• Sonuç bulunamadı

İsmail Hami Danişmend, Kuran’da birçok millet isminin geçtiğini; ancak Türk isminin geçmediğini söyler. Buna karşın Türk tarihinin tefsir, izan, akıl, ilim ve mantıki zorunlulukla inkârının mümkün olmadığı beş ayetin Arapları tehdit ettiğini ifade eder.

249 İsmail Hami Danişmend, “Laiklik Meselesi”, Milliyet Gazetesi, No: 168, 20 Ekim 1950, s. 3. 250 İsmail Hami Danişmend, “Allah’ın Hakkı”, Milliyet Gazetesi, No: 228, 19 Aralık 1950, s. 3. 251 İsmail Hami Danişmend, “Bir Laiklik Faciası”, Milliyet Gazetesi, No: 376, 26 Mayıs 1952, s. 2.

İsmail Hami, İslam dininin Arabistan’da ortaya çıktığını, Kuran’ın Arapça tebliğ edildiği; ancak İslam peygamberinin Arap kavminden çok sıkıntı çektiğini söyler. Arapların bedevisinden de medenisinden de çekmediğinin kalmadığını dile getirir252.

Danişmend Arapları tehdit eden ayetlerin nüzul sebeplerini şu şekilde belirtmiştir;

• Arapların dinden çıkmaları,

• Hem medeni hem bedevi birçok Arap’ın gaza ve cihada katılmamaları,

• Zekât ve sadaka gibi vasıtalarla fakirlere yardımdan yüz çevirmeleri, • Küfürde ve müşriklikte ısrar etmeleri.

Danişmend bu sebeplerle Allah’ın Arap kavminin yerine Araplıkla alakası olmayan, tamamen yabancı bir milleti İslam’ın başına geçireceğini ifade eder. Hami söz konusu milletin vasıflarını da sıralar:

• Bu millet ilk önce Araplarla savaşacak, sonra da Müslüman olacaktır. • Bu millet her konuda Araplardan daha hayırlıdır.

• Olağanüstü bir yiğitlik ve cesaret sahibidir.

• Cengâverliğini Hak yolunda kullanıp gaza ve cihada çıkacaktır.

• Kahraman olan bu millet, imanına dil uzatacak olan kâfirlerin saldırılarından yılmayacaktır.

• Arap olmayan bu millet Allah’ın emirlerine itaat edecek, fakirleri, hayrat ve hasenatı sevecektir.

• Arapların yerine geçecek olan millet, dindaşlarına karşı mütevazı, kâfirlere karşı heybetli ve kahredicidir.

• Bütün bunlardan dolayı Allah, Arap olmayan o milleti, o millet de Allah’ını sevmektedir253.

252 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 123. 253 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 126-127.

Arapların bütün dünyayı fethetmek suretiyle insanlığı şiddetle Müslümanlaştıramayacağını daha Emeviler döneminde anladıklarını söyleyen İsmail Hami, İslam peygamberinin fetihleri telkin ettiğini; ancak Araplarda gevşeklik hissinin hâsıl olduğunu ifade eder. Danişmend, Arapların takatsiz kaldıklarını dile getirir. Özellikle onuncu asrın sonları ile on birinci asrın başlarında Abbasi halifelerinin birtakım kişilere unvan vermekten başka yapacak bir şeyi kalmadığını dillendirir. Hami, İslam dininin başına geçecek ırkın bu durumda belirmeye başladığını ifade eder254.

İsmail Hami, Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulması ile birlikte Sünni İslamiyet’in ilk Selçuklu padişahı olan Sultan Tuğrul tarafından İslam’ın himaye edilmeye başlandığını dile getirir. Bu dönemin Arap hâkimiyetinin bölünme, parçalanma ve dağılmasına denk geldiğini söyler255.

Danişmend, Arapların İslam dünyası üzerindeki cismani hâkimiyet haklarıyla yetkilerini Türklere resmi törenle devretmesinin 1055 yılından 1058 yılına kadar yaşanan siyasi münasebetlerle bazı önemli olayların zorunlu bir sonucu olduğunu ifade eder. Ona göre bu olayların ilk önemlisi Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in Abbasi halifesi El Kaim Biemrillah’a İslam dünyasında anarşiye son vermek için harekete geçme teklifinde bulunmasıyla başlamıştır256. İsmail Hami, İslam tarihinin Arap devrinden sonra Türk devrini açmış olan töreninin 1058 yılı, 24 Kanunisani / Ocak Cumartesi günü yapıldığını söyler257. Hami, yapılan törende Tuğrul Bey’in iki kılıç kuşanarak iki devletin idaresini sorumluluğuna alması sebebiyle halifenin ona “Doğu’nun ve Batı’nın Padişahı” diye hitap ettiğini ifade eder258. Hami, Oğuz – Türk hakanının yedi iklime, Doğu’ya ve Batı’ya, Arap ve Arap olmayana yayılmış olan İslam âleminin yegâne padişahı ilan edildiğini söyler259.

254 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 178. 255 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 179. 256 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 182-183. 257 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 190. 258 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 192. 259 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 195.

İsmail Hami Danişmend, söz konusu durum itibariyle İslam tarihinin genel hâkimiyet bakımından iki büyük devre ayrıldığını dile getirir. Birinci devir Hicri 11 ve Miladi 632’de Hulafay-ı Raşidin ile başlayıp 1058’de Abbasi hilafetinin cismani hâkimiyetinden feragat törenine kadar süren 426 yıllık Arap devri, ikinci devir ise aynı feragat tarihinden başlayıp Miladi 1924’te hilafetin kaldırılmasına kadar süren 866 yıllık Türk devridir. Danişmend, Türklerin İslam’ın başından bulunduğu devrin Arap devrinin iki katından fazla olduğunu dile getirir260.

Hami, Kuran’da Arapları tehdit eden inzar ayetlerinde İslam’ın başına Arap kavminin yerine hangi ırkın geçeceğinin üst üste beş defa tebliğ edilmiş olduğunu, bu ırkın da yukarıda söylenen hâkimiyet devri hadisesiyle meydana çıktığını ifade eder. Arap ırkının muhteşem merasimle ve ahitname vesikalarıyla İslam’ın başından çekildiğini, cismani hâkimiyet ve haklarını büsbütün Türk ırkına resmen devretmiş olduğunu söyler. Danişmend, söz konusu tarihten itibaren İslam’ın kaderine Türklerin hâkim olduğunu, nihayet Miladi 1517’de Mısır Abbasilerinden hilafet makamının da Türklere geçtiğini, bu sayede Türklerin İslam dünyasının hem dini hem cismani hâkimiyet haklarını birleştirdiğini dile getirir.

Hami bu bakımdan İslam’ın başında Arap devrini takip eden dokuz yüzyıllık Türk devrinin ikiye ayrılabileceğini söyler. Bağdat Abbasi hilafeti tarafından cismani hâkimiyetin devredildiği 1058’den Mısır Abbasi halifesi tarafından hilafetin devredildiği 1517’ye kadar 459 senelik birinci devir cismani hâkimiyetle 1517 yılından 1924’e kadar süren 407 yıllık ikinci devir hem dini hem cismani hâkimiyetle geçmiştir261.

İsmail Hami’ye göre İslamiyet’i Türklük, Doğu’dan Batı’ya gelen Oğuz Türklüğünü de İslamiyet yaşatmıştır. Danişmend bu tarihi gerçekliğin delillerini oluşturan birçok olaylarla durumlar olduğunu söyler. Hami, Sünni İslamiyet’in Orta Asya’dan Batı’ya gelen Oğuz Türklerin sayesinde hem mevcut durumunu koruduğunu hem de genişlediğini ifade eder. Ona göre bu durumun en önemli kanıtı Abbasi hilafetiyle Sünni İslam idaresinin bir ara Fatımiler tarafından yıkılmasından

260 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 195. 261 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 197.

sonra Oğuz Türklerine mensup olan Selçuklular tarafından kurtarılıp yeniden kurulmasıdır262.

Danişmend’e göre İslamiyet Oğuz Türklüğünden ne kadar kuvvet almışsa Türklük de İslamiyet’ten o kadar kuvvet almış, sonuç itibariyle İslamiyet’i Türklük, Türklüğü de İslamiyet yaşatmıştır. Ona göre bu durum inkârına imkân olmayan bir hakikattir.

İsmail Hami’ye göre bu hakikati anlamak için Orta Asya’nın kurak ve kısır bozkırlarında Çin Seddi ve İran Sasani engeli arasındaki Oğuz Türklüğünün asırlarca nasıl bocaladığını göz önüne getirmek yeterlidir. Danişmend bu konuyu daha iyi aydınlanmak için Orhun Kitabelerinden örnek verir. Söz konusu örnek; Göktürklerin merkezi olan Ötüken, ana vatan kutsiyetinden dolayı “Mukaddes Ötüken” diye anıldığı hâlde çoraklık ve kısırlığından dolayı “kısır toprak” şeklinde de tarif edilmiştir. Hami, Göktürklerin söz konusu mukaddes çoraklıktan kurtulmak için İslam’dan önce Sasani engeline karşı Bizans ile birlikte hareket etmeye kalkıştığını, hatta elçilerin bile gidip geldiğini; ancak bir sonuç alınamadığını ifade eder. Danişmend, bu sebepten ötürü Oğuz Türklüğüne Batı yolunun açılmasının 7. yy.da İran’ın İslam orduları tarafından fethiyle Sasani engelinin ortadan kalkması olduğunu söyler. İsmail Hami, Türklerin dokuzuncu, özellikle onuncu asırdan itibaren Müslüman olduğuna göre Müslüman Türklerin Batı’ya ilerlerken artık hiçbir engelle karşılaşmadıklarını, bu durumdan dolayı Türklerin İslamiyet’ten ilk faydasının Batı yolunun açılmasında olduğunu dile getirir263.

Büyük Selçuklu Devleti’ni Orta Asya ile Hindistan ve Afganistan’ı da içine alarak Akdeniz’e dayanan muazzam Türk imparatorluğu olarak tarif eden İsmail Hami, bu imparatorluğun İslamiyet sayesinde ve İslam dininden aldığın manevi kuvvetle kurulduğunu ifade eder. Danişmend, çeşitli ırklarla iklimlere mensup olan milletlerin Türk hakanının değil, İslam sultanının hâkimiyetlerini kabul ettiklerini söyler. Ona göre Osmanlı imparatorluğu da aynı durumdadır. Oğuz Türk’ü üç kıta üzerindeki muazzam imparatorluğu İslamiyet ile kurmuş, İslamiyet ile yaşatmıştır.

262 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 199. 263 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 205.

İsmail Hami’ye göre çok önemli bir nokta daha vardır. Türkler Batı’ya geldikten sonra milliyetini sadece İslam sayesinde korumuştur. Danişmend bu konuda kanıt olabilecek örnekler verir. İslamiyet’ten önce Batı’ya gelen, hatta Attila’nın Hunları gibi Batı’yı fetheden Türkler sonunda Hristiyanlaşarak Avrupa milliyetlerine karışmışlardır. Hami, Attila’nın Hunlarının Türk ve Moğol ırklarından oluştuğunu, Avrupa’yı istila ettikten sonra Asya’ya dönemediklerini, kısa sürede Hristiyanlaştıklarını, eski milli kimliklerini unutarak Avrupa’nın yerli Hristiyanlarına karışarak adeta birden eriyip yok olduklarını ifade eder264.

İsmail Hami, zamanında çeşitli sebeplerle Bizans topraklarına gelmiş olan Türklerin Hristiyanlaşmak suretiyle milliyetlerini kaybederek Rumlaştıklarını söyler. Ona göre oğuz Türkleri İslam dininden önce veya Müslüman olmadan Batı’ya gelmiş olsalardı daha önceki Türkler gibi Hristiyanlaşacakları kesindir. Danişmend Şamanizm dinindeki iman esaslarının İslam akidelerinin ayniyet derecelerine yaklaşan vahdaniyet inancına karşın bu dinin semavi bir kitabının ve peygamberinin olmadığını söyler. Ona göre bu gibi kütlelerin uluslararası din sahalarına girdikleri zaman kolayca karışıp din değiştirmeleri birçok örneklerle gerçekliği kanıtlanmış bir hakikattir265.

264 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 206. 265 İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı…, s. 207.

IV. BÖLÜM

BATI VE BATI MEDENİYETİ