• Sonuç bulunamadı

İsmail Hami Danişmend’in sanatla ilgili görüşlerine baktığımızda tiyatroyu merkeze aldığına şahit oluruz. Danişmend öncelikle bir görüşe karşı çıkar. Bu görüş tiyatro sanatının bize Tanzimat’tan sonra geldiğidir. İsmail Hami birçok edebiyatçının bu görüşte olduğunu; ancak söz konusu görüşün doğru olmadığını dile getirir169. Danişmend, Türk tiyatrosunu üç devire ayırır: 1) Osmanlılardan evvelki ilk devir, 2) Tanzimat’tan evvelki ikinci devir, 3) Tanzimat’tan sonraki üçüncü devir170.

İsmail Hami; Selim Nüzhet Gerçek, İsmail Habib, Refik Ahmed Sevengil gibi yerli isimlerin yanında bazı oryantalistlerin de “meddah”, “karagöz” ve “orta oyunu” gibi sanatların başka memleketlerden Türklere geçtiği, bu sanatların tiyatro ile hiçbir alakaları olmadığı konusunda aynı düşünceye sahip olduklarını dile getirir.

167 İsmail Hami Danişmend, “Eski Türklerde Vatan Mefhumu”, Cumhuriyet Gazetesi, No: 8377, 14 Aralık 1947, s. 2.

168 İsmail Hami Danişmend, Tarihi…, C. 1, s. 409-410.

169 İsmail Hami Danişmend, “Sulçukilerde Tiyatro”, Cumhuriyet Gazetesi, No: 6406, 17 Haziran 1942, s. 2.

170 İsmail Hami Danişmend, “Eski Osmanlılarda Tiyatro”, Cumhuriyet Gazetesi, No: 6490, 9 Eylül 1942, s. 2.

Danişmend, söz konusu kişilere göre Türk tiyatrosunun Batı tiyatrosu etkisi altında ve Şinasi Efendi’den itibaren oluştuğunu söyler171.

İsmail Hami yukarıdaki ifadelere katılmadığını, eski Türklerde tiyatro sanatının mevcut olduğunu dile getirir. Ancak Danişmend eski Türk tiyatrosu ile Tanzimat Dönemi tiyatrosu arasında bitişiklik olmadığını söyler.

Yabancı bir kaynağa atıfta bulunan Hami, söz konusu kaynaktan yola çıkarak Türklerde tiyatro sanatının karagöz ve orta oyunundan daha eski olduğunu ifade eder. Bahsedilen yabancı kaynak Bizans imparatorlarından Birinci Aleksiyos’un kızı Prenses Anna Komnini’nin Aleksias = Alexiade isimli eseridir. Bu eserde Aleksiyos’un ayaklarından damla illetinin başladığı ve Kılıç Arslan, oğlu ve yanındaki kişilerin Aleksiyos’un hastalık durumunu oyunlaştırdıkları anlatılır. Danişmend, on ikinci asırdaki Bizans prensesinin Türklerin yaptığı oyuna moral komedisi dediği halde on sekizinci asırdaki Fransız yazarının bu oyuna kaba halk komedisi demesinin böyle bir oyunu Türk zekâsına yakıştıramamaktan kaynaklandığını dile getirir.

Danişmend eski Türkler arasında piyes tarzında muhavereler yapıldığını, bunların konularının günlük hayattan seçilebildiğini dile getirir. Alaksiyos’un hastalığının böyle bir piyes olduğunu ifade eder. Söz konusu oyun hakkında bilgi veren Hami, bu oyunda Bizans imparatoru, doktoru ve yanındaki adamlarının canlandırıldığını söyler. İsmail Hami, söz konusu oyunda imparatorun gülünç bir araba içinde gösterildiğini ve bu durumu da kıyafet ve dekora dikkat edildiği şeklinde yorumlar. Anna Komnini’nin eserine atıfla İsmail Hami, eski Türk tiyatrosunun orta oyunu ile hiçbir alakasının olmadığını dile getirir172.

Selçuklular dönemindeki tiyatrodan sonra İsmail Hami, Osmanlılar dönemindeki tiyatrodan da bahseder. Ona göre Osmanlı dönemi tiyatrosunu anlamak için evvela “tiyatro” kelimesinin anlamını bilmek gerekir. Danişmend, tarihte tiyatro demenin günümüz İstanbul Şehir Tiyatroları ya da Comédie – Française gibi modern

171 İsmail Hami Danişmend, Türkiyat ve İslamiyat..., s. 68-69. 172 İsmail Hami Danişmend, Türklük…,s. 228-231.

binaların, sahnenin, dekorun, perdenin, aksesuarların günümüz gibi olmadığını dile getirir. İsmail Hami yukarıda sayılanları günümüz tiyatrosunun zorunlulukları olarak görür. Hami, dünya tiyatro tarihinde bakıldığında eski zamanlarda bunların bulunmadığını, istisnasız bütün memleketlerde yavaş yavaş oluştuğunu ifade eder. Bu sebeple ona göre bir kavmin bir tarihinde tiyatrodan bahsedildiğinde söz konusu tiyatronun aksesuara, piyese, kıyafete, dekora, perdeye, binaya ihtiyacı yoktur; bunlar olmadan da tiyatro olabilir. Hami’ye göre tiyatro adını alacak bir oyunun tek şartı vardır. O da gerçek hayattan ya da hayali bir olayı temsil edebilmesidir. Böylesi bir temsil ister avluda, ister oda içinde, ister meydanda, isterse makineli bir sahnede olsun, bu bir tiyatrodur. Danişmend’e göre tiyatrodaki oyuncu sayısının da bir önemi yoktur. Ona göre dini, tarihi, ağlatıcı, güldürücü, ahlaki, çalgılı, çalgısız, taklitli, taklitsiz, sözlü hatta sözsüz tiyatro olabilir. İsmail Hami bu özelliklerine göre tiyatroların ayrı ayrı özellikler taşıyan isimler alabileceğini ifade eder173.

İsmail Hami eski Yunan ve Latin tiyatrosunun açıkta yapıldığını, Roma tiyatrosunun ancak altı asırdan sonra gerileme devrinde amfitiyatrolarda yapıldığını dile getirir. Avrupa’dan birçok örnekler veren Danişmend oradaki tiyatroların da yavaş yavaş modern görünümüne kavuştuğunu söyler174.

İsmail Hami Danişmend Selçuklu tiyatrosu hakkındaki fikirlerini açıklarken yabancı yazarların eserlerinden yararlanmıştı. Osmanlı dönemi tiyatrosu hakkındaki fikirlerini açıklarken de yabancı yazarların eserlerin istifade ediyor. Ancak Hami bu sefer Türk yazarlardan da yararlanıyor. Danişmend’in Osmanlı tiyatrosuna yönelik ilk örneği 17. yy.a aittir. Söz konusu yy.da padişah IV. Mehmed’in şehzadesi Mustafa’nın sünnet düğününde oynanan oyunu örnek olarak verir.

Şehzade Mustafa’nın sünnet düğü için getirilen malzemeleri ve oynanan oyunları İsmail Hami tiyatro dekoru ve tiyatro şeklinde yorumlamıştır. Ona göre düğünde gerçekleşen oyun çalgısız ve sözsüz masal konusunu temsil eden Ballet Pantomime’dir. Yabancı yazarın kullandığı “mimik” sözcüğünü Danişmend sözsüz

173 İsmail Hami Danişmend, Türklük…,s. 233-234.

oyun çeşidinin genel adı olarak dile getirmiştir175.

İsmail Hami, 18. yy.daki Osmanlı komedisinden örnek vermek için Baron de Tott’un eserinden istifade eder. Danişmend’in buradaki örneği III. Mustafa’nın 1763’te doğan Hibetullah Sultan isimli kızının doğumunun kutlanmasıdır. Danişmend söz konusu doğumda yapılan eğlencelerin İstanbul halkının en çok hoşlandığı eğlence türü olan komedi olduğunu dile getirir. İsmail Hami, hokkabazlıktan başka güldürülerin de âdet olduğunu söyler. Danişmend, Osmanlı devlet adamlarının İstanbul halkını eğlendirmek için evlerinin önlerine sahneler kurdurduklarını ifade eder176.

İsmail Hami, Osmanlılardaki sokak eğlencelerinin Avrupa’da olduğu gibi bir âdet olduğunu deile getirir. Danişmend dini taassubun olduğu zamanlarda bile sanat anlayışının ahlak anlayışına tabi olmadığını söyler. Hami Osmanlı tiyatrosunda Ballet pantomime’nin dışında komedi ve fars türlerinin de olduğunu ifade eder. Danişmend Türk tiyatrosunun oyuncularının sadece Türklerden oluşmadığını, Rum, Yahudi gibi çeşitli azınlıklara mensup kişilerin de olduğunu dile getirir. İsmail Hami, Türk tiyatrosunda açık saçık konuların yanında siyasi konuların da işlendiğini ifade eder177.

İsmail Hami Danişmend’e göre Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeleri için At Meydanı’nda yapılan sünnet düğünü, IV. Mehmed’in oğlu Şehzade Mustafa için Edirne’de yapılan sünnet düğünü, III. Mustafa’nın oğlu Şehzade Selim’in doğum şenlikleri, yine III. Mustafa’nın kızı Hibetullah Sultan’ın doğum şenlikleri, I. Abdülhamid’in kızı Rabia Sultan’ın doğum şenlikleri, III. Selim devrinde Kaptanıderya Küçük Hüseyin Paşa’nın konağında Rus elçisi şerefine verilen ziyafetteki eğlencelerinin hepsi bir tiyatro oyunudur178.

175 İsmail Hami Danişmend, “Eski Osmanlılarda Tiyatro 2”, Cumhuriyet Gazetesi, No: 6498, 17 Eylül 1942, s. 2.

176 İsmail Hami Danişmend, Türkiyat ve İslamiyat…, C. 1, F. 3, s. 88-90.

177 İsmail Hami Danişmend, “Eski Osmanlılarda Tiyatro 3”, Cumhuriyet Gazetesi, No: 6505, 24 Eylül 1942, s. 2.

178 İsmail Hami Danişmend, “Eski Osmanlılarda Tiyatro 5”, Cumhuriyet Gazetesi, No: 6520, 9 Birinciteşrin / Ekim 1942, s. 2.