• Sonuç bulunamadı

Türk Kültüründeki Ġnsan Figürü ile Türklerin Benimsedikleri ÇeĢitl

2.3. Harun Güngör‟ün AraĢtırmalarında KarĢılaĢtırma Metodu

2.3.9. Türk Kültüründeki Ġnsan Figürü ile Türklerin Benimsedikleri ÇeĢitl

Güngör, “KiĢi Oğlundan Âdem Oğluna Türk Kültüründe Ġnsan” adlı makalesinde geleneksel Türk dini ile Mani dini, Yahudilik ve Ġslamiyet‟teki insanın yaratılıĢı ve birtakım özelliklerini karĢılaĢtırmıĢtır. Buna göre, geleneksel Türk dininde yaratıcı tanrı olan Gök Tanrı, kiĢi oğlu (yalınguk) nu yaratmıĢ, dünya Tengrili (Tanrılı) ve yalınguklu (insanlı) bir hale dönüĢmüĢtür. KiĢi oğlu tabiri tüm insanlar için kullanılırken zaman içinde kadına “diĢi kiĢi”, erkeğe de “er kiĢi” denildiğini belirten Güngör, bu isimlendirmelerin günümüzde cenaze namazlarına niyet ederken kullanıldığını da ifade etmektedir.

Güngör, geleneksel Türk dininde insanın temiz, masum bir varlık olarak yaratıldığına inanıldığını, ancak Mani dinini benimseyen Uygurlarda insanın yaratılıĢı inancının farklılaĢtığını Ģu Ģekilde anlatmaktadır: “Ne var ki, Gök tanrı tarafından temiz bir varlık olarak yaratılmıĢ olan kiĢi oğlu, Mani dinine göre Saclas‟ la Namrael‟ in iliĢkilerinden bir erkek dünyaya geldi. Buna Adam, bir de kız dünyaya geldi buna da Hava adını verdiler. ĠĢte insan bu iki varlığın iliĢkisinden doğmuĢ Ģeytani bir varlıktı.

194

Ġçerisinde nur zerrecikleri taĢıyan bu Ģeytani varlık insanın kurtuluĢu için bir tür züht hayatı yaĢaması gerekiyordu. Kısaca bu insanın kurtuluĢu dini emir ve yasakları yerine getirmesine bağlı idi. Böyle olmakla birlikte dini emirlere muhatap olunması açısından insanlar seçkinler ve laikler diye ikiye ayrılmıĢtı. Bu durum Türk kültürüne tamamen yabancı bir durumdu.” Güngör, Mani dininde ahlak ilkelerinin “eline, beline, diline sahip ol!” cümlesinde ifadesini bulduğunu, bunun ZerdüĢtilikten Mani dinine, Mani dininden de Ġslamiyet‟e geçtiğini açıklamaktadır. O, Türklerin kısa bir dönem Budizm‟i de benimsediklerini, Budizm ve ġamanizm sebebiyle cin ve Ģeytan inanıĢının Türklerde var olduğunu, ancak Mani dininde cinlerden ve Ģeytanlardan koruyacak bir tanrının olmadığını ifade etmiĢtir. Buna karĢın Ortadoğu orijinli Mani dininin Türk düĢüncesini Ortadoğu düĢüncesine açarak zenginleĢtirmesi, Türkleri yerleĢik hayata geçirmesi, Soğd alfabesi kullanarak milli bir edebiyat oluĢturmaya yöneltmesi, o dönemdeki kutsal kitapların Uygurcaya çevrilmesini sağlaması, Türkler için önemli bir mitolojinin doğmasına sebep olması gibi etkilere sahip olduğunu, fakat Uygur devletinin diğer dinlere karĢı takındığı olumsuz tavırdan dolayı yıkıldığını belirtir.

Güngör, Türklerin X. yüzyılda Ġslamiyet‟i seçmesi ile birlikte milli kimliklerini bir yana bıraktıklarını, Kur‟an dili olduğu düĢüncesiyle Arapça ve Farsça‟ ya yönelip Türkçenin diplomasi ve ilim dili olarak geliĢememesine sebep olduklarını, milli destanlarının çoğunu unuttuklarını ifade ederek buna karĢın Arapların, Türklerin Müslüman oluĢlarıyla ilgilenmediklerini söylemiĢtir. Taberi‟nin Tefsir‟ i ile “Tarihe‟r rusul ve‟l müluk” adlı eserlerinin, Orta Asya Ġslam kültürünün esasını oluĢturduğunu ifade etmiĢtir. Türk Ġslam kültüründe Hz. Muhammed‟in yanında Makedonyalı Ġskender (=Zül karneyn) ve AnuĢirevan gibi Ģahsiyetlerin Ġslam kahramanı olarak gösterildiğini ifade eden Güngör, hatta Makedonyalı Ġskender adına Ġskendername‟ler yazıldığını belirtmektedir.

Güngör, insanın kurtuluĢu ile ilgili olarak Maniheizm ile Sami düĢüncesi arasında bir karĢılaĢtırma yapmaktadır. Buna göre Mani dininde, Ģeytani özellikler gösterdiğine inanılan insanın, bu özelliklerden kurtulmasının gerektiğini ve Mani‟nin bu konuda yol gösterici olduğunu, ancak Tevrat ve Kur‟an‟da Adem‟in Tanrı tarafından tozdan/topraktan yaratıldığını, cennette bulunurken Tanrı‟nın emrine uymadığından oradan kovulduğunu ve günahkar bir varlık olduğunu belirtir. Güngör Yahudilik ve Hıristiyanlık ile Ġslamiyet arasında da bir karĢılaĢtırma yaparak Yahudilik ve Hristiyanlıkta Adem ilk suçlu sayılırken Ġslamiyet‟te bu kadar katı bir düĢüncenin yer

almadığını belirtir. Yine Yahudilikte kral olarak kabul edilen bazı kiĢilerin Ġslamiyet‟te peygamber olarak kabul edildiğini bildirmektedir. Güngör, Ġslamiyet‟te cennette Müslümanlara sayısız nimetlerin verileceği söylenmesine rağmen yine de insanın cennetten kovulma durumunu unutmayarak dualarına günahkar, asi kullar olduklarını ifade ederek baĢladıklarına dikkat çeker.

O, Türklerin Ġslamiyet‟ten önce yaratıcı varlığı “Tengri/Tanrı” diye adlandırdıklarını, Ġslam‟ı kabul etmeleriyle birlikte Ortadoğu kökenli “Ġl/El” den türemiĢ olan Allah kavramını, Orta Asya Türklerinin de Farsça kökenli” Huda=Kuday” kavramını kullanmaya baĢladıklarını, Tanrının yarattığı “kiĢi oğlu”nun yerini Allah‟ın yarattığı “Âdem oğlu (Ġnsan oğlu)” nun aldığını ifade eder.

Sami düĢüncesinde insanın çoğalması için Âdem‟in kaburga kemiğinden ona eĢ olarak Hava‟nın yaratıldığının, Âdem‟in cennetten kovulmasına da Hava‟nın sebep olduğunun ve ona karĢı dikkatli olunması gerektiğinin yer aldığını belirten Güngör, Tanrının kutsal kitaplarda kadın ile ilgili bazı kurallar koyduğunu açıklamıĢtır. Onu “erkeklerin tarlası” olarak nitelendirip giyim kuĢam Ģeklinden ziynetlerine kadar her Ģeyini tanzim ettiğini bildirmiĢtir. Sami kültürde kadının da siyasi hayatın içinde yer aldığını, kıskanç bir varlık olduğunu belirtmiĢtir. Güngör, Türk kültüründe erkek kadın ayrımı olmadığı halde semitik dinlerde Âdem oğlu ile birlikte bu ayrımın yapıldığını ve kadının Ģeytanı temsil ettiğini, Türk kültüründe hükümdar olan kadının bundan sonra evinin kadını olduğunu, hukuk ve ahlak kurallarının değiĢmesiyle evlilik, akrabalık gibi sistemlerin de değiĢikliğe uğradığını ifade etmiĢtir.

Güngör, Arapların kendi meselelerinin artık Türklerin milli meseleleri haline geldiğini, önceden devlete düĢman olma fikrine uzakken, Âdem oğluna dönüĢünce kendi isteklerinin yerine tanrının isteklerini yerine getirmek zorunda olduğunu, onun için savaĢmak ve onun için ölmek durumuna geçtiğini açıklamıĢtır. Türk kültüründeki ıduk yir sub inancının artık kaybolduğunu belirtmiĢtir.

Güngör, kiĢi oğlundan Âdem oğluna dönüĢen Türklerin kendilerine bir tarih oluĢturarak Ġran kültürü içine girdiğinde Afrasyab‟ı Alper Tunga‟ya dönüĢtürerek onu ata kabul ettiğini, Arap kültürü içine girince de Alper Tunga‟yı bırakıp Nuh peygamberin oğlu Yafes‟i ata olarak gördüğünü belirtmiĢtir. Tevrat‟ta anlatılan kahramanlık ve aĢk konularını benimseyerek kendi kültürleri içine yerleĢtirdiklerini, kendi tarih, destan ve hatta dillerini bile terk ettiklerini ve önceki kültürlerini “Türklerin cahiliye dönemi” olarak nitelendirdiklerini belirtir.

Güngör, Selçuklular döneminde vezirlik yapmıĢ olan Ġran asıllı Nizamü‟l- Mülk‟ün yazdığı Siyasetname ile aynı dönemlerde Karahanlılarda Yusuf Has Hacip‟in yazmıĢ olduğu Kutadgu Bilig adlı siyasetname arasında bir karĢılaĢtırma yapmıĢtır. Nizamü‟l-Mülk‟ün siyasetnamesinde „hükümdarların kendilerini tanrıyı memnun etmeye adamaları gerektiği‟ ifadesini Sami düĢüncesinin temelindeki “korku ve tehdit” ile açıklarken, Kutadgu Bilig‟deki „Ve biz Turanlılar, biz ona Kutadgu Bilig adını verdik‟ cümlesinden de Turan‟ın Ġslamiyet‟in karĢısına konulduğunun ve Türk beylerinin Müslüman emirlere tercih edildiğinin anlaĢılacağını belirtmiĢtir. Böylece XI. yüzyılda Türklerin “Ulus toplum ve Ümmet/Cemaat” Ģeklinde, biri ulus duygusunu ön plana çıkaran, diğeri de Ġslamiyet, Ġran ve Bizans kültürlerinin etkisiyle oluĢmuĢ iki toplum Ģekli oluĢturdukları sonucunu ortaya koymuĢtur. O, Ümmet/cemaat ve Ulus toplum arasındaki farklılıkları Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir: “Ümmet/cemaatte bireyin adı, hak ve hürriyeti yoktur. Kendisine tanınan bir hak ve hürriyet varsa o da “Zıllullahı fi‟l Arz”. Yani yeryüzünde tanrının gölgesi olan PadiĢahımız efendimizin bize lütfettiği Ģeydir. Tanrı onlara mutlak itaati emretmiĢtir. Ulus toplum referansını Göktürk kitabelerinden alır. Toplumda kadın ve erkek eĢit haklara sahiptir. Hatta kadının ailenin temeli olması nedeniyle sosyal hayatta yeri yüksektir. Yusuf kitabında „kadın ararken güzel bir yüz arama, güzel huy ara…Kadın erdemli olursa yeteri kadar güzelleĢecektir. Güzelliği gösteren erdemdir.‟ demektedir. Söz konusu bu düĢünce, temelini „Ģeytan kadın suretinde gider‟ anlayıĢı üzerine kurulmuĢ Siyasetnamede ifade edilen fikirlere oldukça terstir.” Güngör bu karĢılaĢtırmadan sonra, Türkiye Cumhuriyeti‟nde, Orhon kitabelerinde de üzerinde durulan ulus toplumu oluĢturmak için bir çabanın olduğunu, kul yerine eĢit hakları olan yurttaĢlar yetiĢtirmeye gayret ettiğini söylemiĢ, ancak Ġslami Arabizmin etkisiyle fakir olanın „Ģükretmesi‟, zengin olanın „Ömer olmasının‟ istendiğini belirtmiĢtir. Talmud‟a dayanan dini düĢüncelere sahip olup da bunun farkında bile olmayan bu kulun insanları dinli dinsiz diye kategorize ettiğini, Yahudiliğe ve Yahudilere karĢı çıktığını ve bu düĢünceleriyle dünyayı düzenleme çabası içine girdiğini, onun kiĢi oğlu olmaktan çıkıp E-lo-im‟in toprağın tozundan yaratıp burnuna nefes üflediği ve kırmızı anlamına gelen “Adam Oğlu”na dönüĢtüğünü ifade etmiĢtir.