• Sonuç bulunamadı

Hükümdar (Devlet Başkanı)

A) ESKİ TÜRKLERDE DEVLET TEŞKİLATI

1) Hükümdar (Devlet Başkanı)

Merkezi idârenin en önemli öğesi olan hükümdarların “tan hu”, “kağan” “han” gibi unvanlarla anıldıkları görülmektedir92. İlahi bir güç tarafından bu göreve tayin edildiği kabul edilen93 Türk kağanı, bütün yeryüzünün, yani insanlığın hükümdarı94 kabul ediliyor ve Türk devlet teşkilatının en tepesinde yer alıyordu95. Türk devletlerinde hakan, idâre etme yetkisi ve devlet başkanı sıfatını belirten bazı sembollere sahipti. Bunlar otağ (hakan çadırı), taht, tuğ (sancak, bayrak), davul ve sorguç (serpuş)’tur. Yine devlet başkanının belirli zamanlarda devlet ileri gelenlerine ve halka, törenlerde resmî ziyafet vermesi hükümdarlık gereğiydi96.

2) Yetki Genişliği İlkesinin Uygulamasına Benzer Şekilde Merkezi İdareye Bağlı Görev Yapan İdareciler

Eski Türklerde, merkezi idarede taşra idaresini de içerecek şekilde, hunlardan itibaren aralarında görev ve yetki paylaşımı olan günümüz bakanlarına benzer birtakım görevlilerin varlığından bahsedilmektedir97. Eski Türklerde bakana buyruk, günümüz devrin başbakanı konumundaki baş vezire de “Ayguçı” veya “Öge”

92

GÖMEÇ, agm. s.81; KOCA, agm., s. 829; KÖKSAL, agm., s.151-155. 93

Eski Türkler ilaha ve onun cihan hâkimiyetini kendilerine ihsan ettiğine derinden inanıyorlardı. Bilge Kağan: “tanrı irade etiği için tahta oturdum; dört yandaki milletleri nizama soktum” derken dindarlığını ve hâkimiyetin ilahi menşeini belirtiyordu. (TURAN, Osman, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, C.I-II, 3. Bası, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, s.167; ÖGEL, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, Ankara 1971, C.II, s.269.)

94

KAFESOĞLU, age., s.267; İNALCIK, Halil, “Osmanlılarda Saltanat Veraseti Usulü ve Türk Hakimiyet Telakkisiyle İlgili”, A.Ü.S.B.F.D., C.14, S.1, Ankara 1975, s.75.

95 GÖMEÇ, agm. s.81; KOCA, agm., s. 829; KÖKSAL, agm., s.151. 96

KOCA, agm., s. 829. 97

denilmekteydi98. Merkezi idaredeki bu önemli amirlikler dışında Çin kaynaklarına ve yıllıklarına göre99, Göktürklerde merkez teşkilatında görevli 28 farklı memur sınıfından söz edilmektedir100. Ancak bu memurların çalışma şekilleri ve faaliyetlerini net olarak aydınlatabilecek veriler şuan için söz konusu değildir101.

Bizim için önemli olan; merkezi idârece atanan, hükümetin emrinde, taşrada görev yapan ve çalıştıkları bölgenin sevk ve idâresini merkezi idârenin görüşleri doğrultusunda yürüten ve sorumlu oldukları bölgelere ilişkin merkeze danışmadan karar alabilen fakat merkeze bağlı olan yani uygulamanın zorunluluğu olarak yetki genişliğine sahip102 yüksek memurluklardır. Bunlardan daha çok çalışmanın konusunu ilgilendiren memurluklar ise “yabgu”, “şad” ve “tudun” lardır103. Bunlar dışında merkezi idârede görev yapan iltapar, sagun, tekin, tutuk, Tarkan, inal, çur ve çölerkin gibi yüksek dereceli memurluklarda vardır104.

98

DONUK, Abdulkadir, Eski Türk Devletlerinde İdari – Askeri Unvan ve Terimler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1988, s.3-12. Ayguçıların en önemli özelliği genellikle hanedan dışından ve halkça sevilen kişiler tarafından atanmalarıdır. Tarihe mal olmuş, isim yapmış önemli ayguçılar vardır: Atilla’nın ayguçısı “ On İki”, Göktürklerdeki meşhur “Tonyukuk”, Uygurlardaki “Kutlug” gibi. KAFESOĞLU, age., s.163.

99

Geniş bilgi için bkz. GÖMEÇ, Sadettin, “İslam Öncesi Türk Tarihinin Kaynakları Üzerine” , Ankara

Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C.20 S.31;

TAŞAĞIL, Ahmet, “Türk Tarihi İle İlgili Çin Kaynaklarının Türkçe Neşri Üzerine Düşünceler” http://ahmettasagil.wordpress.com/makaleler/turk-tarihi-ile-ilgili-cin-kaynaklarinin-turkce-nesri-uzerine- dusunceler/(30.03.2010).

100

KOCA, agm., s. 834; ŞAHİN, agm., s.151. Ayrıca geniş bilgi için bkz. DONUK, Abdulkadir, Eski Türk

Devletlerinde İdari – Askeri Unvan ve Terimler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul

1988. 101

KOCA, agm., s. 834; ŞAHİN, agm., s.151. 102

YAYLA, age., s.12. 103

Fakat burada şunu da söylemek yerinde olur aşağıda bahsi geçen memurların görev ve sorumluklarını, devlet teşkilatı içindeki yerlerini tam manası kaynaklar vasıtası ile ortaya koymak mümkün değildir. (KOCA, agm., s.835.)

104

a) Yabgu

Eski Türk devletlerinde ülke halk, teşkilat ve memuriyetler genellikle doğu- batı, sağ–sol, iç–dış, ak–kara, büyük-küçük şeklinde ikiye ayrılmaktaydı105. Bunlardan doğu yani sağ taraf daima üstün vaziyetteydi, yani hâkimiyet ve üstünlük daima doğu tarafındaydı106. Sol yani ülkenin batı tarafına yabgu unvanı ile hükümdarın kardeşlerinden biri tayin edilmekteydi. Diğer bir adıyla kağan(doğuda oturan Büyük Hakana bağlı)107 olarak bilenen yabgu unvanının bütün Türk boylarında ve çeşitli yabancı kavimlerde görüldüğü tespit edilmiştir108.

Başlangıçta aşağı-yukarı kağan unvanıyla eşit manaya gelen yabgu109, daha sonraki yüz yıllarda, kağandan bir alt dereceyi ifade etmiştir. Yabgular X. yüz yıllara gelindiğinde110, boyların ve budunların birlikteliğini sağlayan her şeyden önemlisi de merkezi idâreye bağlı olarak çalışan bir memuriyet olarak görülmüştür111.

Sorumlu olduğu bölgeyle alakalı merkezi idâreye yani hükümdara danışmadan yönetme hakkına sahip olan yabgunun merkezi idâredeki yeri, günümüz karşılığı ile yetki genişliği ilkesi çerçevesinde hareket eden yöneticilerin uygulamasına benzerlik göstermektedir.

105

KOCA, agm., s. 833. Oğuz kağan’ın devlet ve boy teşkilatı da “bozok”(sağ), “üçok”(sol), olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı.( KOCA, agm., s.842)

106

Hun Türklerinde doğu ”sol” olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla hunlarda üstünlük sol tarafta olmuştur. (bkz. KOCA, agm., s.842.)

107

KÖSOĞLU, age., s.38. 108

RENE, Grousset, Bozkır İmparatorluğu: Atilla/Cengiz Han/Timur, Çev: M. Reşat UZMEN, İstanbul 1980, s.94; ÖGEL, Bahaeddin, “Orta Asya Türk Tarîhi Hakkında Bazı Yenî Araştırmaların Tenkîdi”,

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.17, S.1-2.

109

Yabgular o dönem yarı bağımsızlardı; zaman zaman kendi başlarına savaşa girdikleri olurdu. Merkezin güç kaybettiği dönemlerde ise kendi bölgelerinde bağımsız birer devlet (il) gibi hareket ederlerdi. bkz. (KÖSOĞLU, age., s.38; TANYU, Hikmet, İslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, Ankara 1980, s.2.)

110

ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, C. II, İstanbul 1971, s.613. 111

b) Şad

Genellikle, Türkçeye Farsçadan geçtiği iddia edilen bu unvanın kağandan sonra geldiği söylenmişse de bu unvanı hükümdar ailesinden bir tiginin112 taşıdığını ve kağandan sonra üçüncü dereceyi işgal etmektedir113. Genellikle kağan çocukları veya yeğenleri olan şadlar, merkez tarafından “il”e bağlı bölgelere gönderilen114, sorumlu olduğu bölgelerde bağımsız ordulara sahip olan, fakat kağana da doğrudan bağ1ı bulunan eski Türk devlet teşkilatındaki önemli idârecilerdendir115.

Görüldüğü üzere şadlarda merkezi idâre tarafından atanan ve yine ona bağlı olarak hareket eden günümüz yetki genişliği ilkesine benzer şekilde idâri yetkilere sahip bir idârecilik türüdür116.

c) Tudun (Vali)

Yetki genişliği ilkesinin uygulamasına en benzer memuriyet tuduna aittir117. Tudunlar, devlete bağlı daha küçük alt birimler olan boy beyliklerine gönderilen ve buralarda bir yandan kağan adına sevk ve idâreyi yönlendirirken, bir yandan da vergi işlerini koordine eden üst düzey memurluklardan birisidir118. “Tudun” lar önce “Şad” a sonra merkeze karşı sorumluluk taşımaktadırlar119.

112

Kağanın yakın akrabası. (ŞAHİN, agm., s.156) 113 GÖMEÇ, agm., s.84. 114 ŞAHİN, agm., s.156 115 ÖGEL, age., s.646. 116 SENCER, age. s.39. 117 SENCER, age. s.39. 118 ŞAHİN, agm., s.156. 119

TÜRKDOĞAN, Orhan, Türk Tarihinin Sosyolojisi, İstanbul 1996, s.137, 140, 143. Osmanlı klasik dönem uygulamasında beylerbeyi-sancakbeyi ilişkisine benzemektedir.

II. İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİNDE (YETKİ GENİŞLİĞİ