• Sonuç bulunamadı

3.7. Sosyo-Kültürel Yapının Hak Aramaya Etkisinin Değerlendirilmesi

3.7.2. Tanıdık Kanalıyla İşe Girme ve Kırdan Kente Göç

Araştırmaya katılan işçilerin 34’ü tanıdık ve arkadaş aracılığıyla, 12’si ilan ve başvuru yoluyla, 4’ü İŞKUR aracılığıyla en son çalıştıkları işyerlerinde işe girdiklerini ifade etmiştir.

Türkiye’de iş bulma şekli genellikle; arkadaş, tanıdık vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Tanıdık vasıtasıyla işe giren işçilerin işveren ve iş arkadaşları ile aralarındaki arkadaşlık bağı kuvvetli olabilmektedir. Arkadaşlık, tanıdık ve akraba ilişkisi, işçileri hak aramaktan vazgeçirebilmektedir. Eğer işçi hakkını ararsa, şikayette bulunursa bir daha söz konusu iş bulma kanalını kullanamayacağından, tanıdıklarının bir daha kendisine referans olmayacağından korkmaktadır. Tanıdık aracılığıyla işe girmek, kendisinin işe alınmasına aracılık eden kişiye karşı minnet duygusunu artırabilmektedir.

İşçilerin tanıdık vasıtasıyla işe girdikleri zaman haklarını arayamadıkları konusunda B14 (E) işçisinin düşüncesi şu şekildedir: “Evet arayamıyor. Kendilerini işe

sokana saygısızlık olacağını düşünüyor.”

Ş12 (E) işçisi ile diyaloğumuz şu şekilde gerçekleşmiştir: “ (Araştırmacı: Daha önceki işyerlerine nasıl işe girdiniz?) Eş, dost, arkadaş tavsiyesi ile işe girdim. (Araştırmacı: Tanıdık vasıtasıyla işe girdiğinizde hakkınızı aramak istediğiniz zaman o kişiye ayıp olur düşüncesi var mı işçilerde?) Tabii ki. Diyelim ki siz beni tavsiye

ediyorsunuz bir yere. Ben gidiyorum oradaki şartlar olmuyor. Siz arada kalmayın diye dişimizi sıktığımız zamanlar oluyor. Ama bazen de patladığı zaman da işinin de… deyip çıkıp gidiyoruz. Birilerini araya koyup geldiğin zaman, o insan arada kalmasın diye, laf duymasın diye elbette ki benim gibi çoğu kişi sabrediyor.”

Bu zamana kadar ki çalıştığı işyerlerine hep tanıdık vasıtasıyla giren B13 (E) işçisinin bu konudaki düşüncesi şöyledir: “Ben çalıştığım işyerlerine hep tanıdık

vasıtasıyla işe girdim. Memleketimizden gelen ve burada fırıncı olarak çalışan abilerimiz vardı.”

Tanıdık vasıtasıyla işe giren işçilerin yanında, göçle gelen işçilerin de haklarını aramadıkları tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında göçle gelen işçilerin hak arama konusunda tutumlarını öğrenmek için, araştırmaya katılan tüm işçilere, ne kadar süredir Denizli’de yaşadıkları sorulmuştur. İşçilerin 22’si sürekli Denizli’de yaşamaktadır. 23 işçi çalışmak için Denizli’ye göç etmiş durumdadır. 5’i de anne baba tayini, evlilik gibi farklı nedenlerle Denizli’ye gelmiştir. İş imkanı için kırdan Denizli’ye göç edenlerin oranı %46’dır. Şikayetçi işçilerin ise 17’si Denizli’ye göçle gelmiştir. Bu 17 işçinin, 13’ünün eğitim seviyesinin ilköğretim olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu 13 işçinin aylık ücretleri, 1.500-1.800 TL (4 işçi), 1.000-1.499 TL (2 işçi), 920-999 TL (7 işçi)’dir. Kırdan kente iş için göç etmiş ve eğitim seviyesi düşük olan işçilerin daha fazla iş uyuşmazlığı yaşadıkları söylenebilir. Bunun yanında işçilerin tamamının haklarını idari

yoldan aramaları da dikkat çekmektedir. Yukarıda belirtilen işçi ücretleri dikkate alındığında, söz konusu işçilerin haklarını aramak için yargı yoluna başvurmaları ve yargı masraflarına katlanmalarının zor olabileceği görülmektedir.

Ş(23) E işçinin tutumu ve beyanı bu durumu örneklemiştir. “Çalışmak için

Denizli’ye geldim. Benim daha önce sigortam yoktu. 2005 yılında geç başladı. Toplamda 3200 gün sigortam var. Sigortasız çalışmayı da sayarsak, çocukluğumdan beri çalışıyorum. Kendi işimiz çiftçilikti, 13 yaşımdan beri bu işlerin içindeyim. Başkasının emri altına çalışmaya çok gittim yevmiye usulü. 16-17 yaşımdan beri yevmiye usulü çalıştım. Buraya gelince sigortalı bir işim olsun istedim. Sigortalı olarak 4 işyerinde çalıştım. Sigortasızları da sayarsak çok. Birinde ben 13 ay çalıştım. Toplam primim 400 güne yakın olması gerekirken 200 küsur gündü. Aynı firmanın başka bir işyeri vardı. 15 gün buradan bildirim yapıldıktan sonra çıkış yapılıyormuş. 9 gün bir yerde gösteriliyormuş. Biz bunu sonradan öğrendik. İnşaat sektörüydü bu. Biz tabi o zamanlar teknolojiyle çok alakamız yok. Bilgisayarı kullanmadığımız için kontrol edemiyorduk. Sonradan çıktı yani bunlar. Ama bir hak talep etmedik doğrusu. Arayamadık. Kredilerimden dolayı, harcamalarımdan dolayı, aldığım paradan benim ekstradan başka bir yere harcama durumum yok. Biz İŞKUR’a bu yüzden geldik masraf olmasın diye. 700 lira verip de avukata dava açacak durumda değilim. Ona harcayacak ekstra bir param yok. Ödemeler sınırlı.”

Kırdan kente göç eden bir başka işçi, kayıt dışı çalışmasının çok olduğunu dile getirmiş, çalışmasının karşılığını alamadığı için kendisini işçi olarak hissetmediğini ifade etmiştir. İşçi, kendi emeğine yabancılaşmıştır. İşçinin üretim sürecinde dikkate alınmaması neticesinde, işçiler işten soğumakta ve kendisini üretim sürecinin bir aktörü olarak görmemektedir (Yüksel, 2014: 161). B1 (K): “Hakkımı aramadım çünkü işten

soğudum. Çalışmaktan nefret ettim. Oradaki yaşadığım psikolojik bunalım, tamamen çalışma isteğimi yok etti.”

İşçilere dayatılan fazla mesai saatleri, işçileri çalışmadan soğutabilmekte, çalışmadan soğuyan işçiler, başkasının emri altında çalışmak istememektedir. İşçi kendisini işçi olarak hissedemediği zaman, işçi haklarının neler olduğu ve bu hakların aranması da onun için bir anlam ifade etmemektedir. Çalışma saatleri çok olan işçiler için çalışmak, hayatın bir parçası değil; hayat, çalışmanın bir parçası haline dönüşebilmektedir. Fazla çalışma baskısından kurtulmak isteyen işçiler, kendi adlarına bağımsız çalışma eğiliminde olabilmektedir.

B15 (E): “(Araştırmacı: Daima işçi olarak mı kalacaksın, kendini işçi olarak mı

hissediyorsun?) Hayır. Yakında dükkan açacağım. İş sözleşmesi anlaşamadığımız için sona erdi. Mesai saatleri çok olduğu için ben istifa ettim. Bana işe girişte mesai saatleri 8-6 dediler. İşe girdikten sonra mesai 8-10 oldu. Bu duruma karşı bir şey diyemedim. Çalışma şekli böyle, istersen çalış, işine gelirse dediler.”.

Günlük zaman diliminin yarısından fazlasını çalışmayla geçiren Ş9 (E) işçisi sorununu şu şekilde dile getirmektedir: “9-10 sene Denizli’de şoförlük yaptım. 90’lı

yıllarda Denizli’de çalıştım. Sonra hep geçici olarak, yevmiyeli işçi olarak çalıştım. Son zamanlarda da hep şoförlük yaptım. Günlük 14 saat çalıştırıyorlar. Yemek, çay molası çok sınırlı oluyordu. Hatta bu işyerinde çay içme molası vermeyene 100 lira vereceğiz, dediler.” Söz konusu işyerinde işçinin dinlenme hakkı hiçe sayılmış, haklar parayla

satın alınmak istenmiştir.

Küreselleşmeyle birlikte emek yapısı değişime uğramıştır. Çalışma sürelerinin belirli olmadığı, esneklik ve iş güvencesinin herkesi kapsamadığı bir ortamda, işçilerin geleceğe yönelik kaygıları artabilmekte ve işçiler hak aramadaki güvenlerini kaybedebilmektedir (Akkaya, 2003: 219). Günümüz Türkiye’sinde işçi olmak, meslek alanlarının içinde en kötüsüymüş gibi algılanmaktadır. Hal böyle olunca işçiler kendilerini işçi olarak tanımlamaktan çekinmektedir. Bu durumda işçi sınıfının giderek anlamını yitirdiği görülmektedir. Kendini işçi olarak tanımlamayan işçilerin hakları da anlamını yitirmektedir.

Kırdan kente göç etmiş B17 (E) işçisinin profilini incelendiğinde, işçinin sözleri çok şey anlatmaktadır: “Köyümüzde işyeri olmadığı için, bağ bahçe işleri olduğu için, iş

için buraya geldik. Eşim ve iki kızım toplam dört kişiyiz. Evde sadece ben çalışıyorum. Eşim hasta. Haneye aylık net 900 TL para giriyor. Bunun dışında başka gelirim yok. Oturduğum ev kira ve 300 TL kira veriyoruz. İlkokul mezunu olduğum için bazı işyerlerinde tutunamadım. Çünkü ilkokul mezunu bir adama iş bulmak zor. Cahil olduğum için sorun yaşadım. Bu yüzden de bazı yerlerden kıdem alamadım. Ne yapayım. Kendime iş bulamayınca kendimi taşa verdim yani mermerde çalıştım. Ne yapayım çoluğum çocuğum var. Eşim hasta. 2003 yılından beri yani 12 yıldır çalışıyorum. Ama sigortamda birçok eksik var. Zor durumda olduğum için, kimsem olmadığından yardım eden olmadığı için sigortasız çalışmalarım çok oldu. Cahilim. (Eşi: Bizi işten çıkarırlar diye hiçbir yerde hakkımızı aramadık. Maaş yönünden sıkıntı yaşarız. Evde tek kişi çalışıyor, bir de işten çıkarırlarsa işsiz kalırız maaşımızı

vermezler diye korktuk. Şimdi bir de sigortasız çalışıyorlar ya, çıkarırlar beni işten, maaşsız kalırız diye çalışıyorlar. Öncelik maddi durum.) ”

Çalışmanın dışında; eğitim, sağlık gibi nedenlerle kırdan kente göç eden işçiler de bulunmaktadır. B14 (E): “Uşak’ın köyünden çocuklarımı okutmak için geldim.” B5 (E): “Annemin sağlık sorunlarından dolayı tekrar Denizli’ye döndük. Çünkü köyde

sağlık imkanları hastane vs. yoktu. Şimdi ben mecburen burada işe gireceğim.”

İşçilerin hak aramalarını etkileyen bir diğer etken; inançtan kaynaklanan her şeye razı gelme veya Allah’a havale etme düşüncesidir. Din, toplumun sosyal yapısını etkileyen bir olgudur. Bu açıdan bireylerin vermiş oldukları kararlarda, din kuralları, yasal kurallardan daha etkili olabilmektedir. İşçilerin de iş uyuşmazlığı yaşandığı zaman tutumları, haklarını aramak yerine Allah’a havale etme şeklinde olabilmektedir. Araştırmaya katılan 7 işçinin tutumunun bu yönde olduğu tespit edilmiştir. 7 işçiden 5’i iş başvurusuna gelen kişilerden oluşmaktadır.

İşçiler, haklarının işverenleri tarafından verilmemesinin cezasız kalmayacağını düşünerek, iş uyuşmazlığı karşısında kendilerini teselli edebilmektedir. Böylece haksızlık karşısında çaresiz kalan işçiler, hak aramak yerine, işverenlerini çoğu zaman ilahi adalete havale etme düşüncesi içerisinde olabilmektedir (Yılmaz, 2009: 27). İşçilerin bu yöndeki düşünceleri şöyledir:

Ş18 (E): “Benim beş senedir ücret alacağım çok kaldı. Neden şikayet etmedim

bilmiyorum. Alacaklarım kalıyor, Allah’a havale ediyorum, Allah korkusu var. Aslında yanlış yapıyorsun. Bu sefer işveren alışkanlık haline getiriyor. (İşçinin akrabası: Karşındaki adamın Allah korkusu olsa senin paranı verir.) Ama ne olursa olsun dervişlerin kanununda öyle yok, ben dervişlerin içinde büyüdüm.”

B24 (E) işçisi de işin ağır olmasını ve işçilerin sürekli iş değişikliği yaptığını, sigortasız çalışmalar için haklarını aramak yerine “Allah’ından bulsun!” söylemini kullanmaktadır. “Kendimi bildim bileli, çocukluktan beri çalışıyorum. Çoğunu

sigortasız çalıştım hep. Benden başka 10 kişi filan sigortasız çalışanlar da vardı. İş ağır olduğu için devamlı işçi durmuyordu. (Araştırmacı: Bu kadar sigortasız çalışan varmış hiç şikayet etmiyor musunuz?) Allah’ından bulsun diyoruz.”

3.8. Kurumsal Yapıdan ve Yargılama Sürecinden Kaynaklanan Sorunların