• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Yapılan Araştırmalar

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.2. Türkiye’de Yapılan Araştırmalar

Türkiye’de öğretmenlerin 1948-1940 yılları arasında toplumsal değişimdeki etkilerini öğretmen örgütlenmesinin dönemler halinde görünümünü ve tarihçesini daha önce ele alan Akyüz (1980:28-31) ankete dayalı karşılaştırmalı araştırmasını da Fransa, İsviçre ve Türkiye’de gerçekleştirmiştir. Öğretmen örgütlerinin hükümet makamları ile ilişkilerini de kapsayan bu araştırmanın Türkiye ile ilgili bölümünde, sendikaların siyasal doğrultularının hükümet makamları ile aynı olması durumunda ortak çalışmaların yapılabildiğini, Milli Eğitim Bakanlarının partilerinin görüşleri ve kişisel düşüncelerinin dışına çıkamadıklarını, bu nedenle de ilişki, ortak çalışmanın olası olmadığını belirtmektedir.

Okçu (1981) Türkiye’de Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (1948- 1969)’nu konu alan araştırmasında TÖDMF’nin kuruluşu, örgütlenmesi, etkinlikleri,istekleri, sorunları ile birlikte ilişkilerini de Türkiye’nin toplumsal yapısındaki değişmelerle birlikte incelemiştir. Araştırmanın bulguları şöyle sıralanabilir:

• Türkiye’nin toplumsal yapısındaki değişmelerle, Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’nun örgütlenmesi arasında bağıntı olduğu görülmüştür.

• TÖDMF’nin üyelerinin toplumsal ve ekonomik konumlarını iyileştirme yönündeki etkinlikleri çoğaldıkça üye sayısı artmıştır.

• Farklı kaynaklardan yetişen öğretmenlerin TÖDMF’ye ilgileri farklıdır.

• Türkiye’deki siyasal parti ve iktidarlar, TÖDMF’ye ilgisiz kalmıştır. • TÖDMF deneyimi sonunda öğretmen örgütleşmesi konusunda belirli ilkelere ulaşılmıştır.

“Öğretmen Örgütlenmesine İlişkin Model Önerisi” adlı betimsel alan araştırmasında Acuner (1994) 1255 öğretmen ve 242 yöneticiden verileri anketle toplamıştır. Veriler frekans dağılımı, yüzdelik değer, aritmetik ortalama, standart sapma ve ki kare gibi istatistik teknikler kullanılmıştır. Araştırmada, aşağıda sıralanan sorulara yanıt aramıştır:

1) Türkiye’de öğretmen örgütlenmesi, başlangıcından günümüze kadar geçen sürede nasıl bir görünüm içinde olmuştur?

2) Uluslararası ve ulusal düzeyde öğretmen örgütlenmesi nasıl bir görünüm içerisinde olmuştur?

3) Türkiye’de öğretmenler ve okul yöneticileri nasıl bir örgütlenme istemektedirler?

4) Türkiye’de öğretmenler için örgütlenme modeli nasıl olmalıdır? Araştırmadan elde edilen bulgulardan bazıları şöyle sıralanabilir:

1) Öğretmenlerin örgütlenme girişimleri Türkiye’de Temmuz 1908’de, Avrupa topluluğu üyelerinden birçoğu ile İskandinav ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avustralya’da ise 1845-1892 arasında başlamıştır; bu ülkelerden Türkiye, Almanya ve Yunanistan dışındakilerde öğretmen örgütlenmesi kesintisiz olarak günümüze dek sürmüştür.

2) Öğretmenlerin örgütlenme gerekçesini ekonomik, sosyal, mesleksel haklarını iyileştirmeye ve daha yeni haklar kazanmaya dönük amaçlar oluşturmuştur. 3) Öğretmenler çoğunlukla dernek ve sendika türünde örgütler kurmuşlardır. 4) Öğretmenler tüm öğretmenlere yönelik örgütler yanında, aralarındaki

farklılıklardan hareketle ayrı ayrı örgütler de kurmuşlardır.

5) Öğretmen örgütleri kendi aralarında ve diğer örgütlerle işbirliği yapmışlar, diğer birçok ülkeye göre, Türkiye’de bu konuda yetersizlik ve sorunlar gözlenmiştir.

6) Öğretmenler ve okul yöneticileri, ekonomik sosyal ve mesleksel haklarını iyileştirmek ya da daha yeni haklar kazanmak amacıyla, öncelikle sendika türünde örgütlenmeyi; tek türde ve tek çatı altında örgütlenmeyi ya da üst kuruluşlar oluşturmayı; yurtiçi ve yurtdışı örgütlerle işbirliği kurmayı; üyelik bakımından ilk sırada yer almayı; üyeliğe zorlanmamayı; örgütsel haklardan (yürüyüş, grev vb.) yararlanmayı, ancak bu hakların kullanımına katılmada zorlanmamayı istemişlerdir.

7) Türkiye’de öğretmen örgütleri, diğer birçok ülkedeki öğretmen örgütlerine göre daha az haktan, daha sınırlı bir çerçevede yararlanmışlar, hakların kullanılmasında üyelerin katılım zorunluluğu örgütlerin iç sorunu olduğu gözlenmiş, örgütlerin gelir kaynaklarını, üyeliğe giriş aidatı, aylık aidat, işletme gelirleri ve bağışların oluşturduğu belirlenmiştir.

Kurt (1994) öğretmenlerin sendikal eğilimini konu aldığı araştırmasında Ankara Büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki 8 ilçeden 300 öğretmenden veri toplamıştır. Bu araştırmada öğretmenlerin ekonomik durumlarının, yetiştikleri çevre, branş, çalıştıkları okul türlerinin ve bulundukları sosyo ekonomik çevrenin sendikal etkinliklere katılma konusundaki eğilim ve düşüncelerini nasıl etkilediğini; öğretmenlerin eşlerinin mesleklerinin ve eğitim durumlarının, kendilerinin kıdem ve

yaşlarının sendikaya üye olma tercihlerini nasıl etkilediğini; yasal düzenlemenin gerçekleştirilmemiş olmasının öğretmenlerin sendika üyeliğini nasıl etkilediğini belirlemeye çalışmıştır.

Araştırmanın bulgularından bazıları şunlardır:

1) Sendikalaşmaya öncülük edenler 1980 öncesi öğretmen örgütlülüğü içinden gelen deneyimi yüksek olan öğretmenlerdir.

2) Sendika üyelerinin üyelik ve sendikal etkinliklere katılma isteği, ilkokul öğretmenlerinde ortaokul öğretmenlerine göre daha yüksektir. 3) Meslek kıdemi “15-20 yıl” arasında olan öğretmenler, diğer

meslektaşlarına göre sendikalaşmaya daha yatkındır.

4) Erkek öğretmenlerin sendikaya üyelik ve sendikal etkinliklere katılma eğilimi bayanlara göre daha yüksektir.

5) Sosyo-kültürel ve ekonomik bakımdan ortalamanın üstündeki semt okullarında çalışan öğretmenlerin örgütlenme bilinci ve sendikal etkinliklere katılma eğilimi daha yüksektir.

6) Sendika yasasının olmaması, öğretmenlerin sendikal etkinliklere katılma eğilimini olumsuz biçimde etkilemektedir.

7) Birden çok sendikanın kurulmuş ve sendikacılığın bölünmüş olması, öğretmenlerin sendikalara yönelmelerini olumsuz biçimde etkilemektedir.

8) Kamu yetkililerinin memur sendikalarına karşı olumsuz ve baskıcı tutumu öğretmenlerin sendikalaşma eğilimini olumsuz biçimde etkilemektedir.

9) Geçmişte kurulmuş bulunan öğretmen örgütlerinin siyasal partilerin uzantıları gibi etkinlikte bulunmuş olmaları, öğretmenlerin sendikalara üye olmalarını olumsuz biçimde etkilemektedir.

10) Toplumsal köken yönünden ücretli kesimden gelen öğretmenlerin sendikalaşma ve sendikal etkinliklere katılma eğilimleri diğer kesimlerden gelenlere göre daha yüksektir.

11) Ek işte çalışarak ekonomik durumlarını iyileştirmiş öğretmenlerin sendikalaşma ve sendikal etkinliklere katılma eğilimi diğerlerine göre daha düşüktür.

12) Sosyal bilgiler öğretmenlerinin sendikalaşma ve sendikal etkinliklere katılma eğilimi diğerlerine göre daha yüksektir.

13) Grevli toplusözleşmeli sendika gerektiği konusunda yüksek düzeyde görüş birliği vardır.

14) Öğretmenler, memurların siyasal partilere üye olmaları konusunda olumlu bir düşünce içindedirler.

Boyacı (1994) “öğretmenlerin mesleksel örgütlenmeye ilgilerinin düzeyi bu ilgi düzeyinin etkenleri konulu araştırmasında şu bulguları elde etmiştir:

1) Öğretmenler örgütlü olmanın yararlarına inanmalarına karşın örgütlenme içinde yer alma konusunda yeterli ilgiyi göstermemektedirler.

2) Bir sendika üyesi olmayan öğretmenlerin üye olmayışlarına ilişkin en önemli beş etken, daha önceki öğretmen örgütlenmesindeki olumsuzluklar, yasal düzenlemenin tamamlanmamış olması, aynı iş kolunda çok sayıda sendikanın kurulmuş olması ve aralarında dayanışma olmaması, sendikaları yeterince tanımama, araştırmanın yapıldığı dönemdeki sendikacılığa yeterince güven duymamalarıdır. 3) Erkek öğretmenlerin kadın öğretmenlere göre sendikaya üye olma

eğilimleri daha yüksektir.

4) Türkiye’de öğretmenlerin sosyal ve ekonomik sorunlarının yaygınlık ve süreklilik kazandığı bir dönemde bulunmalarına karşın meslekselsel örgütlenmeye katılımları azdır.

Tok (1994) Okul yönetici ve öğretmenlerinin mesleksel örgütlenmeye ilişkin görüşlerini konu aldığı araştırmasında Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde

görev yapan 374 ilkokul öğretmeni ve 44 yöneticiden veri toplamıştır. Öğretmen ve okul yöneticilerinin sosyal gereksinimlerinin karşılanmasına ilişkin olarak nasıl bir mesleksel örgütlenme içinde yer almak istediklerini araştırmak amacıyla yapılan araştırmanın bazı bulguları şöyle özetlenebilir:

Öğretmen ve yöneticilerin çoğunluğu, araştırmada yer alan sosyal gereksinimlerin büyük bölümüne ya “genellikle” ya da “tümüyle” katılmışlar, sendikalaşma türünde bir örgütlenmeyi yeğlemişler, içinde yer almak istedikleri örgütlerin diğer öğretmen örgütleriyle işbirliği içinde bulunması gerektiğini belirtmişlerdir. Öğretmen ve yöneticilerin “genellikle” ya da “tümüyle” katıldıkları sosyal gereksinimlerin ilgililerce karşılanması, örgütlenmenin önündeki yasal örgütlenmelerin kaldırılması, eğitim sendikalarının örgütlerle işbirliğine gitmeleri önerilmiştir.

Taş (1995) “Ankara İli İlköğretim Okulları Öğretmenlerinin Eğitim Sendikalarından, Sendikacıların Öğretmenlerden Beklentileri” konulu araştırmasında 117 ilköğretim okulunda görevli öğretmenlerle ve eğitim iş kolu sendikalarının yönetiminde görevli üyelerden yansızlık kuralına göre evrenin %18’ini örneklem olarak almıştır. Verilerin çözümlenmesinde istatistik tekniklerin kullanıldığı araştırmanın önemli bulgularından biri de öğretmenlerin eğitime ilişkin eğitim sendikalarından en önemli beklentileri, eğitim sisteminin sorunlarının çözümünde eğitim sendikalarının Milli Eğitim Bakanlığına yardımcı olmalarıdır.

Erdem (1996)’in ilkokul öğretmenlerinin ve yöneticilerinin eğitim sendikalarından beklentilerini konu alan araştırmasında Ankara Büyükşehir belediyesi sınırları içinde raslantısal örneklem yoluyla alınan 22 ilkokulun öğretmen ve yöneticileriyle çalışılmıştır. Araştırmanın bulgularından bazıları şunlardır:

1) Eğitim sendikalarının tümünün tüzüklerinde yer alan “ortak amaçlar”ın gerçekleştirilmesini ilkokul öğretmen ve yöneticileri “çok önemli” derecede beklemektedirler.

2) Eğitim sendikalarının bir veya birden fazla sendikanın tüzüklerinde yer alan “farklı amaçlar”dan eğitim sendikalarının, sendika içi demokrasiyi uygulamaları; Türk ulusunun bölünmez bütünlüğü bilincinin oluşturulmasına çalışmaları; Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemiş ve bunların savunucusu vatandaşın yetiştirilmesine çalışmaları; kişilikli ve yaratıcı insanın yetiştirilmesine çalışmaları; sendikal hakların gerçekleştirilmesine ve yaşatılmasına çalışmaları; eğitimin planlanmasında, yürütülmesinde, denetiminde, yönetiminde, politikasının oluşturulmasında üyelerinin söz sahibi olmalarının sağlanması; ulusal, çağdaş, laik demokratik eğitim sisteminin savunulması ve gerçekleştirilmesine çalışmalarını ilkokul öğretmen ve yöneticileri “çok önemli” derecede beklemektedirler.

3) Eğitim sendikalarının herkesin anadilde eğitim yapma haklarını savunmasını ilkokul öğretmenleri “oldukça önemli” derecede beklerken ilkokul yöneticileri “az önemli” derecede beklemektedirler.

Güldiken ve Küçük (1997)’ün Sivas merkez ilçedeki kamu kuruluşlarında çalışan 352 işgören ve 31 sendika yöneticisiyle gerçekleştirdikleri araştırmanın bazı bulguları şunlardır:

1) işgörenlerin sendika-siyasal parti ilişkisi ile sendikaların en önemli görevinin belirlenmesine ilişkin görüşleri eğitim düzeyine göre farklılık göstermemektedir.

2) Eğitim düzeyi yükseldikçe, işgörenler daha uzlaşmacı sendikacılık anlayışını yeğlemektedirler. Eğitim düzeyi yükseldikçe, sendika ve sendikacılık hakkındaki bilgi düzeyi artmaktadır.

3) İlkokul ve lise çıkışlı işçilerin sendikaların işlevlerini algılamaları farklılık göstermektedir. İlkokul mezunu işgörenler, sendikaları ağırlıklı olarak ekonomik çıkar örgütü olarak tanımlamaktadırlar. Lise çıkışlılar

ise sendikaları hem ekonomik hem de toplumsal amaçlı örgütler olarak görmektedirler.

Aksu (1998) öğretmenlerin sendikalaşma engellerini belirlemeye çalıştığı araştırmasında Kocaeli il merkezindeki 32 ilköğretim ve 12 ortaöğretim kurumunda görev yapan 542 öğretmenden topladığı veriyi istatistik yöntemlerle çözümlemiştir. Araştırmanın önemli bulguları şöyle sıralanabilir:

1) sendikaların kuruluş ve çalışmaları ile ilgili yasal düzenlemelerin yetersizliği, sendikaların mesleksel gelişmeyle ilgili eğitsel çalışmalarının yetersizliği, sendikal kararların etkisiz olması, diğer sendika ve kitle örgütleriyle iletişimin yetersiz olması yüksek ortalamaya sahip etkenlerdir.

2) Sendikaların şiddete yönelik olması, sendika üyeliğine ailelerin karşı çıkması, sendikalarca aidat toplanması, sendikalı öğretmenlere okul yönetiminin baskısı, sendikalara üye olunduğunda radikal örgütlenme kaygısı sendikal örgütlenmeyi en düşük düzeyde etkilemektedir.

Top (1999) tarafından gerçekleştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Merkez örgütündeki kararlara sendikaların katılımını konu alan araştırmada, MEB üst düzey yöneticileri ile eğitim sendikaları yöneticilerinin “sendikaların katılım biçiminin ne olduğu ve ne olması gerektiği” ile ilgili görüşleri belirlenmeye çalışılmıştır. 36 soruluk bir anketle gruplara (1) varolan duruma, (2) önerilen duruma ilişkin sorular yöneltilmiştir. Verilerin çözümlenmesinde istatistik teknikler kullanılmış; bulgular, 0.05 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulguları şöyle özetlenebilir:

1) Yasal düzenlemeler kapsamındaki sınırlılıklar düşünüldüğünde, eğitim sendikalarının MEB’te alınan kararlara katılımının genellikle olmadığı saptanmıştır. Ayrıca milli eğitimin genel amaçları, temel ilkeleri, eğitim politikaları, yasa tasarıları, beş yıllık kalkınma planı, eğitim programları, ders ve yardımcı ders kitapları, ücretler, çalışma koşulları, eğitimde olanak eşitliği,

eğitim dizgesinin yapı ve süreçlerinin demokratikleştirilmesi, rehberlik hizmetleri, öğrencilerin boş zamanlarının değerlendirilmesi ve okul aile birliği çalışma ilkelerinin düzenlenmesi konularında, MEB üst düzey yöneticileri ile eğitim sendikaları yöneticilerinin görüşleri arasında farklılık bulunmuştur.

2) MEB üst düzey yöneticilerinin eğitim sendikalarının karara, seçenek önererek ve bilgi sağlayarak katılmalarını istediklerini, eğitim sendikalarının yöneticilerinin ise karara oyla katılarak, seçenek önererek ve karar sürecinin her üçünde de bulunarak karara katılmak istedikleri bulunmuştur. Ankette yer alan tüm karar konularında, gruplar arasında görüş farklılığı saptanmıştır. Coşkun (1999) Çalışma ilişkileri açısından TÖB-DER’i konu aldığı araştırmasında öğretmenlerin işverenle ilişkilerini, evrensel ve demokratik ölçütlere göre düzenleme işlevini yerine getirip getiremediğini belirlemeye çalışmıştır. Çalışma alanı TÖB-DER’in öğretmen örgütlenmesindeki yerini belirleme, kuruluş ve gelişme sürecini, hukuksal dayanaklarını, kurumsal yapısını, etkinlik, eylem ve ilişkilerini inceleme ve değerlendirmeyle sınırlandırılmıştır. İncelemenin sonuçları şöyle özetlenebilir:

1) TÖB-DER, geçmiş öğretmen örgütlerinin, özellikle TÖS’ün devamı olmuş, onlardan etkilenmiştir.

2) Amaç ve görevleri, üyelerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarını koruyup geliştirmeye dönük olarak düzenlenmiştir. Kuruluşundan 1974’e dek etkinlik ve ilişkileri de bu amaç ve görev sınırları içinde gerçekleşmiştir. 1974’ten sonra türkiye’nin ekonomik, sosyal ve yönetsel koşullarının bunalımlı bir sürece girmesi, bir çalışan örgütü olarak, işverenle çalışma ilişkilerini üyelerinin yararına düzenleme ve demokratikleşme çabasına katkıda bulunma konumundan uzaklaşmış, giderek yeni düzen arayışlarına katılan ve katkıda bulunan bir “toplumsal muhalefet örgütü” konumuna sürüklenmiştir.

3) Döneminin özelliklerinin etkisiyle yaşanan eksikliklerine karşın TÖB- DER deneyimi örgütlü kesimlerin örgütlü uğraşının bu amaca ulaşmada en etkin yol ve yöntem olduğunun Türkiye’nin demokrasi kültürüne yansımasının övülesi örneği olarak değerlendirilmiştir. Karakaya (2001) öğretim kurumu kademesi, cinsiyet, üye olunan sendika, sendikalı olma süresi ve mesleksel kıdemlere göre öğretmenlerin örgütlenme nedenlerini belirlemek için yaptığı araştırmada, Ankara Merkez ilçelerinde MEB’ bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarında görevli dört eğitim sendikasına üye 21.710 kişilik bir evrenden basit rastlantısal örnekleme ile belirlediği 377 sendikalı öğretmene anket uygulayarak veri toplamıştır. Verilerin çözümlenmesinde istatistik yöntemlerin kullanıldığı araştırmada anlamlılık düzeyi p= 0.05 olarak kabul edilmiştir; araştırmanın bazı bulguları şöyle özetlenebilir:

1) Öğretmenlerin görüşlerinden yola çıkılarak ve alan yazın taranarak oluşturulan olası örgütlenme nedenleri büyük bir katılımla benimsenmektedir. 2) Öğretmenlerin örgütlenme nedenleri çalıştıkları okul türüne, cinsiyete, üye

oldukları sendikaya, sendikalı olma süresine ve meslekteki kıdeme göre bazı ayrımlar göstermekle birlikte tüm öğretmenlerin ortak katıldıkları nedenlerin olduğu görülmüştür. Bu nedenler; çalışma koşullarını iyileştirmek, örgütlenme haklarını kullanmak, mesleksel saygınlığı korumak ve geliştirmek, eğitim sistemindeki genel sorunların çözümüne katılmak, eğitime ilişkin kararlara katılmak, ücretleri yeterli duruma getirmek, yönetimin keyfi uygulamalarını engellemek, atama ve nakillerde eşitliği ve yansızlığı sağlamak olarak görülmektedir.

Gemici (2002), eğitim sendikalarının Müfredat Laboratuar Okulu adı altında yapılmakta olan okul geliştirme çalışmalarını nasıl etkilediğini araştırmak ve buna ek olarak eğitim yöneticilerine sendikalarla ilişkilerini yönettikleri örgütlerin etkililiğini artırmak amacıyla nasıl düzenleyebileceklerine ilişkin bir bakış açısı sunmak için gerçekleştirdiği araştırmasında nicel ve nitel araştırma yöntem ve tekniklerini birlikte kullanmıştır.

İzmir İli Büyükşehir Belediye sınırları içindeki Müfredat Laboratuar Okulu olan 16 ilköğretim okulunda çalışan 51 yönetici, 627 öğretmen ve 24 destek işgörenden oluşan evrenden olasılık dışı örnekleme türlerinden uygun örneklemeyle belirlediği 38 yönetici, 225 öğretmen ve 4 destek işgörene anket uygulanmıştır. Örneklem seçiminde olasılık dışı örnekleme türlerinden uygun örneklemeye başvurulmuştur Araştırmanın örneklemi 38 yönetici, 225 öğretmen ve 4 destek işgörendenden oluşmuştur. Ayrıca araştırmaya katılmak isteyen kişiler arasından amaçlı olarak seçilen 13 yönetici, 11 öğretmen ve 2 destek işgörenle yarı yapılandırılmış görüşme protokolü çerçevesinde görüşmeler yapılmıştır. Veriler, araştırmacının geliştirdiği 49 soruluk anket ve yarı yapılandırılmış görüşme protokolü ile toplanmıştır. Ankette yöneticilerle öğretmen ve destek işgörenlerin algı düzeyleri beş seçenekli Likert ölçeği ile saptanmıştır. Görüşmeler ise araştırmacı tarafından yarı yapılandırılmış görüşme protokolü çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.

Araştırmanın nicel verilerinin analizinde ortalama, standart sapma, t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Nitel verilerin analizinde nitel veri analiz yaklaşımları kullanılmıştır. Araştırmanın bulguları şöyle özetlenebilir:

1. Eğitim sendikalarının okul geliştirme sürecine etkileriyle ilgili yöneticilerle öğretmenlerin algıları arasında anlamlı bir farklılık vardır. Yönetici algıları, “kararsızım”, öğretmen algıları “katılıyorum” seçeneğinde toplanmaktadır. Yöneticiler öğretmenlere göre eğitim sendikalarının okul geliştirme sürecinde daha az etkilediklerini düşünmektedirler.

2. Herhangi bir eğitim sendikasına üye yönetici, öğretmen ve destek işgörenlerle sendika üyesi olmayanların algıları arasında anlamlı farklılık vardır. Sendika üyesi olanların algıları olmayanlara göre daha yüksektir. Sendika üyesi yöneticiler, öğretmenler ve destek işgörenler, sendika üyesi olmayanlara göre eğitim sendikalarının okul geliştirme sürecini daha çok etkilediklerini düşünmektedirler.

3. Eğitim sendikalarının okul geliştirme sürecine etkileriyle ilgili yönetici, öğretmen ve destek işgören algıları, yaş, eğitim durumu, branş, deneyim, cinsiyet kişisel değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermezken yönetim kursu kişisel değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermektedir. Yönetim kursu almayanların algıları, yönetim kursu alanlardan daha yüksektir.

Erkılıç (2002)’ın gerçekleştirdiği iki alt problemle desenlediği araştırmada, insan kaynakları ve okulun eğitim programının yönetimi boyutlarına ilişkin işlevlerin ortaöğretim kurumlarında çalışan işgörenlerin sendikal örgütlenme istekliliklerini ne derece etkilediklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. İlkin Planlama ve İşe Alma, Eğitim ve Geliştirme, İş İlişkileri, Değerleme ve Ödeme, Sağlık ve Sosyal Güvenlik, Ayırma ile Eğitim Programının Yönetimi boyutlarında hangi etmenler, ortaöğretim kurum işgörenlerinin sendikal örgütlenme istekliliğini ne derece etkilediği saptanmıştır. İkincil olarak bu boyutlardaki sendikal örgütlenme istekliliklerinin farklılık gösterip göstermediği irdelenmiştir.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde özel ve resmi ortaöğretim kurumlarında çalışan 578 işgörenden elde edilen verilerle gerçekleştirilen araştırma 2001-2002 öğretim yılı ve araştırmacıların görüşlerine dayalı verilerle sınırlıdır. Araştırma sonuçlarına göre Sağlık ve Sosyal Güvenlik, Değerleme ve Ödeme ile İş İlişkileri boyutlarına ilişkin etmenler ortaöğretim kurumlarında çalışan işgörenlerin sendikal örgütlenme istekliliklerini diğer boyutlara ilişkin etmenlere göre daha çok etkilemektedir (Erkılıç,2007:53).

Gülmez (2002b), doküman inceleme yöntemiyle yazdığı makalede, kamu görevlilerinin, en yaygın terimle kamu çalışanlarının "hukuku önceleyen" ve "kendiliğindenci" nitelik taşıyan on bir yıllık sendikal örgütlenmesi, değişik yönleriyle topluca değerlendirilmektedir. 1990-2001 tarihleri arasında kurulan sendika ve konfederasyonları kapsayan bu değerlendirmede; söz konusu örgütlerin kısa ve açık adları, kuruluş yılları, genel merkezlerinin bulunduğu iller, bağlı oldukları konfederasyonlar, örgütlenme modelleri, etkinlikte bulundukları hizmet kolları, üst düzey örgütlenmenin gelişimi, katılma ve birleşmeler gibi konularda bilgiler içeren ve toplam 114 sendikal örgütü kapsayan bir Çizelge temel alınmıştır.

Sendikalaşma temposunun özellikle 1991 seçimlerinden sonra yükseldiği, sendikalaşmanın ağırlıklı olarak iş/hizmet kolları temelinde ve siyasal yönden çoğulcu bir yapıda gerçekleştiği, bir süre sonra aynı siyasal ve sendikal görüşleri benimseyen sendikalar arasında katılma ve birleşmeler yoluyla aynı hizmet kolu içindeki bölünme sorununa çözümler arandığı yolunda kimi genel saptamalar yapılmıştır.

Gülmez (2003)’in incelemesinde, 25 Haziran 2001 'de kabul edilen Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasıyla öngörülen toplu görüşmenin 2002 yaz aylarındaki ilk uygulaması irdelenip değerlendirilmektedir. Statü anlayışının egemen olduğu kamu yönetimindeki bu ilk toplu görüşme uygulaması, birbirini izleyen beş aşaması göz önüne alınarak, yetkili sendika ve kamu işvereni taraflarının hazırladığı ve sunduğu belgeler çerçevesinde incelenmiştir. Yasaya aykırılıklarla başlayıp Kamu İşveren Kurulu üyelerinin eksik katılımıyla süren toplu görüşmenin, özellikle kamu işvereninin "yasak savıcı" nitelikteki tutumu nedeniyle "sonuçsuz sonuçlandığı" ortaya konulmaktadır. 15-30 Ağustos 2003 tarihinde 2004 yılı bütçesine yönelik olarak yapılacak toplu görüşmenin yasaya ve amacına uygun biçimde gerçekleştirilmesi için yasada ivedi değişiklikler yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir.

Ateş (2004), kamu görevlilerinin sendikal haklarının 4688 sayılı yasa ve ulusal ve uluslararası hukuk kuralları ışığında gelişimini incelemiştir. Toplu pazarlık ve grev hakkına yer vermeyen yapısı genel olarak 4688 sayılı yasanın ve çeşitli