• Sonuç bulunamadı

Kültürel Çalışmalarda Medya

2.4. Dünyada ve Türkiye’de İnternet Gazeteciliği

3.1.1. Kültürel Çalışmalarda Medya

Kültürel Çalışmalarda medya, toplumsal yapılar ve pratikler alanı dışında kavramsallaştırılamaz. Çünkü medya giderek bu alanın bir parçası haline gelmektedir. Günümüzde medya, toplumsal alanı tanımlıyor ve inşa ediyor; siyasal alanın inşasına yardım ediyor; üretken ekonomik ilişkileri dolayımlıyor; endüstriyel sistemler içinde maddi bir güç haline dönüşüyor. Kültürel alana hükmeden medya, toplumsal dünyaya ilişkin deneyimlerimiz haline gelen ikinci düzey evreler inşa ediyor ve evreleri yaşatıyor (Hall, 2002: 107). İkinci düzey evreler inşa etme işlevi bulunan medya, tarihsel, kültürel ve sosyo-ekonomik bağlam içinde yer almakta ve kendine özgü temel özellikleriyle kültürel yaklaşım içine yerleşmektedir (Özer, 2012a: 156).

Kültürel Çalışmaların önemli temsilcilerinden biri olan Stuart Hall'a göre medyanın üç önemli kültürel işlevi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, başkalarının “dünyalarını”, yaşanan gerçekliklerini algıladığımız ve onların hayatlarıyla bizimkilerini kavranabilir bir “bütünün dünyası” halinde sunmasıdır. Medyanın ikinci işlevi, çoğulculuğu yansıtmak ve göstermektir. Bu çoğulculukta nesneleştirilen anlamların, hayat tarzlarının ve ideolojilerin sabit bir dökümünü sağlamaktadır. Farklı bilgi türleri, sınıflandırılır, düzenlenir ve yeğlenen toplumsal gerçeklikteki kendi

bağlantısına tayin edilir. Medyanın üçüncü işlevi ise seçmeci olarak temsil ettiklerini ve sınıflandırdıklarını örgütlemek, düzenlemek ve bir araya getirmektir (Hall, 1999b: 233-235).

Hall’a göre kültürel işlevleri yerine getiren medya iletileri, toplumsal, ekonomik ve teknik olarak örgütlenmiş aygıtların ürünüdür ve bu yapıları simgelemektedir. Simgesel mesajların üretimi, anlam yüklenmeden gerçekleştirilemez (Hall, 1999b: 236). Kültürel ürünlerin çözümlenip değerlendirilmesi açısından temsil kilit kavramlar arasındadır (Kırel, 2012: 363). Olaylar tek başlarına anlam bildirmezler. Medya iletileri olayları temsil eder; temsil ise bir anlam verme, anlam üretme sürecini gerektirir (Akca, 2009: 103). Olaylar ister gerçek olsun ister kurmaca olsun anlaşılırlığı sağlanmalı ve simgesel biçimlere dönüştürülmelidir. Bu süreç “Kodlama” süreci olarak tanımlanmaktadır.

Kodlama, kaynağa gönderilecek olan iletilere, alıcı tarafından verilen anlamları ifade eder. Kodlama sürecinde olaylara anlamlar yükleyen kodlar seçilir ve olaylar kendilerine anlam yükleyen bir bağlama yerleştirilir. Kodlama süreci çoklu bir anlam yapısına sahiptir. Hall, bu noktada “Semiyoloji” kavramına değinir. Semiyoloji, göstergeler evreni içinde kodlar ve alt-kodlar halinde düzenlenmiş iletiler sistemini gösterir. Hall’a göre kültürel anlamlandırmalara yüklenen iletiler, çeşitli kodlar ve alt- kodlar taşımalarından dolayı toplumda aralıksız bir şekilde gerçekleşir (Hall, 1999b: 239; Mutlu, 1999: 100). Haber, çeşitli kodlar ve alt-kodları içeren bir öyküleme/hikayeleme biçimidir ve kendine özgü kuralları olan bir anlatıdır. Dolayısıyla bir anlatıcı gerektirir. Anlatıcı, söylem içinde kurulur ve konumlanır (Yağlı, 2009: 30). Çoklu anlamla haberde kodlanan iletiler, toplumsal yapıdaki söylemleri yansıtmaktadır.

Medyada yer alan gerçeklikle söylem arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle medya temsilleri, olaylara ilişkin söylem değildir; daha çok gerçekliği ortaya koyan ve rekabet halinde olan diğer söylemlerin izlerini taşıyan medya ve/veya söylem oluşumlarıdır (Alver, 2012: 268). Söylemsel oluşumlar, farklı medyadaki türleri ve biçimleri yönlendiren kodların izini taşıyan alt-söylemlerle ifade edilir. Çünkü bu söylemler, medya örgütlenmesinin taktiklerini, ekonomik kapasitelerini, örgütlerin

deneyimlerini, rutinlerini, değerlerini ve kısmen tüketicilerin beğenilerine dayalıdır. İletişim araçlarının birincil işlevi, ileti aktarmak değil; farklı söylemlerin mücadeleye girişebileceği bir ortam oluşturmaktır. Söylemler, kültürel nesnelerin temelinde yatan yorumlama süreci nedeniyle gerilimler ve çelişkileri içerir. Bu süreçte kültürel ürünler tarihsel bir bağlam içinde ele alınıp yorumlanmalıdır (Lundby ve Ronning, 2002: 10).

Kodlama sürecinde iletilere yüklenen yan anlamlar, toplum üyeleri tarafından her zaman kodlanan anlamıyla anlamlandırılmaz. Hall bu süreci “Kod açmayla” açıklamaktadır. Kod açma, alınacak anlamı taşımaktadır (Mutlu, 1999: 100). Hall’a göre kod açma süreci, alıcının kodlama sürecinde şekillendirilen şifreleri

anlamlandırmasıdır. Bu süreç toplumsal ve ekonomik ilişkileri kapsadığı kadar kişilerin anlamlandırma şekillerini de kapsamaktadır (Çoban, 2003: 312).

Hall, kod açma sürecinde metinde belli geleneklere göre anlamlı sistemler içine örgütlenen “şifrelerin” merkezi konumda olduğunu belirtmektedir. Metindeki

şifreler, kodlamayı düzenleyen kaidelerdir. Hall, kod açma sürecinde üç ana şifrenin (ve okumanın) dolaştığını belirtmektedir: Birincisi yapı içerisindeki güçle beraber gelen “egemen şifredir.” Bu şifre, toplumda egemen olan değerleri ve yeğlenen okumalarını taşır. İkinci şifre, yansızlık iddiasıyla gelen medyanın “tartışmacı şifresidir.” Bu şifreyle yapılan okuma, kendi sosyal pozisyonun katarak egemen okumayı bükenlerin/değiştirenlerin okumasıdır. Üçüncü şifre ise gerçeği resmi biçimde sunulandan farklı yorumlayan “karşıt şifredir.” Karşıt şifre yeğlenen egemen okuma şeklini eleştirir ve metnin radikal şekilde karşıt okumasını düzenler. Karşıt okuma, sosyal pozisyonları onları tercihli okumayla doğrudan çatışmaya koyanların okumasıdır. Dolayısıyla kodlanan ile çözümlenen arasında benzerlik garantisi yoktur (Erdoğan ve Alemdar, 2010: 318).

Hall, kod açma sürecinde yapının belirleyiciliğinin yanında kod açma işlemini gerçekleştirecek olan toplum üyelerinin de bu şifreleri kullanarak aktif bir rol alabileceğini ifade etmektedir. Metni alımlama ve yorumlama, aynı kültüre ait olan ileti yapıcılar ve tüketiciler tarafından paylaşılan kodlar içinde köklenen kültürel olarak belirlenmiş pratiktir. Medya metninin anlamı, kültür tarafından olanaklı kılınır ya da sınırlanır ve metnin anlamı okuru, izleyicisi, dinleyicisi tarafından yaratılmasa bile onun tarafından tamamlanır (Dursun, 2001: 63-64).

Enformasyon çağında kültürel mücadeleler medyada ve medya tarafından verilmektedir (Castells, 2007: 501). Kültürel Çalışmalarda medya, topluma etki eden ideolojik alanı yeniden üreten bir araç ve kişilerin medya tarafından üretilen gerçekliklere karşı verdikleri mücadele alanı olarak konumlanmaktadır. Hall, iletişim sürecinde medya iletilerinin alıcısı konumunda olan izleyici, okur, dinleyicinin iletişim sürecine üç okuma türüyle dâhil olabileceğini belirtmektedir.