• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TÜRKĐYE’DE SĐVĐL TOPLUM-DIŞ POLĐTĐKA ĐLĐŞKĐSĐ

2.3. Türk Dış Politikasının Bazı Güncel Alanlarına Sivil Toplum Kuruluşlarının

2.3.6. Filistin Sorunu ve Sivil Toplum Kuruluşları

Türkiye’de Filistin sorunu konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarının daha çok hak ve yardım temelli kuruluşlar olduğu görülmektedir. Bu sivil toplum kuruluşlarının başında 31 Mayıs 2010’da yaşanan olaylara konu olan Đnsan Hak ve Hürriyetleri Đnsani Yardım Vakfı (ĐHH) gelmektedir. ĐHH, 2007 yılından itibaren Đsrail tarafından Gazze halkına uygulanan ablukayı delmek amacıyla, Türk ve Avrupa haklarını temsil eden farklı kesimlerden, aydın, sanatçı, siyasetçi ve STK temsilcilerinin yer aldığı gemilerle Gazze’ye gitmek üzere bir sivil toplum girişimi başlatmıştır. “Rotamız Filistin Yolumuz Özgürlük” sloganıyla yola çıkan gemilerin başlıca amacı öncelikle Filistin halkına destek olmak, Đsrail’in uyguladığı keyfi ambargonun tanınmadığını ortaya koymak, hukuki olarak ambargonun delinebileceğini ispatlamak ve Mısır’ın Refah kapısını açması için baskı oluşturmaktır (http://www.ihh.org.tr, 03.09.2010)

Bu amaçlarla yola çıkan Gazze Filosu’ndan “Mavi Marmara” isimli gemiye 31 Mayıs 2010 tarihinde Đsrail askerleri tarafından ateş açıldı ve 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetti. Bu olaydan sonra Đsrail pek çok platformda Türkiye tarafından protesto edildi ve Türkiye tüm diplomasi yollarını kullanarak Đsrail’in bu yaptığının cezalandırılmasını talep etti (http://www.milliyet.com.tr, 02.02.2010). Bu süreçte iki ülke ilişkileri son dönemlerin en şiddetli krizlerin birini yaşadı.

Gazze’ye insani yardım götüren ve içinde pek çok ülkeden vatandaşın bulunduğu “Mavi Marmara” gemisine Đsrail askerleri tarafından ateş açılması ve bunun sonucunda Türkiye ile Đsrail arasındaki ilişkilerin bozulması, bir sivil toplum kuruluşunun dış politikayı etkilemesine en açık örneklerden biridir. ĐHH’nın düzenlemiş olduğu bu faaliyete pek çok sivil toplum kuruluşu destek verdiği gibi, sonrasında yaşanan süreçte de pek çok STK Đsrail’i ve bu olayı protesto etmiştir. Bu olay Türk dış politikasında son dönemde bir sivil toplum kuruluşunun ne kadar etkin olabileceğini gösteren önemli örneklerden biri olarak tarihe geçmiştir.

Dünyanın pek çok yerindeki ihtiyaç sahiplerine olduğu gibi Filistin’e de yardım eden sivil toplum kuruluşlarından biri de Kimse Yok mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’dir. 17 Ağustos 1999’da Marmara Bölgesi’nde gerçekleşen deprem sonrasında Samanyolu TV ekipleri beraberindeki gönüllülerle beraber bölgeye yardımlar taşımışlar, deprem sonrası da bu yardımları kesmeyerek, daha sonra bu oluşumu derneğe dönüştürmüşlerdir. 2004 yılında tam anlamıyla bir sivil toplum kuruluşu hüviyetine kavuşan dernek, bu yıldan itibaren dünyanın çeşitli bölgelerindeki insanlara din, dil, ırk ayrımı yapmadan yardım faaliyetlerinde bulunmaktadır. Bu bölgelerden biri de Filistin’dir. Uzun yıllardır Đsrail ile sürdürülen çatışma ortamında pek çok konuda yardıma ihtiyacı bulunan Filistin halkına Türkiye’den yardımlar taşıyan dernek ayrıca Fethullah Gülen cemaatine de yakınlığıyla bilinmektedir (http://www.kimseyokmu.org.tr, 29.12.2009).

Filistin sorunu konusunda faaliyetlerde bulunan sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi de 28 Ocak 1991’de insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesi ve insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması için çalışan bir sivil toplum örgütü olan Đnsan Hakları ve Mazlumlar Đçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der)’dir (http://www.mazlumder.org, 10.03.2010). Mazlum-Der pek çok platformda Đsrail tarafından Filistin halkına yönelik gerçekleşen insan hakları ihlallerini kınadıklarını belirtmiş ve karar vericilerden bu soruna çözüm bulmalarını talep etmiştir. Özellikle Đsrail’in 2008 yılının Aralık ayında Gazze’ye yönelik düzenlediği saldırı sonrası ortaya çıkan insan hakları ihlalleri ile ilgili Mazlum-Der çalışmalarda bulunmuştur. 2009 yılının Aralık ayında düzenlemiş olduğu “Filistin Günleri” adlı faaliyet bunlardan biridir. Gazze saldırısının birinci yıldönümü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte paneller, sergiler, film gösterimleri, şiir ve müzik

dinletileri gerçekleştirilmiştir. Bu programın sonrasında 16 Ocak 2010’da Ankara’da “1417 Sadece Bir Sayı Değil”12 başlıklı bir eylem düzenlenmiştir. Eylemde Gazze halkına uygulanan şiddet kınanmış ve uygulanan bu şiddetin normalleştirilmesine izin verilmeyeceği belirtilmiştir. Aynı eylem Britanya’da 1417 kişi tarafından Trafalgar Meydanı’nda da Ankara’dakiyle eşzamanlı olarak gerçekleştirilmiştir (http://www.filistingunleri.org, 25.03.2010). Mazlum-Der tarafından organize edilmiş olan bu eyleme yazılı ve görsel basının çok da fazla yer vermemiş olması dikkate değerdir. Bu habere yer veren medya kuruluşlarının da daha çok Đslami kimliği ön plana çıkanlar olduğu görülmektedir.

Mazlum-Der’in çeşitli şubeleri Türkiye ile Đsrail arasındaki ilişkiler gerilme noktasına gelmeden önce de Filistin sorunu sebebiyle Türkiye’nin Đsrail ile ilişkiler kurmasına ve karşılıklı ziyaretlerde bulunmasına karşı çıkmıştır. 2007 yılında Đsrail Başbakanı Ehud Olmert’in Türkiye ziyareti öncesi Mazlum-Der’in Van şubesi tarafından yapılan açıklamada Đsrail’in Filistin halkına yönelik yapmış olduğu insan hakları ihlalleri sebep gösterilerek Olmert’in Türkiye’ye gelişi hatta Türkiye’nin bu daveti gerçekleştirmesi şiddetle kınanmıştır. “Filistin sorunu çözülünceye kadar Đsrail’le her türlü diplomatik ilişkiler askıya alınmalıdır” denilerek karar vericilere tavsiyelerde bulunulmuştur

(http://www.mazlumder.org, 15.03.2010) . Görüldüğü gibi Filistin sorunu konusunda daha çok insan hakları ve yardım temelli sivil

toplum kuruluşları faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu kuruluşlar da daha çok Đslami kimlikleriyle ön plana çıkan sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu nedenle yapmış oldukları faaliyetlere daha çok yine Đslami kimliğiyle ön plana çıkan medya kuruluşları yer vermektedir. Bu yardım kuruluşlarının Türkiye’nin Filistin politikasına etkide bulunup bulunmadığını tespit etmek güçtür. Bu kuruluşların faaliyetleri Türkiye’nin Filistin’e yönelik uygulamış olduğu politikaya bir destek niteliği taşımaktadır. Pek çoğunun düzenlemiş olduğu “Filistin’e Destek Mitingleri” bu çerçevede değerlendirilebilir. Hükümet bu kuruluşlar sayesinde bu bölgeye yönelik politikasında toplumun desteğini de almış olmaktadır. Bu kuruluşların bir başka etkisi de Türkiye ile Đsrail arasındaki ilişkilere yapmış oldukları etkidir. Đsrail ile ilişkilerinde önemli bir unsuru oluşturan

Filistin meselesinde halkların temsilcileri durumundaki STK’lar Türkiye’nin bölgeye yönelik belirleyeceği siyasetler de önem taşımaktadır.