• Sonuç bulunamadı

Kasîde-i Berf-i Şitâ Der Medh-i Fahrü'l-ümerâ Hasan Beg

1. BÖLÜM

2.1. KASÎDE NAZIM ÇEŞİDİ OLARAK ŞİTÂİYYE

3.1.5. HASAN ZİYÂ'Î

3.1.5.1. Kasîde-i Berf-i Şitâ Der Medh-i Fahrü'l-ümerâ Hasan Beg

Bu dönemde eser veren şâirler içinde Hasan Ziyâ'î'ye ait divânda biri Farsça olmak üzere on iki kasîde bulunmaktadır.78 Bu kasîdelerden biri ise şitâiyyedir. İnceleyeceğimiz 32 beyitten oluşan Hasan Ziyâ'î’ye ait şitâiyyeyi, Müberra Gürgendereli‘nin "Hasan Ziyâ’î Hayatı-Eserleri-Sanatı ve Divânı" adlı eserinde tespit ettik. Bu kasîdenin ilk on altı beyiti nesîb bölümüdür. Kasîdenin 17. beyiti girizgâh, 18 ile 28. beyitleri arası medhiye bölümüdür. Kasîdenin 29. beyiti taç beyit, 30 ile 32. beyitleri arası du'â bölümüdür.

Gürgendereli'ye göre Ziyâ'î'nin yazdığı kasîdeler, uzun değildir ve bazı kasîdelerinde kasîde nazım şeklinde bulunması gereken bölümler onlarda bulunmaz. Klasik kasîde anlayışının dışına çıkan şâir, sade dili ve konu bütünlüğü taşıyan kasîdeleriyle farklı bir üslûp meydana getirmiştir. Paşa ve beylere yazdığı kasîdelerinde de süslü ve mübalağalı övgülere pek rastlanmaz.79 Şâir, bu kasîdesinin ise özellikle medhiye bölümünde övgüde süslü ve mübalağalı anlatımdan uzak olmasının yanında kendi hâlinden dert yanmaktadır.

Şâir, şitâiyyenin nesîb bölümünde kışla ilgili izlenimlerini mevsimin genel özelliklerine uygun olarak çile, hüzün ve bahara özlem temaları üzerine kurmuştur. Bu nedenle nesîb bölümünün geneline bakıldığı zaman şâirde kış mevsiminin gelişini kabul etmeyiş ve hep ona yönelik bir isyan sezinlenilmektedir.

Şitâiyyelerde tabiatta beliren kar, kış mevsiminin simgesi niteliğindedir. Şâir de kış mevsiminin gelişini çoğu şâirde olduğu gibi bir kar tasviri yaparak anlatmıştır. Aşağıdaki beyitte yağan kar, dünyaya ulaştıktan sonra her yeri beyaza boyamıştır. Bu görüntüyle yeryüzü adeta kardan oluşmuş bir denize dönmüştür:

Rūzgâr ile cihâna ṭaġılup berf-i şitâ

Gösterür şimdi cihân saḥnını bir aḳ deryâ (Ş.8 / B.1)

Kış gelmeden insanlar özellikle yazın sıcak günlerinde dünyanın zevkini çıkarırlarken sefa içinde yaşamaktadırlar. Ancak kış mevsiminde dünyayı esareti altına

78

Müberra Gürgendereli, Hasan Ziyâ’î Hayatı-Eserleri-Sanatı ve Divânı (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002), s.21.

79

alan soğuk, zevk içinde yaşayan insanların huzurunu kaçırmıştır. Doğal olarak diğer mevsimlerde sefa içinde olanlar artık cefaya dalmıştır:

Yazda ısınmış idük z̠evkị ne bâġ-ı dehrün͂

Geldi ḳış mevsimi ṣovutdı bizi serd-i hevâ (Ş.8 / B.2)

Şâir, 3 ile 6. beyitler arasında kar ve soğukla ilgili orijinal benzetmeler yapmıştır. 3. beyitte kar, güneşin sopası olup Hût burcunu avlamış, 4. beyitte kar yağışıyla birlikte zamanın kadın pîrinin yüzü çirkinleşmiştir:

Hūt burcını güneş var ise ṣayd itdi yine

Ḳazır anı dökülen pullarıdur berf-âsâ (Ş.8 / B.3)

Aġ iderken yüzini dökdi sefid içini bâd

Zişt görinse bu dem pire-zen-i dehr n'ola (Ş.8 / B.4)

Şâir, karla ilgili duyduğu nefreti ise özellikle 5. beyitte yaptığı benzetmeyle anlatmıştır. Aşağıdaki beyite bakıldığında görünen yeryüzüne yağan kar değil, eşekarılarıdır. Çünkü onlar, dünyaya bal getirmemiştir. Bu nedenle karlar tıpkı eşekarıları gibidir, dünyaya ancak bela getirir:

Ḳar yaġar ṣanma cihâna nice zenbūr-ı sefid

Ḥâṣılı bal yirine getürür oldı belâ (Ş.8 / B.5)

Aşağıdaki beyitlere bakıldığında şâirin karın yağdığına adeta kendini inanmak istemeyişinin izlerini görebiliriz. Bu nedenle şâir kar yağışı ile ilgili benzetmelere felekle ilgili unsurları katmıştır. Kar, şâire göre feleğin padişahının gökten yağdırdığı akçe, feleğin değirmeninde un diye öğüttüğü gam, bağında büyüttüğü Sidre ağacından baharda dökülen çiçektir. Bu beyitlerde yer alan "güyâ, sanurdum, bilmezin, yohsa, âyâ" gibi sözcükleri kullanması da bu kabul edemeyişin göstergesidir:

Ḳarlar yaġdıracak ṣun'-ı Ḫudâ-yı Cebbâr

Aḳça pul ṣaçdı ṣanurdum şeh-i gerdūn gūyâ (Ş.8 / B.6)

Bilmezin ḳar mı yaġar yoḫsa felek bâġında

Aşağıdaki beyitte şâir, yağan karı feleğin değirmeninden düşen unlara benzeterek açık istiâre yapmıştır:

Ḳar yaġduḳca düşer ḫâṭıra bu ṭurfe ḫayâl

Āsiyâb-ı felek un atdı ne ġam yir fuḳarâ (Ş.8 / B.7)

Aşağıdaki beyitlere bakıldığında şâirin kar yağışı ile ilgili benzetmelere yenilerini kattığı görülmektedir. Şâirin kasîdenin 15. beyitine kadar kar yağışı ile ilgili benzetmelere yer verdiği görülmektedir. 10. beyitte kar, feleğin yaz mevsiminin sayfalarını yeryüzüne attığı kâğıt parçası, 11. beyitte feleğin hallacının yay burcuyla yeryüzüne doğru savurduğu pamuk, 12. beyitte viran olmuş dünya evini yapmak için kullanılan kireç, 13. beyitte kışın padişahının ağzından dökülen köpük, 15. beyitte ise zamanın kadın pîrinin saçından dökülen ak saçtır:

Yırtup atdı var ise defter-i ṣayfi gerdūn

Ḫurde-i kâgıda ben͂zer dökilen berf-i şitâ (Ş.8 / B.10)

Ḳavs burcun ele mi aldı felek ḥallâcı

Penbesi mi dökilür ṣaḥn-ı zemīne 'acebâ (Ş.8 / B.11)

Ṭut ki ta'mīr olıyor ḫâne-i vīrâne-i dehr

Kireçin dökdi yaparken anı bennâ-yı ḳażâ (Ş.8 / B.12)

Ejder-i âhum ider tevsen-i gerdūnı zebūn

Berf ṣanma deheninün͂ kefi ṣaçıldı şehâ (Ş.8 / B.13)

Derdi mi dökdi ṣaçın pīre-zen-i dehr yolar

Dökilen aḳ ṣaçıdur berf degüldür ḥaḳḳâ (Ş.8 / B.15)

Gökten sürekli kar yağmaktadır; ancak yağan karlar bahtı kara olan şâirin kaderini ak etmemektedir. Çünkü onda insanlara yarayacak ne ak ne de kara hiçbir nesne bulunmamaktadır:

Şimdi aḳ ḳara baúup baḫt-ı siyâhun an͂arın

Kasîdenin 17. beyiti girizgâh bölümünü oluşturmaktadır. Girizgâh beyitinde de kış mevsiminin izlerini görebiliriz. Şâir, içinde bulunduğu kötü durumu anlatmak için çoğu şâirde olduğu gibi sembol olarak soğuğu seçmiştir. Girizgâh bölümü medhiye için ipucu olacağı için özellikle bu bölümde kışla başlayan kendisi için bir dert yanma hâlinin hâkim olması, kasîdenin diğer bölümlerinde de şâirin hâlinden şikayet etme özelliğinin devam edeceğini göstermektedir.

Aşağıdaki beyitte şâir, Hassan Bey'e seslenerek lutuf sahibi olan kişiliği ile kendisine yardım etmesini istemektedir. Çünkü kendisi soğuktan çok çekmiştir. Bu nedenle kendisi için onun dergahında sığınılacak bir yer olduğunu düşünmektedir:

Ben nice ıssı sovuḳ çekmişem ey luṭf ıssı

Dergehün͂ oldı sovuḳdan ban͂a âḫir me'vâ (Ş.8 / B.17)

Kasîdenin 18 ile 28. beyitleri arası medhiye bölümüdür. Bu bölümde şâir, çoğu zaman övgüden ziyade kendisinin isteklerini söyleme çabası içerisindedir. Bu da bu bölümün medhiye olma özelliğini gölgelemiştir.

Aşağıdaki beyitlerde şâir, övgüdüğü Hasan Bey'in eşiğinin ve dergahının yüce olduğundan bahsetmekle birlikte onun eşiğinden başka da sığınacak yeri olmadığını düşünmektedir. Onun derdi sadece sığınacağı yer bulmak da değildir. İhtiyaçlarını karşılayacak azığı da yoktur. Durum böyle olunca dertler onun bağrını delmiştir. Ondan kendisi için iyilik yapmasını, kendisine yardım etmesini istemektedir. Eğer o, şâire yardım ederse Allah onun verdiği bir iyililiği, bin iyilik olarak ona geri verecektir:

Mesnedüm yoḳ bu cihânda işigün͂den ġayrı

Dergehün͂ de olur olursa ban͂a z̠evk ̣ü ṣafâ (Ş.8 / B.19)

Baġrumı deldi benüm tīşe-i derd-i tūşe

Ġam-zâd itdi ziyâde elem-i dil peydâ (Ş.8 / B.24)

Ger azıḳdan azacık ̣ban͂a idersen͂ ihṣān

Şâir, aslında soğuktan ve fakirlikten dolayı zor durumda olmaktan çok dünyada destekçisinin olmadığından, bu nedenle de kendisinin gamla dolduğundan şikayet etmektedir. Kendisine destek olunmamasını da "Başına kar yağsın!" demek olarak değerlendiriyor:

Gerçi sermendeyem iḥsân-ı ṣafâ-baḫşun͂dan

Beni söyletdi żarūrī n'ideyin faḳr u fenâ (Ş.8 / B.26)

Ārzū eyler iken tūşe-i ihṣānun͂dan

Ḳar yaġsun başun͂a di isen ey vây ban͂a (Ş.8 / B.27)

Şâir, medhiye bölümü içinde Hassan Bey için sadece birkaç beyitte yaptığı övgülerinde, diğer şâirlerin kasîdelerinde övdükleri kişiler için yaptıkları sıra dışı ve abartılı anlatımın dışında bir övgü anlayışı içerisindedir. O, kendisinin içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için iyilikler istediği Hassan Bey'in cömertlik ve iyiliği ile ilgili özelliklerine daha çok yer vermiştir. Bunun sebebi de yukarıdaki beyitlerde anlattığı gibi Hassan Bey'in cömertliğinden ve iyiliklerinden yararlanma düşüncesidir:

Sensin ol muḥsin-i bī-mis̠l Hasan Beg ki senün͂ Ḥüsn ü ihṣānun͂ı taḥsīn ide Ḥassân şehâ (Ş.8 / B.20)

Menba'-ı cūd u kerem melce-i erbâb-ı hüner

Ma'den-i luṭf u saḫa maẓhar-ı elṭâf-ı Ḫudâ (Ş.8 / B.21)

Aşağıdaki beyitte şâir, övgüsünde tarzının dışına çıkmış ve abartlı ifadelere yer vermiştir. Şâir, içinde bulunduğu gamlı durumdan kurtulmasının Hassan Bey sayesinde olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle şâire göre güneşin doğuşunun kaynağı Hassan Bey'in nurlu ışığıdır. Eğer onun nurlu ışığı olmasa gamın karanlığından kurtulamayacaktır. Aylarca ve günlerce gamın karanlığında kalacaktır:

Ẓulmet-i ġamda ḳalurdum nice ay u niçe gün

İrmese maṭla'-ı mihrün͂den eger nūr-ı ziyâ (Ş.8 / B.22)

Şâir, kasîdenin medhiye bölümünde kışla ilgili unsurlara da yer vermiştir. Aşağıdaki beyite bakıldığında şâirin oldukça zor durumda olduğunu görmekteyiz. Onun

kederleri kış mevsiminin girmesiyle çoğalmış, adeta arşa kadar yükselmiştir. Vücudu kıştan zayıf düşmüştür. Ziyâ'î, kendisine iyilikler ve güzelliklerin kaynağı olarak seslendiği Hassan Bey'den, düştüğü bu kötü durumdan Allah için kendisini kurtarması dileğinde bulunmuştur:

'Arṣa-i ġuṣṣada ḳış baṣdı vücud ise ża'if

Ḳurtar Allâh içün ey menba'-ı iḥsân u 'aṭâ (Ş.8 / B.18)

Şâir sürekli hâlinden yakınmaktadır. Hassan Bey'den kış mevsiminin gelmesinden dolayı sığınacak yer istese de şâir için asıl sığınak kıştır. Bu nedenle hep kışa ve soğuklara sığınmaktadır. Aşağıdaki beyitte de şâir, söyledikleri nedeniyle feleğin kendisini ayıplanmamasını istemektedir. Çünkü kışın soğuğu kendisini çok ağır bir şekilde göstermiştir. Şâir de doğal olarak bundan kötü etkilenecektir:

Serdlik yüzini gösterdi felek ṭa'n itme

Vâḳi' olursa kelâmumda eger bâr dâdâ (Ş.8 / B.23)

Şâir, medhiye bölümünün sonunda gece soğuk yüzünden titrediğini belirterek bu zamana kadar anlattıkları ile hâlinin resmini çizdiğini belirtmiştir. Bunun yanında içinde bulunduğu durum nedeniyle gayptan kendisine bir haber gelmiştir:

Kūşe-i ġamda ṣovuḳdan gice ditrerdi yürek

Hâtif-i ġayb hemân eyledi bu resme nidâ (Ş.8 / B.28)

Kasîdenin 29. beyiti taç beyittir. Hasan Ziyâ’î, taç beyitinde özeleştiri yapar gibidir. Söylediği sözleri sanki kendisi de beğenmemiştir. Bu sözlerle bir şey ummaması gerektiğini düşünmektedir. Çünkü şeref ve olgunluğuyla sıcaklık veren Hassan Bey'e, hâlinin perişanlığını anlatmak yerine ona du'â etmek gerekmektedir:

Ey Żiyâ'ī ne umarsın bu ṣovuḳ sözlerden

Ol kemâl ü kerem ıssı bege var eyle du'â (Ş.8 / B.29)

Kasîdenin 30, 31 ve 32. beyitleri du'â bölümünü oluşturmaktadır. Du‘â bölümünde kış tekrar etkisini göstermeye başlamıştır. Şâir, du'ânın her beyitinde soğuk havaların tabiatta varlığını bizlere hissettirmek istemesine rağmen bu durum karşısında insanın ümitsizliğini ortadan kaldırmak çabası içerisindedir. Bu nedenle soğuğun karşısına sıcağı koymayı ihmal etmemiştir. Şâire göre kış mevsiminin getirmiş olduğu soğuklardan dolayı

kalplere gelen ümitsizliğe çare ise Hassan Bey gibi sıcak yüzlü insanlardır. Onun gibiler sayesinde ümitli olunur:

Beglerün͂ gerçi yüzi ıssıdur ammâ var ümīd

Seni ṣovutmaya nevmīd idüp ol kân-ı saḫâ (Ş.8 / B.30)

Hassan Bey temiz kişiliği ile şâirin gelecek günleriyle ilgili olarak ümitli olmasını sağlamıştır. Şâire göre dünyanın gül bahçesine yaz ve kış mutlaka gelecektir. Şâir, havalar nasıl olursa olsun; etraf ister sıcağın, ister soğuğun esiri olsa bile Hassan Bey'in kişiliğine zeval gelmemesini istemektedir. Böylece şâir, kış geldiğinde kar ile yeryüzünün zemininin beyaza boyanması gibi, Hassan Bey'in de tıpkı kış mevsiminde yeryüzünün görüntüsü gibi yüz aklığıyla durması dileklerinde bulunarak du'â bölümünü bitirmiştir:

Z̠āt-ı pâkı ola ıssı vü ṣovuḳdan maḥfūẓ

Geldügince bu cihân gül-şenine ṣayf u şitâ (Ş.8 / B.31)

An͂a Allâh naṣīb ide yüz aḳlıḳlarını

Ola mâdâm ki aḳ berf ile rūy-ı dünyâ (Ş.8 / B.32)

Ziyâ'î'nin şitâiyyesi bir bütün olarak değerlendirildiği zaman nesîb bölümü dışındaki bölümler dahi incelense kasîdenin şitâiyye türünde yazıldığı rahatlıkla görülebilir. Bunun nedeni ise şâirin hep olumsuz ve karamsar bir üslûp içerisinde olmasıdır. Şâir, kış mevsimine yüklediği olumsuzlukları, içinde bulunduğu zorlukları anlatmak için bir araç olarak kullanmıştır. Nesîb bölümünde soğuğu ve kar yağışını anlatırken kullandığı "zişt (çirkin, kötü), belâ" gibi kelimeler bile, onun kış mevsimine olan bakışını özetlememiz için yetmektedir.