• Sonuç bulunamadı

Türkcan, ‘tanzimat’ı reform/düzenleme/yeniden biçimlendirme eylemleri olarak tanım-lamakta ve tanzimat teriminin çoğul bir sözcük olduğunu ve tanzimatlar denemeyeceğini be-lirtmektedir. Yazar tanzimatı, “medeniyet çevrelerinin mekân ve zaman içindeki temas ve etki-leşimlerinin çok özel bir biçimi olarak” tanımlamakta ve bu çok özel biçim, “siyasi ve iktisadi alanda yükselen ve üstünlüğünü özellikle askeri teknolojilerle kendi dışındaki medeniyetlere hissettiren Batı Avrupa’nın bazı kurum, kuruluş ve hatta alt-yapılarının ‘oriental’ medeniyet çevreleri içinde yer alan (beliren) siyasi iktidar grupları tarafından, yukarıdan yapılan bir operasyonla taklidi, benimsenmesi veya tamamen transferi” şeklinde gerçekleştiğini ifade etmektedir. Bir diğer deyişle, “Batı Avrupa’dan kültür, kurum ve bilim-teknoloji transferi” bu düzenlemelerin temelini oluşturmaktadır. Böylece Tanzimat olgusunda üç unsur saptanabilir

529 Tönük, a.g.k., s. 89–90.

530 Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I, Anadolu’nun İdari Taksimatı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 2.basım, Ankara, 2000, s. 109.

531 Tanpınar, a.g.k., s. 64 vd.

167 haldedir; “1) siyasi bir iktidar grubunun veya elitin (hatta bazan tek kişinin), yukarıdan büyük bir siyasi zorlamayla, 2) bir veya birkaç nesle sığabilecek kısa bir zamanda, 3) sadece Batı Avrupa’nın (ve onun bir türevi olan ABD’nin) kültür, kurum ve teknolojilerini kopyalama, uyarlama veya aynen benimsemesi yani transferi için başarılı bir eyleme geçmesi.” Bütün bunlar tanzimatın, “medeniyetlerin ‘kendiliğinden’ karşılaşması, etkileşmesi, medeniyetlerin gelişme-çözülme dinamikleri çerçevesinden ayırıp, ayrı bir kategoride” incelenmesi duru-munda kavranacağı açıktır. Gerçekte zaten “Tanzimat ya da Reform, ‘iradi’ bir olaydır.” Os-manlı Tanzimatı da reform hareketleri içinde bir örnektir.532

Fermanı kaleme alan ve okuyan açısından değerlendirildiğinde ise, 1839 Eylül’ünde Tanzimat Fermanı’nı hazırlama çalışmaları sırasında İngiliz elçisi ile görüşen Mustafa Reşit Paşa’nın, yaptığının bir Revolution=Devrim diye anlaşılmasını istemediğini ifade ettiği ileri sürülmektedir. Koloğlu, bunun nedeninin ‘devrim’in, liberalizmin egemen olduğu Avrupa’da pek de sempatik bulunmaması olduğunu belirtmektedir.533 Ancak Mustafa Reşit Paşa’nın bu ıslahatla birlikte “devletin medeniyete intisap ettiği(ni)” savunduğu bilinmektedir.534 Tanzi-mat döneminde yapılan ıslahatın temel amacı, “halkın can ve mal güvenliğini koruyarak, dev-lete karşı olan görevlerini rahatlıkla yerine getirmelerini sağlamak(tır.) Çadırcı’ya göre,

“vergilerin zamanında ve eşitlik ilkesi göz önünde tutularak toplanması için önlemler almakla bunun gerçekleşeceği” öngörülmektedir.535

Öte yandan Ziya Gökalp’e göre Tanzimat, zeamet ve derebeylik (a’yan) gibi toprak yö-netim sisteminde yeni bir aşamayı işaret etmektedir. Ona göre, Devletin derebeylik devrinde satveti (ezici kuvvet) ve inzibatı kalmamış ve merkezi tanımayan türediler ortaya çıkmıştır.

Eğer bir ‘teceddüd hareketi (yenilenme çabası)’ gerçekleşmezse, Devletin sonunun geldiği anlaşılmaktadır. Ancak Gökalp’e göre bu ‘ıslahat’, her yerde olduğundan farklı olarak Os-manlı’da halk (ahali) tarafından gerçekleşmemiştir. Saray, derebeyleri, yeniçeriler ve süvarile-rin kendisi üzesüvarile-rindeki etkisini bilerek, yönetimde kudret sahibi olmadığını anlamış bulunmak-tadır. Bu nedenle bir ıslahat hareketinden Saray, yeniden güç kazanmayı beklemektedir. Bu amaçla ‘merkeziyet’ esaslı uygulamalara girişilerek, yeniçeriliğin kaldırılmasını aşan biçimde

532 Yazar, Tanzimat öncesi ilk kültürel temasların başladığı dönemden, siyasi üst yapının yenileşme/Batılılaşma kararı alması arasında geçen zamanı Osmanlı Tanzimat’ının ‘kuluçkaya yatması’ olarak nitelendirmektedir. E.

Türkcan, “Makrotarih Açısından Tanzimat Hareketleri”, ODTÜ Gelişme Dergisi, 23/4, 1996, s. 621–623 ve 646.

533 Koloğlu, a.g.k., s. 122.

534 Karal, “Gülhane…”, a.g.k., s. 593.

535 Musa Çadırcı, “Tanzimat Döneminde Osmanlı Ülke Yönetimi (1839–1876)”, 9.Türk Tarih Kongresi, Ankara 21–25 Eylül 1981, Cilt 2, TTK Basımevi, Ankara, 1988, s. 1154–1155.

168 kapsamlı ıslahatlar gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu süreçte sipahi sistemi kaldırılmış ve köylünün önü açılmıştır. Devlet idare biçiminde maaş sisteminin getirilmesiyle önemli bir değişiklik yürürlüğe girmiştir. Ancak yapılanlar bunlarla sınırlı kalmamış ve adli, mülki ve askeri yetkiler Tanzimat’la birlikte birbirinden ayrılmıştır. Valiler konusunda önemli düzen-lemeler yapılmıştır. Böylece valilerin askerlerden seçilmesinden sonra da askeri görevlerini sürdürüyor olmasının ve aynı zamanda Kadı’nın dışındaki adliye işlerine de bakmalarının önüne geçebilmek için tedrici uygulamalar devreye sokulmuştur.536

Bu dönemde yapılanlar arasında merkeziyetçi idareyi kuran gelişmeler öne çıkmaktadır.

Bunlar arasında bakanlıkların kurulması (ı Dahiliye Nezareti-İçişleri Bakanlığı, Umur-u Hariciye Nezareti, Maliye Bakanlığı, Evkaf-ı HümayUmur-un Nezareti, Ticaret ve Ziraat Bakanlı-ğı, Bayındırlık BakanlıBakanlı-ğı, Maarif Nezareti gibi), bakanlar kurulu anlayışının ortaya çıkmaya başlaması, meclisler (Meclis-i Vükela, Meclis-i Valâ-yı Ahkâm-ı Adliye, Meclis-i Dar-ı Şuray-ı Askeri, Meclis-i Tophane-i Amire, Meclis-i Maarif Umumiye, Meclisi Maliye, Mec-lis-i Âli-i Tanzimat, MecMec-lis-i Âli-i Umumi, MecMec-lis-i Bahriye, MecMec-lis-i Ziraat, MecMec-lis-i Maadin ve Meclis-i Zaptiye gibi), komisyonlar, kurullar aracılığı ile yönetim, bürokrasi olgu-sunun önem kazanması ve taşra teşkilatında yapılan düzenlemeler sayılabilir.537

Taşra teşkilatında (mülki idare) yapılan düzenlemeler arasında iltizam usulü yerine mu-hassıllık sisteminin benimsenmesi, mumu-hassıllık meclislerinin kurulması, bunların başarısız olmasının ardından ilk kez idari birim olarak ‘kaza’ların oluşturulması ve kaza müdürlerinin yörenin ileri gelenlerince seçilmesi ve merkez tarafından atanması uygulamasına geçiş, san-caklarda sancak meclislerinin kaymakamlar yanında ortaya çıkması, valilerin 1842 düzenle-mesiyle yetkilerinin azaltılması, maliye işlerinin defterdara verilmesi, sancak meclisine benzer biçimde eyalet yönetiminde de büyük bir meclisin kurulması ve yönetim, maliye, güvenlik, bayındırlık, eğitim-öğretim, hatta devlet memurlarının yargılanması gibi konularda önemli yetkilerle donatılması ve 1849’da çıkarılan Eyalet Meclisleri Nizamnamesi, bu dönemin baş-langıç düzenlemeleri arasındadır. 1856 tarihli Islahat Fermanı uyarınca yapılan düzenlemeler olarak görülebilecek sonraki aşamada ortaya çıkan düzenlemeler arasında ise, taşra teşkilatı

536 Ziya Gökalp, Malta Konferansları, (haz) F. Kırzıoğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1977, s. 96–98.

537 Musa Çadırcı, “Tanzimat”, Osmanlı, Cilt 6, (ed.) Güler Eren, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s. 183–

184 ve Karal, Osmanlı Tarihi, cilt 6, a.g.k., s. 116–125. Bunlara her halde Mülkiye Mektebi’nin kurulması da eklenmelidir. Zira 1859’da kurulan Mülkiye Mektebi, Menemencioğu’nun da ifade ettiği üzere, “Paris muahede-sini müteakip, Tanzimat devri ıslahatının tatbikini temin için, Hayrullah efendinin Maarif Nezareti zamanında…

kaymakamlık ve müdürlük gibi umuru mülkiyede istihdam olunacak memurlara mahreç olmak üzere…” kurul-muştur. Ord. Prof. Ethem Menemencioğlu’nun Mektebin 61 inci Yıldönümünde Verdiği Söylev–4 Birincikanun 1937”, SBO Okurlar Kurumu Neşriyatı, Sayı 1, Çankaya Matbaası, Ankara, 1938, s. 3.

169 için yeniden oluşturulan ıslah komisyonları, 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi, bu nizamname uyarınca oluşturulan Vilayet İdare Meclisi ve Vilayet Umum Meclisi, sancakların adının liva olarak değiştirilmesi ve kaymakam yerine mutasarrıfların atanması ve Liva İdare Meclisinin kurulması, kaza müdürlüklerinin kaldırılması ve kazalara kaymakamların atanması ve kaza idare meclislerinin kurulması söz konusu olmuştur. Tanzimat döneminde taşra yönetiminde görev dağılımının yeniden belirlendiği, güvenliği sağlamakla zaptiye teşkilatının görevlendi-rildiği ve yönetimde meclislerin öne çıktığı görülmektedir. Ayrıca eyaletlerden başlayarak toprak yönetiminde daralmalar yaşanmış, eyaletler vilayete, sancaklar livaya dönüştürülmüş, kaza idari birim haline getirilmiş ve 1871’de de nahiyeler oluşturulmuştur. İdari yapılanma imparatorluğun sonuna kadar bu biçimini korumuştur.538

Sonuç olarak Tanzimat, İnalcık’a göre, “reaya kitlelerini âyâna karşı korumak ve yeni bir Osmanlılık mefhumiyle bu reaya kitlelerini kazanmak gayesini” gütmüştür.539 Böylece dışarıdan gelen tahriklerden de reaya ‘masun’ tutulur sanılmıştır. Ancak Tanzimat, Rumeli’de reayanın mahalli âyâna karşı cesaretle harekete geçmesine fırsat vermiştir. Tanzimatın ilanın-dan hemen sonra Balkan reayası arasında vergilerin ilga edileceği, miri toprakların köylüye dağıtılacağı rivayetlerinin yayılması merkezi hükümeti ciddi surette endişelendirmiş ve Tan-zimat idaresinin hukuk eşitliğine dayanan bir Osmanlı vatanı ve Osmanlılık fikri tamamıyla başarısızlığa uğramıştır. Bu dönemde hükümet, yalnız geçmişten gelen sosyal düzenin ısla-hında sonuçsuz kalan çabalar üretmemiş, aynı zamanda Rus çarlarının ve Habsburglar’ın as-keri emperyalizmi ve Batılı büyük devletlerin kapitülasyonlarla garanti edilen iktisat emper-yalizmine karşı da ümitsiz bir savaşım vermek durumunda kalmıştır.540 Bu mücadele sırasında doğan kurumlar ise “kapitalist dünya sistemi ile birleşen bir coğrafyaya hükmeden bir devle-tin modernleşme çabasının araçları”541 olarak ortaya çıkmışlardır.

Tanpınar’a göre ise, “1839’da devlet kendisi için Avrupalılaşmayı resmi bir program olarak ilan eder. Nihayet 1876’da da devlet müessesesinin dışındaki unsurların tazyiki altında idare şekli esasından değişir ve başında, askeri ıslahattan ibaret olan bir hareket, böylece bir rejim ve amme hukuku meselesinde zaferini idrak eder.” Bu dönemde devlet mekanizması

538 Çadırcı, “Tanzimat”, Osmanlı, a.g.k., s. 184–186.

539 Tanzimat öncesi ıslahatın toplumsal yansımaları için ayrıca bkz. Tuncer Baykara, “Yeniçeri Ocağının Kaldı-rılmasının Sosyal Sonuçları”, Sultan II. Mahmud ve Reformları Semineri, 28–30 Haziran 1989 Bildirileri’nden ayrı basım, İstanbul, 1990, s. 147–155 ve Baykara, “II. Mahmud’un Islahatında…”, a.g.k., s. 259–270.

540 İnalcık, “Osmanlı Devleti”, a.g.k., s. 639.

541 Karahanoğulları, Türkiye’de…, a.g.k., s. 249.

170 yeni baştan kurulmuş, yetkileri faaliyet alanları ile sınırlı “‘mesul nazırlıklar’ ve meclisler”

devlet örgütlenmesinde yeni yapılar olarak doğmuşlardır.542

Görüldüğü gibi, 1839-1876 arası olan bu dönemde devlet-toplum ilişkilerini dönüştür-me düzenledönüştür-meleri yapılmaktadır. Vergiler, arazi düzenledönüştür-meleri, derebeylerin ezildönüştür-mesi, sipahi-liğin kaldırılması, birey ve cemaat haklarındaki düzenlemeler bu kapsamda sayılabilir.