• Sonuç bulunamadı

Öğrencinin geçmişi tanımasında, geçmişin ışığında günümüzü anlamasında, geçmişten yola çıkarak geleceğe yön vermesinde ve kimlik kazanmasında önemli etkileri bulunan tarih disiplini, ilköğretimden üniversiteye kadar başka disiplinlerle entegre olmuş veya müstakil bir ders olarak karşımıza çıkmaktadır (Öztürk, 2002:9).

Tarih geçmişteki olayları; yer, zaman ve failleri göstererek kaynaklara dayalı olarak sebep-sonuç ilişkisi içerisinde inceleyen bir bilim dalıdır (Köstüklü, 1998:12).

Tarih geçmişteki olayları inceleyen ve kayıt eden bir disiplindir. Tarih insanoğlunun geçmişte yaptığı eylemlerle ilgilenir. Tarih yaklaşık iki yüz yıldır ilkokul programlarının bir parçasıdır. Tarih dersleri uzun yıllar, önemli isimlerin tarihleri, yerlerin, savaşların ve diğer olguların ezberlenmesini gerektiren bir ders olarak görülmüştür. Oysa tarih geçmişteki olayları inceleyerek bugüne ve geleceğe ışık tutan çok önemli bir disiplindir (Erden, Tarihsiz:36).

Tarih eğitiminin hedeflerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir: • Çocuğun geçmişi ve bugünü anlamasına yardımcı olmak.

• Olayları neden ve sonuçları ile birlikte görüp açıklamaya alıştırmak. • Bugünkü medeniyetin uzun bir mazinin mahsulü olduğunu anlatmak.

• Büyük şahısların hayat ve hareketleri tasvir edilerek, çocuklara imtisale şayan numuneler göstermek.

• Geleceğin vatandaşlarını demokratik hayata hazırlamak.

• Öğrenciye içinde yaşadığı toplumun ve bağlı olduğu grubun ve onlara borçlu olduğu ödevlerin şuurunu vermek.

• Disiplinli çalışma ile zihni eğitmek.

• Öğrencinin kimlik duygusunun gelişmesine katkıda bulunmak. • Öğrencileri yetişkin hayata hazırlamak.

• Öğrencilerin ait oldukları gurubun geçmişine saygı duymalarını sağlamak.

• Öğrencileri iyi bir vatandaş ve sadık taraftarlar yapmak (Köstüklü, 1998:18, Öztürk, 2002:10,11).

Thompson, (1984:169) son on beş yıldır tarih öğretiminin amacı ve doğası üzerine yapılan değişim tartışmalarında, en radikal öneriyi, tarih öğretiminin tarihsel

sorgulama yöntem ve süreçlerini anlamayı geliştirmesi olarak tanımlar. Böylece, okullardaki tarih çalışmasının odak noktası geçmişteki olayları oldukları gibi öğrenme amacından, geçmiş hakkındaki bilgiyi nasıl elde edebileceğimiz sorunsalına kaymıştır.

Eğitim tarihi incelendiği zaman, tarih öğretiminin genel amaçlarının çağdan çağa, ülkeden ülkeye değiştiği ve farklılaştığı görülür. Geçen yüzyılın ikinci yarısında genel olarak tarih öğretimine yüklenen temel görev, geçmişin bilgisini ve kültürünü yeni nesillere aktarmak olmuştur. Her ne kadar I. Dünya Savaşı'nın ardından, tarih öğretiminin barışa katkı sağlayabilecek şekilde öğretilmesi gerektiği tartışmaları ve bu yönde çalışmalar olmuşsa da (Safran ve Ata, 1996) bu çalışmalardan istenilen netice alınamamıştır. II. Dünya Savaşını takip eden yıllarda teknolojik ve ekonomik açıdan gelişmiş dünyada, özellikle İngiltere'de tarih öğretiminin yeni bir anlayışla okullara girdiği görülmektedir. İngiltere'de 1960'lı yılların sonunda tarihin neden öğretilmesi gerektiği konusunda yapılan tartışmalar, yeni tarih öğretimi anlayışını doğurmuştur.

Yeni anlayışa göre tarih, geçmişin bilgisi olmasının yanında insanlara problem çözme ve düşünme becerilerini öğretmeliydi. Başka bir deyişle tarih dersleri, öğrencilere çağın ihtiyaç duyduğu yaşamsal becerileri kazandırmalıydı. Bu anlayış zaman içerisinde diğer gelişmiş ülkelere de yansımış ve tarih öğretimi ağırlıklı olarak aktif ve öğrenci merkezli bir anlayışla öğretilmeye başlanmıştır. Günümüze gelindiğinde ise, küreselleşme, çok kültürlülük ve bireysel farklar gibi unsurların Batı Avrupa ve Amerika merkezli olarak eğitime yansıdığını görmekteyiz. Bunun doğal sonucu olarak bu kavramlar da yukarıdaki coğrafyada bulunan ülkelerin tarih eğitimi anlayışlarına yansımıştır. Tarih öğretiminin amaçlarına yönelik literatür incelendiği zaman, alanın öğretimine farklı görevlerin yüklendiği görülür. Alanın amaçlarının bilgi aktarımından bilimsel düşünme becerilerinin öğretimine kadar değişik bir yelpazede olduğu görülür (Demircioğlu, 2006; Demircioğlu, 2007).

Talim Terbiye Kurulu yetkililerinin tarih öğretimine ilişkin sorunları ve çözüm önerilerini yakalayabilecek düzeyden çok uzak kalmaları, televizyon, gazete, popüler dergi türündeki medya araçlarının ve amacına uygun yetiştirilememiş öğretmen ve yöneticilerinin açıklama, tutum ve davranışları tarih öğretimini olumsuz biçimde etkileyen faktörler olarak karşımızda, yanımızda, içimizde bulunmaktadır (Özbaran, 1997:128).

Türkiye’de tarih öğretiminin kapsamı ve hedefinin tarih öğretimi programı ile belirlendiği göz önüne alınırsa, programların tartışmalarda gündeme getirilmesini normal kabul etmek gerekir. Safran'ın yaptığı bir araştırmaya göre: "Öğretmenlerin ilk olarak işaret ettikleri sorun tarih programları, ikincisi ise programlarda yapılan küçük değişikliklerde dahi tamamen yeniden yazılan tarih ders kitapları sorunudur." Ayrıca öğretmen ve öğrenciler tarafından, tarih derslerinin amaçları başta olmak üzere, alanın önemi yeterince anlaşılamadığından ve öğrenciler tarafından, tarih derslerinden geleceğe yönelik bir faydanın görülememesinden, öğrencilerin bu derse ilgisiz kaldıkları da bilinmektedir. Tarih ders kitaplarının sık sık değiştirilmesi, program değişikliklerinden ziyade siyasi kararlar ile yeni birtakım sektörler oluşturmak veya desteklemek amacına hizmet etmekten öteye gidememiştir.

Tarih öğretiminde istenen sonucun alınabilmesi; ilköğretimden üniversiteye kadar her öğretim kademesinde okutulan tarih ders programlarının birbirini tamamlar nitelikte olmasını gerektirir. Bir kimya, bir matematik programı gibi tarih programı da kendinden bir önceki programın devamı, bir sonrakinin de başlangıcını, alt yapısını oluşturacak şekilde düzenlenmelidir (Safran, 1996:101).

Bu anlamda ilköğretim okullarında okutulan sosyal bilgiler programı, ilköğretim okullarının ikinci kademe sekizinci sınıflarında okutulan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi ile liselerdeki tarih ve lise 11. sınıflarda okutulan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi programları birbirinin alt yapısı ve üst tamamlayıcısı şeklinde olmalıdır. Tarih, 13-16 yaş grubu öğrenciler için iki ana mantığa sahiptir. İlk olarak tarihin ortaokul müfredatındaki kapsamı garanti edilmek isteniyorsa öğrencinin ihtiyacı karşılanmalıdır. İkinci olarak tarih dersi "bilginin ana bölümü" olmaktan çok "bilgi için yaklaşım" şeklinde görülmelidir.

Safran’a (2006) göre; Her yaş ve çağa göre farklılaşan tarih eğitiminin çocuklara yönelik eğitim sürecinde çocuklara verilecek tarihin özellikleri ve nedenleri üzerine şunlar söylenebilir. On dört yaşın altındaki çocuklara soyut özellikler taşıyan tarih öğretilmemelidir. Küçük yaştaki çocuklara ilk çağların daha az detay işleyen tarihi öğretilirken; önemli ancak karmaşık konular içeren yakın tarih, öğrenciler belli bir olgunluğa ve mantık yürütme kapasitesine ulaştıklarında verilmelidir.

Ancak, tarihsel zamanın tam olarak kavranması ve buna bağlı olarak tarihin anlaşılmasında 11 yaşın bile yeterli olamayacağını düşünen tarih öğreticileri de (K.C.

Friedman, Hunter, Hallam v.d.) vardır. Bunlar çocukların, tarihsel zaman kavramını tam olarak 16 yaşından önce anlayamayacaklarını; fakat bununla birlikte, yüzyıl gibi yetişkinlerin kullandıkları zaman terimlerini, uygun bir şekilde, 14 yaşında kullanabileceklerini, ancak soyut tarihsel düşüncelerinin 16’lı yaşlarda başladığını belirtmişlerdir (Şimşek, 2005).

Piaget’nin zihinsel gelişim modelinden hareketle yapılan bu araştırmaların bulgularına göre çok daha geç yaşlarda (16,5 yaşı ve sonrası) başlatılması gereken tarih öğretiminin, çağdaş devletlerin yurttaş yetiştirme programlarında toplumun geleneğini yeni nesillere aktarma noktasında önemli bir yere sahip olduğunu düşündükleri için ilköğretimde tarih öğretiminden vazgeçemediklerini, bunun için çalışmalar yaptıkları bilinmektedir (Ata, 2000).

Burada da belirttiğimiz üzere tarih öğretiminin sorunlarını tek bir başlıkta incelemek mümkün değildir. Yaşanan problemlerin çözülebilmesi ve hissedilen eksikliklerin tamamlanabilmesi için tarih öğretimini bütünüyle ele almak gerekmektedir. Uygulanması gereken programın öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına uygun, çağın gelişmelerini yakalayabilmiş nitelikte olması, ders kitaplarının uygulanan programın içeriğine paralel olması, öğretmenlerin tarih eğitimi alanında yeterli bilgi ve donanıma sahip olmaları ve gerektiğinde hizmet içi eğitimlerle eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak toplumun ihtiyaçları ve bilimsel gelişmelerin doğrultusunda çağdaş bir tarih öğretimi sunmak esas olmalıdır.