• Sonuç bulunamadı

3.6. Ekonominin ve İşgücü Yapısının Hak Aramaya Etkisinin Değerlendirilmesi

3.6.1. Kayıt Dışı İstihdam ve İşsizlik

Kayıt dışı istihdam çalışmanın ikinci bölümünde; işçilerin sosyal güvenlik sistemlerine hiç kaydedilmemesi, eksik kazanç üzerinden kaydedilmesi veya eksik gün üzerinden kaydedilmesi olarak tanımlanmıştı. Kayıt dışı istihdam Türkiye’de geçmişten günümüze kadar hep var olagelmiştir. Kayıt dışı istihdam, ülkenin ekonomik yapısını etkileyen unsurlardan biri olduğu gibi, bireylerin haklarını elde etmelerini etkileyen en önemli sorunlardan bir tanesidir. Kayıt dışı istihdamın ortaya çıkmasındaki baş aktörler; devlet, işveren ve işçi olarak sayılabilir. Devlet gerekli yasal düzenlemeleri yapmadığı ve gerekli önlemleri almadığı zaman kayıt dışı istihdam ortaya çıkmaktadır.

İşgücü maliyetlerinin yüksek olması, katma değeri yüksek ürünler üretememe, sosyal güvenlik bilincinin olmaması, bilgi eksikliği, rekabet edememe, bürokratik işlemlerin zorluğu, denetime uğrama olasılığının az olması gibi nedenlerden dolayı işverenlerin kayıt dışı bir şekilde işçi çalıştırmaya yöneldikleri görülmektedir (Karadeniz, 2015/b: 10). İşçilerin kayıt dışı çalışmalarının nedenleri ise:

- Eğitimsiz ve tecrübesiz olmaları,

- Kırdan kente göç etmiş olmaları (Önceliğin para kazanmak olması), - Düşük ücretler dolayısıyla daha fazla gelir elde etme isteği,

- Yoksulluk,

- İş ve sosyal güvenlik kanunları dışında tutulmaları, - Kanunların yasakladığı işlerde çalışma,

- Bilgi ve bilinç eksikliği ya da bilgiye ulaşmanın güçlüğü,

- Prim ile edim arasındaki dengesizlikler (Farklı tarihlerde sigorta başlangıcı olanların farklı şartlarda emekli olmaları), (Çalıştıkça maaşım düşecek algısı), - Sık çıkarılan af ve borçlanma kanunları (Nasıl olsa bir gün borçlanma kanunu çıkar emekli olurum düşüncesi) şeklinde sıralanabilir (Karadeniz, 2015/b: 10).

Devlet, işveren ve işçiden kaynaklanan nedenler, işçilerin haklarını aramaları konusundaki tutumlarına ve hak arama sürecine de etki edebilmektedir. Araştırmaya katılan 50 işçiden 37’si, çalışma hayatları boyunca en fazla sigortasız çalışma konusunda sorun yaşadıklarını dile getirmiştir. Bunun yanında; prime esas kazancın düşük gösterilmesi konusunda 19, sigortanın eksik gün gösterilmesinde 10, deneme süresinde sigortanın yapılmaması konusunda 7, işyeri denetimlerinde işçilerin saklanması veya denetimlerde doğruyu söyletmemeleri konusunda 3, sigortasız fazla maaş ya da sigortalı az maaş teklif sunulması konularında 3 işçi iş uyuşmazlığı yaşadığını belirtmiştir. B22 (K) işçisi çalışma hayatındaki yaşadığı kayıt dışı istihdam sorunlarını, bu sorunların arkasındaki nedenleri şöyle ifade etmiştir:

B22 (K): “Orada burada 10 senedir çalışıyorum. Çalıştığım yerlerin hepsi

sigortalı değildi. Fason işyerlerine gittim, haftalık işlere gittim, sigortalı değildim. Toplasan çalıştığımın 3 yılı sigortalıdır. Geri kalan sigortasızdır. Sigortasız çalışmamın nedeni parça parça olduğu içindir. Bir de çoğu işyerine giriyorsun hemen sigorta yapmıyorlar. Önce 2-3 ay deneme süresi diyorlar, geçiştiriyorlar. Sonra bir şey oluyor işten çıkıyorsun. Mesela 3 ay çalışıyorsun çıkıyorsun, sigortayı da göremiyoruz. Bundan sonra sigorta isterim artık. Şimdi açtık gözümüzü. Maddi durum iyi olmadığı için hemen paraya ihtiyacın oluyor giriyorsun işe, sigortayı sonra düşünüyorsun. Aslında sigorta paradan önce geliyor; ama biz öyle düşünmüyorduk eskiden. Şimdi fikirlerimiz değişti. Sigortanın ne kadar önemli olduğunu anladık, farkına vardık.”

Çalışılan bölgede veya işyerinde kayıt dışı istihdamın yaygın olması ve bu durumun bir süre sonra normal karşılanması, kabullenilmesi, işçilerin hak arama tercihlerini etkilemekte; hatta hakların aranmadığı dikkat çekmektedir. Ş9 (E) işçisi bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Benim sigortam 1992 yılında başladı. Ben genellikle

sigortasız çalıştım. Daha önce dokuz buçuk yıl sigortasız çalışmışım. Bunu nereden öğreneceğimi bilmiyordum. Bir buçuk ay başka bir yerde çalışmıştım. Orada da deneme süresi dediler yine sigortamı yapmadılar. En son çalıştığım işyerinde de yine bir buçuk ay deneme süresi dediler sigortamı yapmadılar. Ondan sonra sigortamı yaptılar. Ben deneme süresinde sigortalı çalışılması gerektiğini biliyorum. Bunu talep ettiğim zaman

işverenler bize, … git bize işçi mi yok senden başka, diyorlar. Bu durumda mecburen işverenin gözüne girmek için 3 ay sigorta yaptırmasalar da çalışmak zorundasın. Bir ben değil herkes böyle. Türkiye’nin geneli böyle. Beni 6 ay sigortasız çalıştırsalar, 6 ay çalışırsın. 6 ay sigortasız çalışacak adam çok. Yoksulluk içindesin çalışmak zorundasın. Sigortalı çalışılacak iş yok. Yani Türkiye’de gelişmişlik yok, fabrika yok. Çivril’de sadece 3 tane yer var sigortalı çalıştıran. Bu işyerleri de toplam 150 kişi çalıştırıyor. Zaten kadınların sigortası yok. Erkeklerin de genellikle sigortası yok. Zaten sigortalı işçiyi sevmiyorlar. İş yerindeki yapılan işten dolayı benim gözüm rahatsızlandı. Ben bu bölümde çalışamayacağımı, beni başka bölüme vermelerini söyledim. Hayır, burada çalışacaksın, ölürsen öl dediler. Patronla da görüştüm bu durumu. Patron da; git istediğin yere şikayet et, dedi.”

İşçi mülakatlarından anlaşılacağı üzere işçileri kayıt dışı çalışmaya iten nedenlerin başında “işsiz kalma korkusu” gelmektedir. İşsizliğin yüksek olduğu durumlarda para kazanma ve hayatını devam ettirme isteği kayıtlı çalışmanın önüne geçebilmektedir. İşçiler işlerini kaybettiklerinde, işgücü piyasasında başka bir iş bulabilme ihtimali düşük ise, işçilerin haklarını arama konusundaki isteksizlikleri de artabilmektedir. Bu durumda işçinin, işverenin olumsuz yönde dikkatini çekmemek ve ideal bir çalışan olarak görünmek için çaba harcaması muhtemeldir. Böylece işçinin bazı haklarını kullanmaktan kaçınma, hak ihlallerine ses çıkarmama gibi stratejiler izlemesi söz konusudur (Seçer, 2010: 107). Meder ve Şahin’in (2008) bulgularına29 göre; işçilerin %46’sı işsizliği (birinci sırada) çalışma hayatında sorun olarak görmektedir. İşsizliği %29 ile ücretlerin düşüklüğü takip etmektedir (Meder ve Şahin, 2008: 172).

Araştırma kapsamında bu durumu doğrulayan bulgulara rastlanmıştır. B14 (E) işçisinin bu konudaki düşünceleri şöyledir: “Fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil-

hafta tatili günlerinde çalışıyorduk. Bunların ücretleri verilmiyordu. Bu duruma sesini çıkardığında, konuştuğunda kapı gösteriliyordu. Bu duruma karşı mahkemeye giderim; ama iş bulmam imkansızlaşır. İş bulamam ve aç kalırım. İş bulamama korkusu mahkemeye gitmemizi engeller yani.”

Ş26 (K): “Herkes korktuğu için, işinden olmamak için şikayet etmiyordu. Şikayet

ettiğimizde işverene isim verilir diye korkuyoruz. Bu yüzden şikayet etmiyoruz. Ramazan

bayramında çalışmıyorduk; ama resmi bayramlarda çalışıyorduk. Ekstra ücret alamıyorduk.”

B9 (E) işçisi de işsiz kalmak istemediği için hakkını aramadığını ifade etmiştir:

“Mesela bir Y Lojistik var. Onlar da 1600-1700 lira maaş alıyorlar, asgari ücreti bankadan geri kalanını da elden alıyorlar. Çalışırsan bu şekilde çalışmazsan iş yok. Bu duruma karşı işverene hiçbir şey söylemedim. Ama söylersem işimden olacağımı da biliyorum. Sen diğer adamları örgütlüyorsun ve göze batıyorsun, sonunda da işten çıkarılıyorsun. Zaten bu sektörde çalışacak eleman da çok. İşsiz kalma, işten atılma korkusuyla herhalde sindiriliyoruz. Sesimiz çıkmıyor; aslında çıkarmak gerekiyor.”

B9 (E) işçisi hak kayıplarına karşı susulmamasını, örgütlü bir şekilde hak aranmasını savunduğunu dile getirmiştir. Ancak işyerinde iş uyuşmazlıklarına karşı toplu şekilde hareket edilmediği zaman, bireysel olarak hakkını arayan işçi işten çıkarılacak ilk işçi olma potansiyelini taşımaktadır. Bu yüzden işçiler toplu halde hareket ettikleri zaman, haklarını elde etme konusunda olumlu neticeler alınabilir. Aksi takdirde ülke işgücü piyasasında işsizliğin yüksek olmasının yanında sendikalaşma oranının da düşük olması, haklar konusunda büyük kayıpların yaşanmasına sebep olabilir. Bu açıdan işçilerin hak aramasına etki eden bir diğer konu sendikalaşmanın az olmasıdır.

İşçilerin haklarını aramalarının önündeki engellerden bir diğeri, işçi hakkında eski işverenin yeni işverene olumsuz rapor vermesinden korkulmasıdır. İşçi, önceki çalıştığı işyerine karşı hakkını aramışsa; yeni işveren hakkını arayan, şikayet eden bir işçiyi işyerinde çalıştırmak istemeyebilir. Bu durumda işçiler işsiz kalmaktan korktukları için hak aramaktan vazgeçmektedir (Karadeniz, 2011/a: 125). İşçiler, “şikayetçi işçi” olarak adlandırılmaktan korkmaktadır. Daha önce işverenini şikayet veya dava eden bir işçinin, işverenler arasında şikayetçi olarak anılması, işçi açısından istenilen bir durum değildir.

B14 (E) işçisi bu konudaki düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir: “Hakkını

arıyorsun, ondan sonra uğraşıyorsun diye işveren seni sağa sola söylüyor. Bu yüzden iş bulma imkanın çok daralıyor. İş bulamıyorsun artık. Bir işyeri seni işe alacağı zaman, eski işverene telefon ediyor, neden çıkardın diye. Eski işveren o işçi benle uğraşıyor, davası var, diyor. Davası var diye, yeni işveren seni işe almıyor. İşsizliğin çok çok uzuyor. İşçinin ya sektör değiştirmesi gerekiyor ya da şehir değiştirmesi gerekiyor. Eski işverenle davalıksan veya şikayet etmişsen, yeni işveren sana iş vermiyor. Çünkü işyerleri birbiriyle irtibatlı, patronları birbirleriyle daha da tutkun; işçiler değil.”

B6 (E) işçisinin bu konudaki tutumu şöyledir. “Şikayetçi olduğumuzda bir

sonraki işyeri referans istediğinde önceki işyeri referans olmuyor. Zaten Türkiye’deki çalışma sistemi kişinin yaptığı işe bağlı değil. Ahmet referans gösterilmiş, Ahmet çok iyi denirse işe alınıyorsun. Fakat kişinin çalışmasına hiç bakılmıyor. Bundan dolayı da hakkımızı arayamıyoruz. Şimdi işsizlik fonunda trilyonlar kadar para birikmiş, kim bu zamana kadar hak etmiş gitmiş almış.” B6 (E) işçisi, işçilerin haklarını elde

edemedikleri için kamu kurumu fonlarında paraların biriktiğini dile getirmiştir.