• Sonuç bulunamadı

Tablo 3 Uluslararası Turizm Giderler

2.1.3.2. Türkiye’de Turizm Sektörünün Gelişimi ve Önem

Dünyada hızlı bir şekilde büyüyen ve gelişen turizm sektörü Türkiye’de de neredeyse dünyadaki duruma paralel olarak gelişmektedir (Yıldız, 2011: 57). Türkiye coğrafi konumu, turistik değerleri, sahip olduğu denizler ve kumsallar, güneşli gün sayısının varlığı, nadir bulunan tarih, sanat, arkeoloji, kültür ve folklor değerleri ile uluslararası turizmde önemli bir yer sahibidir (Gümüş, 2008: 5).

Türkiye’de turizme yönelik ilk faaliyetler, 1890 yılında yürürlüğe giren 190 sayılı ‘’Seyyahine Tercümanlık Edenler Hakkında Tatbik Edilecek Nizamname’’ ile başlamıştır. Cumhuriyet döneminde Kültür Bakanlığı’nın temeli sayılabilecek ilk örgütlenme; 1920 yılında TBMM’nin kurulmasından sonra Maarif Vekaleti içerisinde yer alan Hars Dairesi’nin oluşturulması ile başlamıştır. 1926 yılında Hars Dairesi kaldırılarak; Kütüphaneler, Müzeler ve Güzel Sanatlar olmak üzere üç ayrı müdürlük oluşturulmuştur (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2011: 6). Türkiye’de cumhuriyetin kurulmasının ardından 1923 yılında Türk Seyyahin Cemiyeti kurulmuş ve bu cemiyet 1930 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu adını almıştır (Oktayer vd., 2007: 41; Çuhadar, 2006: 24).

Turing ve Otomobil Kurumu tarafından ilk defa Türkiye’nin turizm prospektüsleri, afişleri, karayolu haritaları bastırılmış, tercüman rehberlik sınavları ilk kez yapılmış ve turizm ile ilgili ilk araştırmalar gerçekleştirilmiştir (Kozak vd., 2001: 106). Turizmin kamu yönetimi içindeki örgütlenmesi ise, 1934 tarihli ve 2450 sayılı ‘’İktisat Vekaleti Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun’’ ile başlamıştır. 1957 tarihli ve 4951 sayılı kanun ile ilk olarak ‘’Basın, Yayın ve Turizm Vekaleti’’ kurulmuştur (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2011: 6). 27 Mayıs 1960 İhtilali ile devredilen yönetimin turizm alanındaki faaliyetleri üzerine yoğun bir araştırma başlatılmıştır. Bu doğrultuda, turizm sektörüne yapılan yatırımların büyük bir çoğunluğu askıya alınmış, yapımına başlanan projeler iptal edilmiş ve maddi kaynakları kesilmiştir. Bunların sonucu olarak yeni gelişimler göstermeye başlamış olan turizm sektörü duraklamıştır. 1962 yılında ise, turizm amaçlı yapılan yatırımları duraksatan uygulamalar biraz serbestleştirilmiş ve bu yatırımların bir kısmı tamamlanabilmiştir (Ünlüönen ve Kılıçlar, 2004: 133).

Türkiye’de 1963 yılında yeni bir dönem başlamış ve “Planlı Dönem” olarak adlandırılmıştır. 1963 öncesi dönemden ise “Plansız Dönem” olarak bahsedilmektedir. Planlı dönem 1950-1960 döneminin plansız kalkınma düşüncesine tepki olarak geliştirilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır. Planlı dönemde devletin beş yıllık kalkınma planları dahilinde sosyal ve ekonomik hayata

19

müdahalesi amaçlanmıştır. Dayanağını anayasadan alan bu kalkınma planları, kamu sektörü için emredici, özel sektör için ise yol gösterici bir niteliğe sahip olmuştur (Çakır ve Bostan, 2000: 36).

Türkiye’de Planlı Dönem (1960-1980) öncesinde turizmle alakalı kayda değer bir gelişmenin ve büyümenin olmadığını söylemek doğru olacaktır (Soyak, 2013: 10). Ancak planlı dönem öncesinde kayda değer bir gelişme olmamasına karşılık, bu dönem turizmin devlet teşkilatı içerisinde yer almasına önderlik etmiştir. Dönem boyunca turizmin büyüyüp gelişmesi için yapılan çalışmalar planlı dönemin alt yapısını meydana getirmiştir denilebilir (Sözen, 2007: 66).

Türkiye’de turizm sektörünün meydana gelmesi 1963 yılında başlamış, modern bir turizm oluşumunun gerçekleşmesi yönündeki gerçekçi adımlar ise 1980’li yıllarda atılmıştır (Şahin vd., 2012: 99). 1980’li yıllarda Türkiye’de turizm açısından önem taşıyan birçok değişiklik meydana gelmiştir. 27 Ocak 1982 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Türk turizminde kamu örgütlenmesi bakımından önemli bir evre olan Turizm İşleri Yüksek Koordinasyon Kurulu oluşturulması ve 12 Mart 1982’de kabul edilen 2684 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu Türkiye’de turizmin ilerlemesinde önemli dönüm noktaları olmuşlardır (Gümüş, 2008: 6).

Türkiye 1980 yılları sonrasında turizmi, ekonomik gelişme için itici güç olarak görmüş ve bu yüzden yetersiz ekonomik kaynakların büyük bir kısmını turizmin gelişmesine tahsis etmiştir. Bu gayretlerle birlikte gelişme gösteren turizm sektörü Türkiye’nin genç ve dinamik sektörlerinden biri olmayı başarmıştır (Unur, 2000: 11).

Türkiye’deki turizm hareketlerine bakıldığında, 1984 yılından itibaren turist sayılarında belirgin artışlar olduğu görülmektedir. Ancak bu artışlarda bazı yıllarda yaşanan krizler yüzünden durgunluklar görülebilmektedir. Bu duruma örnek verilecek olunursa, 1991 yılındaki körfez krizi ve sonrasında çıkan Körfez Savaşı sonucunda turist sayısında % 39’luk, turizm gelirlerinde % 20’lik bir düşüş, 1999 yılında global kriz, Kosova Savaşı, terör olayları ve depremler yüzünden turist sayısında % 23,2’lik, turizm gelirlerinde ise % 27,5’lik bir düşüş meydana gelmiştir (Tunç, 2003: 40).

1980’li yıllardan beri turizm sektöründe görülen devamlı artış, ekonomi üzerinde derin etkiler yaratmıştır. Bu etkilerin en önemlisi, Türkiye’nin kalkınması için gerekli olan ekonomik gelişmenin sağlanmasına katkıda bulunmasıdır. Türkiye ekonomisi yıllar boyunca kriz dönemleri hariç sürekli bir gelişim içerisinde olmuştur.

20

Birçok sektörde önemli hamleler yapan Türkiye ekonomisi turizm sektöründe dünya sıralamasında önemli bir yer edinmiştir (Çoban ve Özcan, 2013: 247).

Günümüzde turizm sektörü Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden birisi konumundadır. Ödemeler bilançosunda ihracattan sonra ikinci büyük döviz kaynağı olarak yerini almaktadır. Ayrıca çeşitli büyüklükte iş kollarından oluşan 41 farklı alt sektörle bağlantılıdır. Telekominikasyon ve enformasyondan sonra 21. yüzyıla damga vuran dünyanın üç ana hizmet sektöründen biri konumundadır. Emek yoğun bir sektör olan turizm, yurtiçindeki istihdam bakımından da inşaat sektöründen sonra ikinci sırada yerini almaktadır. Türkiye’deki toplam işgücünün % 16’sı turizm sektöründe istihdam edilmektedir (Kızılgöl ve Erbaykal, 2008: 352).

Turizm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de devamlı gelişim göstermektedir. Türkiye’nin son çeyrek asırda hangi konuma geldiğini Turizm Bakanlığı’nın verilerini inceleyerek görmek mümkündür. Turizm endüstrisinin başladığı 1990’lı yıllarda ülke geneline turistik amaçlı ziyaretlerin sayısı 4,4 milyon iken bu rakamın 2010’lu yıllarda 10 milyonu geçtiği görülmektedir. 2010’lu yıllara gelindiğinde dünya pazarında önemli bir konumdadır ve 30 milyon rakamlarını da geçmiştir. Ayrıca son durum gösteriyorki Türkiye turistlerin tercih ettikleri ülkeler sıralamasında dünya bazında 6. sırada yer almaktadır. Bu dengede devam edildiğinde ve alternatif turizm kaynakları değerlendirilerek alternatif turizm destinasyonları üretildiğinde dünya ziyaretçi sıralamasında Türkiye’nin ilk beş ülke arasında yer alacağı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı olan 2023 yılında 50 milyon turist ve 50 milyar ABD doları turizm geliri amaçlanmaktadır (TÜROFED, 2015: 21).