• Sonuç bulunamadı

ORTA GELİR TUZAĞINDAN ÇIKIŞTA KAMU TEŞVİK POLİTİKALARI VE SEÇİLMİŞ ÜLKE EKONOMİLERİ

3.2. Seçilmiş Ülke Ekonomileri ve Teşvik Politikaları

3.2.3. Tayvan Ekonomisi ve Teşvik Politikaları

“Çin Cumhuriyeti” veya “Milliyetçi Çin” olarak yıllarca isimlendirilen ülke fiilen bağımsız bir devlet, hukuki manada Çin’in bir parçası olarak variyetini sürdürmüştür. Tayvan Dünya’da yer alan birçok ülke tarafından resmi anlamda bağımsız olarak kabul edilmese de, kendini bağımsız olarak tanımayan birçok ülkeyle ticari faaliyetini devam ettirmiştir (Gaziantep Sanayi Odası, 2018).

102

Tayvan’ın temel sosyal ve ekonomik göstergeleri Tablo 3.9.’daki gibidir.

Tablo 3.9.Tayvan’ın Temel Sosyal ve Ekonomik Göstergeleri (2017 Yılı)

Büyüme Oranı 2,6

GSYH (Milyon $) 540.073,00

Kişi Başına GSYH 22.929,00

İşsizlik Oranı 3,9

İhracat (Milyar $) 280,5

İthalat (Milyar $) 231

Dış Ticaret Hacmi (Milyar $) 511,5

Dış Ticaret Dengesi (Milyar $) 49,5

Kaynak: Dünya Bankası,2018; IMF, 2018

Tayvan, ilk Asya Kaplanı olma özelliğini taşımaktadır. 1945 yılında Japon hâkimiyetinden kurtulmuştur. 1950’lere kadar Tayvan emek fazlası olan tabi kaynaklar açısından çok kısıtlı, tarımsal üretim ve ihracata dayalı bir ekonomiydi (Aydın, 2018). Göçle birlikte adada yönetimi ele alan milliyetçi Kuomintag hükümeti 1949’da uygulamaya koyduğu ithal ikamesi tedbirleri ile yerli sanayi teşvik etmeye ve korumaya başladı. Ancak bu dönem oldukça kısa sürdü; 1958 yılından itibaren ekonomi politikalarında ibre, ithal ikamesinden ihracatın desteği yönüne döndü ve bir daha da bu noktadan hiç şaşmadı. Örnek alınan model Japonya idi. Dünyada ki sadece ihracat için üretim yapan ilk serbest bölge olan Kaohsiung parkı 1966 yılında açıldı. Adanın en önemli limanı olan Kaohsiung, aynı zamanda dünyanın üçüncü büyük konteyner limanıdır (Kozlu, 1994:76).

Tayvan 1970’lerde petrol kriziyle birlikte sermaye yoğun sahalardan teknoloji yoğun sahalara kaymaya başladı. Yeni ileri teknoloji yatırımlarını çekmek ve elverişli hale getirmek için Hsinchu Bilim ve Endüstri Parkı kuruldu. 1986 yılında 10 yıllık Bilim ve Teknoloji Planı onaylandı. Böylece Ar-ge harcamalarının GSMH’daki payının 1995’te %2’ye çıkartılmış ve özel sektörün Ar-ge harcamalarındaki payı da %60’a yükseldi (Aydın, 2018).

Bu dönemlerde altyapı yatırımları da ihmal edilmedi ve özellikle ulaşım, haberleşme ve enerji alanlarında yoğunlaştırıldı. Tarım sektöründe hem mülkiyeti yayan, hem de verimi artıran ciddi bir reform yapıldı. Ekonomi politikalarının temel ekseni küçük ve orta ölçekli üretici-ihracatçıyı teşvik etmekti. Tahsis, teşvik, ticaret ve kredi araçları bu yönde kullanıldı. Ortaya bir avuç chaebol’un egemen olduğu G.Kore ekonomisinin tersine, mütevazi boyutlu binlerce aile ve şahıs şirketinin oluşturduğu hareketli, dinamik ve esnek bir ekonomi mozaiği

çıktı. Batılı uluslar ve Japonya’nın bir yüzyıl ve daha uzun bir sürede tamamlayabildikleri sanayileşme ve kalkınma sürecini Tayvanlılar 40 yılda sonuçlandırdılar (Kozlu, 1994:76).

Tayvan’ın bu kadar hızlı kalkınmasında ve ileri teknoloji sanayilerini yaratmaktaki kapasitesine ve rakiplerine hızla yetişme stratejisi izlemesine dayanır. Tayvan şirketleri, çeşitli üretim sözleşmeleri aracılığıyla ileri düzey piyasalara girmiş ve bu düzenlemelerden yeni ve üst düzey teknoloji kapasiteleri yaratmayı başarmıştır. Bu yöntem “teknolojik öğrenmenin” ileri bir biçimidir. Öyle ki, en önemli oyuncular, Japonya veya Kore’deki gibi dev şirketler değil, teşebbüs esneklikleri ve uyum yetenekleri sayesinde başarıyı yakalayan KOBİ’ler olmuştur. Ayrıca küçük Tayvan şirketlerinin ölçek zafiyetlerinin üstesinden gelmek için oluşturulan kamu-özel sektör işbirlikleri, ülkenin teknoloji düzeyini yükseltme ve yarı iletkenler gibi yeni ileri düzey teknoloji sektörleri oluşturma sürecinin temel özelliği olmuştur (Lall, 2009:497-498).

Tayvan’ın başarısının önemli noktalardan biri kendi ekonomik hedeflerini belirlerken, Batıyı tamamen kopyalamadan Batıdan yararlanması, kültürel geçmişini, sosyal ve siyasi şartlarını, kendi tarihini önde tutacak bir biçim oluşturabilmesidir. Ülkede araştırma geliştirme destekleri sanayisinin küçük ölçekli olmasından dolayı bu şekle göre dizayn edilmiştir. Tayvan bu şirketlerin dar kaynaklarından dolayı araştırma geliştirme faaliyetleri açısından yaşadıkları zorlukları doğrultusunda yapılacak işlemleri belirlemiştir. Aynı zamanda bu şirketlerin ihtiyaçları dikkate alınarak, teknik yönden eğitim ile pazarlama ve teknolojik amaçlı araştırma geliştirme faaliyetleri açısından destek olacak kuruluşları faaliyete geçirmiştir (http://www.ekodialog.com/Konular/tayvan-ekonomik-kalkinma-modeli.html, 2018). Ayrıca Tayvan’ın teknolojik gelişim kapasitesini artıran noktalar açısından, yabancı sermaye sayesinde ülkeye giren teknoloji ve ileri teknoloji kullanması ile teknolojik açıdan gelişimi özendirilen KOBİ’ler (küçük ve orta ölçekli işletmeler) sayılabilir (Tiryakioğlu, 2016:182).

Tayvan aynı zamanda eğitime büyük önem vermektedir. Tayvan’da eğitim belli bir yaşla sınırlandırılmamış, ömür boyu eğitim anlayışı görülmektedir. Eğitime verilen bu önem nitelikli işgücünün oluşmasına katkıda bulunmuştur. Tayvan’daki devlet politikaları yüksek teknolojili sektörlerinin gelişmesinde büyük önem arz etmektedir (http://www.ekodialog.com/Konular/tayvan-ekonomik-kalkinma-modeli.html, 2018).

Tayvan’da hızlı kalkınma, Güney Kore’de olduğu gibi güçlü, eğitimli ve dinamik bir orta sınıf yarattı. Ülkenin otoriter yöneticileri ile bu orta sınıf arasında 1980’lerde görülen

104

sürtüşme ve çatışmalar yerini giderek, gene Güney Kore örneğinde olduğu gibi, bir politik açılma ve demokratikleşmeye bıraktı. Otoriter liderler ve süper teknokratlar yerlerini demokratik politikacılara ve uzman bürokratlara bırakmaya başladı. Ekonomik başarı beraberinde siyasi olgunlaşmayı da getirdi (Kozlu, 1994:77).

Tayvan’ın başarı hikâyesinde doğrudan yabancı sermaye yatırımları olumlu rol oynamıştır, ancak sayısal bakımdan önemli bir fonksiyon olmamıştır. Diğer taraftan, yabancı sermayenin rekabet baskısı sağlaması, niteliksel katkıları, ihracata yönelmeyi kolaylaştırması teknoloji seçenekleri ve transferi sağlaması da göz ardı edilmemelidir (http://www.ekodialog.com/Konular/tayvan-ekonomik-kalkinma-modeli.html, 2018).

Tayvan’ın kalkınmasında kamu teşvik politikalarının rolü ile ilgili değinilmesi gereken hususlara bundan sonra gelen paragraflarda yer verilmiştir.

Tayvan’ın olağanüstü başarısının arkasında 1956’da başlayan “Toprak Kullanana” kampanyası vardır. Görünen ana amacı tarımsal toprakları feodal toprak ağalarından onu işleyebilecek köylülere aktarmaktı. Ancak kullanılan yol ikinci bir hedefin, ulusal sanayileşmenin, gerçekleşmesini kolaylaştırdı. Devlet, istimlak ettiği arazilerin bedelini öderken bu kaynağın belli bir oranının orta ve ufak ölçekli sanayi kuruluşlarına yatırılmasını şart koştu. Yatırımlar Tayvan’da olduğu sürece, firma tercihi ve adanın neresinde olabileceği toprak sahiplerinin tercihine bırakıldı. Çoğunluğun seçtiği yer başkent ve en büyük şehir olan Taipei idi (Kozlu, 1994:136).

Tayvan’ın sanayi politikasına bakıldığında ithal korumacılığına, yönlendirilmiş krediye, doğrudan yabancı yatırımda seçiciliğe, yerli vasıf ve teknoloji geliştirmesinin desteklenmesine ve güçlü ihracat teşvikine dayanmaktadır. Büyük oranda KOBİ’lerden müteşekkil olan Tayvan sanayisi, küçük ölçeğin getirdiği teknolojik dezavantajlar altında, araştırma geliştirme işbirliği, yenilik teşvikleri ve araştırma yardımlarından oluşan bir politika demetiyle desteklenmiştir. Diğer taraftan, özel şirketlerin girmek istemediği ya da giremediği alanlarda faaliyette bulunmak üzere imalat sanayinde büyük bir kamu sektörü de oluşturulmuştur. Sanayileşmenin ilk yıllarında, Tayvan hükümeti yerli sanayinin zayıf olduğu alanlara yabancı sermayeyi çekmiş, uluslararası şirketlerin yerli tedarikçilere teknolojilerini aktarmaları hususunu güvence altına almak üzere de çeşitli araçlar kullanmıştır. Kore gibi, Tayvan da doğrudan yabancı yatırımları yerli şirketlerin dünya çapında kapasiteye sahip olmadığı alanlara yönlendirmiştir. Hükümet, KOBİ’ler tarafından yeni yabancı teknolojilerin yerinin tespit edilmesi, satın alınması, yayılması ve uyarlanması hususlarına yardımcı olmak

konusunda çok aktif bir rol oynamıştır. Gerektiğinde, örneğin yarı iletkenler ile havacılık ve uzay çalışmaları gibi teknolojik bakımdan girişin çok zor olduğu alanlarda, hükümetin bizzat kendisi ortak girişimler kurmuştur (Lall, 2009:495).

Tayvan hükümeti izlediği Pazar idaresine yönelik kredi politikaları yurt içi ve yurt dışı kredi kaynaklarını yakından denetleyerek, finans sektörünün sanayi sektörünün emrinde kalmasına ve devlet güdümünden çıkmamasına özen gösterdi. Ayrıca tekellerin oluşmasını engellemek için birçok sektörde rekabeti teşvik edecek ince ayarlamalara gitti, amaç, sektörlerin uluslar arası rekabet edebilir güçte olmalarını sağlamak, rehavet ve tekelleşmeyi engellemekti. Dolayısı ile ihracat ve teknolojik yatırımlar sürekli teşvik edildi, gerektiğinde belirli sektörlere yardım eli uzatıldı. Ancak bu yardım onların korumaya alınması veya güçlenip tekelleşmesi için değil, tersine dışa açılıp dış rekabette etkinleşebilmeleri için ve daima kısa süreli olarak yapıldı (Kozlu, 1994:137).

Tayvan Devleti, KOBİ’lerin (küçük ve orta ölçekli işletmeler) gelişmeleri ve başarılı olmaları için altyapıyı geliştirmek, yeni firmaların kurulmasını özendirmek ve bu firmalara vergi indirimi sağlanması konuları üzerine eğilmiştir (https://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/disIliskiler/ulkeler/ulke-detay/Tayvan,2018).

Tayvan’da en önemli oyuncular, Japonya veya Kore’deki gibi dev şirketler değil, teşebbüs esneklikleri ve uyum yetenekleri sayesinde başarıyı yakalayan KOBİ’ler oluşturmuştur. Tayvan Sanayi ve Teknoloji Araştırma Kurumu (STAK) gibi kamu sektörü araştırma ve geliştirme kurumlarının çabaları ve desteği, bu başarının altında yatan en önemli faktördür. 1973’te kurulmasından bu yana STAK ve laboratuarları, ileri teknolojilerin yurtdışından alınması ve bunların Tayvan şirketlerine yayılmasında başrolü üstlenmiştir. Küçük Tayvan şirketlerinin ölçek zafiyetlerinin üstesinden gelmek için oluşturulan bu kamu- özel sektör işbirlikleri, ülkenin teknoloji düzeyini yükseltme ve yarı iletkenler gibi yeni ileri düzey teknoloji sektörleri oluşturma sürecinin temel özelliği olmuştur (Mathews, 2002).

Tayvan’da 1958’den itibaren ihracatçılara bazı teşvikler tanınmaya başlandı. Ancak aynı zamanda, enflasyonu düşük seviyelerde tutmak için gümrük tarifelerinde de bazı indirimler yapılıyordu. 1960’da açıklanan 19 maddelik Ekonomik ve Mali Reform Programı ve Yatırımları Teşvik Kanunu ihracat ve yatırımlara bir dizi teşvik ve destek getirdi: döviz kurları yeniden ayarlandı, ihracatçılara ucuz kredi ve vergi iadeleri sağlandı. İhracata Yönelik Üretim Bölgelerinin (İYÜB) kurulması için yol açıldı; yatırımları teşvik edici vergi reformları ve bürokratik kolaylıklar düzenlendi; yabancı sermaye teşvikleri artırıldı; ticaret liberasyonu

106

yönünde adımlar atıldı. Tayvan’a özgü bir yenilik olan İYÜB, dışa açılmaya yönelik politikaların en somut örneği sayılabilir. İYÜB’ler tamamen dış piyasaya yönelik olarak, adanın emek kaynaklarıyla, dışarıdan gümrüksüz olarak ithal edilen ham ve yarı mamul girdilerden mamul mal üretilmesi ve ihracını amaçlıyordu. En önemli iki unsur, iç piyasaya satışların kesinlikle engellenmesi ve idari prosedürlerin kolaylaştırılmış olmasıydı. İYÜB’nde hem yerli hem de yabancı şirketler yatırım yapabiliyorlardı. Ancak yatırımlar her sektöre açık değildi. İYÜB’nde geleneksel sektörlerde yatırıma izin verilmiyordu. Bu şekilde yatırımlarına izin verilen 17 sektör belirlenmişti. Dolayısıyla İYÜB, öncelikli sektörlerdeki yatırımların, altyapı, maliyet ve prosedür olarak kolaylaştırılmasını sağlayan bir sanayi politikası aracı olarak kullanıldı. Yabancı yatırımların ülkeye teknik ve idari know-how ve hazır bir pazar getirmesi isteniyordu. Diğer yandan zaten küçük olan iç pazara satışlar yasaklanarak (İYÜB’lerin çevresi duvarlarla ve gözetleme kuleleriyle çevrilmişti.) üreticilerin dünya rekabetine açılması sağlanıyordu (Yülek, 1998:96-97).

Tayvan özellikle yüksek teknoloji transferi sağlayan, stratejik yabancı yatırımları teşvik ederken diğer yabancı yatırımları sıkı denetim altında tutmuştur (https://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/disIliskiler/ulkeler/ulke-detay/Tayvan,2018).

Devlet teknoloji geliştirme stratejisini aktif bir şekilde uygulamaya koydu. 1973’de Sınai Teknoloji Araştırma Enstitüsü (ITRI) kuruldu. ITRI’nin en önemli işlevi, öncelikli sektörlerde yalnız veya ortak başlangıç çalışmaları yapmak, teknolojik birikimi belli bir seviyeye getirmek ve elde edilen birikimi özel sektöre açmaktır. Bunu ITRI çeşitli yavru kuruluşlar aracılığıyla gerçekleştiriyordu. Bunlardan biri 1974’de kurulan Elektronik Destek Hizmetleri Kurumu (ERSO) idi. ERSO’ya verilen ilk görev entegre devre (ED) teknolojisinin elde edilerek geliştirilmesi ve özel sektöre aktarılmasıydı. Bu amaçla ileri gelen 30 ABD’li ED üreticisi hakkında bir araştırma yapılarak bunlar ziyaret edildi. Sonuçta, RCA (Radio Corp. Of USA) ile lisans anlaşması imzalanarak ITRI bünyesinde bir üretim tesisi kuruldu. Tesislerin başarılı olması üzerine bir kamu-özel sektör ortak girişimi olan UMC (Unital Microelectronics Company) kuruldu ve ERSO desteğinde yerel ED üretimi başladı (Yülek, 1998:100).

1970’lerin sonunda çok önemli bir gelişme de 1979’da Hsinchu Bilim ve Endüstri Parkının kurulmasıydı. Hsinchu, yeni yüksek teknolojik yatırımlarını çekmek ve elverişli hale getirmek için kurulmuştu: Mikro elektronik, bilgisayar ve çevre birimleri, bilgi teknolojisi, malzeme, otomasyon ve robotik. İzin kriteri şirketin tasarım, geliştirme ve üretim

kabiliyetiydi. Hsinchu parkında, diğer İYÜB’lerdeki gibi altyapı ve idari kolaylıklar dışında, ileri teknoloji yatırımlarına ek kolaylıklar da sağladı. Vergi kolaylıkları, ucuz finansman (iştirak dahil), idari ve teknik işgücü eğitimi, teknik destek altyapısı. 1981 yılında Ekonomi Bakanlığı 151 stratejik ürün belirledi. Stratejik ürün üreten şirketlere ucuz finansman, teknik ve idari destek ve vergi kolaylıkları sağlandı. Bunların 64’ü elektronik sektöründeydi. Seçimde kriter olarak 2 “yüksek” unsur (yüksek katma değer, ileri teknoloji yoğunluğu), 2 “büyük” unsur (büyük bağ etkisi, büyük pazar potansiyeli) ve 2 “düşük” unsur (düşük çevre kirlenmesi, küçük enerji yoğunluğu) alınmıştı. 1987’de stratejik ürün sayısı 199’a, elektronikle ilgili olanlar da 91’e çıktı (Yülek, 1998:101-103).

Tayvan’da kullanılan yeni sanayi politikaları arasında en başarılı ve en belirgin olanlardan biriside araştırma geliştirme birlikleridir. Tayvan’daki işbirliği çalışmalarının amacı, teknoloji öğrenmek, sanayiyi geliştirmek amacıyla yeniden yapılandırmak ve en ileri düzeyi yakalayacak sektörleri yaratmaktır. 1980’lerde çekingence kurulan Tayvan araştırma geliştirme birlikleri, şirketleri, kendi teknoloji düzeylerini ileri teknolojiyle donatılmış sektörlerde rekabet edebilmelerini sağlayacak noktalara çekebilmek için diğer şirketlerle işbirliğine teşvik eden kurumsal usullerin bulunmasıyla, 1990’larda büyük bir gelişme göstermiş ve ilk meyvelerini vermeye başlamıştır. Bu ittifakların ya da birliklerin birçoğu, kişisel bilgisayarlar, iş istasyonları, çoklu işlemciler ve multimedya (çoklu ortam) ürünlerinden, bir dizi tüketici ürünlerine ve telekomünikasyona, veri aktarım sistemleri ve ürünlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan bilişim teknolojileri sektörlerinde kurulmuştur. Tayvan’ın ileri teknoloji sanayilerini yaratmadaki başarısı, kaynaklarına baskı yapıp onları kaldıraç olarak kullanma kapasitesine ve rakiplerine hızla yetişme stratejisi izlemesine dayanır. Tayvan şirketleri çeşitli üretim sözleşmeleri aracılığıyla ileri düzey piyasalara girmiş ve bu düzenlemelerden yeni ve üst düzey teknoloji kapasiteleri yaratmayı başarmıştır. Bu yöntem “teknolojik öğrenmenin” ileri bir biçimidir (Lall, 2009:497).

Sonuç olarak Japonya ve G. Kore’ de görüldüğü gibi Tayvan’da da devlet müdahalelerin genelde pazarı çarpıtıcı değil, çarpıkları giderici yönde olduğu, devletin üretime girmekten kaçındığı, girerse hızla özel sektöre devretmeye çalıştığı, kamu yatırımlarının alt yapı ve özellikle eğitim alanında yoğunlaştığı, işçi ücretlerinin geleneksel olarak düşük tutulduğu ama gelir dağılımı dengesine de çok özen gösterildiği, kamu bütçelerinin dengeli ve makro politikaların istikrarlı olduğu, en önde gelen politikanın uluslararası piyasalarda rekabet, dolayısı ile ihracatın teşviki olduğu, neticede döviz dar

108

boğazı karşılaşılmadığı, devletin özel sektörle işbirliğinden çekinmediği, hatta kalkınmadan sorumlu temel kurumun devlet desteğindeki özel sektör olduğu fikrini benimsediği, ancak özel sektöre tanınan teşviklerin denetlendiği ve karşılığının talep edildiği, otoriter politik sistemlerin sağladığı ortamda iyi yetişmiş, dürüst ve görev süreleri uzun olan bürokratların yönettiği bu devletlerin güçlü ve etkin oldukları hatırlanmalıdır.(Kozlu, 1994:156) İlk Asya kaplanı ünvanına sahip Tayvan’ın kalkınma süreci ve kalkınmasında kamu teşvik politikalarının rolünün anlatıldığı bu bölümden sonra, bir başka Asya kaplanı Singapur’un kalkınması ve kalkınmasında kamu teşvik politikalarının rolünden bahsedilecektir.