• Sonuç bulunamadı

Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi, çok kültürlülük ve çok kültürlü ortamlarda eğitim ile ilgili araştırmalar incelenmiş ve bunlardan bazıları aşağıda sunulmuştur.

Yazıcı (1999) Almanya ve Türkiye’de Anaokuluna Devam Eden 60–76 Aylar Arasındaki Türk Çocuklarının Dil Gelişimi ile Okuma Olgunluğu Arasındaki İlişkisinin İncelenmesi konulu yüksek lisans tezinin 622 sayılı Türk Dili ve Edebiyatı Dergisinde yayınlanan yurt dışında yaşayan göçmen Türk çocukları üzerine yazdığı makalesinde; İki kültür arasında bir bütünlük içinde olmayan çocuklarda kişilik ve uyum sorunları yaşanabilir. Bu durum, çok kültürlü ortamda yetişen çocukların diğer kültürlerden gelen çocuklarla iletişim kurmalarına engel teşkil edebilir ve problemli çocuk sayısının artmasına neden olabileceğini belirtmiştir. Gelişimsel olarak iki dilli çocuklarla tek dilli çocuklar arasında özellikle dil gelişimi ve sosyal gelişim acısından bazı farklılıklar vardır. Tek dilli çocuklar anadilinde kelime hazinesi, cümle kurma, dili doğru olarak kullanma, kavram geliştirme, dili soyut düşünme aracı olarak kullanma, düşündüklerini anadilinde ifade edebilme ve anadilinde anlatılanları anlama gibi açılardan iki dilli çocuklara göre daha başarılır. Çünkü bu süreçlerini tek dilli bir ortamda tamamlama şansına sahiptirler. İki dilli çocuklar ise bu süreçleri yalnızca aile ortamlarında kazanma şansına sahiptir. Çünkü toplumsal yaşamlarında ikinci dille iletişime geçmek durumundadırlar. İki dilli çocuklar, bu süreçleri anadilinde tam olarak kazanmadan ikinci dil edinimine geçildiği için her iki dilde de yarım dillilik meydana gelebileceğini belirtmektedir.

Yine Yazıcı’ın, (2007) aynı makalede İlerid’den, (2000) aktardığına göre: İki dilli ortam yer alan göçmen çocuklarında iki dilliliğin gelişimi ile ilgili yapılan çalışmalarda iki dilliliğin gelişiminde üç aşama olduğu belirtilmektedir. Bu aşamalar:

1. Aşama, (En alt aşamadır). Hem anadili hem de ikinci dil tam olarak bilinmemektedir. Bu durumda çocuk her iki dilde yarım dillidir. Her iki dildeki yetersizlik, çocuklarda, hem düşünme yeteneğinin hem de zeka gelişiminin olumsuz etkilenmektedir.

2. Aşama, (Orta aşamadır). Her iki dil iyi bilinmektedir, ancak dillerden birinin anadili gibi iyi bilinmesi çocuğun düşünme yeteneğini ve zekasının gelişimini olumsuz yönde etkilememektedir.

3. Aşama, (En üst aşamadır). Her iki dil de anadili gibi çok iyi bilinmektedir. Bu durumda çocuğun hem düşünme hem de zeka yeteneklerinin arttırmaktadır.

Göçer ve Moğul, (2001) Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic dergisinde yayınlanan makalesinde yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanında yaşanan gelişmelerin akademik çalışmalara dayalı olarak belirlenmesini amaçlayan bir alan yazın taraması yapmıştır. Çalışmada Yabancılara Türkçe öğretiminin tarihsel gelişimi. Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi ve Türkiye’deki durum. Türkiye dışında yabancılara Türkçe öğretimi çalışmaları ele alınmıştır.

Çakır, (2002-2003) Sosyal Bilimler Dergisinde yayınlanan Almanya’daki Çok Kültürlü Ortamlarda Türkçenin Anadil Olarak Kullanımı konulu makalesinde, Türk ebeveynlerinin çocuklarına verdikleri anadili eğitiminin yanı sıra, onları mümkün olduğunca erken yasta ikinci dil konuşulan ortamlara sokmaları gerektiğini, çünkü bu durum çocukların Almancayı ikinci dil olarak edinmelerini, mevcut dil bilgilerinin pekiştirilmesini sağlayacak; okul başarılarına da olumlu yansıyacağını belirtmektedir. İki dilli ve tek dilli yetişen çocuklar üzerinde yapılan karşılaştırmalı araştırmalarda iki dilli çocukların tek dilli yetişen çocuklara göre uyum açısından dilsel, sosyal ve psikolojik olarak daha önde oldukları tespit edilmiştir (Koehn ve Müller, (1990), Tracy, (1996), Wode, (1995), aktaran, Çakır, 2002). Bu nedenle çocukların her iki dili de iyi öğrenmesi için azami gayret gösterilmesi, gerekiyorsa ek dersler alması sağlanarak, bu alandaki eksiklikler mümkün olduğunca giderilmeye çalışılması gerektiği önerisinde bulunmuştur (Çakır, 2002).

Özkan, (2006) Ankara ili Çankaya, Mamak ve Altındağ ilçelerinde çalışan ilköğretim sınıf ve branş öğretmenlerinin, küresel eğitime ilişkin görüşlerini incelemek amacıyla yaptığı yüksek lisans tez çalışmasında, İlköğretim öğretmenlerinin küresel eğitimin, programda yer alması yönünde olumlu görüşleri olduğu saptanmıştır. Buna karşın öğretmenler “Diğer din ve kültürlere ait özel günlerin tanıtımı”, “Dünya vatandaşlığı olgusu”, “Uluslararası terörizmle nasıl başa çıkılacağı”, “Farklı dini inanışlara ilişkin bilgiler” gibi bazı konulara ilişkin olarak daha olumsuz bir tutum sergilemektedirler. Özkan bunları şöyle yorumlamıştır: Öğretmenlerin yukarıda sözü

geçen bazı maddelere daha az katılmaları küreselleşmenin gelişmekte olan ülkeler açısından olumsuz doğurgularına karşı endişesi olabilir. “Diğer din ve kültürlere ait özel günlerin tanıtımı”, “Dünya vatandaşlığı olgusu”, “Farklı dini inanışlara ilişkin bilgiler” gibi konuların daha az yer almasını istiyor olabilirler. Elde edilen sonuçlara göre “Diğer din ve kültürlere ait özel günlerin tanıtımı” ve “Farklı dini inanışlara ait bilgiler” konusunda olumsuz tutum sergilemeleri ve programda daha az yer alması görüşünde olmaları öğretmenlerin dini konularda hassasiyetlerinin olduğunu göstermektedir. Yine öğretmenlerin “Dünya vatandaşlığı” konusunda da olumsuz tutum sergilemeleri yaşadığımız küreselleşme sürecinde, küreselleşmenin doğurgularının gelişmekte olan ülkelerde ulusal bütünlüğün zedelenmesi, dini inançların etkilenmesi gibi toplumsal birlik açısından önemli konularda verebileceği zararlar konusundaki endişelerden kaynaklanıyor olabileceğini söylemektedir.

Candaş Karababa, (2009) Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, sayı 2’de yayınlanan Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretimi ve Karşılaşılan Sorunlar adlı nitel bir çalışması makale olarak yayınlanmıştır. Çalışma hem Türkçenin ana dili olarak öğretimi; hem de yabancı dil öğretimi olarak iki ana başlıkta ele alınmıştır. Çalışmada Türkçe öğretiminde bazı sorunlar ve eksiklikler tespit edilmiştir. Bu eksikliklere çözüm önerileri getirilmiştir. Türkçenin yabancı bir dil olarak çağdaş dil öğretim yöntem ve teknikleriyle öğretilebilmesi için Türkçenin dilbilgisini işlevsel açıdan ve her yönüyle betimleyen çalışmaların yeterli olmaması, Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesinde kullanılacak ders kitaplarına kaynaklık edememesi önemli bir eksiklik olarak görülmüştür. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenlerin gereksinimlerine, düzeylerine, çeşitliliğine uygun ders öğretim araç, gereçleri ve ders kitapları yeterli değildir. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenlerin gereksinimlerine ve düzeylerine uygun öğretim programlarının hazırlanması gerektiği belirtilmiştir. Buna örnek olarak çocuklar ve yetişkinlerin dil öğrenme biçimleri ve ilgi alanları tamamen farklı olduğundan Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen çocuk ve yetişkinlere uygun öğretim programları ve bu programlara uygun ders kitapları hazırlanması gerektiği vurgulanmıştır. Türkçeyi öğrenenlerin çeşitliliğine uygun olarak hazırlanmamış tek tip öğretim programı ve buna koşut oluşturulan ders araç gereçleri ve ders kitapları, öğretim ortamlarını olumsuz yönde etkilediği ve Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde, çağdaş bir eğitim ortamının oluşabilmesi için yabancı dillerin öğretimine rehberlik etmek üzere hazırlanmış Avrupa Dil Gelişim Dosyasının bu dosyada yer alan

ölçütleri kullanmak ve bu dosyaya uygun öğretim materyalleri geliştirmek Türkçe öğretimine büyük ölçüde katkı sağlayacağı önerisi getirilmiştir.

Ergin ve Ermeğan, (2011) Uluslararası Eğitim ve Uygulamalarında Yeni Eğilimler konferansında Yunanistan’da yaşayan Türk öğrencilerin dahil oldukları bu kültüre uyum becerilerini saptamak amacıyla yaptıkları araştırmada ve sundukları bildiride; Arkadaşlık uyumu yüksek olan Türk azınlık öğrencilerinin sınıfa uyumları da daha kolay olduğu, Türk azınlık ailelerinin kısıtlamaları çocukların arkadaşlık ve sınıfa uyum becerilerini engellediğini ve okul başarısı ile sınıfa uyum arasında da ilişki bulunduğu sonucuna varmışlardır. Bu sonuçlara göre de aşağıdaki önerilerde bulunmuşlardır:

Yapılacak sosyal uyum politikalarında, etnik kültürün göz ardı edilmesinin daha sonra ise gençlerin her iki kültürden de uzaklaşacağı marjinalleşmeye doğru bir gidiş sergileyeceği ve sorunlu bir gençliğin ortaya çıkmasına yol açabileceği unutulmayarak, sosyal uyum için her iki kültürün de kaynaşmasını sağlayacak politikalar geliştirilmesi gerektiğini, iki kültür arasındaki önyargıları kırmanın bir yolu olarak, okullarda öğretmenlerle velilerin işbirliği ile Türk azınlık çocuklarının okulda etnik kültürleri ile barışık olmalarını ve diğer arkadaşları ile daha uyumlu bir birlikteliğe sahip olmalarını sağlayacak Türk kültürünü tanıtıcı kültürel ve sosyal faaliyetler düzenlenmesi gerektiğini, okullarda Türkçe dersinin kredili olarak verilmesi ile yeni kuşak çocuklar Türkçeyi unutmayacak ve belki de aileleri ile aralarındaki sorunları da azaltacak Türk kültürü ile bağlarını koruyacağını, her yaş grubundaki Türk azınlık ve diğer bireylerin de katılımı ile gerçekleştirilecek kültürel değişimi içeren aktiviteler düzenlenerek farklı kültürler arasında etkileşim artırılmasına katkı sağlanabileceğini belirtmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın evreni ve örneklemi, veri toplama araçları ile araştırmada izlenen yol ve verilerin çözümlenmesi yer almaktadır.