• Sonuç bulunamadı

3.2. Mukataalar ve Konya-Merkez Maliye İlişkileri Üzerindeki Etkileri

3.2.6. İhtisâb Mukataası

İhtisâb, asıl olarak kamu düzenini sağlamaya çalışan bir müessese olarak görünürken, bir yönüyle devlet maliyesinin bir gelir kaynağı olma özelliğini de taşımaktadır (Ergenç, 2012:138).

Osmanlı Devleti’nde tüketicinin korunmasına yönelik olarak özel kurum ve kuruluşlar oluşturulmuştur. Tüketicinin korunmasında gerekli tedbirleri alan geleneksel müesseselerden biri olan ihtisâb müessesesi, daha önceki Müslüman devletlerde olduğu gibi Osmanlı devletinde de aynen devam etmiştir (Öztürk, 2002:850).

Osmanlılarda her kadılık merkezinde bir de ihtisâb müessesesinin başında olan muhtesib (ihtisâb ağası, ihtisâb emini) bulunur ve asıl görevi narhın kontrolüdür. Narh, hisbe kelimesinden türetilen bir isimdir. Hisbe, “ecir, sevap ve güzel tedbir” anlamlarına geldiği gibi biraz daha açık ifadesi ile “bir fiilin ecrini sadece Allahtan istemek” anlamını taşımaktadır. Daha yaygın bir ifade olan ihtisâb da aynı kökten gelmektedir. Osmanlılarda ihtisâb diye bilinen bu müessese, günümüzde “devlet muhasebesi, çarşı zabıtası ve zabıta” adlarıyla birçok konuda aynı görevi üstlenen müesseseler olarak karşımıza çıkmaktadır (Çolak, 1992: 37-38).

Halkın refahının sağlanması için malların ucuz olarak tüketiciye ulaştırılması, kalitenin standartların altına düşürülmemesi ve insan sağlığına uygun olması için başta padişahlar olmak üzere tüm yöneticiler emirler yayınlamışlardır. Bu emirlerin başında “İhtisap Kanunnameleri” gelir. Bu kanunnamelerde örneğin; ne kadar buğdaydan ne kadar un elde edileceği, ekmeğin çiğ ve eksik gramajla çıkarılması halinde fırıncılara hangi cezaların verileceği, fırınların ne kadar un stok edecekleri, aşçıların, berberlerin, hamamcıların temizlik için hangi kurallara uyacağı ve ayakkabıların ne kadar dayanması gerektiği tek tek belirtilmiştir. Esnafın bu kurallara uyup uymadığının kontrolünü ve uymayanlara ceza verme işlerini ise muhtesib ve emrinde çalışan kol oğlanları gerçekleştirmektedir. Muhtesib ve kol oğlanları kendi yetkilerini aşan cezaların uygulanması için sorumluları kadıya çıkarırlar. Ayrıca muhtesib esnafın ödemekle yükümlü olduğu vergileri toplamaktadır (Kütükoğlu, 1994: 566). Çarşı ve pazarlardaki işlemlerde kanun ve şer’e aykırı davranışlarda bulunan üreticilerden alınan cerimelere, çarşı ve pazara gelen ve perakende olarak satılan maddelere konan vergilere ihtisâb rüsumu denir (Ergenç, 2012:138). Bu vergiler arasında; günlük ihtiyaç maddesi satan dükkan sahiplerinden alınan yevmiye-i dekâkîn; şehir pazarlarındaki alım-satımlardan alınan bac-ı bazar vergisi, lonca azaları ile sebze, şekerleme, peynir, turşu, yoğurt, pastırmacılardan vb. yılda bir veya iki defa kabala olarak alınan resm-i bitirme vergisi; üretimi yapılan kumaş, bakır, nal, mücevherat, tepsi vb. maldan kalite kontrolü yapılıp damgalandıktan sonra alınan damga vergisi; gıda maddesi, saman, odun, odun kömürü, tuğla, inşaat kerestesi, küp, hasır, taş, yem, demir vb. malı getirip limanlara boşaltan ve liman hizmetlerinden faydalanan gemilerden alınan gemi İhtisâbiyesi vergisi vb. yer almaktadır (Kütükoğlu,1994: 566).

Muhtesiblik, Osmanlılarda ya eminlik ya da mültezimlik yolu ile verilmektedir. Yani devlet ya kapıkullarından birini bu iş için görevlendirmiş, ya da bu görevi diğer bir deyişle verginin toplanmasını belli bir para almak suretiyle bir şahsa bırakmıştır. Üçüncü bir yol ise emin-i mültezimliktir. Emin-i mültezim, bir mukataayı eminlik uhdesinde kalmak üzere, başlangıçta toptan bir ödemede bulunarak iltizama alan kimsedir. Bu durumda, devlete peşin bir para ödediği gibi eminlik ücretini, muhasebesi görülürken mahsuben almaktadır (Sahillioğlu, 1962-63: 148).

İmparatorluk dahilinde İhtisâb mukatası büyük meblağlar getirdiğinden genellikle iltizama verilerek işletiliyordu. XVII. yüzyılda ihtisâb mukataasını iltizama alan kişilere örnek olarak şunları verebiliriz.

Tablo-3.1: XVII. Yüzyılda İhtisâb Mukataasını İltizama Alan Kişilerden Bazıları

Tarih İltizam Sahibi İltizam Bedeli

1644 El-hac Ulaş 80.000 akçe

1645 Recep Bey ibn-i İsa 80.000 akçe

1647 Süleyman Ağa 80.000 akçe

1660 Kapucu İbrahim -

1676 Ali Çelebi 785 guruş

1682 Vezir Mustafa Paşa -

1692 Ahmed 76000 akçe

1697 Vezir Mehmed Paşa 55040 akçe

Kaynak: KŞS, 6:174-1; 7:155-4; 19:272-1, 21:295-2; C.M., 10897:1;İ. Sak, 10 Numaralı Konya Şer’îye Sicili (Transkripsiyon),2003, s.407

Bu mukataa 1644 yılında el-hac Ulaş’a,1645’te Recep Bey İbn-i İsa’ya ve 1647’de de Süleyman Ağa’ya 80.000 akçeye iltizama verilmişti (KŞS, 6: 174-1; 7:

1660 yılında İhtisâb mukataası tasarruf sahipleri Ali oğlu Nuh ve Süleyman oğlu Mustafa’nın ölmeleri sonucu Kapucu İbrahim’e verilmiştir (Sak, 2003: 407). 12 Mart 1676 yılında Yusuf Paşa tarafından Ahmet Çelebi oğlu Ali Çelebi’ye ihtisâb ve bağlı rüsumları 785 guruşa verilmiş ve bu miktardan 400 guruşu peşin ödenmiş geriye

kalan 385 guruşun 6 ay sonra ödeneceğine dair senet alınmıştır (KŞS, 21:295-2). 1682 yılında bu mukataa Sadaret kaymakamı olan Vezir Mahmut Paşa’ya verilmiştir. 1692 yılında 76.000 geliri olan Konya İhtisâb mukataası Ahmed adlı mültezime verilmiştir (KŞS, 19:272-1). 1697 yılında Konya İhtisâb Mukataası 55.040 akçeye Vezir Mehmed Paşa’ya has olarak tayin edilmiştir (C.M., 10897:1). Görüldüğü üzere XVII. yüzyılda İhtisâb mukataasının iltizam bedelleri gittikçe azalmıştır.

1715 tarihli bir Konya Şer’îye sicili belgesinde mukataanın adı, “İhtisâb-ı Konya ve Kapan ve Gusfend ve Gav der-nefs-i Konya mukataası” olarak geçmektedir. Yıllık geliri 67.529 akçedir. Bu gelirin 47.529 akçesi, Konya’daki görevlilere maaş ödemesi olarak verilirken geriye kalan 20.000 akçesi merkeze gönderilmiştir. İhtisâb mukataasından Konya’ya ayrılan 47.529 akçeden mukataa emini ile hizmetindeki kuloğlanlarının ücretleri, seferlerde şehirde toplanan serdengeçtilerin tayinatının bir bölümü, dergah dervişlerinin taamiyeleri ve savaşlarda sakatlanan askerlerden tekaüde ayrılanların bir kısmının ulufeleri ödenmektedir. Şehir dışından gelen veya Konya’ya imal edilen penbe (pamuk) bezi ve sarığı damgasından her bez başına birer akçe; Kapan Hanı’nın pazar bacı, kapan resmi, dakik, kapan-ı asel ve revgandan 35.000 akçe; At Pazarı’nda satılan koyun, keçi, inek, beygir ve merkep gibi hayvanların her birinden ikişer para resm-i miri alınarak İhtisâb Mukataasına verilir (Küçükdağ, 1989:165-166).

İhtisâb mukataası XVIII. yüzyılda malikane usulü ile işletilmiştir (A.E. III. AHMED:565:1). İhtisâb mukataasına 1725/1138 yılında Ahmed Ağa “ber-vech-i malikane mutasarrıf” idi. 1739 yılında ihtisâb mukatası malikane usulü ile Mustafa Ağa’ya verilmiştir (Küçükdağ, 1989:166).

Konya İhtisâb mukataasından 1731 yılı için toplanan vergi miktarı 35.000 akçedir (KŞS, 52:261-2).

Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan Başmuhasebe defterlerinin içinde Konya İhtisâb mukataasına ait 2 adet dosya bulunmaktadır. Bunlar H. 1166 ve H.1175 yıllarına aittir. Bu dosyaların içerisinde yaklaşık 550 belge söz konusudur. Belgelerin bir kısmı aynı konuların tekrarı niteliğindedir. Bu belgeler, XVIII. yüzyılda Konya’nın

iktisadi hayatına ilişkin çarpıcı bilgiler içermektedir. EK-1’de yer alan tabloda bu belgelerin içerikleri ve konuyla ilgili diğer arşiv belgeleri yer almaktadır.

EK-1 tablodaki bilgiler doğrultusunda Konya’nın günlük iktisadi hayatıyla ilgili şunlar söylenebilir:

 Konya İhtisâb mukataası XVIII. yüzyılda malikane usulü işletilmektedir. Bu ekteki tablodan da açıkça görülebilmektedir. İhtisâb mukataasını işleten kişiyle ilgili belgelerde birkaç isim yer almaktadır. Kimi belgelerde bu kişi Derviş Ahmet ağa, kimilerinde Derviş Ahmet, kimilerinde Ahmet Hidayetullah, kimilerinde Derviş Ahmet Çelebi olarak yer almaktadır. Kimi belgelerde ise isim belirtilmemiş sadece Konya İhtisâb mukataası emini denmiştir. Bunlardan da anlaşılıyor ki malikane usulünde mukataayı alan kişi vefat etmişse yerine kendi ailesinden örneğin oğlu geçmekte ve mukataayı işletmeye devam etmektedir. Sadece 1739 yılı için farklı bir isim söz konusudur. Belgelerden 1739 yılında İhtisâb mukataasının Mustafa Ağa’ya verildiği anlaşılmaktadır.

 XVIII. yüzyılda Konya şehrinde ve çevresinde asker olarak sipahi, silahdar, yeniçeri, cebeci ve topçular bulunmaktadır. Ücretler günlük olarak verilmektedir. İncelenen belgeler ışığında bu askerlerin emeklilik ulufeleri hakkında da detaylı bilgi sahibi olmaktayız.

XVIII. yüzyılda sipahilerin emeklilik ulufesi genellikle günlük 2 akçedir. Örneğin, Beyşehirli Veli Mehmed sipahi olarak görev yaparken 1730 yılında emekli olmuş ve emeklilik ulufesi olarak günlük 2 akçeyi İhtisâb mukataası gelirlerinden almıştır. Buna karşılık silahdarların emeklilik ulufesi günlük 1 ila 12 akçe arasında değişmektedir (DBŞM, 1166:88-1). 1732 yılında silahdar olarak görev yapan Seydişehirli Mustafa Ahmet emekli olmuş ve emeklilik ulufesi olarak Konya İhtisâb mukataası gelirlerinden verilmek üzere mültezim Derviş Ahmet’ten günlük 11 akçe almıştır (DBŞM, 1166:106-1). Çalışan silahdarların ise günlük ücretleri 8 ila 20 akçe arasında değişmektedir. 1743 yılında silahdar olarak görev yapan İbrahim Osman emekli olmak için başvuruda bulunmuş ve bunun üzerine günlük 10 akçe emeklilik

ulufesi Konya İhtisâb mukataası gelirinden verilmek üzere karar verilmiştir (DBŞM, 1166:79-1). 1744 yılında 19. bölükte günlük 19 akçeye görev yapan silahdar İbrahim Osman emekli olmak için başvuruda bulunmuştur. Bunun üzerine günlük 10 akçe emeklilik ulufesini İhtisâb mukataası gelirlerinden almak üzere emekli edilmiştir (DBŞM, 1166:47-1 ).

 Ücretler günlük olarak verilmekteyken belgelerdeki bilgiler doğrultusunda biriken ücretlerin bazı durumlarda bir yıllık olarak toplu verildiğini de görmekteyiz.

1751 yılında İbrahim b. Veli mahkemeye gitmiş ve elindeki beratına dayanarak göreviyle ilgili bir yıllık birikmiş ücretini talep etmiştir. Bunun üzerine bir yıllık ücretini Konya İhtisâb mukataası emini Derviş Ahmet elinden almıştır (DBŞM, 1166:60-1). Yine 1752 yılında Şeyh Mustafa mahkemeye başvurarak biriken bir yıllık ücretini talep etmiştir. Bunun üzerine günlük 10 akçe ücretten biriken bir yıllık ücreti toplu olarak verilmiştir (A.E. I. MAHMUD, 20922:1). 1753 yılında Eyüp Veledeş mahkemeye gelerek birikmiş olan bir yıllık ücretini talep etmiştir (A.E. I. MAHMUD, 20815:1). 1789 yılında Hacı İsmail adlı kişi mahkemeye gitmiş ve elindeki beratına dayanarak göreviyle ilgili bir yıllık birikmiş ücretini talep etmiştir. Bunun üzerine biriken bir yıllık ücretinin Konya İhtisâb mukataası malından verilmesine karar verilmiştir (C.M. 30431:1).

 Belgelerden anlaşılan bir diğer olay ise görevli kişilerin ellerindeki beratlarının yenilenmesi için merkeze başvuruda bulunmalarıdır.

1730 yılında Osman, Konya İhtisâb mukataası gelirlerinden aldığı günlük 2 akçe olan ücretine dair beratının yenilenmesi için beratını İstanbul’a götürmüş ve yeniletmiştir (DBŞM, 1166:54-1). Yine 1730 yılında Hidayetullah oğlu Osman günlük 10 akçe ulufesine dair beratının yenilenmesi isteği ile başvuruda bulunmuştur. Bunun üzerine beratı yenilenmiş ve günlük 10 akçe ulufesini Konya İhtisâb mukataası malından almaya devam etmiştir (A.E. I. MAHMUD, 20922:1). 1731 yılında Mustafa Abdülgaffar günlük 2 akçe olan emeklilik ulufesine dair beratının yenilenmesi için başvuruda bulunmuş ve sonuçta beratı yenilenerek emeklilik ulufesini almaya devam

etmiştir (DBŞM, 1166:54-1). Yine 1731 yılında sipahi olarak görev yapmış ve emekli olan Veli Mehmed eski beratını İstanbul’a götürmüş ve yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Bunun üzerine beratı yenilenerek günlük 2 akçe emeklilik ulufesini Konya İhtisâb mukataası emininden almaya devam etmiştir (DBŞM, 1166:169-1). 1755 yılında Seyit Mehmed Konya İhtisâb mukataası gelirlerinden aldığı günlük 1 akçe olan ücretine dair beratının yenilenmesi için beratını İstanbul’a götürmüş ve yeniletmiştir (A.E. III. MUSTAFA, 3495:1).

 Ayrıca tablodan görevli kişilerin adlarını, onların ölümü ya da yerlerinin boşalması sonucu yerine kimin geçtiğini ve ne kadar ücret aldığını da öğrenmekteyiz.

1731 yılında cebecilerden 7. Bölükte günlük 9 akçeye görev yapan Abdullah Ahmed’in yerinin boşalmasından dolayı Seyit Hafız Seyfullah görevin kendisine verilmesi için başvuruda bulunmuştur. Bunun üzerine bu görev günlük 3 akçe ücretle Seyit Hafız Seyfullah’a verilmiştir (DBŞM, 1166:65-1). Yine aynı tarihte Mehmed Hasan’ın ölmesi sonucu yerine kardeşi Mehmed Halil günlük 2 akçeye çalışmaya başlamıştır (DBŞM, 1166:90-1). 1738 yılında 14. bölükte 9 akçeye görev yapan silahdar Cafer Mehmed’in yerinin boşalması üzerine yerine günlük 8 akçeye çalışmak üzere silahdar olarak İsmail Konevi görevlendirilmiştir. Ücretini Konya İhtisâb mukataası emininden alacaktır (DBŞM, 1166:53-1). 8 Ocak 1743 tarihinde Konya sancağına bağlı Belviran nahiyesinde bulunan Eşref Hacı Mehmed Caminde imam olarak görev yapan Hüseyin adlı kişinin ölümü sonucunda yerine Abdülkadir oğlu Hüseyin günlük 4 akçe ücretle tayin edilmiştir. Ücreti vakıfların gelirinden verilecektir (DBŞM, 1166:37-1). 1743 yılında 6. Bölükte topçu olarak günlük 8 akçeye görevli olan Hasan Hüseyin’in yerinin boşalmasından dolayı göreve günlük 3 akçeye çalışacak Seyit Hacı Mahmut getirilmiştir (DBŞM, 1166:70-1). 1744 yılında 6. Bölükte topçu olarak görev yapan Hasan Hüseyin’in ölmesi sonucu yerine Seyit Hacı Mahmut günlük 3 akçeye tayin edilmiştir. Ücretini Konya İhtisâb mukataası mültezimi Derviş Ahmet elinden almaktadır (DBŞM, 1166:41-1). Yine 1744 yılında günlük 6 akçeye çalışan Seyit Arif Mehmed vefat edince yerine oğlu Seyit Ebubekir aynı ücretle göreve getirilmiştir (A.E. I. MAHMUD, 20837:1). 1747 yılında günlük 2 akçeye

silahdar olarak görev yapan Mehmed Fettah’ın ölümü sonucu yerine günlük 1 akçeye çalışmak üzere el-hac Ahmet görevlendirilmiştir. Ücretini Konya İhtisâb mukataası malından alacaktır (DBŞM, 1166:97-1). 1748 yılında Eyüp adlı kişinin yerinin boşalması sonucu yerine günlük 2 akçeye çalışmak üzere Mehmed adlı kişi görevlendirilmiştir (A.E. III. MUSTAFA,3475:1). 1757 yılında günlük 10 akçeye çalışan Abdülkerim adlı kişinin yerinin boşalması üzerine aynı göreve günlük 8 akçeye çalışmak üzere Seyit Mustafa adlı kişi getirilmiştir (A.E. III. MUSTAFA,3473:1). 1758 yılında Ali oğlu İsmail’in yerinin boşalması sonucu göreve Ömer oğlu Ahmet talip olmuştur. Bunun üzerine Ahmet adlı kişi günlük 6 akçe ücretini Konya İhtisâb mukataası malından almak üzere görevlendirilmiştir (A.E. III. MUSTAFA, 3474:1). 1797 yılında Şemseddin Tebrizi Türbesi Mesnevihanlığında görev yapan Abdurrahman oğlu Seyit hacı Ali Efendi’nin ölmesi sonucu yerine Seyit Ömer Efendi oğlu Seyit Abdülkadir Efendi günlük 20 akçe ücretle görevledirilmiştir (C.M., 980:1). Arşiv kaynaklarından malikane usulünde vergi toplayan kişilerin fakirleri kandırdığına dair bilgilere de ulaşılmaktadır. Örneğin, 1730 yılında İhtisâb mukataası vergi ve öşrü toplanırken fakirler kandırılmış bu sayede 67.529 akçe toplanılarak devlet zarara uğratılmıştır. Bunun üzerine yazılan fermanla bu kişilerin engellenmesi ve mukataa mallarına verilen zararların sonlandırılması istenmiştir (A.E.III. AHMED,565:1).

3.3. Vergiye İlişkin Göstergeler Çerçevesinde Konya-Merkez Maliye