• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TÜRKĐYE’DE SĐVĐL TOPLUM-DIŞ POLĐTĐKA ĐLĐŞKĐSĐ

2.3. Türk Dış Politikasının Bazı Güncel Alanlarına Sivil Toplum Kuruluşlarının

2.3.7. Türkiye’nin Đran Politikası ve Sivil Toplum Kuruluşları

Türk-Đran ilişkilerinde politika yapım sürecine en fazla katkıda bulunan kesimin düşünce kuruluşları olduğu söylenebilir. Türkiye ile Đran arasında son yıllarda artan işbirliği ve diyalogun sonuçları ekonomi alanına da yansımıştır. Bunun bir sonucu olarak da iki ülke arasındaki ticareti arttırmak için iş insanları dernekleri de faaliyete geçmiş durumdadırlar. Özellikle Müstakil Sanayici ve Đşadamları Derneği (MÜSĐAD), Đran’la ilişkilere önem vermiş ve karşılıklı yapılan ziyaretler ve iyi niyet mesajlarıyla Đranlı iş insanlarıyla kendi bünyesindeki iş insanlarını bir araya getirmiştir. Bu girişimlerden biri de 2003 yılında kalabalık bir MÜSĐAD Heyeti’nin dönemin Sanayi Bakanı Ali Coşkun’la birlikte Tahran’da düzenlenen 7. Uluslararası Đş Forumu Kongresi’ne katılmasıdır. Đslam dünyasından 2 bin iş insanının katıldığı bu büyük çaplı kongrede MÜSĐAD üyeleri karşılıklı işbirliği anlaşmaları yaparak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin canlanmasına katkıda bulunmuşlardır (Yeni Şafak, 2003, 15 Ekim). MÜSĐAD’ın Sanayi Bakanı ile bu ziyareti gerçekleştirmiş olması siyasal iktidarın ülkeler arası ilişkileri düzenlerken sivil toplum kuruluşlarından da temsilcilerin bulunmasına önem vermeleri bakımından kaydadeğerdir.

2009 yılının Ekim ayında da MÜSĐAD bir Đran heyetini ağırlamıştır. Karşılıklı olarak bu ziyaretlerin iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler açısından çok yararlı olduğunu belirten MÜSĐAD Başkanı Ömer Cihad Vardan, Đran ekonomisinin krizden etkilenmemesi dolayısıyla Türkiye için önemli bir pazar olduğunu ve bu nedenle bu tür ziyaretlerle mevcut işbirliklerinin de zenginleştirildiğini ifade etmiştir (Yeni Şafak, 2009: 7 Ekim).

Son olarak MÜSĐAD, 2010 yılının Haziran ayında BM Güvenlik Konseyi’nin Đran’a yönelik yaptırımları içeren kararı onaylamasını eleştirmiştir. Bu kararın Türkiye’nin daha önceden attığı diyalog adımlarını baltaladığını belirten MÜSĐAD yönetimi, Türkiye’nin verdiği kararı ise yapılan anlaşmanın arkasında durmak olarak değerlendirerek olumlu bulduklarını belirtmiştir. BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan bu kararın küresel barışa hizmet etmediği ve oluşturulmaya çalışılan barış ve istikrara zarar vereceğini de eklemiştir (Milliyet, 2010, 10 Haziran).

MÜSĐAD tarafından Đran’a yönelik bu işbirliği adımlarına karşılık Türkiye’nin diğer önde gelen iş insanları derneği olan TÜSĐAD’ın Đran’la diyalogu bulunmaması dikkat çekicidir. TÜSĐAD, Đran’la diyalog yerine, Đran’ı daha çok Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmasına neden olabilecek bir faktör olarak görmekte ve bu durumla ilgili olarak hükümet yetkililerini uyarmaktadır. BM Güvenlik Konseyi oylamasının hemen ardından- 17 Haziran- ABD’ye giden TÜSĐAD Heyeti burada ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmüş ve bu olaydan dolayı Türk-Amerikan ilişkilerinde diyalog kanallarının kapanmaması gerektiğini TÜSĐAD Başkanı Ümit Boyner aracılığıyla kamuoyuna iletmiştir (Hürriyet, 2010, 18 Haziran).

Türk-Đran ilişkileri ile ilgili kuşkusuz en fazla faaliyette bulunan kuruluş düşünce kuruluşlarıdır. Türkiye’nin Đran’a yönelik aktif bir politika izlemesiyle beraber düşünce kuruluşlarının da bölgeye olan ilgileri artmıştır. Bu konuda çeşitli faaliyetlerde bulunan düşünce kuruluşlarından biri de SETA Vakfı’dır. Üzerinde durulması gereken bir konu da SETA’nın Đran’la ilişkilerde daha çok Đran’ın nükleer programına ilişkin konulara ağırlık vermesi ve faaliyetlerinin çizgisini de bu yönde belirlemesidir (Poyraz, 2009; Köse, 2008). SETA’nın Đran’ın nükleer programı konusunda 2010 yılının Mart ayında düzenlemiş olduğu “Iran’s Nuclear Program: Contending Perspectives” başlıklı panelde Türkiye’nin bu konudaki diplomatik çabalarına vurgu yapılmış ve yaptırımlarla bu konunun çözülemeyeceğinin altı çizilmiştir (http://www.setav.org, 05.04.2010).

Türkiye’nin Đran politikasına ilişkin çalışmalar yapan düşünce kuruluşlarından biri de Ortadoğu’ya yönelik yaptıkları faaliyetlerle adından söz ettiren Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM)’dir. Türkiye-Đran ilişkileriyle ilgili gelişmeleri bölgeye yönelik çalışan uzmanları aracılığıyla değerlendiren ORSAM, düzenlemiş olduğu konferanslar, çalıştaylar ve yuvarlak masa toplantılarıyla konuyu akademisyenler, büyükelçiler ve uzmanlar eşliğinde incelemekte ve bu toplantıların sonucunda da bir takım tavsiyelerde bulunmaktadır. ORSAM, Đran konusunda iç siyaset, nükleer çalışmalarına ilişkin sorunlar vb. konulara ilişkin analizler yapmaktadır. ORSAM gibi spesifik olarak belirli bir bölge üzerine derinlemesine analizler gerçekleştiren kuruluşların ortaya çıkması Türk dış politikasında karar vericilerin işini kolaylaştırması bakımından da önem taşımaktadır.

TASAM da Türkiye’nin Đran politikası ve Türk-Đran ilişkileri konusunda çalışmalar yapan düşünce kuruluşlarından biridir. 2008 yılının Kasım ayından beri TASAM, Đran Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi ile ortaklaşa olarak Đstanbul’da Türkiye-Đran Yuvarlak Masa Toplantılarını gerçekleştirmiştir. Bu toplantıların ikincisi Tahran’da 4 Mayıs 2009’da, üçüncüsü ise yine Đstanbul’da 24 Haziran 2010 tarihinde yapılmıştır. (http://www.tasam.org, 30.04.2010). Đki ülkenin düşünce kuruluşları tarafından düzenlenen bu toplantılarda Ankara ve Tahran arasındaki işbirliği alanlarını arttırmaya yönelik fikir alışverişleri yapılmıştır. Basının büyük ilgi gösterdiği bu toplantı, iki ülke arasında siyasi konulardaki yakınlaşmalara, toplumlararası yakınlaşmanın da eşlik ettiğini göstermesi bakımından önem taşımaktadır.

Düşünce kuruluşlarının Đran konusunda yaptıkları çalışmaların etkinliğini gösteren önemli bir gösterge de bu toplantılara gerek Türkiye’den gerekse Đran Dışişleri Bakanlığı’ndan da temsilcilerin katılmalarıdır. Hatta Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından 2008 yılında düzenlenen ve Đran’la ilişkilerin de ele alındığı Ortadoğu Konferansı’na o zaman Başbakanlık Dış Politika Danışmanı olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da katılmıştır (http://www.tepav.org.tr/ , 18.12.2009) Karar vericiler tarafından gösterilen bu ilgi ve katılım bu tip toplantıların başarısını göstermesi bakımından önemlidir. Yine bu tip toplantılara basının büyük ilgi göstermesi de kamuoyunda dikkat çektiğini gösterir niteliktedir.

TEPAV’ın, Türkiye-Đran ilişkileriyle ilgili yaptığı faaliyetlerde dikkati çeken bir nokta iki ülke arasındaki ilişkileri ABD düzleminden ayrı görmemiş olmasıdır. 2008 yılının Nisan ayında düzenlemiş olduğu “Iran’s Nuclear Program From the Viewpoint of the USA” (http://yeni.tepav.org.tr, 03.05.2010) başlıklı yuvarlak masa toplantısı ve 2006 yılının yine Nisan ayında düzenlemiş olduğu “Turkish American Relations in Line with the Recent Developments in Iran” (http://yeni.tepav.org.tr, 11.06.2010) konulu toplantıda da yine Türk-Đran ilişkileri ABD ilişkilerinden bağımsız düşünülmemiştir. TEPAV Uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan tarafından kaleme alınan “Đran Sorununun Geleceği, Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve Türkiye’ye Öneriler” başlıklı kapsamlı çalışmanın önsözünde Özcan çalışmanın amacını açıklarken aslında tam da bu tez boyunca üzerinde durulan noktaya işaret etmiştir. Özcan,

“TEPAV olarak bu disiplinlerarası rapor ile ABD-Đran krizi üzerine alternatif senaryoları irdeledik, senaryoların Türkiye üzerine olası etkilerine yoğunlaşarak hükümetlere ve politika yapıcılara katkı sunmayı amaçladık. Đran için çözüm önerilerinin de yer aldığı bu raporun alternatif politika üretme konusunda önemli bir boşluğu dolduracağı ve ilgililere yardımcı olabileceği inancındayız” (Özcan, 2006)

diyerek düşünce kuruluşlarının politika oluşturma konusundaki etki ve katkılarına vurgu yapmıştır.

Türkiye’deki STK’ların, Türkiye’nin Đran politikasına yönelik tutumları son yirmi yıl içerisinde iki farklı şekilde seyretmiştir. 1990’lı yıllarda STK’lar ilişkilerin bozulmasında çok etkindirler. “Türkiye, Đran olmayacak” şeklindeki söylemler ve Türkiye’de 90’lı yıllar boyunca aydınlara yapılan suikastların ardında Đran’ın olduğu konusundaki kaygılara Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi STK’lar da katılmışlardır. Ancak 2000’li yıllarda iki ülke arasındaki ilişkilerde düzelme yaşanınca STK’lar da buna ayak uydurmuşlar ve iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkilerde STK’lar da rol almaya başlamışlardır.