• Sonuç bulunamadı

2.4. Ana Dili

2.4.1. Ana Dili Türkçenin Öğretimi

Öğrencilerin öğrenim hayatının temelini oluşturan ana dili eğitimi eğitim öğretim hayatının temelini oluşturmaktadır. Ana dilinde yetkinliğe ulaştıkça düşünce yapısı, yorum gücü gelişen; duygu ve beğeni inceliği kazanan; milli ve evrensel kültür birikimini algılamaya başlayarak kimliğini geliştiren bir öğrenci, ana dili dersi dışındaki diğer derslerde de büyük ölçüde de başarılı olur Bozkurt’un, (2011: 1) ana dili öğretimiyle ilgili Ünalan’dan, (2006: 1) aktardığına göre: Kültürün nesilden nesile dil vasıtasıyla aktarıldığı düşünüldüğünde ana dili öğretiminin önemi bir kez daha anlaşılmaktadır demektedir.

Öğrencilerin ana dilini doğru biçimde öğrenmeleri ve kullanmaları hem toplum dilini öğrenmelerine, hem aile çevresiyle yakın ilişki kurmalarına hem de kişilik gelişimlerine olumlu katkılar sağlamaktadır (Belet, 2009: 1).

İnsan zihninin eğitilmesi ancak kişinin öğrenmek istediği konu hakkında soru sorması, yorumlaması, öğrenmiş olduğu temel bilgi parçacıklarını birleştirip bütün haline getirmeye çalışması ile mümkün olduğu düşünüldüğünde ana dille eğitim yapmanın önemi ortaya çıkar. İnsan en iyi kendi dilinde düşünür, anlar ve çıkarımlar yapabilir. Ve dahası eğitimli bir insanın kültürü aklındaki ansiklopedik bilgi yığınının büyüklüğü ile değil; bilgilerini, düşünce ve fikir üretmede kullanabilme yetkinliği ile belli olur (Çelebi, 2006: 295).

Anadili öğretimi, sınıf ortamında düzenlenen öğrenme ve öğretme yaşantılarıyla gerçekleşmektedir. Anadili öğretiminde, öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyleri, sınıfın, okulun iklimi, fiziksel donanımı, kullanılan araç gereçlerin amaçlara uygunluğu ve yeterliliği, öğrenmede izlenen öğrenme yöntemleri, öğretmenin ve öğretim programının niteliği, öğrenme yaşantılarının düzenlenmesinde öğrencinin dikkatinin çekilmesi, öğrenmeye isteklendirilmesi, öğrenme sürecine uygun pekiştireçler

verilmesi, dönüt, düzeltme ve değerlendirme işlemlerinin yapılması olmak üzere bir dizi değişken işe koşulmaktadır (Güleryüz, 2002: 6-7).

Ana dili öğretimi bir ulus için hayati derecede önem arz eden bir konudur. Bir milletin var olması ana dili sayesindedir. Çünkü milletin sahip olduğu kültür ve değerler ana dili sayesinde gelişir ve gelecek nesillere aktarılır. Burada ana dili ve ana dil derken ana dili ve ana dil Türkçe anlaşılmalıdır. Bireyin benliğinin oluşmasında en önemli etkenlerden biri olan ana dilin etkili bir şeklide verilmesi gerekir. Bu sayede birey hem sağlıklı bir benlik kazanır. Kendini rahat ifade eder ve insanlar sağlıklı iletişim kurar. Bunun için; kelimelerin anlamlarının tam olarak öğrenilmesi, iyi bir kelime dağarcığına sahip olunması ve cümle kurarken doğru cümlelerin kurulması gerekir.

Dil bireyin tüm akademik yaşantısını biçimlendiren bir olgudur. İlköğretimden başlayarak tüm eğitim basamaklarında ve daha sonra da bir yetişkin olarak sürdüreceği yaşamındaki başarısında temel belirleyicilerden birisidir anadili. Okullarda ana dili öğretiminde temel alınan dil ölçünlü dildir. Ölçünlü Türkçenin konuşulan ve yazılan biçimleriyle öğrencilere kazandırılması gerekmektedir. Birey, değişik bölgesel ve bireysel dil türü kullanabilir ama toplum içinde ölçünlü dil kullanmalıdır. Çocuk hangi dil türünü edinmiş olursa olsun, okula başladığında ölçünlü dili düzenli bir biçimde öğrenecektir. Bu nedenle her birey kendi ulusunun bilimsel temellere dayalı ana dili öğretimini almak zorundadır. Çünkü dil, toplum ve kültür iç içedir, birbirinden soyutlamak olanaksızdır (Topbaş, 1998: 11).

Bir toplumda farklı ağız ve şiveler bulunabilir. Dünyanın her ülkesinde aynı ve farklı bölgeleri arasında bu farklılıkları görmek mümkündür. Bu durum bireylerin bir birlerini bazen kolay anlamamalarına neden olabilir. Ölçünlü dil bu anlamda bu sorunu ortadan kaldırabilir.

Sağlıklı bir iletişim süreci, sürekli değişen ve yenilenen bilginin takip edilmesinde, paylaşılmasında ve üretilmesinde tartışılmaz bir öneme sahiptir. Eğitim öğretim faaliyetlerinde de aynı durum söz konusudur. Öğrencilerin iletişim kurmalarında, bilgi edinmelerinde ve kendilerini her yönden geliştirmelerinde dilin önemli bir yeri bulunmaktadır. Dil, öğrencilerin çevrelerindeki olaylar› sorgulayarak karar vermesine, farklı açılardan bakarak olaylar› değerlendirmesine, sosyalleşmesine ve çağdaşlaşmasına büyük katkı sağlamaktadır. Dil öğretiminde amaç, bireylerin ifade yeteneklerini geliştirmek, diğer insanlarla iletişimlerini sağlamak ve sahip olunan kültürü kuşaktan kuşağa aktarmaktır. Böylece dil, insanları birbirine yaklaştıran en

güçlü araç konumuna gelmektedir (Kavcar’dan, (1996) aktaran: Temizkan ve Bağcı, 2008: 2).

Haskara’nın, (1998: 97-98) İmer’den aktarımına göre, ölçünlü dil bir toplulukta bölgeler üstü anlaşma aracı olarak benimsenen ve kurumlaşan dil türüdür. Ana dili öğretimi de bu tanım doğrultusunda gerçekleşmektedir. Yani, Türkiye’nin bir ilindeki okulda Türkçe derslerine devam eden bir öğrenciye bulunduğu bölgenin ağzı değil, ölçünlü dil öğretilmektedir.

Haskara, (1998: 97) Ölçünlü dil özelliklerini aşağıdaki şekilde belirtmektedir: 1. Eğitim öğretim ölçünlü dille yapılır.

2. Resmi tartışmalar, demeçler ölçünlü dille yapılmaktadır. 3. Ölçünlü dilin birleştirici özelliği vardır.

4. Bir dilin şivelerini aynı çatı altında toplar.

Ülkemizin sosyal, ekonomik ve eğitim düzeyi düşük bölgelerinde anadil Türkçenin öğretiminde yaşanan sorunlardan birisi de bu kritik dil edinim döneminde okul öncesi eğitimin verilmeyişinden kaynaklandığı düşünülmelidir. Zira bu kritik dönemde çocuk dilin temellerini aileden alarak okula başlamaktadır. Her ülkede olabileceği gibi bizim ülkemizin değişik bölgelerinde de değişik şive, ağız ve lehçeler konuşulabileceği göz önüne alındığında; çocuk çevresinde konuşulan dili edinip okul eğitimine başlayacaktır. Bu şekilde dilin temeli aile ortamında atılmaktadır. Bulunulan ortamda eğer anadili edinimi sağlıklı olmamışsa öğrencide meydana gelen dil sorunun çözümü de zor olacaktır. Bunun için dil ediniminin önemli olarak kabul edilen 3-6 yaş arasında okul öncesi eğitimin döneminde anadil Türkçenin iyi bir şekilde mutlaka verilmesi gerekir. Bu eğitim verildiği takdirde çocukta oluşabilecek yanlış dil ediniminin önüne önemli ölçüde geçilebileceği düşünülmelidir. Ülkemizde de son yıllarda okulöncesi eğitimine önem verilmeye başlandığı görülmektedir. Okul öncesi yaşının daha altlara indirilmesi ve okullaşma oranının yaygınlaştırılması anadil Türkçenin istenilen şekilde öğreniminde etkili olabilir.