bu tedlîs olarak isimlendirilmez. İşitmediği bir rivâyeti, semâını tasrih ederek rivâyet eden râvî, yalancıdır ve hadis hırsızı olarak isimlendirilir. Râvî unutarak veya hataen bunu yaptığında âlimler bunu râvînin gafletine, ihtilâtına, sûu’l hıfzına hamletmiş,107

bunun

105 Râvîlerden Nadr b. Tâhir, yaşı itibari ile görmesi mümkün olmayan kimselerden hadis çalardı. Bu

durumda serikatü’l-hadîs kavramı, hadis usûlündeki munkatı‘ kavramı ile ilişkilendirilebilir. Ancak bu örnek dışında diğer hadis hırsızlarında böyle bir bilgiye rastlanmadığı için bunun hadis hırsızları arasında nadiren karşılaşılan bir durum olduğu kanaatine varılmış, dolayısıyla iki kavram arasındaki ilişkinin zayıf olduğu görüşü benimsendiğinden tezde bir başlık olarak yer verilmemiştir. Bk. İbn Adî, el-Kâmil, X, 164.

106 Tarık b. Ivadullah, Şerhu Nuhbetü’l-Fiker, s. 242.

107

29

serikatü’l-hadîs olarak anlaşılmasını uygun görmemişlerdir.108

Sadece İbn Hibbân, İbn Lehîa’nın Amr’dan olan hadislerini tedlîs olarak kabul etmiş ancak onun bu görüşü - İbn Lehîa semâını açıkça belirttiği için- tenkid edilmiştir.109

Osman b. Ebû Şeybe, Ebû Hişâm hakkında kendisine soru yöneltildiğinde onun hadis hırsızlığı yaptığını ve bu hadisleri rivâyet ettiğini dile getirmiştir. Kendisine bunların yalan mı yoksa tedlîs mi olduğu sorulduğunda ise “nasıl tedlîs olsun! O

haddesenâ diyor” şeklinde tepki göstermiştir.110

Bu durumda hadis hırsızı ile müdellis, işitmedikleri bir hadisi hocaya nispet etmeleri noktasında benzerlik arz etmektedirler. Hadis hırsızı ile müdellisi birbirinden tefrik eden en önemli unsurlardan birisi ise kullandıkları rivâyet sîgalarıdır. Müdellis olan râvîler ihtimalli sîgalar olan an, enne gibi lafızları kullanırken, hadis hırsızları semâını tasrih eden kesin sîgalar kullanmışlardır.111 Araştırmanın ikinci bölümünde ayrıntılarıyla incelenecek olan İbn Adî’nin el-Kâmil adlı eserinde, râvîlerden sarih bir şekilde hadis hırsızlığına delaleti olan örnekler üzerinde isnadların çözümlemesi yapılmış ve bunun neticesinde sadece üç râvîde an lafzıyla karşılaşılmış112, diğerlerinde ise semâa delalet eden haddesenâ – sadece bir yerde ahberenâ113- rivâyet lafızlarıyla hadisi naklettikleri gözlenmiştir.114 Bu bilgilerin ışığında hadis hırsızlığı yapılırken râvîlerin semâa açıkça delalet eden sîgaları kullandıkları teyid edilmiştir.

108 Abdullah b. Lehîa’nın, Amr b. Şuayb’dan rivâyet ettiği hadisler buna örnek olarak gösterilebilir. İbn

Lehîa hafızasının zayıflığı ve gafletinden dolayı Amr b. Şuayb’dan semâen almadığı hadisleri işitmiş gibi rivâyet ederek bahsi geçen hataya düşmüştür. Bk. Tarık b. Ivadullah, Şerhu Nuhbetü’l-Fiker, s. 244.

109 Tarık b. Ivadullah, Şerhu Nuhbetü’l-Fiker, s. 245.

110 İbn Şahîn, Târîhu esmâi'd-duafâ ve'l-kezzâbîn, s. 170.

111

Tarık b. Ivadullah, el-İrşadat, s. 433.

112 İbn Adî, el-Kâmil, X, 416; IX, 219; II, 12.

113 İbn Adî, el-Kâmil, X, 649.

114

30

Ayrıca İbn Hibbân’ın hadis hırsızı olan bir râvîyi cerh ederken “hadis hırsızlığı yapar, sika kimselerden -tedlîs dışında- işitmediklerini rivâyet eder”115 şeklindeki ifadesi bu iki kavramı ayrıştıran bir başka karînedir.116

İbn Hibbân’ın râvîlerden Câfer b. Abdülvâhid el-Hâşimî’nin hadis hırsızlığını anlatırken “O meşhûr bir tariki olan sahih bir hadis rivâyet eder ve uydurduğu anlaşılmasın diye hadise başka bir tarik getirir. O rivâyetinde haddesenâ demez, kâle fulan b. fulan der” şeklindeki ifadesi bu durumun zıddına işaret ediyor gözükebilir. Zira kâle fulan lafzı, semâa hamledilebileceği gibi, tedlîs veya râvînin müzakere meclisinde hadis aldığına da delalet etmektedir.117 Ancak İbn Adî, aynı hadis hırsızından bahsederken bu lafzın yalan olarak anlaşılması gerektiği şeklinde açıklamada bulunmuştur.118

Bununla beraber râvîler arasında hem hadis hırsızı hem de müdellis olan kişiler olduğu gözden kaçmamalıdır. Zira hadis hırsızları işledikleri fiilin dışında başka tür kusurlarla da cerh edilmişlerdir. Nitekim İbrahim b. Abdullah b. Hâlid el-Mıssîsî119

, İsmail b. Dâvud b. Mihrak120

, Süfyân b. Muhammed el- Fezârî121 tesviye tedlîsi ve hadis hırsızlığı ile cerh edilen râvîlerdir.122

İbrahim b. Abdullah ve Süfyân b. Muhammed için kullanılan yüsevvîhi cerhini Sıbt İbnü’l-A’cemî yedau şeklinde anlamak gerektiğini söyleyerek duruma farklı bir bakış açısı kazandırmıştır.123

Çağdaş müelliflerden Muhammed Halef Selâme ise tesviye tedlîsi ile serikatü’l-hadîsin arasındaki farkı, isnadlar üzerinden okumuş, hadis hırsızlarının senedin başında, tesviye tedlîsi yapan

115 مهنع سيلدت ريغ نم مهنم عمسي مل ام تاقثلا نع يوريو ، ثيدحلا قرسي

116

İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûhîn, II, 286.

117 Yücel, Hadis Istılahlarının Doğuşu ve Gelişimi, s. 97.

118 İbn Adî, el-Kâmil, III, 120.

119 İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûhîn, I, 115.

120 İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûhîn, I, 137.

121

İbn Adî, el-Kâmil, V, 652.

122 Tesviye tedlîsi yapan râvîlerin de ihtimalli sîgalar kullandığı, semâa delalet eden sîgalar

kullanmadığına dair bilgiler için bk. Irakî, et-Takyîd ve’l-îzâh, I, 446-450.

123

31

kimselerin ise senedin ortasında [esnâihi] yer aldığını belirtmiştir. Tesviye tedlîsi yapan kimse, hadisteki râvîyi isnaddan düşürse de hadisi işitmiştir, hadis hırsızı ise aslında bu senedle hadisi işitmemiştir.124

İbn Adî’nin el-Kâmil adlı eserinde yer alan 83 hadis hırsızından 41 kişinin isnad çözümlemesi yapıldığında râvîlerin senedlerde tebe-i tabiûn tabakasından sonra ortaya çıktığı gözlenmiştir.125

Ayrıca hem müdellis hem hadis hırsızı olan bir râvînin, hem müdellis hem de

haddesenâ ile rivâyet ettiği sahih hadisleri olan başka bir râvînin rivâyetlerinin nasıl

ayrıştırılacağı sorusu akla gelebilir. Bu durumda râvîlerin rivâyetleri tahkik edilerek sonuca ulaşmak mümkündür.