• Sonuç bulunamadı

Tüketim Vergilerinin Etkinliğinin Değerlendirilmesi

Tüketim vergileri, günümüzde tüm dünyada yaygın olarak kullanılan ve yüksek gelir getiren vergi unsurları içinde yer almaktadır. Bu durum yalnızca katma değer vergisi gibi genel tüketim vergisi uygulamalarının genele yayılmış olmasından değil, çeşitli nitelikteki özel tüketim vergilerinin de vergi tahsilâtını artırmak ve tüketici davranışlarını etkilemek amacıyla kullanılmasından kaynaklanmaktadır306.

303 Şener, s.305 304 Şener, s.235 305 Şener, s.308

Ancak, harcanabilir gelir düzeyinin çok yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde bile, tüketim vergisi gelirlerinin toplam vergi gelirleri içindeki payı oldukça sınırlıdır. Bunun nedeni, tüketim vergilerinin gelir dağılımı, kaynak ayrımı ve ekonomik istikrar fonksiyonları üzerindeki olumsuz etkileridir. Bununla birlikte, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, dolaylı vergilerin uygulama alanı gelişmiş ülkelere kıyasla daha yaygındır.

Gelir ve servet üzerinden alınan dolaysız vergiler genellikle doğrudan vergi mükellefi üzerinde kalırlarken, çeşitli tüketim vergilerinden oluşan dolaylı vergiler ise yansıma mekanizması nedeniyle vergi mükellefleri tarafından değil, malı veya hizmeti satın alan nihai tüketici tarafından malın fiyatı içinde ödenmektedirler. Başka bir ifadeyle, dolaylı vergiler arz ve talep esnekliklerine göre ve fiyat mekanizması aracılığıyla verginin mükellefi olan firma veya satıcı tarafından nihai tüketiciye yansıtılmaktadır307.

Bu çerçevede verginin yansıması, “vergi borcunun biri üzerinde yerleşinceye kadar kısmen veya tamamen bir başkasına geçirilmesini ifade eder”308. İşte bu yansıma olgusu nedeniyle vergi yükü düşük gelir grubunda yer alan tüketicilere aktarıldığından, vergiyi yansıtan yüksek gelirli mükelleflerin reel gelir düzeyi yükselmekte, buna mukabil düşük gelir grubundaki mükelleflerin vergi yükü daha da artmaktadır. Bunun sonucu olarak Türkiye gibi dolaylı vergilerin ağırlıklı olarak uygulandıkları ekonomilerde, gelir dağılımı dar gelirli mükelleflerin aleyhine olmak üzere bozulmaktadır309.

Buna istinaden, bir ülkede vergi yükü veya gelir dağılımı incelenirken sıklıkla başvurulan bir yöntem, dolaylı ve dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki

payının karşılaştırılmasıdır310. 307 Şener, s.199 308 Erdağ, s.7 309 Şener, s.199 310 Erdağ, s.8

Tablo 4

OECD Ülkeleri ve Türkiye’de

Dolaylı Vergilerin Toplam Vergi Gelirleri İçindeki Payı (%)

1980 1990 2000 2007 OECD 32,5 31,9 31,6 30,9

Türkiye 36,6 47,9 59,0 65,7

Kaynak: OECD, Revenue Statistics of OECD Member Countries, Paris, 2009,

Gelir İdaresi Başkanlığı, Genel Bütçe Gelirleri Tahsilâtının Yüzde Dağılımı 1923-2009, Ankara, 2009 Seksenli yılların başında, OECD ülkelerinde %32,5 olan dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı Türkiye’de %36,6 düzeyindeyken, doksanlı yılların başından itibaren dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı OECD ülkelerinde istikrarlı biçimde gerilerken, Türkiye’de gittikçe artan bir hızda yükselerek 2007 yılı itibariyle %65,7’ye ulaşmıştır. Bunun neticesinde, Türk vergi sisteminde dolaylı ve dolaysız vergiler arasındaki denge, benzer ülkelerdeki dengeden büyük ölçüde farklılaşmış ve vergi yükünün mal ve hizmetler üzerinden alınan tüketim vergilerinde yoğunlaşmasının bir sonucu olarak, vergilemede adalet ilkesinden önemli biçimde sapılmıştır. Bu çerçevede, ülkemizdeki mevcut durumun Anayasa’nın 73. maddesinde ifade edilen “vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı” ilkesiyle bağdaşmadığı açıktır311.

Oysa ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı OECD ve AB ülkelerinin bile çok altındadır. 2007 yılı itibariyle dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı OECD ve AB ülkelerinde %30’lar civarındayken, bu oran ABD’de %16, Japonya’da ise %19 mertebesindedir312. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere, ekonomideki vergi yükünün adil dağılımı ile ülkelerin

kalkınmışlık ve gelişmişlik düzeyleri arasında doğrusal bir ilişki vardır.

311 T.C. Devlet Planlama Teşkilatı, Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu -

Vergi, s.55

312 OECD Economics Department. Tax Systems in European Union Countries, Paris, OECD Publishing, 2001,

1. Tüketim Vergilerinin Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkileri

Tüketim vergilerinin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkilerinden en önemlisi yansıma mekanizmasıyla ortaya çıkmaktadır. Zira tüketim vergilerinin önemli bir bölümü piyasa mekanizmasının arz ve talep koşullarına bağlı olarak, üretici ve satıcılar tarafından mal ve hizmet fiyatları içinde nihai tüketicilere aktarılmaktadırlar313.

Diğer taraftan, tüketim vergilerinin fiili oranının tüketicinin geliri arttıkça giderek azalan bir orana dönüşmesi, gelir dağılımı üzerinde son derece olumsuz bir etki yapmaktadır. Örneğin, gerek düşük gelirli tüketiciler, gerekse yüksek gelirli tüketiciler zorunlu gıda maddeleri için aynı oranda tüketim vergisi ödemelerine rağmen, düşük gelirli tüketicilerin ödedikleri verginin toplam gelirlerine oranı, yüksek gelirli tüketicilerin ödedikleri verginin toplam gelirlerine oranından yüksektir. Bu nedenle tüketim vergilerindeki artış, ekonomideki gelir dağılımını doğrudan doğruya bozmaktadır314.

Bu olumsuz durum, bazı ülkelerde zorunlu tüketim harcamaları için ödenen tüketim vergisinin, gelir vergisi matrahından düşülmesine imkân tanımak suretiyle bir dereceye kadar çözüme kavuşturulmaya çalışılır. Ancak “vergi indirimi” olarak adlandırılan bu yöntem aynı zamanda yüksek gelirli tüketicilere de yarar sağladığından, gerçekte tüketim vergisinin azalan oranlı yapısı değişmemektedir. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerde tüketim vergilerinin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek amacıyla, düşük gelirlilere zorunlu giderlerini karşılayacak düzeyde ek gelir sağlanmaktadır. Ülkemizde böyle bir uygulama olmadığından, tüketim vergileri gelir dağılımını özellikle dar gelirli tüketiciler aleyhine bozmaktadır315.

313 Şener, s.293 314 Şener, s.347 315 Şener, s.293

2. Tüketim Vergilerinin Kaynak Ayrımı Üzerindeki Etkileri

Tüketim vergilerinin ekonomik etkilerine ilişkin uluslararası araştırmalara göre, bu vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı arttıkça, olumsuz ekonomik etkileri de hızla artmaktadır. Zira tüketim vergileri, vergilemede genellik ve vergilemede eşitlik ilkelerini zedeleyerek, ekonomide kaynak ayrımında etkinsizliğe neden olmaktadırlar. Bu çerçevede, tüketim vergileri kaynak ayırımı yönünden tarafsız değildirler. Çünkü bir mal ya da hizmet üzerinden alınan tüketim vergilerinin oranı artırıldığında ya da yeni bir tüketim vergisi konduğunda, ekonomideki nispi fiyat dengesi ciddi bir biçimde bozulmaktadır. Tüketim vergilerinin kaynak ayrımı üzerindeki bu olumsuz etkileri, bu vergilerin aşırı vergi yüküne neden olmalarının bir sonucudur316.

Maliye biliminde aşırı vergi yükü, “bir tüketim vergisi nedeniyle bireylerin refah düzeylerinde meydana gelen azalış” olarak tanımlanır. Ekonomide aşırı vergi yükü söz konusu olduğunda, tüketim vergisi nedeniyle fiyatı yükselen mal veya hizmetin tüketimi azaldığından, bireyler bir tür refah kaybına uğramaktadırlar317.

Diğer taraftan, vergi yükündeki artışın dolaylı vergilerle gerçekleştirilmesi, gelirinin tamamını veya büyük bir kısmını tüketime ayırmak zorunda olan alt ve orta gelir grupları üzerindeki vergi baskısının daha da artmasına neden olmaktadır. Bu çerçevede, artan vergi yükü nedeniyle mükelleflerin kayıt dışına çıkma ve vergi kaçırma eğilimlerinin de artması, kamu kesiminin finansman olanaklarını iyice daraltarak, devletin yeni dolaylı vergiler ihdas etmesine neden olmaktadır. Bu şekilde kendi kendini besleyen bir sürece dönüşen sistemin ekonomik etkinliği tamamen ortadan

kalkmaktadır318.

316 Şener, s.290 317 Şener, s.291

318 T.C. Devlet Planlama Teşkilatı, Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu -

3. Tüketim Vergilerinin Ekonomik İstikrar Üzerindeki Etkileri

Tüketim vergisi nedeniyle arz ve talep koşullarına bağlı olarak mal ve hizmet fiyatlarının yükselmesi, ekonomik istikrar fonksiyonunun alt fonksiyonlarının da olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır.

Şüphesiz tüketim vergilerinin ekonomi üzerindeki en önemli olumsuz etkisi, fiyatlar genel düzeyinin yükselmesidir. Örneğin, akaryakıt gibi temel bir mal üzerine yüksek oranla konulan bir tüketim vergisi (özel tüketim vergisi), diğer mal ve hizmetlerin fiyatlarını zincirleme olarak ve çoğu kez konulan vergi oranından daha yüksek bir biçimde artırmaktadır. Diğer taraftan, yüksek oranlı tüketim vergileri uluslararası rekabetin ülkemiz aleyhine gerçekleşmesine neden olarak, dış ödemeler bilançosu dengesinin de bozulmasına neden olmaktadır319.