• Sonuç bulunamadı

TANZİMAT’TAN 1876’YA KADAR YETKİ GENİŞLİĞİ

C) BOZULMA VE ISLAHAT DÖNEMİNDE YETKİ GENİŞLİĞİ

IV. TANZİMAT’TAN 1876’YA KADAR YETKİ GENİŞLİĞİ

Tanzimat’ın328 ilanında dış güçlerin büyük rolü olmuştur. Bir yandan imparatorluğun varlığını sürdürebilmesi için geniş kapsamlı ve köklü reformlara duyulan ihtiyaç, diğer taraftan batı ülkelerinin Hıristiyan halka eşitlik ve güvence tanınması yolundaki baskılarıyla bu süreç 1839 yılında Tanzimat fermanının ilanı ile sonuçlanmıştır329. Bu fermanın amacı çeşitli iç ve dış olayların etkisi ile işlemez hale

324

Burada yönetici seçiminde bir diğer kıstas ta II. Mahmud bu görevlileri kendine bağlı olmalarına dikkat edip yakınlarından tercih ediyordu. (KARATEPE, agm., s.721.)

325

UZUNÇARŞILI – KARAL, age., s.153; YALÇINDAĞ, agm., s. 46; SENCER, agm., s.43. 326

ONAR, age., 694. 327

Bu önemli ıslahat dışında; başkentte yetkileri dağıtarak, idârî işleyişi hakim olma ve devletin yeni alanlarda hizmet yapması gerekliliğini hissedip, modern idârî yapının temellerini atma ıslahatları ile de dönemine ve sonradan gelecek sistemler üzerine damgasını vurmuştur. (YALÇINDAĞ, agm., s. 47; ONAR, age., 695.) 328

Kavram olarak Tanzimat, Türk siyasi, idari, iktisadi ve sosyal hayatında topyekûn bir değişmeyi ve yeniden yapılanmayı ifade eder. Kelime olarak Tanzimat, "düzenleme", "nizamlama", "yapılanma" ya da "reorganizasyon" anlamına gelmektedir.(ERYILMAZ, Bilal, Edit. İsmet Uçma, Tanzimat ve Yönetimde

Modernleşme, İstanbul 1992, s. 91.)

329

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda Tanzimat Sonrası Siyasal Ve Yönetsel Gelişmeler”, A.İ.D., C.17, S.3, s.46; ÇADIRCI, Musa, “Tanzimat'ın İlanı Sırasında Anadolu'da İç Güvenlik”, Ankara Üniversitesi Dil

gelen idareyi yenileştirerek, devletin otoritesini hâkim kılmak, vatandaşa hak ve hürriyetler veren daha adaletli bir idari sistem kurmaktır330. İşte bu sebep ve amaçlarla yayınlanan Tanzimat fermanı ile birçok alanda olduğu gibi, idari sitemde ve çalışmanın esasını oluşturan yetki genişliği uygulamasında da ilginç gelişmeleri sergileyen bir dönem yaşanmıştır331. Bu döneme ilişkin yapılacak incelemenin dönemin merkez ve taşra idaresine ve dolayısı ile yetki genişliğine ilişkin hükümler içeren, o dönemde idari yapıyı birebir ilgilendiren nizamnamelerine göre yapmak yerinde olacaktır.

A) 1864 VİLAYET NİZAMNAME’SİNE KADAR YETKİ GENİŞLİĞİ Tanzimat Fermanı’nın ilanından kısa bir süre sonra 1840 yılında Fermanın

mimarı olan Mustafa Reşit Paşa taşra teşkilatında reform mahiyetinde girişimler başlatmıştır332. Yukarıda da değinildiği üzere taşrada Tanzimat öncesi geniş bir yetki genişliği esası kabul edilmişti. II. Sultan Mahmud bunun önüne geçmek için sıkı bir merkeziyet sistemine gitmişti333. Bu yaklaşım doğrultusunda taşra idaresinde başlatılan girişimler için Mustafa Reşit Paşa’ya göre yapılması gereken, valilerin geniş yetkilerine (müfrit tevsii mezuniyet) ve halk üzerinde kullandıkları baskı usullerine son verilmesiydi. Bu ise eyalet valilerini ve memurları maaşlı memurlar haline getirip, yetkilerini kısıtlamak, eyalet halkının yönetime katılmasını sağlamak ve valileri meşveret usulü ile iş görmeye zorlamak ve dolayısıyla merkezi idareyi güçlendirmekle olacaktır334.

Tanzimat’ın ilk yıllarında bu anlayışla, valiler uygulamalarından dolayı merkeze karşı sorumlu tutulurken, askeri ve mali yetkilerini doğrudan merkezle

ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C.13, S.24, s. 43-58;

KARAASLAN, Mehmet, “ Tanzimat ve Şurayı Devlet” A.Ü.H.F.D., C. 54, S.3, s. 341-348. 330

KARATEPE, agm., s.717; ORTAYLI, age. s. 264; OKANDAN, age., s. 66. 331

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.47; ORTAYLI, “Osmanlı İdare…”, s. 8. 332

AKYILMAZ, agm., s.142. 333 ONAR, age., s. 704. 334

KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C. VI, Ankara 1988, s. 130; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.47; AKYILMAZ, agm., s.142.

ilişiği olan görevlilerle (muhafız ve defterdar ile) paylaşmak zorunda kalmıştır335. Yine aynı şekilde bu düşüncelerden hareketle Mustafa Reşit Paşa, 1840 yılında taşra idaresinde mali işlerinden sorumlu olmak üzere ve bazı sancakların başında idareci olarak görev yapmak üzere, merkezi hükümetten "muhassılı emval (vergi toplayıcısı)lar gönderilmiştir336. Bunun amacı mali merkeziyetçiliği sağlayarak idari merkeziyeti tesis etmek idi337.

1840 tarihindeki düzenlemelerin getirdiği bir diğer önemli yenilik de "Büyük Meclis"' ve "Küçük Meclis” adı altında iki önemli kurulun oluşturulmasıdır338.

335

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.47. 336

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.47; AKYILMAZ, agm., s.142; ORTAYLI, age. s. 268-270; KALABALIK, agm., s.82; KESKİN, age., s.167. Bu atama ile yöneticilerin keyfi vergi toplama görevi tamamen muhassıllara geçmiş olup, yöneticilerin hazine gelirlerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları önlenmek istenmiştir. (ÇADIRCI, Musa, age., s. 210.)

337 Muhassıllar merkezden aldıkları talimatları gittikleri yerlerde bütün memleket ileri gelenleri önünde okuyarak anlamını açıklar ve bundan sonra kurulacak olan muhassıllık meclisleri ile birlikte memleketin durumuna göre verginin tespiti, tevzi, peşin tahsilini yapmış ve gerekli masraflar çıkarıldıktan sonra artanı hazineye yani merkeze gönderirlerdi. Bu oluşum ülkemiz idare tarihi açısından mahalli idarelerinin kurullarının ilk örneği olarak kabul edilir. (ORTAYLI, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri, Ankara 2000, s. 32.)

338

Eyalet merkezlerinde veya sancaklarda kurulan "Büyük Meclis" yönetimde doğrudan doğruya söz sahibi idi. Bu meclis 13 kişiden oluşuyordu. Bunlardan yedisi hükümet görevlisiydi, diğer altı kişi ise yerel halkı temsil ediyordu ve genellikle ayanlar ve lonca liderlerinden oluşuyordu. Vali ya da muhassılın başkanlığında toplanan kurulda devleti temsilen umur-u zaptiye memuru, İstanbul'dan gönderilen ve mali işlerle ilgilenen iki katip, ilmiye sınıfını temsilen kadı ve müftü ve gayrimüslimleri temsilen de metropolitan bulunuyordu. Büyük meclis eyaletin yönetim, maliye, güvenlik gibi sorunlarını tartışıp karara bağlama yetkisine sahipti. Bununla birlikte devlet memurlarını yargılayıp cezalandırabilirdi. (Tanzimat’tan

Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, İstanbul C. 3, s. 215. 150.) Özellikle Tanzimatın uygulanması için

gerekli önlemleri almak, uygulamanın karşısında olanları yargılayarak cezalandırmak kurulun başlıca görevlerindendi. Vergilerin zamanında toplanması için önlemler alma. "küçük meclis"lerin aldığı kararlarını gözden geçirip sonuca bağlama gibi görevleri de vardı. (AKYILMAZ, agm., s.142-143.) 1840 yılında kaza düzeyinde de küçük meclisler kurulmuştur. Bu meclisler beş üyeden oluşmaktadır; Vekil (Sancakların başında bulunan muhassılın temsilcisidir), kadı, polis müdürü ve iki yerel temsilci ki bunlardan biri Müslüman diğeri ise o kazadaki en büyük gayrimüslim milletin lideri olmak zorundadır. Bazen eğer birbirine yakın sayıda üyesi olan iki tane gayrimüslim topluluk varsa üye sayısı altıya çıkabiliyordu. (AKYILMAZ, agm., s.143. Bu konu ile daha geniş bilgi için bkz. ORTAYLI, Tanzimat Devrinde, s. 32- 45, ortaylı, İlber, “Osmanlı İmparatorluğunda İdari Modernleşme Ve Mahalli İdare Alanındaki Gelişmeler”, İ.H.İ.D., Y.3, S. 1-3, 1982, s. 137-148.)

Fransız yerel yönetim sistemine benzer şekilde oluşturulan bu meclislerin iki ana özelliği vardır. Bunlardan birincisi eyalette görevli memurların üyeler arasında çoğunluğu oluşturması ve taşrada merkezi idareyi güçlendirmesidir. İkincisi ise müslüman olmayan üyelere yer verilerek Tanzimatın eşitlik ilkesine uygun bir

şekilde söz konusu toplulukların yönetime katılmalarının sağlanmasıdır339. Yine merkezi idareyi güçlendirmek adına 1840 tarihli düzenlemede, valiler üzerinde sıkı bir denetim kurmak ve görevlerini kötüye kullanmalarını engellemek için vali, sürekli olarak sadrazamla haberleşmeye ve uygulamalarından merkeze hesap vermeye mecbur tutulmuştur340.

Tanzimat’tan sonra ortaya çıkan ve yetki genişliği esasının aşırı kullanılmasının (müfrit tevsii mezuniyet) önüne geçmek adına getirilen341 aşırı merkeziyet usulünün sakıncaları çok geçmeden kendini göstermiştir342. Bu uygulama, merkezi yönetimin işlerliğini ağırlaştırdığı gibi, mahalli idareleri işlemez hale getirmiştir. Bu dönemin en büyük ikilemi, bir taraftan ayrılıkçı eğilimleri ortadan kaldırmak adına getirilmeye çalışılan merkeziyet usulünün uygulamasını yaymak, bir diğer taraftan yönetimin daha hızlı işlemesi adına getirilmeye çalışılan yerel yöneticilere hareket özgürlüğü ve yetki verilmek istenmesidir343. Birinci amaç Tanzimat sonrası ağırlık kazandığından dolayı eyalet valileri, bir yandan merkezi idarece gönderilen memurların denetimi altında diğer taraftan yukarıda kısaca bahsedilen meclisin denetimindedir344. Belli bir süreye kadar valiler sorumluluklarını

339

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.52-53; AKYILMAZ, agm., s.143. 340

KARAL, age., s.130.

341 ONAR, Sıddık Sami, Türk İdare Hukukunun Tekâmül Safhaları Ve Bugünkü Esasları (Konferans), Ankara 1936, s.11.

342

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53; ONAR, age., s. 704. 343

KILIÇ, Selda, “Tanzimat'ın İlanından 1864 Düzenlemesinin Uygulanmasına Kadar Geçen Dönemde Valilik Kurumu”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları

Dergisi, C.28, S.45, s.49; KESKİN, age., s.176; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53.

344

yerine getirebilmek için her sorunu İstanbul’a danışmak zorunda kalmışlardır345. Valilerin bu şekilde yetkilerinin kısıtlanması, eyalet yönetiminde özellikle güvenlik konularında önemli sorunların doğmasına yol açmıştır346.

Ancak Tanzimat döneminde taşra yönetimindeki düzensizlik ve bozukluğun sebebi, sadece aşırı merkeziyet usulü ve yöneticilerin yetki genişliği esasına göre hareket edememesi değildir. Yöneticilerin atanma ve değiştirilme biçimi de bu bozukluğun ana sebeplerindendir347. Atanama çoğunlukla kayırma, etki ve rüşvet sonucu yapılmış ya da bir sürgün usulü olarak kullanılmıştır348. Valiler, hiç tanımadıkları ve ancak kısa bir dönem kalacakları bir bölgelere gönderilmiş ve geçimlerini yerel kaynaklardan kendileri sağlamak zorunda bırakılmıştır349. İşte idari yapıda ortaya çıkan bu sakıncalı durumu ortadan kaldırmak adına 28 Kasım 1852 tarihinde bir ferman yayınlanmıştır350. Bu ferman ile bir kısım memurlar (muhassıl, defterdar ve zaptiye görevlileri) valinin emir ve yönetimine verilmiş ve bu memurların fiillerinden vali sorumlu tutulmuştur351. Bununla birlikte vali, kendi idaresindeki bu memurları görevden almak yetkisini kazanmıştı352. Bu şekilde yetkileri genişletilmiş olan valiler, eyaletlerin genel idaresinden sorumlu idiler. Bu getirilen prensip ve yetkilerle “tekrar tevsii mezuniyet, yetki genişliği temayülleri görünmeğe başlamıştı”353.

345

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53.Hatta alınan vergiler ile veya diğer mahalli kuruluşların yardımı ile yapılan hükümet konağı, köprü, kaldırım inşası gibi yapılanların masrafı merkezden alınıyor ve bunun karşılığında bütün gelirler(varidat) merkezde toplanıyordu. (ONAR, age., s. 11.)

346

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53. 347

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53. 348

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53 349

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53.

350 DAVISON, age., s.56; ONAR, age., s. 704; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53; TÖNÜK, age., s.112.

351

TÖNÜK, age., s.112; ONAR, age., s. 704; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53. 352

ONAR, age., s. 705; KESKİN, age., s.178.

353 TÖNÜK, age., s.112, ONAR, age., s. 705, SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.53. Valilerin tekrardan yetki genişliği esasını getiren 1852 düzenlemesi, idari örgütlenme bakımından, on yıl önce getirilen sistemi korumaktadır. Buna göre, devlet eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara bölünmüştür.

Valilerin yetki ve sorumluluklarını genişleten eğilim, yine aynı şekilde taşra yöneticilerinin görevlerini belirleyen354 22 Eylül 1858 tarihli talimatname355 ile sürdürülmüştür356. Bu düzenleme ile taşra idaresinin temel yapısı aynı kalmış, ülke valiler tarafından yönetilen eyaletlere, eyaletler kaymakamın idaresinde sancak veya livalara, sancaklar müdürler tarafından yönetilen kazalara, kazalar da muhtarların başında olduğu karye (köy)lere taksim edilmiştir357.

Bu düzenleme ile vali eyaletin bütün işlerinin icracısı ve sorumlusu, Devletin özel vekili ve temsilcisi sayılmakta ve eyaletin her işinden şahsen sorumlu tutulmaktaydı358. Vali, yalnızca dâhiliye nezaretinin memuru değildir. Ayrıca hükümetin bütün dairelerinin şeri, askeri, mali, zaptiye ve vakıf ve diğer işlerinin temsilcisi durumuna getirilmiştir359. Eyaletteki bütün memurlar valiye karşı sorumludurlar. Eyaletteki memurlar sadece valinin kanunları ihlal ettiği konusunda açık deliller varsa doğrudan doğruya Babıâli ile bağlantı kurabilirler360. Vali, mülkî işleri Babailiye yazacağı gibi şer'î, askerî, malî işleri, zaptiye ve vakıf işleriyle alakalı

şeyleri, ait olduğu mercilere yazabilecekti. Yani vali, sadece dâhiliye nezaretinin bir memuru değil, hükümetin bütün dairelerinin bir temsilcisi konumuna getiriliyordu361.

Sancakların bir bölümü ise herhangi bir eyalete değil, doğrudan doğruya merkeze bağlanmıştır. "Müstakil" olarak adlandırılan bu sancakların idaresi mutasarrıflara verilirken, eyaletlere bağlı sancakların idaresi kaymakamlara bırakılmıştır.(KESKİN, age., s.178.)

354

AKYILMAZ, agm., s.145; KESKİN, age., s.178. 355

Asıl adı Vülat-ı İzam, Mutasarrıfını Kiram ile Kaymakamların ve Müdürlerin Vezaifini Şamil Talimat’tır. (ONAR, age., s. 705; ORTAYLI, “Osmanlı İdare…”, s. 9; TÖNÜK, age., s.116; KILIÇ, agm., s. 51.) 356

YAMAN, Talat Mümtaz, Osmanlı İmparatorluğu Mülki İdaresinde Avrupalılaşma Hakkında Bir

Kalem Tecrübesi, İstanbul 1940, s.139-146.

357

EROĞLU, Cafer, “İdarede Reform Ve Yetki Dağılımı Meselesi” T.İ.D. S. 300, s. 45, AKYILMAZ, agm., s.145, ONAR, age., s. 705, Bu talimatname ile anlaşıldı ki ülkenin idari taksimatına dair herhangi bir değişiklik, iradei seniyeye, yani padişah kararnamesine bağlı kılınmıştır.(KESKİN, age., s.178.)

358

ONAR, age., s. 705. 359

KESKİN, age., s.178; ONAR, age., s. 705; AKYILMAZ, agm., s.145. 360 AKYILMAZ, agm., s.145.

361

Sancaklar, kaymakamlarca tıpkı eyaletler şeklinde idare olunacak, kaymakamlar (mutasarrıf) livaların idaresinde valilerin taşıdıkları sorumlulukları üzerlerine alacaklardır. Sadece kendileri valilerin maiyetinde

1858 talimatnamesi ile getirilen bu hükümler ile 1852 fermanına benzer ve ondan daha kuvvetli bir şekildedir. Dönemin idari yapısında merkeziyetçi anlayışın sakıncalarından kurtulmak adına valilere yetki genişliği verilmiştir362. Buna göre valiye yerel işlerde yine yetki genişliğine uygun bir şekilde, bağımsız hareket edebilme olanağı tanınmıştır363.

B) 1864 VİLAYET NİZAMNAME’SİNDE YETKİ GENİŞLİĞİ

1840’dan itibaren, Osmanlı taşra idaresinde bir dizi reform yapılmasına ve

çeşitli nizamnameler çıkarılmasına rağmen bir türlü istenen sonuçlar alınamamıştır364. Bu durumun önüne geçmek amacı ile XIX uncu yüzyılda Osmanlı idare sisteminde yapılan ilk sistemli düzenleme365 olan “1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi”366 çıkarılmıştır367.

1864 yılında yapılan bu düzenlemenin mimarları A. Cevdet Paşa, Fuad Paşa ve Mithat Paşa olup düzenlemede yeni vilayet idaresinin esaslarını hazırlamışlardır368. Ancak bu düzenleme genelleştirilmeden önce seçilen bazı vilayetlerde uygulamaya konmuştur369. İlk olarak Niş, Silistre, Vidin bölgelerini içine alan Ahmet Mithat Paşa’nın valisi olduğu Tuna Vilayetinde uygulanmış370.

bulunduklarından onlardan aldıkları emirleri yerine getirecekler ve her hususta onları yetkili merci tanıyacaklardır. İstanbul'a eyalet merkezinden daha yakın olan livalarda önemli ve acele bir iş çıktığında kaymakam işi doğrudan doğruya Babıâli’ye bildirecek ve ayrıca vali de durumdan haberdar edilecektir. (ONAR, age., s.705.)

362

Ahmed Cevdet Paşa, Ma'ruzat, Edit. Yusuf HALAÇOĞLU, İstanbul 1980, s. 110. 363

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54. 364

AKYILMAZ, agm., s.147. 365

ORTAYLI, “Osmanlı İdare…”, s. 9. 366 DÜSTUR, Tertib 1, C.I, s.608. 367

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54; ONAR, age., s. 705; KALABALIK, age, s.84; DAVİSON, age., s.56

368

ORTAYLI, Tanzimat Devrinde, s. 62; KESKİN, age., s.185. 369 AKYILMAZ, agm., s.147.

370

ORTAYLI, s. 290; ÜÇOK-MUMCU-BOZKURT, age., s. 301. Aynı tarihte Rumeli'deki şartlar göz önüne alınarak Tuna Vilayeti için ayrı bir nizamname düzenlenmiştir. Bu nizamnamenin tam metni için bkz.

Daha sonra Halep, Edirne, Trablusgarp ve Bosna'da uygulanıp olumlu sonuçları alı- nınca tüm ülkede yaygınlaştırılmıştır371.

Fransa idare sistemini model alan bu nizamname372, her şeyden önce idari bölünme alanında yeni bir düzenlemeye giderek en büyük idari birimi eyaletten vilayete373 çevirmiştir374. Yani 1864 Nizamnamesi ile Cumhuriyet dönemine kadar devam edecek olan "büyük vilayetler taksimatı" kurularak, eyaletler kaldırılmıştır375.

SEYİTDANLIOĞLU, Mehmet, "Yerel Yönetim Metinleri: Tuna Vilayeti Nizamnamesi, Ç.Y.Y.D., C.5, S. 2, s. 70-81. 1864 Vilayet Nizamnamesi ve Tuna Vilayeti Nizamnamesi arasında bu farklılıklar için bkz. TURAL, Erkan, "Habsburg ve Osmanlı İmparatorluğu'nun En Uzun Asrı ve 1864 - Tuna Vilayet Nizamnameleri”, Ç.Y.Y.D., C. 13, S. 3, s. 97-98, KILIÇ, Seda,”1864 Vilayet Nizamnamesinin Tuna Vilayetinde Uygulanması ve Mithat Paşa”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih

Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, S.37, Y.2005, s. 99-109.

371

AKYILMAZ, agm., s.147. 372

Ahmed Cevdet Paşa, age., s. 177; Neden Fransa'nın yönetim kurumlarının model alındığı sorusu boşluktadır. Kimileri bunun altında yatan nedenin Fransa ile yakın ilişkiler olduğunu söylenmiş ve Osmanlı devlet adamlarının en iyi bildikleri ülke idaresinin Fransa olduğu söylenmiştir. Bir başka görüşe göre ise "Osmanlı İmparatorluğu'nun idari kurumları, sağlıklı bir evrimle düzelecek niteliğe sahip değildir, buna rağmen devrim koşulları da oluşmamıştır. Üstelik İngiltere veya herhangi bir monarşinin kurumları köklü değişiklik yapmak isteyenlere model olabilecek nitelikte değildir, onlar bir evrimle ve tutucu bir değişimle biçimlenmiş özgün kurumlardır. Bu durumda, Osmanlı devleti, idari reformu radikal bir biçimde uygulayan Fransa'yı örnek almak durumunda kalmıştır." (ORTAYLI, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul 1983, s. 96.)

373

Osmanlı devletinin merkezileşme döneminde, sancaklar üzerinde yer alan idari birim için "beylerbeyilik" ya da genel olarak idari bölge anlamında "vilayet" teriminin kullanıldığı görülmektedir. 'Vilayet' teriminin ilk dönemlerden itibaren büyük-küçük herhangi bir idari birim için kullanıldığı söylenebilir. 15. ve 16. yüzyıllarda, 'vilayet' ve 'vali' sözcüklerinin kullanımına ilişkin bir karışıklık ortaya çıkmaktadır. Daha sonraki dönemlerde bu terimler, eyalet ve beylerbeyi ile eş anlama gelmiş olsa da 15. yüzyılda vilayet, nahiyenin karşılığı olarak da kullanılmıştır. "Bir şeyi kudretle elde etme"/ "bir şey üzerinde hakimiyet" anlamına gelen vilayet sözcüğü, Cumhuriyet döneminde 'il'in karşılığı olarak kullanılacaktır. Vilayet sözcüğü, yöre, memleket anlamında da kullanılmaktadır. Örneğin 12. ve 13. yüzyıllarda Anadolu'yu anlatmak için "Rum vilayeti" ifadesi kullanılmıştır. Türkçedeki el/il kelimesi, bu anlamı ile vilayet sözcüğüne karşılık gelmektedir. Vilayet'in çoğulu 'vilayat'tır. "Vilayeti Selase (üç vilayet)", Osmanlı İmparatorluğu'nda Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerine verilen addır. "Vilayeti sitte (altı vilayet)", Osmanlı İmparatorluğu'nda Erzurum, Van, Harput, Sivas, Bitlis ve Diyarbakır'ı içine alan altı vilayete verilen addır. (DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara 2003, s. 1151.) 374

SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54; ONAR, age., s. 706, 375

Vilayetler livalara, livalar kazalara, kazalar da (kura) köylere ayrılmıştır376. Vilayetin idari amiri vali, sancağın başında mutasarrıf, kazanın başında kaymakam, nahiyenin başında müdür, köyün başında ise muhtar bulunacaktır377. Muhtar dışındaki yöneticilerin tümü merkezden atanan memurlardır378.

1864 tarihli Eyalet Nizamnamesi ile valilerin yetkilerini artırılmış, idari, mali ve güvenlikle ilgili görevlerinin yanı sıra vali, kamu yararı için eğitim, kamu işleri, adli ve cezai adalet gibi konularda gerekli önlemleri alabilme yetkisi verilmiştir379 . Bir başka konu, her ne kadar vilayetin genel idaresinden vali sorumlu olsa da, merkezden tayin edilen ve valiye yardım edecek başka memurlar da vardır380.

1864 Nizamnamesinin getirdiği önemli yeniliklerden birisi de, temsil edilebilme özelliği önceki meclislere göre daha fazla olan381 iki yeni meclis ortaya çıkarmasıdır382. Bu meclislerden birincisi "Vilayet İdare Meclisi'', ikincisi ise "Vilayet Umumi Meclisi" dir.

376

SUNGUR, Mutullah, “XIX. Yüzyıl Osmanlı Devlet’inde Taşra İdaresi ve Vilayet Yönetimi”, Türkler, C.13, s. 753; ORTAYLI, Tanzimat Devrinde s.61; AKYILMAZ, agm., s.147; KESKİN, age., s.188; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54; TÖNÜK, age., s.169.

377

AKYILMAZ, agm., s.147; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54. 378

KESKİN, age., s.188, AKYILMAZ, agm., s.147. 379

ORTAYLI, Tanzimat Devrinde, s. 61, AKYILMAZ, agm., s.148. 380

Mali işler, defterdar unvanıyla bir maliye memuruna bırakılmıştır. Defterdar valinin hiyerarşisinde bulunmakla beraber, hesap işlerinde doğrudan doğruya Maliye Nezaretı'ne karşı sorumludur. Siyasi işler Hariciye Nezareti tarafından tayin edilen bir memura bırakılmıştır. Zaptiye işleri valinin idaresine bırakıl- mıştır. Bunun dışında valinin hiyerarşisinde bir nafıa (bayındırlık) müdürü ile ziraat müdürü ve ticaret müdürü vardır. (GÖRELİ, İsmail Hakkı, İl İdaresi, Ankara 1952, s.6; KARAL, age, C. VII, s. 153-154; ÜÇOK /MUMCU /BOZKURT, age., s. 301.)

381

AKYILMAZ, agm., s.148; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54. 382

Vilayet İdare Meclisi, valinin başkanlığında toplanmaktaydı383. Şer'i davaları denetlemek üzere merkezi idare tarafından vilayet merkezlerine gönderilen müfettiş, defterdar, mektupçu, siyasi işler müdürü meclisin doğal üyeleri sayılıyorlardı384. Bunun dışında mecliste ikisi müslim, ikisi gayri müslim halk arasından seçilen kişilerde vardı385.

Vilayet genel meclisinin görevi, vilayet sınırları içindeki yolların düzeltilmesi ve bakımı, resmi binaların yapımı ve korunması, tarım ve ticaretin kolaylaştırılması, geliştirilmesi ile vergi işleri konusunda görüş bildirmektir386. Bu meclislerde icrai nitelikte karar alınamadığından387 ve alınan kararların görüş şeklinde olması sebebi ile bu meclislerin bağımsız mahalli idare organı olmadığı açıktır388. Bu kurullardan maksat halkın yönetimine katılımını sağlamak değil merkezi idarenin koyduğu usul ve prensiplerin daha kolay uygulatabilmektir. Kısaca bu meclisin fonksiyonu, merkeziyetçiliği güçlendiren birer danışma organı olmaktır389.

1864 Nizamnamesinin getirdiği ikinci meclis, Vilayet Umumi Meclisidir. Bu meclis “vilayet düzeyinde sadece yerel temsilcilerden oluşan ve o memleket halkının istek ve sorunlarını vilayet yöneticilerine bildiren, daha doğrusu ricada bulunan ve

383 ŞENTÜRK, Hüdai, "Tuna Vilayetinin Teşkiline, Karadağ ve Hersek Vukuatına (1861) Dair Cevdet Paşa Tarafından Kaleme Alınan Layiha” Belleten, C. 59, S. 226, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, C. 1, s. 598, KARAL, C. VII, s.154, ORTAYLI, s. 291, SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54; AKYILMAZ, agm., s.148; KESKİN, age., s.189,

384

KESKİN, age., s.189; AKYILMAZ, agm., s.148; SENCER, “Osmanlı İmparatorluğunda”, s.54. 385

Meclisin kendi gündemini oluşturması mümkün değildi. Öncelikle üyeler görüşülmesini istedikleri gündemleri önce valiye bildirmeleri gerekir. Daha sonra eğer vali uygun görürse, gündemler mecliste görüşülürdü. Meclisin görüşmeye yetkili olduğu konular hakkındaki kararını gösteren mazbatalar vali tarafından İstanbul'a gönderilerek, hükümet iradesi alındığı (onaylandığı) takdirde uygulanacaktı. Aksi takdirde kararlar hükümsüzdü, yani bu meclislerin yürütücü nitelikte karar alma yetkileri yoktu. (SENCER,