• Sonuç bulunamadı

Milli kültürün önemli unsurlarından biri olan tarih ve edebiyatın, eğitim faaliyetlerinde özel bir yeri ve rolü vardır. Milletler ancak, tarihleriyle milli varlıklarının geçmiş hayatını bir bütün olarak kavrar, dostlarını ve düşmanlarını tanır. Bir kelime ile milli şahsiyetlerini idrak ederler. Bu idrak, şuura dayanan bir idraktir. Bu şuurlu idrak, millete ayrı bir ruh kazandırır. Bu, “Türk milli şuuru”dur. İşte, Türk tarihinin Türk insanı için taşıdığı hayati önem burada kendini göstermektedir. Bu bakımdan, milli eğitim politikası içerisinde Türk tarihinin yerini iyi tayin ve tespit etmek lazımdır (Nişancı, 1988:222).

Değişik dönemlerde tarih eğitiminin sorunları, müfredat programları, ders kitapları, eğitim fakültelerinde yetişen tarih öğretmenlerinin yeterliliği gibi problemler çeşitli kongre ve seminerlerde bu alanın uzmanları tarafından tartışılmış ve çeşitli çözüm önerileri sunulmuştur. Tarih öğretimine yönelik eleştiriler ve öneriler doğrultusunda bu alanda çeşitli dönemlerde değişiklikler yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir.

1924 programının Türk tarihinden ziyade, Genel tarih ve Avrupa tarihine öncelik veren Avrupa merkezli bir tarih öğretimini içerdiğini, bu programın öncekinden farklı olarak İslam tarih ve medeniyetine yer vermemiş olduğunu, ortaokul ve liselerde uygulanan bu programın 1927’de bazı değişikliklere uğradığını fakat asıl değişikliğin 1930’dan sonra tarih tezine göre yapıldığı belirtilmektedir. Ayrıca öğretimde müfredatın ağırlığından kaynaklanabilecek olumsuz etkileri ortadan kaldırmak amacıyla 1935’te komisyonlar tarafından dersler için birer kılavuz hazırlanarak program biraz hafifletilmiştir (Çapa, 2005:43).

Aynı döneme ilişkin bir değerlendirmede, 1927 yılında tarih programlarında radikal bir değişiklik yapıldığını, bu değişimin amacının da Türk tarihini mihver yaparak öğretimde bulunmak olduğu belirtilmiştir (Yücel, 1946:286). 1929 yılında açılan Millet mekteplerinde tarih dersleri, daha çok tarihi menkıbe ve tarihi muhasebe anlatma şeklinde yapılmaktaydı. 1938 Ortaokul programında tarih dersinin sadece öğretim programı verilmiş olup ayrıca öğretmenin izleyeceği yöntem kısmı yoktu. 1952 ve 1973 Lise müfredat programlarında ise sadece sınıflara göre konu dağılımına yer verilmiş, öğretim yöntem ve tekniklerinden bahsedilmemiştir (MEB, 1952:7, 1973:41, Akt. Ata, 2002:29-34).

1975 yılında Felsefe Kurumu tarafından gerçekleştirilen seminerde Tunçay (1975:282); o zamanki tarih öğretim programını: “Lise 1 tarihinin konusunu İlkçağ, Lise 2 tarihinin konusunu Ortaçağ ve Lise 3 tarihinin konusunu Yeni ve Yakınçağ oluşturmaktadır. Edebiyat şubelerinin son sınıflarında 3 saat, diğerlerinde 2 saat tarih dersi okutulmaktadır; Lise 2 Edebiyat şubelerinde Genel Türk Tarihi dersi ile Lise 2 Fen ve edebiyat şubeleri için ortak olan Türk ve İslam Sanat Tarihi dersi vardır; ayrıca bütün sınıflarda iki haftada 1 saat Türkiye Cumhuriyeti ve İnkılap Tarihi dersine ayrılmaktadır” şeklinde belirtmektedir.

1981 yılında Türk İnkılap Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi programlarında değişiklik yapılmış (MEB, 1981), 1982 yılında Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi Dersinin adı Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük olarak değiştirilmiştir (MEB, 1982). 1983 yılında Ortaöğretim Kurumları Tarih Programı kabul edilmiştir (MEB, 1983). Köstüklü (1998:186) Lise I, II ve III. sınıflarda uygulanan 1983 tarihli tarih öğretim programına ilişkin değerlendirmesinde lise tarih müfredatının ilköğretim tarih müfredatının biraz daha genişletilmiş ve derinleştirilmiş bir tekrarı olduğunu, Yakınçağ, Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk İlkeleri konularının biraz daha yoğun olduğunu dile getirmiş ve müfredatta dikkat çeken sorunlardan birinin, konuların çoğunlukla askeri ve siyasi olaylara ayrılması olduğunu belirtmiştir.

1991 yılında lise ve dengi okulların II. ve III. Sınıflarına ait Sanat Tarihi Dersi öğretim programı kabul edilmiş (MEB, 1991), 1992 yılında Osmanlı Tarihi 1-2, Genel Türk Tarihi 1–2–3 ve Tarih 1–2 dersleri kabul edilmiştir (MEB, 1992). 1993 yılında Ders Geçme ve Kredi Yönetmeliğini uygulayan ortaöğretim kurumlarının ortak dersleri arasında yer alan Tarih 1–2 programları kabul edilmiştir (MEB, 1993).

1998’de Ders Geçme ve Kredi Sistemine göre dönemler esas alınarak hazırlanan ve sınıf geçme sisteminde uygulanmakta olan program, 2455 ve 2470 sayılı Tebliğler Dergisindeki açıklamalar doğrultusunda sınıflar esas alınarak düzenlenmiş ve uygulama bu doğrultuda gerçekleştirilmiştir (Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 27.4.1998/64 sayılı Kurul Kararı).

Son olarak 2007 yılında tarih öğretim programlarıyla ilgili değişiklik yapılmış ve ilk olarak 2008–2009 eğitim-öğretim yılında 9. sınıflarda, ardından 2009-2010 eğitim-öğretim yılından itibaren de 10. sınıflarda yeni tarih öğretim programı uygulanmaya başlanmıştır. Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Dersi müfredatının ise 2008- 2009 eğitim öğretim yılından itibaren okutulmaya başlanmasına karar verilmiştir.

Tarih öğretim programındaki değişikliğin temel nedenleri, 1998 Tarih öğretim programı ile 2007 Tarih öğretim programı karşılaştırılarak aşağıda verilmiştir. 1998 Tarih Öğretim Programı’nda tarih öğretimi yalnızca “tarih bilgisinin” oluşması noktasında yoğunlaşmış ve bu bilgilerin toplum hayatının düzenlemesinde ve uluslar arası boyuttaki önemine vurgu yapılmıştır. Tarih bilgisinin aktarılması odaklı bir yaklaşımın davranışçı yaklaşımla örtüştüğü düşünülebilir. Davranışçı kuram, klasik koşullanma ve edimsel koşullanma gibi öğretim formları temelde aynı ortak görüşü

paylaşırlar; yani, öğrenme bireyin çevresinde kendisine sunulan çeşitli uyarıcılara tepki göstermesi sonucu oluşur (Saban, 2002:164). Davranışçı kuram, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış değiştirmenin gerçekleştiğini kabul eder (Özden, 2005:27). Diğer bir ifadeyle, bireyin fiziksel eylemde bulunduğu ve bunun sonucunda da öğrendiği her şey, onun çevresinde kendisine başkaları tarafından sunulanlarla sınırlıdır (Saban, 2002:164). Bu durumda bireyin tarih öğretimine ilişkin değerleri içselleştirebilmesi beklenemez.

2007 programında ise programın temel yaklaşımına şu şekilde yer verilmiştir: “Bilgi, insanlık tarihinin her döneminde önemini korumuştur. Çağımızda ise tartışılmaz üstünlük “bilgiyi üreten” ve “bilgiyi kullanan” larındır. Bilgiyi üreten ve kullanan donanımlı insan gücünün yetiştirilmesi de eğitimin temel amaçlarındandır.

…programda, bilginin taşıdığı değer ve öğrencilerin var olan deneyimleri dikkate alınarak onların yaşama etkin katılımını, doğru karar vermesini, sorun çözmesini destekleyici ve geliştirici bir yaklaşım izlenmiştir. Bu yaklaşımla öğrenci merkezli, bilgi ve beceriyi dengeleyen, öğrencinin kendi yaşantılarını ve bireysel farklılıklarını dikkate alarak çevreyle etkileşimine imkan sağlayan yeni bir anlayış yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır.”

Bu anlayış doğrultusunda Tarih Dersi Öğretim Programı, (MEB, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, 2007);

* Her öğrencinin birey olarak kendine özgü olduğunu kabul eder.

* Öğrencilerin gelecekteki yaşamlarına ışık tutarak bireylerden beklenen niteliklerin geliştirilmesine duyarlılık gösterir.

* Bilgi, kavram, değer ve becerilerin gelişmesini sağlayarak öğrenmeyi öğrenmenin gerçekleşmesini ön planda tutar.

* Öğrencileri düşünmeye, araştırmaya, soru sormaya ve görüş alışverişi yapmaya özendirir.

* Öğrencilerin fiziksel ve duygusal açıdan sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetişmesini amaçlar.

* Öğrencilerin ruhsal, ahlaki, sosyal ve kültürel yönlerden gelişmesini hedefler.

* Öğrencilerin haklarını bilen ve kullanan, sorumluluklarını yerine getiren bireyler olarak yetişmesini önemser.

* Öğrencilerin toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmasını sağlar.

* Öğrencilerin öğrenme sürecinde deneyimlerini kullanmasına ve çevreyle etkileşim kurmasına imkân sağlar.

* Her öğrenciye ulaşabilmek için öğrenme-öğretme yöntem ve tekniklerindeki çeşitliliği dikkate alır.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı gibi yeni tarih programı öğrenci merkezli öğretimi benimsemesi bakımından yapılandırmacı kuramla ilişkili görülmektedir. Bütün öğrenmeler, bilginin yapılandırılmasını içerir ve bu yapılandırmacılığın ilerleyebilmesi için gereklidir. Önemli olan hangi öğrenme uygulamalarının bilginin oluşturulmasını ya da öğrenmeyi desteklediği sorusunun yanıtlanmasıdır (Silver ve diğerleri, 2006:99). Yapılandırmacı kurama dayalı öğrenme ilkeleri öğrencinin, amaca dayalı etkinliklerde aktif olmasını önerir ve onlara bilgiyi oluşturmak için şans tanır (Russel ve Schneiderheinze, 2005:39). Bu kuramın temelindeki öğrenme faaliyetleri, aktif olarak ilişki kurma, araştırma yapma, problem çözme ve diğerleriyle işbirliği yapma olarak karakterize edilebilir (Kroll ve La Boskey, 1996). Bilginin kişi tarafından yapılandırılmasına odaklanan yapılandırmacı kuram, “eğitimde bireysel farklılıklar”, “kişinin kendi öğrenme süreçlerini düzenlemesi” ve “kişinin öğrenme süreçlerinin farkında olması” konularının, eğitim araştırmalarının konuları arasındaki öneminin sürdürülmesini bir anlamda zorunlu kılmaktadır.

Programların temel yaklaşımlarında da belirtildiği üzere sürekli değişim ve gelişim halinde olan dünyada, bireylerin ilgi, ihtiyaç ve beklentileri; çağın getirdiği yenilikler diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da değişiklikleri gerekli kılmaktadır. Program geliştirme çalışmalarıyla öğretim programlarında ihtiyaç ve eksiklikler doğrultusunda yenilikler yapılarak yeni öğretim programları hazırlanır. 1998 tarih öğretim programı ve 2007 tarih öğretim programı birlikte değerlendirildiğinde 1998 tarih öğretim programının davranışçı yaklaşıma dayalı oluşturulduğunu, 2007 tarih öğretim programının ise öğrenciyi aktif kılan, öğrenci merkezli yaklaşımlar esas alınarak oluşturulduğunu söylemek mümkündür.

Tarih öğretimi programlarının zaman zaman değiştirilmesi ve yenilenmesinde geçmişten günümüze bu alana yönelik yapılan eleştiriler ve öneriler etkili olmuştur. Bu nedenle bundan sonraki bölümde cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze tarih öğretimine yönelik eleştirilere ve önerilere yer verilecektir.