• Sonuç bulunamadı

İsmail Hami Danişmend, demokrasi fikrinin Tanzimat’tan itibaren Avrupa’da ortaya çıkmış yeni bir fikir zannedildiğini; ancak bunun doğru olmadığını söyler. Ona göre bu durumun sebebi de içinde bulunduğumuz aşağılık duygusudur. Danişmend, Türkleri eskiden beri demokrasiden habersiz şekilde tasavvur etmenin yanlış olduğunu ifade eder. İsmail Hami dünyada ilk demokrasiyi de ilk parlamentoyu da beş bin yıl önce Türklerin kurduğunu söyler.

İsmail Hami dünyada ilk demokrasi, ilk parlamento gibi diğer ilimler ve sanatların kaynağının Sümerler olduğunu ifade eder. Danişmend Sümerlerin ise Orta Asya’dan Mezopotamya’ya gelen bir Türk topluluğunu olduğunu söyler.

İsmail Hami Danişmend, on dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren Sümeroloji alanında yapılan çalışmaların menşe, dil ve antropolojik tip açısından Sümerlerle Türklerin aynı olduğunu ortaya çıkardığını söyler. Danişmend söz konusu bilimsel çalışmalara rağmen bazı kişilerin Avrupalılık, Hristiyanlık, Batılılık gibi hislerle Sümerleri ayrı bir ırk göstermeye çalıştıklarını ifade eder. Ona göre çivi yazılı tabletlerdeki Sümer dili, Türkçenin en eski şeklidir140.

Demokrasinin bir Türk icadı olduğunu söyleyen İsmail Hami, bu durumun sadece Türklüğün Sümer koluna münhasır olmadığını dile getirir. Danişmend bunun ırki bir özellik olduğunu söyleyerek İslamiyet’ten önce Orta Asya’da kurulmuş olan

139 İsmail Hami Danişmend, Türklük…,s. 14-15. 140 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 7-8.

Türk devletlerinde çeşitli şekillerde faaliyet gösterdiğini ifade eder141.

İsmail Hami Avrupa’nın on dokuzuncu yüzyılda tamamen demokratlaştığını, bu zamana kadar mutlakıyet asırlarında eşitliğin kısmi şekline bile rastlanmadığını dile getirir. Danişmend eski Batı’ya hâkim olan düşüncenin müthiş bir eşitsizlik olduğunu ifade eder. İsmail Hami bu sebeple Batı’nın birtakım sınıflara ayrıldığını söyler142.

İsmail Hami, Osmanlının gerileme devrinde eski demokrasinin yozlaştığını, kanunlarla kurumların tamamen bozulduğunu dile getirir. Bu sebeple Danişmend Osmanlı gerileme devrinin Türk demokrasisi içinde yer almadığını ifade eder. Çünkü söz konusu dönemde İsmail Hami’ye göre sadece sınıfsızlık, hukuki eşitlik, vicdan hürriyeti kalmıştır143.

Eski Türkiye’de padişahın savaş ilan etme, barış antlaşması yapma yetkisinin olmadığını söyleyen İsmail Hami, israf ve zevk düşkünlüğü gibi durumlarda padişahın hal edildiğini, hapis cezası verildiğini, hatta bazen idam edildiğini söyleyerek bu durumun demokrasi olduğunu ifade etmiştir. Avrupa ile Doğu’yu karşılaştıran Danişmend on sekizinci yüzyılda Türkiye, Hindistan ve İran devletlerinde Avrupa gibi bir mutlakıyetin olmadığını, söz konusu memleketlerin kanunlarına halk kadar hükümdarların da uymak zorunda olduğunu ifade eder144.

İsmail Hami Danişmend, eski Türkiye’de padişahın kanunları ve düzeni değiştirme yetkisinin bulunmadığını, şeyhülislamın yetkisinin padişahtan üstün olduğunu, zulüm eden padişahın derhal tahttan indirildiğini, halkın istibdadının örf ve âdete dayandığı için padişahtan güçlü olduğunu söyler. Ona göre bu durum eski Türklerin demokratik olduğunu gösterir. Danişmend’e göre demokrasi düşüncesi Türk toplumuna en eski devirlerden beri hâkimdir145.

İsmail Hami eski Türkiye’de halkın padişahı ve hükümeti eleştirme, hatta

141 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 12. 142 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 17. 143 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 20. 144 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 25. 145 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 34-35.

alaya alma hakkının olduğunu söyler. Danişmend bu hakların Batı demokrasilerini gölgede bırakacak derecede olduğunu ifade eder. Hami konuyla ilgili bazı padişahları örnek verir. Kanuni gibi en büyük padişahların yüzlerine karşı en şiddetli şekilde eleştiriye maruz kaldıklarını söyleyen Danişmend, padişahın bu durumda sesini çıkaramadığını dile getirir. İsmail Hami Dördüncü Mehmed’in av düşkünlüğü sebebiyle hâl edildiğini söyler. Danişmend söz konusu padişahı bu düşkünlüğüne karşı âlimlerin uyardığını, camilerde padişah aleyhinde vaazlar verildiğini, padişahın halktan korktuğu için geceleri ava çıktığını söyler. İsmail Hami vezirlerin ve ulemanın Ayasofya Camii’nde toplanarak Dördüncü Mehmed’in hâlline karar verdiğini ifade eder146.

İsmail Hami âyanları milletvekili vaziyetinde görmüştür. Eski Türkiye’de halkın doğrudan doğruya bazı kişileri seçtiğini dile getiren Danişmend, âyanların yanında kaymakamların, nahiye müdürlerinin, mahalle imamlarını örnek verir. Danişmend “âyan” kelimesinin birinci ve ikinci meşrutiyet devirlerinde “senatör” anlamında kullanıldığını söyler147.

Âyanların halk tarafından seçildiğini söyleyen İsmail Hami, hükümetle halk arasında halkın hukukunun savunucusu olduğunu ifade eder. Danişmend âyanların yetkilerinin çok geniş olduğunu söyler. İsmail Hami âyanların yetkileri arasında vergi toplama, mahalli idarelerin masraflarını belirleme gibilerinin olduğunu dile getirir. Danişmend âyanların tek başına karar almadıklarını, şehrin veya kasabanın ileri gelenlerini toplayıp bir meclis oluşturduğunu, kararların bu halk meclisinde alındığını ifade eder148.

İsmail Hami, eski Türkiye’deki demokrasi konusunda bir şeye dikkat çeker. Vilayetlerden nahiyelere kadar her yerde âyan meclisleri olduğunu dile getiren Danişmend, devlet merkezinde genel bir meclisin olmadığını söyler. Ona göre padişahın yetkisizliği, sınıfsızlık, mutlak eşitlik, halkın padişahı ve hükümeti eleştirme hakkı, ekonominin bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı esası, yargının

146 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 84. 147 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 171. 148 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 172.

saltanattan üstünlüğü durumu telafi etmektedir.

İsmail Hami Osmanlının gerileme devrinde bütün kurumlarda olduğu gibi âyanlığın da doğal olarak bozulmaya başladığını, âyanların derebeyi hâline geldiğini, hatta bazı yerlerde irsîleştiğini söyler. Danişmend, bu sebeplerle Birinci Abdülhamid’in bir fermanla âyanlığı kaldırdığını ifade eder149.

İsmail Hami Danişmend demokraside kuvvetler ayrılığını esas olarak görmüştür. Fransız İhtilali’nden sonra kuvvetler ayrılığının Avrupa’da yayıldığını dile getiren İsmail Hami, eski Türkiye’de ise bu demokrasi esasının devlet bünyesine tarihi bir unsur şeklinde yerleştiğini ifade eder. Söz konusu esası açıklayan İsmail Hami, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin birbirinden ayrı ve müstakil olmasını zaruri bir şart olarak görür. Danişmend kuvvetler ayrılığının eski Türkiye’deki şeklinin o zamanın kurumlarına göre olduğunu söyler150.

1950’li yıllarda Milliyet gazetesinde yazan İsmail Hami, o günün demokrasisini değerlendirirken bizde kuvvetler ayrılığının bulunmadığını söyler. Ona göre demokrasi olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığıdır. Adliyeyi kutsal olarak gören Danişmend, hak ve adaletin yerini bulabilmesi için adliyenin bağımsız olması gerektiğini dile getirir. Bu bakımdan 1950’li yıllarla ilk anayasayı karşılaştıran İsmail Hami, ilk anayasanın (1876’da yapılan Kanun-i Esasi) günündeki anayasadan daha demokratik olduğunu söyler. Daha önceden antidemokratik yasalar olduğunu dile getiren İsmail Hami, söz konusu yasaların kaldırılmasıyla demokratik olunamayacağını ifade eder. Ona göre antidemokratik yasaların yeniden ortaya çıkmaması için birtakım yaptırımlar olmalıdır, demokrasi ancak bu şekilde sağlamlaşabilir151.

İsmail Hami’ye göre demokrasi demek halk idaresi demektir. Ancak bu, sadece devlet ve hükümet işlerinde uygulanır. Danişmend bir ticarethane veya gazetenin demokrasi ilkeleriyle yönetildiği takdirde iflas edeceğini söyler. Bir

149 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 173. 150 İsmail Hami Danişmend, Eski Türklerde…, s. 166.

151 İsmail Hami Danişmend, “Demokrasinin Temel Taşları”, Milliyet Gazetesi, No: 649, 29 Şubat 1952, s. 2.

benzetme yapan Hami, tıpkı bunun gibi siyasi partilerin de demokrasi ile yönetildiğinde iflas edeceğini dile getirir. Ona göre siyasi partiler aşağıdan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya doğru yönetilir. Danişmend devlet yönetimi ile siyasi parti yönetimin birbirinden farklı olduğunu ifade eder152.

İsmail Hami, “demokrasi” kelimesinin “halk iradesi” anlamına geldiğini; ancak halktan herhangi birinin istediği her şeyi yapabileceği anlamını taşımadığını ifade eder. Danişmend bazılarının bu kelimeyi yanlış yorumlayarak fertlerin toplum üzerindeki tahakkümü, olarak algıladıklarını dile getirir. Danişmend böyle düşünenlerin hürriyetle başıboşluk arasındaki farkı kavrayamadıklarını söyler153.