• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3. ARAŞTIRMA BÖLGESİNDE MODERNLEŞME TEMAYÜLLERİ

3.3. Şanlıurfa Aile ve Aşiret Dernekleri

3.3.2. Aile ve Aşiret Derneklerinin İşlevleri

3.3.2.4. Tampon Kurum Olarak Aile ve Aşiret Dernekleri

Yapısal farklılaşma ve toplumsal mobilite dinamikleriyle özetlenen modernleşmenin yol açtığı sosyal değişim sürecinde toplulukların sahip olduğu kaynak ve kapasite, değişimin yapısını belirlemektedir. Toplumsal farklılaşma sürecine katılan farklı kesimler ve aralarındaki karmaşık ilişkileri düzenleme kapasitesi ve yeni, daha geniş toplumsal çerçevelerde bütünleşmeye istekli veya yetenekli olma dereceleri modernleşmenin farklılaşmasına yol açmaktadır (Eisenstadt, 1996:23). Modernleşme sürecinde toplumsal farklılaşmanın içselleştirilmesi ve bütünleşmenin sağlanması bağlamında aşiret kütlesi açısından kolaylaştırıcı araçlar söz konusudur. Bu araçlardan biri Tampon Kurum veya başka bir deyişle Tampon Mekanizma’dır. Tampon

kurumlar/mekanizmalar, genel olarak sosyal değişim sürecinde, değişimi dengeleme işlevini yerine getirirler. Sosyal değişim sürecinde bizzat toplumsal dinamizmin ortaya çıkardığı tampon fonksiyonlarla, toplum buhransız ve gerilimsiz olarak yeni dengelere ulaşır (Beşikçi, 1970:168). Değişme sürecinde yeni ilişkiler, değerler ve fonksiyonlar da ortaya çıkar. Bütün bu kurumlar, ilişkiler, değerler ve fonksiyonlar bir arada tampon mekanizmaları ortaya koyarlar. Tampon mekanizmalar, değişim esnasında bir bütünleşme ve denge olanağı ortaya koyarken en önemli fonksiyon olarak ailenin ve kişinin güvenliğini sağlamaya çalışır (Kongar, 1986:41). Böylece yeni şartlara uyumda tampon mekanizma, yabancılaşma ve soyutlanmaya karşı önemli bir işlev yerine getirir (Bayhan, 2002:10).

Geleneksel aşiret sistemi içinde çeşitli toplumsal dinamiklerin işleyişi sonunda meydana gelen değişmede görülen ve örneklerine Şanlıurfa’da da rastlanan tampon mekanizmalar olarak; kaçakçılık, traktör müteahhitliği, mevsimlik/sezonluk inşaat işçiliği, çerçi, kasaba tüccarı, kent tüccarı v.d. sayılmaktadır (Özer, 1998;Beşikçi, 1970). Sosyal bir değişme olan aşiretlerin modernleşme süreci boyunca önemli rollere sahip aile ve aşiret dernekleri de, değer, ilişki ve işlev olarak tampon mekanizma fonksiyonları sergilemektedir. Aile ve aşiret derneklerinin tampon bir mekanizma olarak işlev görmesi göç, kentleşme ve modernleşme ekseninde gelişen sosyal değişim süreciyle yakından ilişkilidir. Kentleşme, dar anlamıyla kentlerde yaşayan nüfusun ve kent sayısının artmasıdır. Kentsel nüfus, bir yandan doğumların ölümlerden fazla olmasından öte yandan da, köylerden ve kasabalardan gelenlerle ani iç göçlerle artar (Keleş, 1983:6). Türkiye’de l950’liden bu tarafa kırdan kente doğru çok hızlı bir iç göç ve buna bağlı olarak hızlı ve özgün bir kentleşme süreci yaşanmaktadır. Örneğin 1950’de % 18,5 olan kentsel nüfus, 1960’da % 25,2’ye, 1970’de % 35,7’ye, 1980’de %45,4’e yükselmiştir (Keleş, 1983:7).

2011 yılı TÜİK verilerine göre il ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus 57.385.706 kişi ile % 76.7 civarındadır (TÜİK, 2012). Yaşanan yoğun kır-kent göçü milyonlarca köylünün başta İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana olmak üzere büyük kentsel alanlara yerleşmesine yol açtı. 1950-1970 arasında yılda yaklaşık 200 bin, 1970-1980 arasında yaklaşık 350 bin, 1980-1995 arasında ise yaklaşık 500 bin köylünün kentlere göç ettiği

tahmin edilmiştir. Bu yolla işgücünün önemli bir kısmı kırdan kente kaymış ancak sanayi sektörünün büyüme hızı, bu işgücünü istihdam edebilecek yeni iş alanları yaratmada yetersiz kalmıştır. 1950-1995 yılları arasında yaşanan toplam göç miktarı ise yaklaşık 15 milyon olarak tahmin edilmiştir (Aktaş v.d, 2006:52). Bu sirkülasyon, ülke nüfusunun önemli bir kısmının yer değiştirmesine ve toplumsal yapıda köklü değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa gibi büyük şehirlerimize göç şeklinde kendini gösteren bu süreç, zamanla, kırsal nüfusun tüm kentsel alanlara yayılması şeklinde kendisini göstermiştir. Ülke nüfusunun göçle birlikte yaşadığı hızlı değişim ve beraberinde ortaya çıkan sorunlar, büyük kentlerimizdeki kentleşmenin sorunlu/çarpık bir görünüm almasına yol açmıştır. Yoğun göçten dolayı, kentler kendi bünyelerinde sağlıklı üniteler meydana getiremedikleri gibi, doğal işleyiş mekanizmaları da bozulmuş, çarpık iktisadi ve sosyal ilişki ağları ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla kırdan kente göç, beraberinde yeni sorunlar, yeni ekonomik ve sosyal dengesizlikler getirmiştir (Aytaç, 2005:181).

Türkiye’deki toplumsal yapıyı anlama açısından göç ve kentleşme analitik araçlar olarak ele alınabilir. Çünkü Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze modernleşme politikaları sayesinde kentler, hep bir cazibe merkezi olarak sunulmuştur. Bu da, kontrolsüz göçleri beraberinde getirmiştir. Göçle birlikte kentlerde yeni toplumsal ilişki tipleri gelişmiş, köy ile kent arasındaki toplumsal değerleri dengeleyecek ara kurumlar doğmuştur. Kentleşme furyasının yol açtığı iç göçler, Türkiye’de yeni toplumsallıklara yol açarken kırsaldan gelen kümelerin kente entegre olabilmesi için toplumsal ara duraklar gelişmiştir. Çünkü göç sadece mekan değişikliği değil, göç edenler açısından yeni ve çok boyutlu bir toplumsallığın da başlangıcıdır. Frayer’e göre ; “büyük bir kent ya da endüstri bölgesine göç... bunların (göç edenlerin), eski alemleri ile olan ilişkilerinin kesilmesine neden olmaktadır. Böylece bu insanlar sadece bir mekan değil, aynı zamanda toplumsal bir çevre değişikliğine de konu olmaktadır. Göç edenlerin büyük bir bölümü, bu koşullar altında fabrika işçisi olmaktadır. Tarımsal faaliyet yerine makine başında çalışma, köy evi yerine, kentleşmiş bir bölge ya da büyük bir kentin kocaman bir binasında kiracı sıfatıyla oturma, çeşitli ayni yardımların kesilmesi ve salt gündeliğe dayanan özdeksel bir yaşamın sürdürülmesi gibi olaylar, çok derinlere kadar

işleyen toplumsal değişikliklerdir” (Başel, 2006:296).Göçle oluşan gecekondu bölgeleri, Chicago okulu sosyologlarının “geçiş bölgeleri” dediği yani kentlerin genellikle iş ve eğlence merkezlerinin kıyısında bulunan derme çatma gecekondu bölgeleridir. Bu geçiş bölgeleri, yeni gelen göçmenlerin çaresizlik içinde başlarını soktukları yerlerdir. Giddens, yüksek işsizlik oranlarına sahip bu yerleri, yeni kentsel protesto hareketlerinin oluştuğu yerler haline dönüşebileceğini ve karşılıklı yardıma dayalı cemaat ilişkilerinin buralarda yeniden üretilebileceğini belirtmektedir (Giddens, 1994:110).

Türkiye’de de görülen ve kentleşme/modernleşmenin yönünü ve yoğunluğunu etkileyen bu süreçler, ara kurumlar olan tampon mekanizmaların ana yatağıdır. Yeni sosyal kümelenme ve ilişki bağlarının oluştuğu bu koşullarda kentleşmeye ve bu kentleşmenin getireceği yaşam tarzı karşısında toplumun göstereceği refleks, büyük ölçüde göçenler açısından birincil ilişkileri dönüştüren ara kurumların oluşturdukları süreçle yakından ilgilidir. Bu süreçte gerek kırdaki akrabamsı ilişkilerin kentte dönüşmesiyle oluşan akrabamsı ilişkiler, gerekse de kentte oluşacak yeni akrabamsı ilişki türleri rol oynayacaktır. Bu ilişkiler, birincil ilişkilerle ikincil ilişkilerin arasında bir konuma yerleşerek tampon bir mekanizma oluşmasına zemin hazırlamaktadır (Tekşen, 2003:55). Modern anlamda örgütleşmemiş toplumlar gerçekte, kentsel beklentileri karşılamak için aracı kurumlara ihtiyaç duyarlar. Köylerdeki toplumsal örgütlenme, çoklukla, yardımlaşmacı esaslara dayanır. Kent göçmenleri, kırsal geçmişlerindeki kültürel arketipleri kentsel ortamda da sürdürmek isterler. Bu ise, daha çok kentlerdeki uygun mekanlar ve kurumlar (örn. gecekondu bölgelerindeki dernekler, camiler, vakıflar, kahveler vs.) yoluyla olur (Aytaç, 2005:185).

Sosyal değişim sürecinde ortaya çıkan ve geçişi sağlıklı ve dengeli bir şekilde sağlayan bu tip ara kurumlar, “tampon kurum”, “tampon mekanizma” gibi kavramlarla adlandırılmaktadır. Sosyolog Mübeccel Belik Kıray (1964) tarafından Türkiye’deki sosyoloji literatürüne kazandırılan kavramı Kıray, şöyle açıklamaktadır; “göreli olarak daha hızlı ve daha şümullü değişme hallerinde, her iki temel yapıda da görünmeyen, fakat oluşum içerisinde beliren ve bütünleşmeyi mümkün kılan kurumlar ve ilintiler ortaya çıkar ya da eski müesseseler yeni fonksiyonlar kazanır. Bu hal sosyal yapının her müessesesi, ilintisi ya da bunlarla ilgili değerlerin hepsinin aynı anda ve aynı hızla

değişip aynı süre içerisinde yeni bir yapı haline gelmemesinden doğar. Değişmenin buhransız olmasını sağlayan, çözülmenin önüne geçen ve her iki sosyal yapıya da ait olmayan bu yeni beliren müesseseler, ilintiler, değerler ve fonksiyonları biz ‘tampon mekanizmalar’ terimi ile ifade ediyoruz. Bu ‘tampon mekanizmalar’ sayesinde sosyal yapının çeşitli yönleri birbiri ile bağlanır, fonksiyonel bütünün parçası olmayan taraflar kaybolur. Bu şekilde toplumun orta hızda bir değişme oluşumunda da göreli bir denge halinde kalması mümkün olur” (Kıray, 1964:7). Bu türdeki aracı birimler; kurum, değer, ilişki ve işlevler, toplumsal değişim süreçlerinde denge ve yumuşak geçiş imkanı sağlarken bu mekanizmaların bulunmadığı yerlerde farklı ilişki biçimleri ve organizasyonlar türemektedir. Örneğin; bankacılık hizmetlerinin gelişmediği yerlerde kredi ihtiyacı, borç alma/verme talepleri için tefecilik kurumu; konut ihtiyacının olduğu yerde gecekondular; insanların iş talep ettiği durumlarda işportacılık, tablacılık, tombalacılık, köftecilik, dolmuşçuluk vs. yeni kentlilerin kente adaptasyon yolunda geliştirdikleri ayakta kalma stratejileridir. Tekşen’in (2003) de belirttiği gibi, kırdan gelenlerin aralarında kurdukları dayanışmaya temel teşkil eden hemşerilik ağ ilişkileri de, bir ara/tampon kurum olarak, yeni kentlilerin kentin egemen yapılarına entegre olma yolunda önemli işlev görür. Bunun yanı sıra göçmenlerin temel bir mekanı olan kent kahvehaneleri de bir ara/tampon mekanizma olarak görülmektedir. Kahvehaneler, bir ara kurum olarak, yeni kentlilere kapılarını açarak onların kent ve kentli yaşamla tanışmalarına imkan tanırlar (Aytaç, 2005:185-186).

Göçle birlikte başlayan coğrafi ve toplumsal değişim, göç edenler açısından farklı düzeylerde uyum sorunlarına neden olması, mekansal değişimle birlikte toplumsal koşulların farklılaşması çatışma ve anomiye imkan veren yeni toplumsallıklara yol açmaktadır. Bu çatışmayı hafifletmek, toplumsal değişimin risklerini minimum düzeyde tutmak için de aracı kurumlar olarak tampon mekanizmalar gelişmektedir. Şanlıurfa’da kırsal alanda halen canlı bir şekilde işleyen aşiret kurumunun kentsel süreçlere katılımı sürecinde tampon mekanizmalar olarak aile derneklerinin kullanıldığı gözlenmiştir. Değişimi dengeleyici, intibakı sağlayan ve çözülmeyi engelleyici bir unsur olarak tampon mekanizmalar kurum, ilişki, değer veya işlev şeklinde tezahür edebilir. Araştırmamızda tampon mekanizma olarak öne sürdüğümüz aile ve aşiret dernekleri;

hem kurum düzeyinde bir sivil toplum kuruluşu olarak, hem de değer ve ilişki üretimine ev sahipliği yapan ve birçok işleve sahip toplumsallığı ile modernleşme yönündeki değişimin dengeli gerçekleşmesinde aracılık yapmaktadır. Dernekler, aşiretin doğal ve resmi mensuplarına psikolojik, sosyal, ekonomik, dini, hukuki, siyasi v.b birçok alanda tampon mekanizma olarak değer ve ilişki üreten, dengeleyici fonksiyonlar üretmektedir. Modernleşme yönünde sosyal değişmenin yaşandığı Şanlıurfa’da da aşiret kümeleri açısından tampon mekanizma işlevi gören aile ve aşiret dernekleri bir yandan sivil toplumun siyasi isteklerinin ifade edilmesine ve devletin eylemlerinin sivil toplum tarafından desteklenmesine hizmet eder, öte yandan da topluma devlet karşısında bir koruma sağlar (İbrahim ve Wedel, 1997:14). Başka bir ifade ile sivil toplum örgütleri bireylerin, grupların ve sınıfların siyasal yaşama katılımını sağlayan aracı kurumlardır. Bu yolla çeşitli toplumsal talepler, kamusal alana havale edilir, politize edilir ve çözüm yolu bulunur (Yavuz, 2004:87). Birey ile devlet arasındaki özelikle kamu kuruluşları ile olan ilişkilerde aracılık eden aile ve aşiret dernekleri, diğer yandan topluluğun hak ve hukukunu muhafazada koruyuculuk yapmaktadır. Derneklerin mensuplarına yönelik sosyal ve siyasal faaliyetler, odalardaki tartışma ve sohbetler, siyasal yönlendirme, onların sosyal ve siyasal katılımını arttırma açısından da işlevsellik sağlamaktadır. Bu fonksiyonu ile dernekler, devlet, toplum ve aşiret kütlesi arasında bir tampon işlev üstlenmektedir.

Kıray (1964:6-7), değişimin yavaş olduğu dönemlerde eski düzene ait kurum ve değerlerin yeni yapı içerisinde ya da yeni düzenin kurum ve değerlerinin eski yapı çerçevesinde anlamlar, fonksiyonlar kazandığını, değişimin hızlı olduğu dönemlerde ise her iki temel yapıda görülmeyen fakat oluşum içerisinde beliren ve bütünleşmeyi mümkün kılan kurumlar ve ilintilerin ortaya çıktığını ya da eski kurumların yeni fonksiyonlar kazandığını belirtmektedir. Kıray’ın bahsettiği her iki durum da aile ve aşiret derneklerinin pratiklerine yansımaktadır. Dernekler, bir yönüyle cemaat ilişkilerinin gereği olarak kırsala ait değerleri üretmektedir. Örneğin, haftalık toplantılar, taziye geleneği, bayramlaşma, maddi ve manevi yardımlaşma ve dayanışma gibi kolektif değer ve etkinlikler devam ettirilmektedir. Öte taraftan eski düzene-aşiret sistemi- ait kan ve soy bağı esası üzerine bu dayanışma ve yardımlaşma ağı, yeni

düzende-kent hayatı ve modernlik koşulları-aile ve aşiret derneği şeklinde yeni bir kurum olarak tezahür etmekte, değişimin getirdiği çözülme tehlikesine karşı bütünleşmeyi sağlamaktadır. Böylece dernekler değişimin hızını dengeleyen ve buhransız bir geçişe hizmet eden kuruluşlar olarak çok yönlü tampon işlevler icra etmiş olmaktadır.

Resmi hukuk ve örfi hukuk arasında aracılık/arabuluculuk anlamında uzlaşma ve yumuşak geçiş sağlama aşiret derneklerinde önemli bir tampon işlevdir. Çatışma ve kavgaların büyümesinin engellenmesinde derneklerin sorunları hafifletici veya çözücü etkisi bu anlamda önemli bir unsurdur. Çoğu sorun resmi makamlara taşınmadan geleneksel mekanizmalarla çözülmekte, ayrıca süre giden kan davalarına yönelik barış girişimleri ile husumetler azaltılmakta toplumsal barışa katkı sağlanmaktadır.

Derneklerin kırsal değerlerin icra edildiği ya da yeniden üretildiği kamusal mekanlar olması diğer bir tampon mekanizma yansımasıdır. Söz konusu mekanlarda geleneksel uygulamalardan, dini ritüellere kadar birçok ihtiyaç ve etkinlik rahatlıkla karşılanmakta böylece duygusal ve fikirsel geçiş bu yolla normalleşmektedir. Yanı sıra aşiret kültüründe temel bir ihtiyaç olan cemaatsel ilişkilerin devamının sağlanması, önemli bir rutin olan yüz yüze ilişkinin, sohbet ve muhabbetin sağladığı psikolojik tatmin ve güvenle dernekler, hem birincil ihtiyaçları karşılamakta, hem de yabancılaşma ve soyutlanmışlığa karşı tampon bir işlev görmektedir.

Kamu kuruluşları ve bürokrasi ile olan ilişkilerde derneklerin aracılığı iş takibi ve iletişim kurma biçimlerini kolaylaştırmaktadır. Yine taziye, düğün ve sünnet, sohbet, sıra gecesi mekanı olarak kullanılan dernek binaları toplumsallıkları arttırıcı işlevlere sahiptir. Böylece sosyalleşme ortamı olarak dernekler, etkileşim ve eğitim yoluyla kent değerlerinin özümsenmesine hizmet eden sosyal değişim sürecinin sağlıklı işlemesine ciddi katkılar sağlamaktadır. Görüldüğü gibi aile ve aşiret dernekleri hem geleneksel düzenden hem de modern düzenden çeşitli imkan ve mekanizmaları kullanarak sosyal değişime yönelik tampon fonksiyonlar üretmektedir. Değer, mekanizma, ilişki ve işlev olarak beliren çok yönlü bu tampon ilişkilerde dernekler, mensuplarının psikolojik, sosyal, kültürel olarak geleneksel düzenden kopuşunu hafifletmekte yeni modern koşullara uyumunu kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla aile ve aşiret derneklerinin, sosyal

değişimi dengeleyici ve geçişi sağlıklı kılışı, bu sosyal değişim sürecinde hem geleneksel yapıdan hem de modern yapıdan çeşitli imkan ve araçları birlikte sürdürmesi, ayrıca modernleşme ile birlikte ortaya çıkan yeni bir ara kurum olması bakımından Tampon Mekanizma olarak kabulü mümkün görünmektedir.

3.3.2.5. Patronaj ve Himayecilik İlişkileri Bağlamında Aile ve Aşiret