• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

4.1. ŞİTÂİYYELERİN NESÎB BÖLÜMLERİNİN KAVRAMSAL OLARAK

4.1.7. Tarihî Olay, Kişi ve Kavramlar

Tarihsel olaylar ve kişiler şitâiyyelerde oldukça fazla yer almaktadır. Bunlardan biri de Hüsrev'dir. Hüsrev, “Hüsrev ü Şîrîn” adlı mesnevîdeki erkek kahramanlardan biridir. İran şahlarından birkaçı aynı adla anılırsa da içlerinden en meşhuru odur. Ayrıca kelime olarak "pâdişâh” anlamında da kullanılmıştır. Böylece Hüsrevânî, Hüsrevî, Hüsrevâne gibi kelimeler oluşturulmuştur. Bunun yanında o, Nuşirevân'ın torunudur. Sasaniyân sülalesinden bir padişah olup "Pervîz” lakabıyla bilinir. Pervîz, balık demektir. Bu padişah balığı çok severmiş. 589 yılında tahta geçmiş olup Ermen prensesi Şîrîn'e olan aşkı dillere destan olmuş ve artık gerçek kişiliği etrafında birçok rivâyetler uydurularak efsanevî bir kişiliğe bürünmüştür. Sevgilisi için Kasr-ı Şîrîn'i yaptırmıştır. Hüsrev-i Pervîz'in, Gene-i Şâyegân, Genc-i Bâdâver gibi adlarla anılan 7 hazînesi vardır.120 Aşağıdaki beyitte Bâkî, kış mevsiminde yağan karlarla çemen diyarının Hüsrev'in hazinesine döneceğini, böylece devlet ve geleceğin daha da güzel olacağını anlatmaktadır:

Sevâhil-i çemene çıkdı genc-i bâd-âverd

Yöneldi husrev-i nev-rûza devlet ü ikbâl (Bâkî; Ş.1 / B.9)

Kış mevsiminde her şey adeta ölüdür. Şâir bu durumdan şikâyetçidir. Hz. İsa nasıl ölüleri diriltiyorsa, şâir de ölmüş olan tabiatın canlanmasını istemektedir:

Bir furṣat ola kim kef-i pâyine yüz sürem

İḥyâ-yı mürde göstere ḫalka Mesīh-vâr (Nev’î; Ş.12 / B.10)

Şitâiyyelerde yer alan tarihi kişilikler arasında Kaydefâ ve İskender de yer alır. Kaydefâ, Magrib ülkesinin kadın padişahıdır. İskender zamanında yaşamıştır. Kaydefâ kimseyle savaşmayan, etrafında binlerce güzel kızın bulunduğu bir padişahtır. Kaydefa'nın kendisi hakkında kötülük düşündüğünü duyan İskender, askerlerine emir vererek denizden akıttığı sularla Kaydefâ'nın ülkesini harap ettirmiştir.121 Aşağıdaki beyitte şâir Kaydefâ'ya

120

İskender Pala, age, s.266-267. 121

telmih yaparak onun sular altında kalan ülkesi olan Bahr-ı Sefid gibi dünyanın da karlar altında kaldığını söylemiştir:

Cihânı berf degül ġarḳa virdi Baḥr-i Sefīd

Nite ki memleket-i Ḳaydefâyı İskender (Cinânî; Ş.2/ B.8)

Rüstem, Sâm'ın torunu, Zal'ın oğludur. Uzun boylu, iri yapılı ve güçlü anlamlarına gelen Tehemten ismiyle de anılmıştır. Şehname'de en fazla yer verilen şahsiyetlerin başında gelir. İran hükümdarlarının devamlı yardımına koşan Rüstem, İran halkını da tehlikelerden ve sıkıntılardan kurtarmıştır. Onun adı her zaman kahramanlık, cesaret, pehlivanlık ve yardımseverlik sözcükleriyle birlikte anılmıştır.122 Aşağıdaki beyitte ırmaklar, Rüstem'in yayından atılan okların korkusundan değil kıştan korunmak için zırhı andıran buzdan aynalar giymiştir. Böylece buzları yağmurlar için kendisine kalkan yapmıştır:

Kemân-ı Rüstem ile ḫavf-ı tīr-i bârândan

Degül cemed cebe âyīne geydiler cūlar (Cinânî; Ş.2/ B.11)

Şitâiyyelerde yer alan bir başka tarihî kişilik ise Şeddâd’dır. Şeddâd, Hûd peygamber zamanında yaşamış olup Yemen'deki Âd kavminin hükümdarı idi. Zamanında birçok yapılar ve bentler inşa ettirmiş, kendisine kibir gelip tanrılık iddiasında bulunmuştur. Bunu ispat için de denilen bir bahçe ve içine saray yaptırmıştır. Bu bahçe ve saray o derece güzel ve kıymetli taşlarla yapılmıştır ki Şeddâd halkına, buranın Cennet'ten daha güzel bir yer olduğunu söylemiştir. Çünkü Şeddâd Cennet'in vasıflarını Hûd peygamberden dinlemiştir. Bâğ-ı İrem, Sûriye'de yapılmıştır. Bahçenin yapımı bitince Şeddâd ordusuyla birlikte oraya giderken yolda helâk olmuştur. Rivâyete göre önce Şeddâd ölmüş, sonra ordusu ve yaptırdığı Bâğ-ı İrem yok olmuştur. Bugün büyük yapılara Şeddâdî bina denilir.123 Gelibolulu Mustafâ Âlî, aşağıdaki beyitte Kasr-ı Şeddad'ın sarayına telmihte bulunmuştur. Kasr-ı Şeddâd'ın ihtişamıyla nam salmış sarayı, kış mevsiminde sonbaharda dökülen yapraklara dahi muhtaçtır. Kar yağdığında kalan yapraklar dahi Kasr-ı Şeddad'ı ısıtmaya yetecektir:

122

Nimet Yıldırım, Fars Mitolojisi Sözlüğü (İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2008), s.592-594. 123

Numūnedur diyü germ oldı Ḳaṣr-ı Şeddâd'a

Ḫazân varaúlarını berf-rı̄z idince semâ (Gelibolu; Ş.5 / B.4)

Sīm ü zer-ḫışta dönüp berf ile evrâk-ı ḫazân

Ḳaṣr-ı Seddâd'a bıraúdurdı şitâ yine naḫel (Gelibolulu Âlî; Ş.7 /B.5 )

Şitâiyyelerde geçen bir diğer tarihî olgu ise Buhur-ı Meryem çiçeğidir. Çiçek aynı zamanda tütsü olarak da kullanılmıştır. Hz. Meryem, İsa peygamber'i doğururken zorlanmış ve bir çiçeği tutmuştur. Çiçek sonradan el şeklinde belirmiştir.124 Kış mevsiminde bütün bitkiler ortadan kalkmıştır. Canlılar, o kadar zor durumda kalmıştır ki Hz. İsa'nın eşeği gıda olsun diye Buhur-ı Meryem gibi kutsal bitkiyi bile yiyebilir:

Bu faṣl içinde eger yerde olsa va'llâhi

Buḫūr-ı Meryem olurdı ḫar-ı Mesīh'e ġıdâ (Gelibolu; Ş.5 / B.5 )

Bermekiler, İran'da uzun yıllar vezirlik yaptıktan sonra helâk olmuş nüfûzlu bir sülaledir. Şâir, aşağıdaki beyitte Bermekiler sülalesini hatırlatarak kış mevsiminde kötü talihli insanlara cömertlik yapılmasını istemektedir:

Bermekīler seḫası ḫust olup

Ḳılsa bir nâ-murâda cūd u seḫâ (Gelibolu; Ş.7 / B.15 )

Kârûn, Hz. Musa'nın akrabası olup delaletiyle toprağı altın yapma sanatı olan kimyayı öğrenmiş ve bu sayede çok zengin olmuştur. Şarka ait hikâye mevize kitapları bu servetin tafsilatıyla doludur.125 Tefsirlerde israiliyyattan olmak üzere onun hakkında uydurulmuş birçok rivâyetler vardır. Meselâ bunlardan biri hâzinelerinin yalnızca anahtarlarını kırk iki kişinin taşıdığıdır. Bir ara Musâ peygamber yere emretmiş ve yer onu beline kadar yutmuştur. Sonra zekât vereceğini söylemiş ve kurtulmuştur. Ancak malından vermeye yine kıyamamış, sonunda yer, onu ve hazinesinin tamamını yutmuştur.126 Kış mevsiminde kar da Kârûn'un hazinesindeki mücevherler gibidir. Nasıl Kârûn'un hazinesi

124 İskender Pala, age, s.95.

125

Ahmet Talat Onay, age, s.308. 126

ortadan kaybolmuştur, kar da geçicidir. O da yağmur yağdıktan ve güneş açtıktan sonra bir iki güne kadar eriyip kaybolacaktır:

Eğerçi artuğ-idi berf mâl-i Kârûn'dan

Bir iki günde yire geçdi oldı nâ-peydâ (Mânî; Ş.9 / B.6 )

Şitâiyyelerde Hz. Yakup ile Hz. Yusuf kıssasından da izlere rastlamaktadır. Kıssada Hz. Yusuf'un gördüğü bir rüyayı babası Yakup peygambere anlatması, Yakup peygamberin rüyayı kardeşlerine anlatmamasını söylemesine rağmen, Hz. Yusuf’un rüyayı kardeşlerine anlatması sonucunda, kardeşleri tarafından kuyuya atılması, ardından esir olarak verilmesi ve sonunda ise esirlikten hükümdarlığa kadar yükselmesi anlatılır.

Divân edebiyatında ayrıca güzelliği ile karşımıza çıkan Hz. Yusuf ile ilgili olarak şitâiyyelerde babası Yakup'un, Hz. Yusuf'un gitmesinin acısı geçmeden ardından Bünyamin'in de Mısır'da hırsızlık iftirasıyla alıkonulması sonucunda ağlamaktan gözlerinin kör olması olayına da değinilmiştir. Aşağıdaki beyitte yağan kar, güneşin gözünü Yakup peygamberin gözü gibi kör etmiştir:

Sefīd oldı çemen çün ceşm-i Ya'kub

Güm oldu Yūsuf-ı ḫursīd-i ḫâver (Nev'î; Ş.10 / B.3)

Şitâiyyelerde görülen bir diğer tarihî kişilik ise Behmen'dir. Behmen, İsfandiyar'ın oğludur. Asıl adı Erdeşir'dir. O, İran'ın en ünlü kahramanlarından biridir. Şehname'den sonra pek çok İran şâiri Behmen-nâme adıyla bilinen eserler aracılığıyla onun kahramanlıklarından söz eder. O, Güstasb'ın ölümü üzerine dedesinin tahtına oturur. Yıllarca memleketi adalet içinde yönetir.127 Aşağıdaki beyitte yağan kar Behmen'in çadırı gibi gökyüzünü kaplamış ve güneşi belirsiz hâle getirmiştir:

Ḳurınca Ḫusrev-i Behmen ḫıyâm-ı sīm-ten

Sipihṛun͂ olmış idi zer-livâsı nâ-peydâ (Gelibolulu Âlî; Ş.5 / B.2)

Görüldüğü üzere kasîdelerde tarihî olaylara ve kişiliklere çok fazla telmih yapılmıştır. Fuzûlî dışındaki bütün şâirler şitâiyyelerin nesîb bölümünde tarihî olaylara

127

değinmişlerdir. Anlatılanlar daha çok İran mitolojisinde yer alan kişiler ve olayların yanında, Kuran'da yer alan kişi ve olaylardır.