• Sonuç bulunamadı

Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı da insandır. Ahmet Hamdi Tanpınar Kamusal alan ve kamusal mekân kavramları 20. yüzyılda önce akademik ardından günlük yazında giderek çokça tartışılan kavramlar haline gelmiştir. Tartışma konusu geçmiş yüzyılda başlamış olsa da kamusal (-lık taşıyan) mekânların geçmişi eski

medeniyetlerin kurdukları kentlerin meydanlarında, pazaryerlerinde ve sokaklarında var olmuştur. Kamusal mekânın tarihsel süreci günümüzdeki tartışmaları ve gelinen noktayı irdeleme açısından önemlidir.

Antik Yunan’da kamusal mekân için öne çıkan nitelik politikaya katılım ile yurttaşların özgürleşmesidir. Eylemde bulunma ve konuşmanın esas olduğu bir ortamda, halka açık agoralar ve tiyatrolar dönemin belirleyici kamusal mekânları olmuştur (özel mekân olan eve kapalı kadınlar ve köleler bu durumun dışında bırakılmıştır). En belirgin özellikleri ise açık alan biçiminde olmalarıdır.

Kamusal mekânların bir diğer belirgin özelliği ise tarihten günümüze kentlerden geriye kalan ender mekânlardan olmalarıdır. Benzer şekilde Antik Yunan kentlerinden de günümüze en sağlam ulaşabilmiş yapılar genelde agora ve tiyatrolardır.

Fotoğraf 3.2. Hierapolis Agorası, Denizli Kaynak: O. Donat Arşivi (2012)

Eski Roma’ya gelindiğinde agoranın yerini kent merkezinde yer alan forumlar almıştır. Forumun agoradan farkı, açık olmayan genellikle kapalı veya yarı açık kamusal mekânlar olmasıdır. Yurttaşların (artık kadınlar da dahildir) arena ve hipodromlarda toplandıkları görülmektedir. Sennett, siyasal ve yönetsel işlevi olan agoraların aksine forumların genelde eğlence, ticaret, din amaçlı kullanılan ve prestij göstergesi olan mekânlara döndüğünü belirtir (Acaralp, 2009: 9). Eski Roma’da ayırt edici özellik ise imparatorluğun azametinin mekânı kullananlarca hissedilmesini sağlamak üzeredir.

Fotoğraf 3.3. Roma Forumu Kaynak: rome.net30

Gökgür’e göre Orta Çağ Avrupa’sında kamusal mekânlar ticaret ve eğlence gibi etkinliklerle sınırlı kalmıştır (Acaralp, 2009: 9). Dinsel ve yönetsel konular da kamusallığın dışında yer almış ve aleni olmamıştır. Orta Çağ Avrupa’sında Antik Yunan’daki agoranın yerini şatolar ve saraylar almıştır, bu süreçte artık kamusallık özele (derebeyin şatosuna) çekilmiştir (Onat, 2013: 72).

Orta Çağ Avrupa’sında kentlerin, ticaretin ön planda olacak şekilde gelişen yapısında kent merkezlerinde yer alan pazaryerleri kamusal mekânın en belirgin örneği olarak ortaya çıkmıştır. Lefebvre (2014: 15) pazarların önemi hakkında; Orta Çağ’ın sonlarında pazarın sınıf mücadelesinde merkezi bir konuma gelerek agora, forum gibi eskinin toplanma yerlerini değiştirdiğini belirtir. Önemi giderek artan pazarın etrafında kilise, oligarşinin oturduğu belediye sarayı ve gözetleme kulesi bulunmaktadır. Eski bir Orta Çağ kenti olan Sakin Kentler Birliği’nin merkezi Orvieto’nun kent meydanı da (Fotoğraf 3.4.) Lefebvre’in tarif ettiği gibidir.

Fotoğraf 3.4. Orvieto Kent Meydanı, ‘kilise-kule-belediye binası’ Kaynak: wikipedia.org31

18. yüzyıla değin toplumların elit denebilecek hâkim kesimlerinin tahakkümünde kalan kamusal mekânlar bu tarihten sonra Avrupa’da burjuvazinin hâkimiyetine girmeye başlayacaktır. Gelinen süreçte aristokrasinin yerini artık burjuvazi almış ve günümüze uzanan farklı bir tarihsel süreç başlatmıştır (Vural ve Yücel, 2006: 99). Sanayi Devrimi sonrası tarihteki gücünün doruk noktasına erişen burjuvazi, kentlerin ve kamusal mekânların görünümünü de korkunç bir hızla değiştirmeye ve dönüştürmeye başlamıştır. 18. yüzyılın sonunda başlayan kapitalist üretimin yaygınlaşması ile bu yeni üretim sürecine eklemlenen kentler nüfus olarak giderek büyümüş ve devasa dönüşümler geçirmiştir. Mekânsal mobiliteyi arttırmak ve kitleleri kontrol altında tutmak üzere tasarlanan geniş bulvarlar, parklar ve çoğu tepeden inmeci yaklaşımla kentlere yönelik düzenlemeler bu dönemin belirgin özellikleri haline gelmiştir. Bu anlayışın en çarpıcı ve sembolize edilmiş örneklerinden biri de Paris kentidir (Harvey, 2013: 47-54). Fakat bu süreç Batıdaki pek çok kentin belli ölçüde yaşadığı bir olgu olmuştur.

Şekil 3.1. Paris’in 1550 ve 1892 Yıllarındaki Haritaları Kaynak: oldmapsofparis.com32

Eşitsizlikleri sürdürmeye dayalı burjuva kamusal mekânının parçalanmış yapısında, kamusal mekânlar da belirli sınırlamalarla biçimlendirilmiş ve bu anlayışa uydurulmuştur (Çetin, 2006: 36). Örneğin Engels 19. yy ortalarında Manchester kentinden bahsederken, mahallelerin sınıfsal temellerde ayrılmış olduğunu belirtir; bunun en çarpıcı özelliği olarak belirttiği nokta ise, işçi sınıfı ve burjuvazinin kent mekânında birbirleri ile neredeyse hiç ilişkiye girmeden yaşamalarıdır (Şengül, 2001: 13).

Marx, Kapital’de sermaye birikimi ile kentleşme arasındaki bağlantıyı belirtirken sermaye birikimi ne kadar hızlı ve büyük olursa servet artışıyla görülen imar hareketlerinin (eski mahallelerin yıkılması, mağazalar için iş hanlarının yükselmesi, arabalar için caddelerin genişletilmesi) yoksulları daha kötü şartlardaki kenar mahallelere sürdüğünü ifade etmiştir (Merrifield, 2012: 64). Harvey, tarihsel açıdan en önemli kent temelli olaylardan olan Paris Komünü’ne uzanan süreci33 incelediği çalışmasında, Paris’in sınıfsal açıdan bölgelere bölündüğünü belirterek, bu yapının yerel topluluk temelli bir aidiyeti getirdiği ve Paris Komünü’nün de bu yapı ile ortaya çıktığını belirtir (Şengül, 2001: 22). Lefebvre de Komünden bahsederken bu olayı; kenar mahalle ve taşraya itilen işçilerin kent merkezine güçlü bir dönüşü ve onlardan koparılan bu merkezi geri kazanmaları şeklinde ifade etmiştir (Merrifield, 2012:180).

32 http://www.oldmapsofparis.com/map/1550 ve http://www.oldmapsofparis.com/map/1892 (erişim

20.10.2015).

Sanayi Devrimi kentlerde ve mekânın üzerinde kendinden önceki geleneksel yapıdan ciddi bir kopuşu beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda geleneksel sistemde yapılar ve yapıların tanımladığı açık alanların bulunduğu bir kamusal mekân oluşumu varken; modern sistemde devasa yapılar ve grid ulaşım yapısı kamusal mekânı parçalamış, birbirinden kopuk mekânlara dönüştürmüştür (Korkmaz, 2007: 21). Tarih boyunca kamusal mekânın yapısı dönemin koşullarına göre şekillenmiştir. Günümüze yaklaştıkça, modernizm ve küreselleşme sürecinin içindeki kentsel mekânlar da değişim ve dönüşüm süreçlerini sürdürmektedir.

Şekil 3.2. 1859 Cerda Planı Çerçevesinde Barselona Kenti

Kaynak: contemporarycity.org34