• Sonuç bulunamadı

2.6. Ekonomik Yapı ve İşleyiş Özellikleri

2.6.5. Osmanlı Ekonomisinde Para ve Fiyat Durumu

2.6.5.1. Osmanlı Döneminde Paranın Gelişimi

Bir ülkenin zenginliğinin en önemli göstergesi paradır. Orta ve Yeniçağlarda genelde gümüş, altın ve bakır paralar kullanılmakta idi. Paraların satın alma değeri ise içindeki altın ve gümüş madeninin oranı ile belirlenmiştir. Bu madenlerin oranlarında meydana gelen değişmeler paranın değerini ya artırmış ya da azaltmıştır (Saydam, 1999: 378).

Bilindiği gibi para genel mübadele aracı ve değer ölçüsü olarak ortaya çıkmıştır. Zamanla devletlerin hakimiyet sembolü haline gelerek siyasi bir özerklik kazânmıştır. Madeni para rejiminin geçerli olduğu Osmanlı parasının esasını, gümüş akçe teşkil oluşturmaktadır. İlk sikkenin Orhan Gazi zamanında 1327 tarihinde bastırıldığı ve adına “beyaz para” anlamına gelen “akçe” denildiği bilinmektedir. Gümüşten kesilen ilk Osmanlı akçesi Selçuklu dirhemini (3.072 gr.) esas almakta ve ağırlığı 1.5 dirhem-i örfidir. Diğer bir deyişle, 90 ayarında ve 6 kırat (1.152 gr.) ağırlığındadır (Karadeniz, 2000:259-260).

Osmanlı Devleti’nin resmi parası akçe olmasına rağmen tedavülde mahalli paralarda da bulunmaktaydı. Mısır’ın fethinden sonra, bu bölgede pâre, Kırım’da Kefevî akçe, Doğu’da aslı İran parası olan şâhî, Eflak-Boğdan, Erdel ve Macaristan’da penz kullanılmaktaydı (Kütükoğlu, 1999: 553). Osmanlı’da devlet açısından yabancı ve yerli paralar arasında değerleri dışında, hiçbir fark yoktur. Tedavülde bulunan yabancı paralar arasında Venedik, İspanyol, Fransız, Macar, Floransa gümüş sikkeleri vardır. Osmanlılar büyük yabancı gümüş sikkelere “Riyal Guruş” demişlerdir. Zaman içerisinde ise bunlara “Kara Guruş” veya sadece “Guruş” denmeye başlanmıştır (Çadırcı, 1997: 107).

Vergi tahsil emirlerinde, tahsil sırasında alınacak paranın “halisü’l-ayar”, “cedid akçe” olması belirtilerek paranın niteliği üzerine vurgulama yapılır. Ayrıca piyasada mevcut paraların akçe karşılığı olarak değerleri de belirtilir. Bu noktada halkın vergi tahsili sırasındaki finansman sorunu da yine para meselesini gündeme getirmektedir. XVI. yüzyıl sonlarında bir yandan artan kapıkulu askerlerinin hazineye yüklediği yük, diğer yandan İran ve Avusturya savaşlarının mali yükü ve aynı zamanda

Amerika kaynaklı ucuz Amerikan gümüşünün Osmanlı piyasasını da etkilemesi Osmanlı para düzenini bozmuştur (İnalcık, 1951: 656-657).

Osmanlı Devleti’nin mali bunalımları aşmak amacıyla başvurduğu yöntemlerin başında para tağşişi gelmektedir. Devletin içinde bulunduğu mali sıkıntı ile paranın değeri düşmüştür. Kalpazanlar piyasaya bol para sürmekte, birtakım kişiler de resmi paraların kenarlarından kazımak ve kırpmak suretiyle esas değerini düşürmektedir (Baykal, 1967:49).

Osmanlı devleti, para tağşişini ek gelir sağlamak için uzun vadeli bir strateji olarak kullanmasa da 1580’lerden sonra bu yönteme sık sık başvurmuştur. 1584-1586 tarihlerinde yapılan para düzenlemesi sırasında 100 dirhem gümüşten (1 dirhem=3.207 gr.) 800 akçe kestirilirken 1600 yılında bu sayı 950 akçeye çıkarılmıştır (Barkan, 1970: 574-576). Bu dönemde, Batılı tüccarların getirdiği İspanyol gümüş parası, Riyali veya tam guruş adıyla ve Hollanda guruşu da Esedi guruş adıyla kullanılmaya başlanmıştır (Baykal, 1967:49).

Tablo-2.12.: XVII. Ve XVIII. Yüzyılda Paraların Akçe Değerleri

Tarih Paranın cinsi Akçe olarak değeri

Tarih Paranın cinsi Akçe olarak değeri 1641 Riyali (tam) guruş 80 1731 Tuğralı İstanbul altını 360

1641 Esedi guruş 70 1731 Tuğralı Mısır

altını

315

1660 Riyali guruş 100 1731 Süyûliye

guruşu

186

1694 Esedi guruş 110 1731 Zolota-i ‘atîk 88

1694 Frengi altun 275 1731 Esedi guruş 144

1731 Tuğralı guruş 120 1731 Pulye guruşu 173

1731 Zolota 90 1731 Lipor-ı kebîr 24

1731 Sülüs 45 1731 Lipor-ı sagîr 10

1731 Zencereklü İstanbul altını

1731 Zencereklü Mısır altını

330 1731 Macar altun 380

Kaynak: KŞS, 6:165-2; 18:30-3; 38:270;52:279-1

Tablodan da görülebileceği üzere XVII. ve XVIII. yüzyılda tedavülde olan çeşitli paralar söz konusudur. XVIII. yüzyıl boyunca 1 guruş 120 akçe olarak değer görürken, esedi guruşun akçe değeri yıllar içerisinde değişiklik göstermiştir. 1641 yılında 1 esedi guruş 70 akçe olarak değer görürken, 1694 yılında 110 akçe, 1731 yılında da 144 akçe olarak değer görmüştür. Ayrıca Konya Şer’îye sicili belgelerindeki bilgilere göre XVIII. yüzyılın bazı dönemlerinde 1 esedi guruş 108 ve 110 akçe olarak da değerlendirilmektedir. 1694 yılında 1 Frengi altunu 275 akçe iken 1731 yılında değeri artarak 385 akçe olmuştur.

Bir yandan paraların kenarlarını kırparak ayarını düşüren sahtekarların ortaya çıkması, diğer yandan Avrupa’dan ayarı düşük guruşların gelmesi ve İran’a gümüş kaçırılması tam bir karışıklık yaratmıştır. Devlet özellikle merkezi hazine için para tahsili sırasında düşük ayarlı, kenarları kırpık paraların alınmamasını isterken, diğer taraftan gümüşün dışarı çıkmasını önlemek için gümüş arayıcılar çıkartıyordu (Baykal, 1967:49).

Tablo-2.13.: XVII. Yüzyılda Yüz Dirhem Gümüşten Adet Olarak Tesbit Edilen Ağırlık ve Gram Karşılığı

Yıl Yüz dirhemden adet Gr.

1600 950 0.323 1618-1624-1641 1000 0.307 1685 1250 0.256 1688 1700 0.188 1692 2300 0.139 1696 1900 0.169

1697 1800 0.178

1699 2300 0.139

1705 1900 0.169

Kaynak: H. Sahillioğlu, Akçe, İslam Ansiklopedisi, 1984. s.226

Kalpazanların sağlam akçenin kenarını kırparak gümüşünü çalmalarına karşılık hükümdarlar da sikke tashihini gerçekleştirdiler. Sikke tashihinde yeni akçeler ya bir miktar ağırlığı düşürülerek yeni bir standart üzerinden ya da eski standart üzerinden tedavüle çıkarılırdı. 1600 yılında gerçekleştirilen tashihde 100 dirhemden 800 yerine 950 adet akçe kestirilirken; 1618, 1624 ve 1641 tashihlerinde ise 100 dirhemden 1000 adet akçe kestirilmiştir (Sahillioğlu,1984:226).

1640 yılı sonuna kadar 1 Riyali guruş 125 ve altın 250 akçeye kadar çıktıktan sonra, akçe 1624 yılında olduğu gibi bir dirhem gümüşten 10 adet kesilmeye devam etmiştir. Böylelikle 1641 yılı başlarında 1 Riyali guruş tekrar 80 ve altın 120 akçeye indirilmiştir. Esedi guruşun akçe olarak karşılığı ise 70 akçedir (Kütükoğlu, 1983:33). 1640 yılından sonra akçenin altın karşısındaki değeri sürekli dalgalanmıştır. 1642 yılında başlayan Girit seferi, 1670 yılında Kandiye kalesinin zapt edilmesiyle sona ermiştir. Bu dalgalanmanın başlıca sebepleri arasında bu savaşın getirdiği mali yük ve saraydaki birtakım huzursuzluklar yer almaktadır (Uzunçarşılı, 1983:216).

Paranın resmi değeri ile şehirlerdeki rayiç değeri birbirinden farklı olabilmektedir. Örneğin, 1664 tarihli bir belgede esedi guruşun resmi değeri 110 akçe iken Konya’da aynı para hep 224 akçe olarak işlem görmüştür (Oğuzoğlu, 1995: 164).

II. Süleyman (1642-1691) döneminde akçenin incelmesi, giderek ufalması diğer bir deyişle iktisadi bir değer ifade edemez bir hale gelmesi sonucunda para rejiminde bazı değişiklikler yapılmıştır. Gümüş para birimi zaman içerisinde zolota, guruş ve küsuratları olan pâreye (para) kaydırılmıştır. Akçe de zamanla aynı şekilde bir Mısır Memlük sikkesi olan pârenin küsuratı haline gelmiştir. 1685-1715 tarihleri arasında yaklaşık 68 milyon pâreye karşılık İstanbul Darphânesi’nde 113 milyon küsur

akçe basılmıştır. Bu miktarın 40.6 milyonu 1692 yılında basılmıştır (Sahillioğlu, 1984:226).

Tablo-2.14.: Pârenin Ağırlık ve Ayarındaki Değişmeler

Yıllar Ayar % 100 dirhemlik para miktarı Brüt ağırlık Pârede gümüş gram 1705 68 200 0.641 0.436 1720 60 181 0.580 0.349 1740 60 175 0.561 0.336

Kaynak: Y. Küçükdağ, Lale Devrinde Konya, 1989, s.177

Paranın ayarına ilişkin düzenlemelere rağmen söz konusu dönemde toplumda “sağ akçe”, “çürük akçe” çekişmesi devam etmektedir. Bu durum özellikle vakıf idarecileriyle vakıftan ücret alanlar arasında çatışmalara neden olmaktadır. Örneğin, Kapı camii mürtezikalarından27 Molla İsmail’e mütevelli ücreti “züyuf28 akçe”den ödenmiş bunun üzerine idarecilerle arasında anlaşmazlık çıkmış ve konu mahkemeye taşınmıştır. Vakıfta “züyuf akçe” verilmesi şartı bulunduğu görülünce mahkeme Molla İsmail’in sağlam akçe istemesini yasaklamıştır. Yaşanan bu olaylar sonucunda bazı vakıf kurucuları, vakfiyelerine “cedid akçe” verilmesi şartını koyarak yaşanabilecek bu tarz mağduriyetlerin önüne zamanında geçmiş olurlardı. Osmanlı devleti tüm çabalara rağmen XVIII. yüzyılın ilk yarısında para sistemine yeni bir şekil verememiş ve eskiden olduğu gibi yabancı paralar karşısında kendi parasını sağlam bir zemine oturtamamıştır (Küçükdağ, 1989:177).

XVIII. yüzyıla kadar para birimi olarak “akçe” denilen gümüş para alınırken 1690’lu yıllardan sonra akçe, iç ve dış mali cereyanların etkisiyle zaman içinde devalüasyona uğramıştır. Artık akçe yerini guruş ve guruşun 1/40’ı olan paraya

27 Mürtezika: Ulufe sahipleri. Bkz. F.Devellioğlu, Osmanlı-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın

Kitabevi, Ankara,2015, s.860

28 Züyuf akçe: Silik, karışık (maden). Değeri düşürülmüş akçe. Bkz. F.Devellioğlu, Osmanlı-Türkçe

bırakmıştır29 (Karacaoğlu, 2008:78). Yeni para “Zolata” adıyla bilinen Polonya parasından esinlenerek elde edilmiştir. Ancak çıkarılan yeni sikke de savaşlar ve iç huzursuzluklardan etkilenmiş ve 1715-1716’daki para reformuna kadar standartlar tutturulamamıştır. Bu yüzden 1720’lere kadar kalpazanlık devam etmiştir (Kaleli, 2002:199).

1326–1757 arasında son zamanlarda çok küçülerek kullanışsız hale gelmesine ve öneminin azalmasına rağmen hesap parası olarak akçe kullanılmıştır. 1757 yılından sonra ise akçe basımı sona ermiş ve hesap parası olarak yerini 1700’lü yılların başlarından itibaren kullanılmaya başlanan guruş almıştır (Tabakoğlu, 2000a:19). Osmanlıda 1688–1880 dönemi guruş dönemi olarak ifade edilir. O zamana kadar sadece Avrupa guruşları kullanılmış, ancak bu dönemde, akçenin değerindeki düşüş üzerine, Osmanlı ilk defa guruş bastırmış ve tedavüle sokmuştur. Aslında guruş, XIII. yüzyılda ilk defa Fransa’da kesilmiş olan bir paradır. Daha sonraları her ülkenin dil kurallarına göre değişik isimlerle Avrupa’nın çeşitli ülkelerine yayılarak kullanılmaya başlanmıştır (Öztürk, 2002:802).

Tablo-2.15.: Gümüş Guruş Değeri

Yıllar Guruşun Ağırlığı (Gr.)

Guruşun Ayarı (%) Saf Gümüş İçeriği (Gr.) 1690 26,0 60 15,6 1708 26,2 60 15,4 1716 26,5 60 15,9 1730 24,8 60 14,9 1740 24,1 60 14,5 1754 23,7 60 14,2 1766 19,2 60 11,5 1780 18.5 54 10,0 1788 17,4 54 9,4 1800 12,6 54 6,9

29 XIX. yüzyıl başlarına kadar günlük alışverişlerde “akçe” kullanılıyordu ve bu da kıymet olarak ifade

ediliyordu. Bu bağlamda inceleyeceğimiz fiyatlarda geçen “kıymet” kelimesi “akçe” olarak kabul edilmiştir. 3 akçe 1 paraya, 120 akçe ise 1 guruşa, 1 guruş da 40 paraya eşittir.

Kaynak: Ş.Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, 2003, s.178

Osmanlı guruşunun bu dönemdeki seyri önceki ve sonraki dönemlere göre oldukça istikrarlıdır. Gerçi guruşun gümüş içeriği 1720’lerden 1760’lara kadar %40 azalsa da Venedik dükası karşısındaki kur değeri 40 yılda sadece 3 guruştan 4 guruşa gerilemiştir (Kaleli, 2002:199).

1720’lerin başlarında Osmanlı para sistemi artık bir düzene girmiştir. Akçe iyice küçüldüğünden günlük işlemlerde artık kullanılmamakta ve yerini hesap parası işlevini üç katı değerinde olan pâreye (para) bırakmıştır. Alışverişlerde guruş, zolata ve 20 pârelik sikkeler orta ve büyük işlemlerde, 1 ile 5 ve 10 pârelik sikkeler ise günlük işlemlerde kullanılmakta idi (Pamuk, 2003:176). Yine de “Akçe” “Muhasebe akçesi” olarak adını ve varlığını sürdürmüştür. Altın paralar ise büyük değerleri ifade etmek için kullanılmıştır. Başlangıçta altın para ile gümüşten kesilen paralar arasında değer bakımından bir denge söz konusuyken Avrupa’ya Amerika kıtasından bol gümüş gelmeye başlaması ile bu denge bozulmuştur. Gümüşten kesilen paralar çoğaldıkça altın para bulunmaz ve aranır hale gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda da Avrupa’da basılan altın paralar kullanılabilmekteydi. Örneğin, Macar Altını, İspanyol Riyalı ve benzeri altın paraların Osmanlı altınlarıyla birlikte ticarette kullanıldığı bilinmektedir (Çadırcı, 1997:107).

1760-1770’li yıllardan itibaren düzenli bir seyir izleyen para sisteminde bozulmalar başlamış, sanayide ve ziraatta üretimde gerileme başlamış ve bu durum vergi gelirlerine de yansımıştır. 1768’den itibaren girilen savaşlar ekonomideki gerilemeyi daha da hızlandırmıştır. 1768-1774 Rusya yenilgisinden sonra I. Abdulhamid’in saltanatı sırasında guruş %15 tağşişe uğramıştır. 1787-1792 dönemindeki savaşlar esnasında, 1789’da III. Selim’in tahta geçişi için gereken cülus bahşişi ile geciken ulufeler, mali bunalımı iyice derinleştirmiş bunun üzerine tağşiş işlemi daha büyük olmuş, guruş 1/3 oranında gümüş kaybına uğramıştır (Kaleli, 2002:200).