• Sonuç bulunamadı

Serikatü’l-hadîs kavramı, hadis usûlünde “Maklûb Hadis” başlığı altında değerlendirilmiştir. Maklûb hadisin hükmü ise, bunun kasten veya sehven yapılmasına göre değişiklik arz etmektedir. İbn Hacer, râvîlerin iğrâb niyetiyle kasten yaptıkları kalbi yalan olarak nitelendirir.195 Nureddin Itr, maklûb hadisi sehven yapıldığında zayıf hadis kısmında, kasten iğrâb niyetiyle yapıldığında ise mevzû hadis kapsamına dâhil eder.196 Râvî eğer gafletinden dolayı hadiste kalb yaptıysa, bu onun zabt yönünden cerh edilmesine sebep olur.197 Şayet bunu kasdî bir şekilde gerçekleştirirse hadis hırsızı olarak anılır ve râvînin adâletine yönelik bir eleştiri husûle gelir. Hadis hırsızları işledikleri bu fiil neticesinde ittihâmü’r-râvî bi’l-kizb kapsamında değerlendirilir. Bu râvînin rivâyetleri metrûk veya matrûh olarak adlandırılır. İtibâr ve istişhâd maksadıyla kullanılamaz.198

Onlardan rivâyette bulunmak caiz değildir.199 Mesrûk hadis, tıpkı mevzû hadiste olduğu gibi sadece kusuru ortaya çıkarmak için zikredilir.200

Hadis hırsızlarının rivâyet ettiği bu hadisler hüccet olarak kabul edilmez.201

192 İbnü's-Salâh, Ulûmu’l-hadîs, s. 91.

193

İbn Hacer, Lisân, VII, 302.

194 Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXXI, 458.

195 İbn Hacer, en-Nüket, II, 864.

196 Nureddin Itr, Menhecü’n-nakd, s. 437-438.

197 Şahyar, Zayıf Hadis Rivâyeti, s. 247.

198

Aşıkkutlu, “Müttehem”, DİA, XXXII, 226.

199 İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûhîn, II, 334.

200 Ramazan İshâk Zeyyân, “Serikatü’l-hadîsi’ş-şerîf ve eseruhu fi’l-cerh ve’t-ta‘dîl”, s. 54.

201

40

İKİNCİ BÖLÜM

DUAFÂ LİTERATÜRÜNDE SERİKATÜ’L-HADÎS

1. RİCÂL KİTAPLARINDA SERİKATÜ’L-HADÎS

Serikatü’l-hadîs kavramının ortaya çıkışı, hadis âlimlerinin ilgili terimi kullanımları, usûl kitaplarında ne derecede yer aldığı, hadis usûlündeki diğer kavramlarla ilişkisi, hadis hırsızlığının mâhiyeti ve mesrûk hadisin hükmüne yer verildikten sonra çalışmanın bu bölümünde terimin ricâl literatüründeki konumuna işaret edilecek ve duafâ literatüründen seçilmiş dört kitap üzerinden hadis hırsızı olarak cerh edilen râvîler incelenecektir.

Serikatü’l-hadîs kavramı araştırılmaya başlandığında, öncelikle hadis edebiyatında hangi literatürde yoğun olarak karşımıza çıktığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple elektronik ortamda kavramın en yalın hali olan sereka lafzı taranmış ve varılan sonuçlara göre bir yol haritası çizilmiştir.

Elektronik ortamda cerh-ta‘dîl kitapları üzerinden ilgili kavram serikatü’l-hadîs lafzıyla tarandığında 30 atıf ile karşılaşılmıştır. Kavramın en çok kullanılan biçimi ise

yesriku’l-hadîs ibaresidir ve 399 atıf söz konusudur. Bu sonuçlar incelendiğinde

kavramın duafâ literatüründen İbn Hibbân’ın Kitâbü’l-Mecrûhîn (30) , İbn Adî’nin el-

Kâmil (43), Zehebî’nin Mîzânü’l-i‘tidâl (69), İbn Hacer’in Lisânü’l-Mîzan (66), İbnü’l

Cevzî’nin Kitabü’d-Duafâ ve’l metrûkîn (53) adlı kitaplarında yoğunlaştığı görülmüştür.

Mevzûât ve ilel Literatürü üzerinden ilgili kavram serikatü’l-hadîs lafzıyla tarandığında 6 atıf ile karşılaşılmıştır. Mezkûr literatürde yesriku’l-hadîs lafzı

41

tarandığında ise 118 sonuca ulaşılmakta, duafâ literatürüne göre serikatü’l-hadîsin burada daha az yer bulduğu gözlenmektedir. Mevzûât literatüründe, İbnü’l Arrâk’ın

Tenzihu’ş-şerîa (45), İbnü’l Cevzî’nin Mevzûâtu li İbni’l-Cevzî (28) Suyûtî’nin el- Leâli’l-Masnûa (16) adlı eserlerinde zikredilmiştir.

Bu sonuçlardan hareketle duafâ literatüründe yoğun bir şekilde zikredilen ilgili kavramın ikisi mütekaddimûn ikisi müteahhirûn dönemine ait dört kitap üzerinden incelenmiştir. Kavramın pratik zeminde incelenmesinin en önemli faydası, mezkûr cerh lafzının farklı sûretlerini misaller üzerinden tahkik etme fırsatı sağlamasıdır. Bunun yanı sıra, duafâ literatüründe hadis hırsızlarının yoğunluğu ve eserlere göre dağılımı gözler önüne serilmiştir. Ayrıca bu dört kitabın üzerinde ittifak ve ihtilaf ettiği hadis hırsızlarının sayısı belirlenmiştir. Sonrasında ise her bir eser kendi özellikleri dikkate alınarak râvîler üzerinden değerlendirilmiştir. Râvîlerin bölgelere göre dağılımı ile hadis hırsızlarının en çok hangi bölgede var olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Râvîlerin vefat tarihleri taranmış, vefat tarihi bulunamayan râvîlerin tabakaları esas alınmış böylece hadis hırsızlarının hadis tarihinde yaşadıkları dönem ortaya konmak istenmiştir. Bununla beraber müelliflerin, râvîleri hadis hırsızlığı dışında ne tür kusurlarla cerh ettikleri eserler üzerinden belirtilmiştir. Ancak ilgili râvîler gerçekten hadis hırsızı mı yoksa bununla itham mı edildi sorusunun cevabı başka bir çalışmaya tevdî edilmiştir.

Bu çalışmada zikredilen dört kitapta yer alan 132 râvî incelenmiştir. Bu râvîlerin eserlere göre dağılımı Şekil-2’de gösterilmiştir. Duafâ literatüründe incelenen- İbn Hibbân’da 1282, İbn Adî 2206, Zehebî 11061, İbn Hacer 9164- râvî sayısı düşünüldüğünde hadis hırsızları bu eserlerin küçük bir bölümünü ihtivâ etmektedir. Bu durum hadis hırsızlarının aslında sistemde kolayca var olamadıklarını, hadis

42

münekkidlerinin ortaya koydukları kuralların bu kişilerin sisteme dâhil olmasını engellediğini göstermektedir. Aşağıdaki grafikte eserlere göre hadis hırsızlarının dağılımına bakıldığında önceki yüzyıllara göre sonraki yüzyıllarda artış olması bunun aksini gösteriyor gibi düşünülebilir. Ancak bu artışın sebebi, ricâl literatüründeki gelişim sürecinden ve muhaddislerin dağınık olan malzemeyi daha sistemli bir şekilde bir araya getirmelerinden ve erken dönem müelliflerinin vefatından sonra az da olsa ortaya çıkan hadis hırsızlarından kaynaklanmaktadır.202

Şekil 2

Duafâ Literatüründe Hadis Hırsızlarının Sayısı

Ayrıca mütekaddim dönemi eseri el-Kâmil’de 83, müteahhirûn dönemi eseri

Mîzân’da 94 hadis hırsızına ulaşılmış olması, İbn Adî’nin büyük ölçüde hadis

hırsızlarını tespit ettiğini göstermektedir. Bu durumda mütekaddim dönemde İbn Hibbân’ın hadis hırsızlarından bir kısmını tespit ettiği, İbn Adi’nin hadis hırsızlarının

202 Duafâ literatüründe sayı verileri ve bu artışın sebepleri için bk. Karagözoğlu, Zayıf Râvîler, s. 118-

120. 34 83 94 92 0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Kitabü'l-Mecrûhîn el-Kâmil Mîzan Lisân

43

kâhir ekseriyetine ulaştığı, müteahhirûn dönemi münekkidlerinin de hadis hırsızlarında eksik kalan parçayı tamamladığı gözlenmiştir.