• Sonuç bulunamadı

Tarım ve Hayvancılık Sektörünün Gelişimi

2.6. Ekonomik Yapı ve İşleyiş Özellikleri

2.6.3. Tarım ve Hayvancılık Sektörünün Gelişimi

Osmanlı Devleti uygun iklimi ve geniş arazileriyle kuruluşundan itibaren temellerini tarıma dayalı olan tımar sistemi üzerine inşa etmiştir. Osmanlı ekonomisinin temelini tımar sistemi oluşturmakla beraber bunun yanında Orta Asya

bozkırlarından göç eden Anadolu insanı için en az tarım kadar hayvancılık da önem kazanmıştır (Tabakoğlu, 2009: 329). Yazları kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı, baharları ise bol yağışlı bir iklime sahip olan Konya’da da tarım ve hayvancılık geniş arazilerde yaygın olarak yapılmaktadır. Bunun en iyi göstergelerinden biri de bölge halkının söylediği “buğday ile koyun, gerisi oyun ” özdeyişidir (Dündar, 1949:180).

XVI. yüzyılda İç Anadolu ve Konya’nın hububat tarımına elverişli geniş topraklarının bir kısmının üretime açıldığı ve bu bölgedeki insanların tüketimleri ve bir miktar da yerel pazarlar için üretim yapıldığı bilinmektedir. Diğer bir deyişle bu dönemde pazar için üretim kısıtlıdır. Çünkü Konya’yı çevreleyen bağ, bahçe ve bostanlardan elde edilen sebze ve meyve ile şehrin dışında ekilen buğday, arpa ve boya halkın ihtiyacının bir bölümünü karşılamaktadır. İstanbul, Kayseri, Konya, Amasya ve Tokat gibi kentlerin çevresindeki köyler meyve ve sebze ile et, süt gibi hayvancılık ürünlerinde uzmanlaşmaktadır. Bu kentlerin çevresindeki köylerde yaşayanlar ise tüketim ihtiyaçlarını büyük ölçüde kent pazarlarından sağlarlar (Pamuk, 2003:38-39).

XVI. yüzyılda Konya’nın bazı kesimleri, bataklık göller ve küçük akarsular sayesinde sulanmaktaydı. Sulanan bu topraklar arasında Çumra, Mahmudlar ve Hatunsaray gibi bazı yerleşim yerleri bulunmaktadır. Zaman içerisinde sulanan bu toprakların sayısında artış yaşanmış bu sayede de tarımsal ürün miktarı artmıştır. Örneğin, Kanuni döneminin ortaları ile 1584 arasında toplam bağ ürününün % 63 oranında artış yaşanmıştır (Faroqhi,2000a).

XVI. yüzyılda Konya’da tarımsal arazi birimi olarak çiftliklerin büyüklüklerine bakıldığında, Konya’da köylü çiftlikleri, üst, orta ve düşük kalite olarak ve bir dönüm 920 metrekare esasına göre sırasıyla 60, 80, 100 ve 120 dönüm büyüklüğünde idi (İnalcık, 2000:192). Konya’nın coğrafi özelliğinden dolayı tarım alanlarında çoğunlukla buğday ve arpa üretimi yapılmakta ve halkın beslenme ihtiyaçları bunlardan karşılanmaktadır. Ancak nüfusla karşılaştırıldığında arpa ve buğday üretiminde pek bir canlılık yaşanmadığı görülmektedir. Örneğin, XVI. yüzyılda Konya’da vergi mükellefi sayısı % 82,2 oranında artarken arpa üretimindeki artış % 31,2’de ve buğday üretimindeki artış % 14,3’te kalmıştır (Faroqhi, 2000a).

Şer’îye sicillerindeki bağ ve tarla satış belgelerinden bağ ve bağçelik alanlarının suya yakın oldukları ve bağ alanlarında su sıkıntısı olmadığı anlaşılmaktadır (KŞS, 54: 80-2). Konya’da bağcılığın geliştiği ve yaygın olarak yapıldığı yerler arasında Meram, Yaka, Kovanağzı, Şeyh Vefa kurbu, Çalıklı kurbu, Çayır kurbu yer almaktadır.

Günümüzde Konya, Türkiye’nin tarımsal üretiminde önemli bir yere sahip olmasına rağmen Osmanlı dönemindeki durumu bu şekilde değildir (Güçer, 1964:3). Ekilebilir alanın azlığının yanı sıra bu bölgelerde nüfus yoğunluğu da oldukça düşük olması nedeniyle Konya’da önemli bir ürün fazlası yaratılamamıştır (Sevici, 2011:57). Ancak XVIII. yüzyıl itibariyle artan nüfusa bağlı olarak üretim de artmıştır. Bu doğrultuda Osmanlı’da tarım politikalarının bir uygulaması olarak eğer bir bölgede üretilen ürün miktarı bölgenin ihtiyacından fazla ise devlet o fazlayı, tüccarlar aracılığıyla İstanbul halkının ihtiyacını karşılamak için merkeze getirtirdi (Güçer, 1964:3).

Osmanlı döneminde Konya’da gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerde muzâraa sözleşmeleri de yapılmaktadır. Örneğin, XVIII. yüzyılda Beyşehir’de Çelik Mehmed Paşaköylülerle muzâraa sözleşmesi yaparak, tarımsal faaliyetlere iştirak etmiştir. Muzâraa, toprak sahibinin belirli koşullarla toprağın işlemesini çiftçiye bıraktığı ve tarafların anlaştığı oranda da hasadın paylaşıldığı bir tür ortaklıktır. Bu sözleşmede toprağının işlenmesi, tohum ekilmesi ve ürün hasadı çiftçiye aittir. Beyşehir’deki uygulama ise muzâraa sözleşmesinin tanımından biraz farklı işlemekteydi. Burada Örfî idarecinin toprağın sahibi olmadığı yalnızca toprak sahibi köylüye para ve tohum ücreti verip ortaklık yapması şeklinde uygulanmaktadır (Ergenç, 2007:131-134).

Osmanlı döneminde nitelik itibariyle Konya’da günümüzün aksine hayvancılık devlet için tarımdan daha önemlidir. Hayvancılığı iki boyutta değerlendirmek mümkündür. Bunların ilki az sayıda, çeşitli günlük ihtiyaçları karşılama amacına yönelik olarak hayvan besleyenler iken diğeri ise çok miktarda, günlük ihtiyaçların ötesinde ticari açıdan da hayvan besleyenlerdir (Tuş, 2001:244). XV. yüzyılda Konya ve Cihanbeyli, İstanbul’a en çok sığır ve koyun gönderilen bölgelerdendir. Böylelikle İstanbul’un et iaşesinin bir kısmı bu bölgeden karşılanır (İnalcık, 2009:203).

Konya’da halkın geneli inek, koyun, tavuk vs. hayvan beslemekte ve bu hayvanlardan et, süt, peynir ve yoğurt gibi ürünler elde ederek günlük ihtiyaçlar karşılanmaktadır (Sevici, 2011:58). Ticari faaliyet açısından ise bölgedeki hayvan besleyicileri, Konya halkının et ihtiyacını her zaman sağlayamamaktadır. Bu nedenle de hayvan tacirleri çevre köy ve kazâlardan koyun ve keçi getirip kasaplara satmaktadırlar (Küçükdağ, 1989:164).

Bölgede yetiştirilen hayvan türleri arasında Konya’nın güneyinde Karaman koyunu ve kuzeyinde tiftik keçisi yer almaktadır. Uzun yıllar boyunca debbağ mesleğinin ve buna bağlı çeşitli deri imalatının Konya’da yaygın olması ve bugün bile önemini sürdüren ayakkabı imalatının gelişmiş olması hayvancılığın bu bölgede ne kadar önemli olduğunu göstermektedir (Tuş, 2001:231).

Osmanlı Döneminde bölgenin, hayvancılık bakımından önemli bir merkez olmasının bir nedeni de bölge halkının bir kısmının ordunun ihtiyacı olan atları temin etmekle görevli olmasıdır. Esbkeşan cemaati diye anılan bu grup, atları bölgenin geniş bozkırlarında yetiştirmektedir (Uğur, 1938:6-7).

Tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinden elde edilen ürünlerin şehirde satılması ve alım-satım sırasında alınan değişik vergilerle ehl-i örfün ihtiyacı olan ürünlerin para karşılığı satılması, Konya’nın ticaretinde canlılığa neden olmaktadır (Küçükdağ, 1989:164). XVIII. yüzyılda her ne kadar bölgede tarımsal üretim verimliliği düşük, ekili alan ise az veya sınırlı olsa da sicillerdeki bilgiler Konya ekonomisinin tarım ve hayvancılığa dayalı olduğunu göstermektedir.

2.6.4.Para ve Kredi Mekanizması, Finansman Kaynağı ve Sosyal Adalet