• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: TEORĐK VE KAVRAMSAL AÇIDAN SĐVĐL TOPLUM

1.4. Liberal Uluslararası Đlişkiler Teorisine Göre Sivil Toplum-Dış Politika Đlişkisi

1.4.1. Neoliberal Yaklaşım: Alt Aktörler

Uluslararası ilişkiler teorisinde neoliberal teori genellikle neo-neo tartışmasında neorealist teorinin karşısında yer alan bir teori olarak tanımlanır ve çoğunlukla Joseph Nye ve Robert Keohane tarafından temsil edilen neoliberal kurumsalcılıkla aynı anlamda kullanılır. Oysa “uluslararası ilişkilerin kurumsallaştırılması” düşüncesi aynı zamanda sistemin aktörlerini de sınırlandırmak anlamına geleceğinden öncelikle liberal teorinin temel felsefesine aykırıdır. Đkincisi, temelde uluslararası işbirliğine odaklanan neoliberal kurumsalcılık, bu işbirliğinin bir parçası olacak olan devletlerin liberal demokratik ya da otokratik devletler olduğu sorusuyla ilgilenmemektedir. Ayrıca neoliberal kurumsalcılığın devlete yaklaşımı da neorealist teoriyle benzerlik göstermektedir. Zira bu teori de devleti temel aktör olarak görmektedir. Oysa neoliberalizmde devlet, tek başına bir aktör değil, sadece toplumsal grupların çıkarlarının iletilmesinde bir araç konumundadır (Dunne, 1997: 159).

Alman gelenekten Rittberger, neoliberal teorinin dış politika yaklaşımını incelerken yapmış olduğu sınıflandırmada bu teorinin dış politikayı biri aktörler diğeri de yönetim sistemleri (yapıları) üzerinden açıklayan ve birbirini tamamlayan iki modelinden bahseder (Rittberger, 2001: 4). Burada tezin konusuyla daha fazla ilgili olması bakımından modelin ilk ayağı olan aktör merkezli dış politikaya ağırlık verilecektir.

Aktör Merkezli Dış Politika

Neoliberal teorinin temel argümanlarından biri devletin üniter bir yapıya sahip olmadığı, aksine sistemin içinde veya dışında pek çok kişinin ve toplumsal grupların politikayı etkilediği yönündedir. Hatta devlet bir aktör olmaktan ziyade bu toplumsal aktörlerin çıkarlarını temsil eden bir temsilci konumundadır. Bu alt toplumsal aktörler, devletin dış politikasının şekillenmesinde etkili rol oynarlar ve kendi çıkarlarını ön plana çıkarabildikleri ölçüde de politikayı etkileme kapasitesi değişir. Bu noktada devletin çıkarları büyük ölçüde bu toplumsal aktörler ve onların tercihleri tarafından belirlenmektedir (Rittberger, 2004: 5, Moravscik, 1997: 516-520).

Dış politikayı toplumsal aktörlerin çıkar ve önceliklerinin yansıtılması olarak tanımlayan Neoliberalizm, uluslararası politikayı da farklı toplumsal önceliklerin karşılaşması olarak nitelendirmektedir. Bu önceliklerin uyuşması durumunda uluslararası arenada işbirliği, tam tersi durumda ise çatışma yaşanmaktadır. Yani neoliberal teorinin çatışma tanımı, devletler tarafından yansıtılan toplumsal önceliklerin uyumsuzluğunun bir sonucu şeklindedir (Đnat ve Balcı, 2007: 245).

Devletin dış politikasını şekillendiren toplumsal aktörlerin öncelikle kimler olduğunun tespiti bu noktada önem taşımaktadır. Bu aktörlerin tespitinin ardından, bu aktörlerin dış politikaya etki edecek tercihlerinin neler olduğunun belirlenmesi aşamasına gelinmektedir, son olarak da tercih ve eğilimleri bilinen aktörlerden hangilerinin çıkarlarını devletin dış politikasına yansıtma konusunda daha etkin ve başarılı olduğunun tespit edilmesi önem kazanmaktadır (Bienen ve diğ., 1999: 11).

Bienen, Freund ve Rittberger, dış politikanın şekillenmesinde etkili olan aktörleri siyasi ve idari aktörler ile sivil aktörler olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Siyasi aktörler, bulundukları pozisyonu seçimle elde eden, başbakan ve parlamento üyeleri gibi siyasetçilerken, idari aktörler ise bulundukları konuma seçmenlerin doğrudan belirlemesiyle değil, siyasetçilerin atamasıyla gelen, bakanlar, merkez bankası başkanı ve genelkurmay başkanı gibi kişiler olarak tanımlanmaktadır. Sivil aktörler ise şirketler, ekonomik çıkar grupları ve sosyal, siyasi çıkar grupları olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

Ekonomik çıkar grupları işçi ve işverenler tarafından kurulan sendikalar ve odalar-dernekler olarak ele alınırken, sosyal ve siyasi çıkar grupları olarak kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları kastedilmektedir (Bienen ve diğ., 1999: 14-18).

Neoliberal yaklaşıma göre bu aktörlerin tamamı rasyonel karar veren ve kendi çıkarlarına öncelik tanıyan birimlerdir. Bu aktörlerin en temel amacı varlıklarını devam ettirme ve bulundukları iç ve dış politik ortamda söz sahibi olarak, kendi çıkarlarını maksimize etmektir.

Toplumsal aktörlerin belirlenmesinden sonra, bu aktörlerin önceliklerinin neler olduğu tartışmasına girmek gerekmektedir. Bu konuda neoliberalizme göre bütün aktörlerin temel amacı varlıklarını devam ettirmektir. Bienen, varlıklarını devam ettirmek için bütün aktörlerin finansal imkanlar ve karar verme yetkileri şeklinde tanımlanabilecek iki temel araca ihtiyaç duyduklarını ve sürekli olarak bu imkan ve etkilerini maksimize etmeye çalıştıklarını ifade etmektedir. Bu araçlardan hangisinin daha önemli olduğunun ise toplumsal aktörlere ve onların sosyal konumlarına göre farklılık gösterebileceğine işaret eden Bienen, yetki genişlemesinin siyasi ve idari aktörler için çok önemli olduğunu, buna karşılık finansal imkanların iyileştirilmesinin her iki aktör için de önemli olduğunu belirtmektedir (Bienen ve diğ., 1999: 14-18).

Tablo 1: Bienen, Freund ve Rittberger’e göre Toplumsal Aktörlerin Çıkar ve Öncelikleri

Toplumsal

Aktörler Temel Çıkarlar Spesifik Amaçlar Dış Politik Öncelikler

Siyasi Aktörler

Yetkilerini genişletmek Finansal imkânlarını iyileştirmek

Tekrar seçilme şansını garantilemek

Uluslararası örgütler karşısında karar yetkisini güçlendirmek

Seçmen tabanının beklentilerini karşılamak

Karar yetkilerini uluslararası örgütlere aktarmamak Đdari Aktörler Yetkilerini genişletmek Finansal imkânlarını iyileştirmek

Uluslararası örgütler karşısında karar yetkisini güçlendirmek Siyasi aktörlerin politikalarında yürütme organı olarak önem kazanmak

Karar yetkilerini uluslararası örgütlere aktarmamak Organizasyonel amacını (görevini) yerine getirmek

Şirketler Finansal imkânlarını iyileştirmek

Şirket kazancının maksimizasyonu

Rekabet yeteneği çerçevesinde en iyi finansal kazanç şansını getirecek hareket tarzı Ekonomik Çıkar Grupları Finansal imkânlarını iyileştirmek Üye aidatlarının maksimizasyonu

Üyelerin finansal kazanç

şanslarının maksimizasyonu Yetkilerini genişletmek Sosyal ve Siyasi Çıkar Grupları Finansal imkânlarını iyileştirmek

Üyelerin ve diğer toplumsal aktörlerin finansal desteklerinin maksimizasyonu

Organizasyonel amaca uygun kazanımların maksimizasyonu Yetkilerini genişletmek

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi varlıklarını devam ettirmek yolunda, yetkilerini genişletmeye ve finansal imkanlarını mümkün olduğunca iyileştirmeye odaklanan siyasi aktörlerin öncelikli amacı iktidarda kalmaya devam etmek, diğer amacı ise yetkilerini korumak için seçilmeye devam etmektir. Birinci amacın dış politikadaki yansıması bu alanda alınan kararların seçmenlerin ve özellikle de kendi seçmen tabanının beklentilerine uygun olması şeklinde kendini gösterirken ikinci amacın dış politikadaki yansıması ise siyasi aktörlerin karar verme yetkisini uluslararası örgütlere devretmeyip, mümkün olduğunca kendi ellerinde tutmak istemeleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu yansıma da neoliberal teoriyi, neoliberal kurumsalcılıktan özellikle de onun önemli bir ayağı olan fonksiyonalist entegrasyon teorisinden ayıran önemli bir özelliktir. Bu teorinin önemli temsilcilerinden David Mitrany’nin “ramification” ve Ernest Haas’ın “spill over” olarak adlandırdıkları, üye ülkelerin yetki devrinde bulunduğu uluslararası/ulusüstü örgütler çerçevesinde “entegrasyonun yayılması ve diğer alanlara sıçraması” tezleri (Dougherty ve Pfaltzgraff, 1996: 432-435) neoliberal yaklaşımla bağdaşmamaktadır (Đnat ve Balcı, 2007: 252).

Sosyal ve siyasi çıkar gruplarını oluşturan sivil toplum örgütlerinin temel amacı ise öncelikle finansal imkanlarını iyileştirmek, buna bağlı olarak, üyelerin ve diğer toplumsal aktörlerin finansal desteklerini arttırmak ve üyelerinin çıkarlarını maksimize etmek şeklindedir. Bu amaçlar dış politikaya mümkün olduğunca dış politika kararlarının kendi talepleri ve öncelikleri doğrultusunda alınmasını sağlamak şeklinde yansımaktadır (Đnat ve Balcı, 2007: 251). Bu tezin doğruluğu çalışma kapsamında ele alınan STK’ların AB konusundaki yaklaşımları çerçevesinde test edilecektir.

Belirlenmiş olan bu toplumsal aktörlerden hangilerinin daha etkin olduğu konusunda ise Peter Katzenstein’ın (Katzenstein, 1976: 2) policy network modelinden yararlanılabilir. Aktörlerin etkinlikleri sivil aktörlerin üyelerini harekete geçirebilme düzeylerine, siyasi ve idari aktörlerin ise uzmanlaşma düzeyleri ve sivil aktörlerden bağımsızlık derecelerine göre belirlenmektedir. Buna göre temsil düzeyi yüksek olan, belirli siyasi alanlarda toplumsal çıkarı temsil etme konusunda öne çıkan, hiyerarşik yapısı güçlü olan ve bilgi üretme kapasitesi yüksek olan sivil aktörlerin üyelerini harekete geçirebilme yetenekleri ve dolayısıyla dış politikanın belirlenmesindeki etkileri yüksek olacaktır. Buna karşılık siyasi ve idari aktörlerin siyasal sistemde ve buna bağlı olarak

dış politikada etkinliklerinin yüksek olması sivil aktörler karşısındaki bağımsızlıklarının yüksek olmasına, görev tanımlamalarının mümkün olduğunca açık yapılmasına ve uzmanlaşma düzeylerinin yüksek olmasına bağlıdır (Bienen ve diğ., 1999: 14-18). Neoliberal teori devletlerin dış politikasının belirlenmesinde alt aktörleri ön plana çıkararak bir değerlendirme yapmakta ve dış politikanın oluşum sürecinde bu aktörlerin çıkar ve önceliklerinin etkili olduğunu savunmaktadır. Ancak aktör merkezli bu dış politika anlayışında uluslararası sistemin göz ardı edildiği düşünülmektedir. Zira bir devletin dış politika oluşturma sürecinde uluslararası sistemin, uluslararası örgütlerin ve uluslararası hukukun da son derece önemli etkileri vardır. Ayrıca pek çok konuda bu üst aktörlerin alt aktörleri etkileme yoluyla dış politika kararlarının oluşum sürecine katıldığı gözlenmektedir. Bu iki grup aktör arasındaki etkileşim ve karşılıklı inşa sürecini en iyi açıkladığı düşünülen Konstrüktivist yaklaşıma bir sonraki başlıkta değinilecektir.