• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de İnternet Gazeteciliği

2.4. Dünyada ve Türkiye’de İnternet Gazeteciliği

2.4.2. Türkiye’de İnternet Gazeteciliği

Türkiye’deki internet gazeteciliği uygulamaları, Dünyadaki örnekleriyle aynı tarihlerde hayata geçirilmiştir (Geray ve Aydoğan, 2010: 305). Türkiye’de internete açılan ilk gazete Zaman gazetesi olmuştur. Zaman gazetesi, 1996 yılında köşe yazıları, güncel, politika, dünya, ekonomi, spor ve medya bölüm başlıkları altında yayın yapmaya başlamıştır (Basım, 2002: 15). Bu yıllarda henüz internette olmayan gazetelerin açığını “Xn” (Eksen) kapatmaktadır. Xn’in yayın kadrosu, her gün gazeteleri tarayarak seçme haberleri ve köşe yazarlarını internete taşımıştır (Karaduman, 2005: 146).

Türkiye'de internet üzerinden bağımsız yayın yapan ilk site NetHaber’dir. Türkiye'nin en büyük servis sağlayıcılarından biri olan Superonline’ın internet sitesine bağlı olarak kurulan NetHaber, Anadolu Ajansı ve Reuters’in haberlerini okurlarına ulaştırmıştır (Çakır, 2007: 138). İçeriği tamamen kendine özgü olan ve bağımsız yayıncılık yapan ilk site, gazeteci Ahmet Tezcan’ın kurduğu “www.dorduncukuvvetmedya.com” sitesidir. Televizyonda program olarak yayınlanan “Dördüncü Kuvvet Medya”, bağımsız yayıncılık olanağını kaybedince internete taşınarak medya etiği konusunda duyarlı gazetecileri buluşturma noktası olmuştur. Mayıs 1998’de internet üzerinden yayınlanmaya başlayan site, herhangi bir gruba bağlı olmadan yayın yapan sitelerin de öncülüğünü yapmıştır (Gürcan, 1999: 45-46, 50).

1996 yılında Milliyet gazetesi, içeriğinin tamamını internete açan ilk gazete olmuştur. Milliyet gazetesini 1997 yılında Hürriyet, Sabah ve Radikal gazeteleri izlemiştir. Habertürk ve NTVMSNBC gibi örnekler ise basılı versiyonu olmayan gazeteler olarak internette yayınlarına başlamıştır. 1998 yılında internette yayın yapmaya başlayan Cumhuriyet gazetesi, 2000 yılında abonelik sistemini kullanmaya başlamıştır. Böylece okurlar gazeteyi kendilerine verilen şifreyle okumaya başlamıştır.

2000’li yıllarla beraber geleneksel gazetelerin çoğu, kendi internet sitelerini kurmuş ve bu sitelerde habercilik yapmaya başlamışlardır (Sütçü vd., 2006: 318).

Kronolojik açıdan belirtilenlere ek olarak Türkiye’deki internet gazeteciliği dört dönemle özetlenebilir: Birinci dönemde geleneksel gazetecilik kuruluşları ürettikleri haberleri, kendi web sayfası için tekrar tasarlamışlardır. İkinci dönemde gazeteciler, özgün haber içeriğini web sayfası için düzenlemişlerdir. Bu dönemde gazeteciler, son dakika gelişmelerini ve önemli güncel olayları da web sitelerine aktarmaya başlamışlardır. Üçüncü dönemde birkaç web sayfasında denemeleri yapılan yeni bir yaklaşım biçimi denenmiştir. Bu yaklaşım biçimi, web sayfası için yeni bir iletişim mecrası olarak biçimlendirmiş özgün haber içeriğinin oluşturulmasıdır. Dördüncü dönemle internette kendini iyice belli eden web günlüklerinden (haber, fotoğraf, video görüntülerinden oluşan yurttaş gazeteciliğinden) söz edilmektedir (Tokgöz, 2013: 112- 113).

İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, internet gazeteciliğinin geleneksel gazetecilikten farklılaşmasını sağlamıştır. İnternet gazeteciliğinin okurlara yorum yapma olanağı vermesi, geleneksel gazetecilikten farklılaştığı özelliklerinden birini oluşturmaktadır. Okurlar yorum kısmında kendi düşüncelerini belirterek gerçekliğin inşası sürecine katılabilmektedir. Okurların gerçekliğin inşası sürecine haberin gerçekliğini sunulduğu gibi kabul ederek mi yoksa kendi referans çerçevesiyle yeni bir gerçeklik oluşturarak mı katıldığı soruları Kültürel Çalışmalar içerisinde cevap bulmaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

OKUMA TÜRLERİ VE GERÇEĞİN İNŞASI

Bu bölümde Eleştirel Yaklaşımlarda haberi bir mücadele alanı olarak değerlendiren ve medyanın sunduğu gerçekliğin yanında okurların da kendi gerçekliklerini oluşturabileceği üzerine odaklanan Kültürel Çalışmalar ele alınmıştır. Birinci kısımda Kültürel Çalışmalar başlığıyla ele alınan “medya ve medya metinleri karşısında okurun rolü” konuları, “gerçekliğin inşası” sürecinin analizini gerekli kılmıştır. Çünkü Kültürel Çalışmalar, anlamın inşası ve anlamın günlük hayat pratikleri yoluyla nasıl müzakere edildiğiyle ilgilenmiştir. Bu doğrultuda bölümün ikinci kısmında gerçekliğin inşası süreci, “gerçek ve gerçeklik” kavramları farklı açılardan ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.

3.1. Kültürel Çalışmalar

Kültürel Çalışmalar, “kültürün ve toplumun incelenmesine yönelik disiplinler arası yaklaşımlar alanı” olarak tanımlanmaktadır (Mutlu, 1994: 146).10 İngiltere

Birmingham Üniversitesinde 1964 yılında Richard Hogart’ın yönetiminde kurulan Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi’nin çalışmalarıyla birlikte anılan bu yaklaşım, İngiliz Kültürel Çalışmalar olarak da adlandırılmaktadır.11 Kültürel üretimin ve

simgesel biçimlerin toplumsal koşullanmasıyla ilgilenen Kültürel Çalışmalar, yaşantıyla kazanılan kültürel deneyiminin demografik ilişkilerce biçimlenmesi ve ekonomik-siyasal kurumlarla kültürel biçimler arasındaki ilişkiler üzerine yoğunlaşmıştır (Mutlu, 1994: 146). Kültürel Çalışmalar ve antikapitalizm arasında bağlantı kurmaya çalışan Gilbert’e göre, Kültürel Çalışmaların ilk görevi, kriz

10 Kültürel Çalışmalar için bazı tanımlar şu şekilde sıralanabilir: Kültürel Çalışmalar, sadece çağdaş

kültürle uğraşan bir disiplindir. Kültürel Çalışmalar, eski disiplin sınırlarını kırmayı ve yeni bir yararlı bilgi kavramı oluşturmayı amaçlayan bir disiplin projesidir. Kültürel Çalışmalar, bir kültür incelemesi ya da kültürün çeşitli tezahürlerine uygulanan metodolojik bir yaklaşımdır. Kültürel Çalışmalar, doğrudan politik bir projedir ve sosyalist, feminist ve ırkçılık karşıtı fikirleri yaymayı amaçlamakta olup; kendi içinde bir hareket olarak görülmektedir (Gilbert, 2012: 17-18).

11 Burada eklenmesi gereken İngiliz Kültürel Çalışmalarının 1960’lı yıllarda Hogart’ın

yöneticiliğinde kurulduğu ve 1970’li yıllardan itibaren Stuart Hall’un (1968-1979) yöneticiliğinde merkezin daha çok bilinir olduğudur (Kırel, 2012: 364).

durumlarını analiz etmek, güç dengelerini ölçmek ve bu süreçteki riskleri/çelişkileri hesaplamaktır (2012: 328).

Sosyal bilimlerde Kültürel Çalışmalar yaklaşımı, dikkat çeken bir disiplin olarak ilk kez 1950’lerin sonunda İngiltere’de bazı önemli eserlerin yayınlanması sonrasında ortaya çıkmıştır12 (Gilbert, 2012: 25). Kültürel Çalışmalar köken olarak 1930’larda

oluşan Frankfurt Okulu’na kadar uzanmakla birlikte kültür temelli analizler, özellikle 1980’li ve 1990’lı yıllarda artmıştır. Bu artışa yol açan etkenlerin başında toplumsal değişimde “değer” (value) temelli hareketlerin yer alması gelmektedir. Toplumsal değişimdeki değerler, cinsiyet, etnik köken, ırk, din gibi kültür ağırlıklı toplumsal talepleri ve çatışmaları kapsamaktadır (Kellner, 1992: 16; Akt: Dağtaş, 2003: 18).

Kültürel Çalışmalar, toplumdaki tahakküm ve bağımlılık ilişkilerine yoğunlaşmaktadır (Williams, 1993: 203). Kültürel Çalışmalar öznel anlamda bireylerin toplumdaki kültürel, ekonomik, siyasal kurumlar arasında karşılaştığı çelişkileri ve çarpıklıkları ele almaktadır. Kültürel Çalışmalar, toplumdaki kültürel, ekonomik, siyasal kurumların oluşturdukları alanlarda çelişen çıkarları-eylemleri incelemekte ve buradaki ideolojiyle pratikleri vurgulayarak kolektif bazda bunların eleştirilerini ortaya koymaktadır (Hall, 1999a: 79).

Alt kültürlere yönelerek kültürün çok katmanlılığını ve karmaşıklığını ortaya koyan Kültürel Çalışmalar, kültürü yaşam biçimi olarak ele almış ve toplumsal pratiklerle ilişkilendirmiştir (Alver, 2012: 249). Kültürel Çalışmalarda kültür, bir mücadele alanı olarak ele alınmaktadır. Bu mücadele alanı egemen olanın kendi meşruluğunu sağladığı bir alanla sınırlı değildir. Egemen olanın meşruluğunu oluşturduğu bir alan olmanın yanında yönetilenlerin kendi mücadelelerini sürdürebildikleri bir alan olarak da değerlendirilmektedir (Hall, 1995: 118-119). Kültürel Çalışmalar, kültür üzerinden toplum ve düşünmeyi çerçeveleyerek teoriyle

12 Bu eserler sınıf, yaratıcılık, kültür, tarih ve iktidar sorularını ve sosyal hayatın farklı öğeleri

arasındaki karmaşık ilişkilerle ilgili soruları kendilerine has bir şekilde ele almaktadır. Richard Hogart’ın The Uses of Literacy (1957) ve Raymond Williams’ın Culture and Society (1958) adlı eserini yine Williams’ın The Long Revolution (1961) ve E. P. Thompson’un The Making of the English Working Class (1963) adlı eserleri takip etmiştir.

pratiği birleştirmektedir. Politik ekonomiye kadar uzanan çok sayıda bilim dalını kullanarak toplumsal dinamikleri yeniden inşa etmek için çabalamaktadır. Baskı ve itaati eleştirerek ve toplumsal adalet ile daha demokratik ve eşitlikçi bir toplum için mücadele eden güçleri destekleyerek toplumu değiştirmek istemektedir (Kellner, 2003: 74). Eş deyişle Kültürel Çalışmalar, radikal demokratikleşmeyi amaçlamakta, toplumsal eşitlik ve özgürlük taleplerini kültür üzerinden vurgulamaktadır (Alver, 2012: 256).

Kültürel Çalışmalar “eleştirel çalışmalar” olarak kabul edilmektedir; çünkü kapitalist ekonomi düzenine ve liberal siyasi sisteme karşı eleştiriler getirmektedir. Kültürel Çalışmalar, Yapısal Çalışmalardan ve Marksizm’den etkilenmiştir. Yapısalcı çalışmaların dili kültürel ve toplumsal hayatı anlamada merkezi bir konuma yerleştirmelerinden hareketle Kültürel Çalışmalar da dil, söylem ve ideoloji konularını ele alarak eleştirel bir tutum takınmıştır (İnal, 1996: 155). Kültürel Çalışmalar, Marksizm’den iki şekilde etkilenmiştir. Birincisi, kültürün belirli bir tarihsel sürecin belirli bir yansıması olarak algılanmaması gerektiğidir. Tarih ve kültür birbirinden bağımsız düşünülecek konular değildir. İkincisi ise kapitalist sanayi toplumunun etnik, cinsel ve sınıfsal açıdan eşitlikçi olmayan temeller üzerine oturtulan bir toplum biçimi olarak algılanmasıdır (Storey, 2000: 10-11).

Kültürel Çalışmalara göre bu eşitsizliğin oluşturulduğu temel alanlardan biri de kültürdür. Bu açıdan kültür, sadece egemen grupların hâkimiyetinde olan bir alan değildir. Kültür aynı zamanda boyun eğenlerin kültürüdür. İnsanlara kendilerini bağımlı kılan güçlere karşı direnme olanağı verir. İktidar bloğunun rahatlamasına ve iktidarın zafer kazandığını hissetmesine olanak tanımayan değişen gündelik direniş taktiklerini tasarlamaları için insanlara bir alan sağlar. Bu süreç kültürü, yönetilen grupların egemen grupların çıkarlarını yansıtan anlamların zorla kabul ettirilmesine karşı direndiği bir mücadele alanı yapmakta ve kültürün, ideolojik yönünü göstermektedir (Fiske: 2012, 207).

Kültürel Çalışmalarda, ideoloji kavramı merkezi konumdadır. Hall’ın ideolojiyle ilgili ortaya koyduğu tanım, Kültürel Çalışmaların ideolojiye bakış açısını göstermektedir (Storey, 2000: 11-12). Hall, ideolojiyle ilgili şu üç şeyin altını çizer:

• İdeolojiler, izole olmuş kavramlardan oluşmaz. Farklı öğelerin farklı anlamlar setine eklenmesinden oluşur.

• İdeolojik önermeler bireyler tarafından yapılır. Ancak ideolojiler bireysel bilincin ya da niyetin ürünü değildir. Niyetler ideoloji içinde oluşur.

• İdeolojiler özneleri (bireysel-kolektif) oluşturarak çalışır (Akt: Dağtaş, 2003: 21).

Hall, kültürün toplumların yönetilmesinde ve böylece siyasal eylemi tasarlama biçiminde edindiği merkezi rolü sürekli vurgulamaktadır (Mattelart ve Neveu, 2007: 69). Hall’a göre bir toplum/kültür, toplumsal, kültürel ve siyasal dünyaya ilişkin kendi sınıflanmasını oluşturur. Bu oluşum egemen kültürel düzendir. Ancak bu düzen tek sesli değildir. Egemen düzenin karşısında yönetilen grupların da olduğu bir oluşumdur (İnal, 1999: 156). Kültürel Çalışmalarda toplumdaki eşitsizliklerin mücadele alanlarından biri de medya olarak görülmektedir. Medya, kültürel eşitliliğe olanak tanımakla beraber kültür üzerindeki müdahaleleri de kolaylaştırmıştır.