• Sonuç bulunamadı

Gelir Vergisinin Ekonomik İstikrar Üzerindeki Etkileri

A. Gelir Vergisinin Etkinliğinin Değerlendirilmesi

3. Gelir Vergisinin Ekonomik İstikrar Üzerindeki Etkileri

Gelir vergisinin gelir dağılımı ve kaynak ayrımı üzerindeki olumsuz etkileri, ekonomik istikrarın sağlanması hedefinden de önemli sapmalara neden olmaktadır. Zira gelir dağılımında adaletin ve kaynak ayrımında etkinliğin sağlanamadığı bir ekonomide; uygun bir büyüme hızına, tam istihdama, fiyat istikrarına ve dış ödemeler bilançosu dengesine ulaşma imkânı da bulunmamaktadır. Bununla birlikte, artan oranlı gelir vergisi uygulamasının ekonomik istikrar üzerindeki en önemli olumsuz etkisi, tasarruflar ve yatırımlar üzerinde görülmektedir265.

John Stuart Mill’e göre, tasarruf eden bir kişi, gelir vergisi uygulamasında tüketim vergisi uygulamasına kıyasla zarar görmektedir266. Bununla birlikte Nicholas Kaldor’a göre, gelir vergisi tasarrufları teşvik etmeyerek ve girişimcilerin yatırım yapma ve risk alma cesaretini kırarak, ekonomik istikrarın bozulmasına ve ekonomik büyüme potansiyelinin değerlendirilememesine neden olmaktadır267.

262 Vergi kaçırma, mükellefin bilinçli olarak vergi kaybına yol açmasıdır. Şener, s.247

263 Vergiden kaçınma, mükellefin yasal yollardan, vergisel ayrıcalıklardan veya vergi teşviklerinden yararlanarak

daha az vergi ödemeyi yeğlemesidir. Şener, s.247

264 Şener, s.247 265 Şener, s.248

266 Edizdoğan - Çelikkaya, s.70

Buna mukabil John Maynard Keynes’e göre, artan oranlı gelir vergisi tarifesi uygun biçimde saptandığında, ekonomide istikrar kendiliğinden sağlanabilir. Keynes, artan oranlı gelir vergisi tarifesinin ekonomide istikrar sağlayıcı bu özelliğine “vergilemede otomatik istikrar” adını vermiştir. Keynes’e göre, artan oranlı gelir vergi tarifesinin ekonomik istikrar sağlayıcı bu özelliği sayesinde, devletin istikrarı sağlamaya yönelik başka önlemler almasına gerek kalmayabilir. Ancak, artan oranlı gelir vergisi tarifesinin ekonomide istikrarı kendiliğinden sağlayabilmesi için, ekonomide vergi kaçağı olmaması ve verginin yansıtılamaması gerekir. Diğer taraftan, artan oranlı vergi tarifesinin; (1) gelir ölçeğinin alt dilimlerinde azalan oranlı, (2) orta dilimlerinde kısmen artan oranlı ve (3) üst gelir dilimlerinde yüksek artan oranlı bir yapıda olması gerekir. Bu yönleriyle ele alındığında, Türk gelir vergisi sisteminin ekonomide istikrarı kendiliğinden sağlayıcı gücünün bulunmadığı söylenebilir268.

Mill’e göre, gelir vergisi kapsamında vergilenmiş olan gelirin, tasarruf edilerek yatırıma dönüştürülen kısmı üzerinden elde edilen ilave gelirin de vergilenmesi, çifte vergileme anlamına gelmektedir ve bu durum vergilemede eşitlik ilkesine aykırıdır. Diğer taraftan, Mill’in görüşüne karşı çıkan Josiah Stamp’e göre, gelirin tasarruf edilerek yatırıma dönüştürülen kısmı üzerinden elde edilen ilave gelir harcandığında, asıl gelirin hiç yatırım yapılmadan harcanması durumuna kıyasla daha büyük bir harcama yapılmış olur. Bu fazladan harcama olanağı, yatırım yaparak bekleme karşılığında elde edilen ekonomik bir ödüldür. Ödül de bir çeşit gelir olduğundan, yatırım yaparak elde edilen bu ödülün de (ilave gelirin de) vergilenmesi gerekir269.

Bu konuya ilişkin tartışmalar sürerken, esasen gelir vergisi kişinin gelirini azaltarak, tasarruf edeceği miktara ilişkin kararlarını gözden geçirmesine ve tüketim ve tasarruf tercihlerinin değişmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte, gelir vergisi kişinin yalnızca cari gelirini değil, bu gelirin tasarruf edilen kısmından gelecekte elde edilecek faiz kazancını da vergileyerek, ikame etkisi olarak adlandırılan başka bir etki

268 Şener, s.251,252

daha yapmaktadır270. Bu durumda gelir vergisi uygulaması nedeniyle faiz gelirlerinin cazibesinin azaldığını gören mükellefler, tasarrufta bulunmak yerine tüketim harcamalarını artırmayı tercih etmektedirler. Bunun neticesinde, ekonomideki toplam tasarruf ve sermaye düzeyinde etkinlik kaybı meydana gelmektedir. Bu kaybın miktarı, tasarruf arzının faiz karşısındaki esnekliğine ve vergi oranına bağlı olarak değişmektedir271.

Buna istinaden, gelir vergisinin tasarruflar üzerindeki olumsuz etkileri beş ana başlık altında toplanabilir: (1) Tasarrufların vergilenmesiyle, gelir çifte vergilemeye tabi tutulmaktadır. Başka bir ifadeyle, vergi matrahı üzerinden bir kez gelir vergisi alındıktan sonra, aynı gelirin tasarruf edilen kısmı üzerinden ikinci kez gelir vergisi alınmaktadır. (2) Tasarrufların vergilenmesi çifte vergilemeye neden olduğundan, vergilemede yatay ve dikey eşitlik ilkelerinden sapılmaktadır. (3) Gelir vergisi nedeniyle net faiz geliri düştüğünden (örneğin, %20’lik gelir vergisi, %5’lik faiz kazancını %4’e düşürmektedir), tasarruf edilen fonların peşin değeri de düşmektedir. Bunun sonucunda, mükellefler tasarruf etmek yerine tüketim yapmayı tercih etmektedirler. Bu durumda, ekonomide yatırımlara ayrılan fonlar kendiliğinden azalmaktadır272. (4) Tasarrufların vergilenmesi nedeniyle yatırımlara ayrılan fonların azalması, ekonomideki faiz hadlerinin yükselmesine neden olmaktadır273. (5) Ekonomide gelecekteki tüketime ilişkin talep esnekliği yüksek olduğundan, tasarrufların vergilenmesi refah kaybına neden olmaktadır274.

Bununla birlikte, gelecekte elde edilmesi beklenen gelirlerle ilgili herhangi bir belirsizliğin, tüketim hadleri üzerinde büyük ölçüde sınırlayıcı etkisi vardır275.

270 Uluatam, Kamu Maliyesi, s.334 271 Edizdoğan - Çelikkaya, s.52 272 Şener, s.249

273 Guillebaud, C. W. Income Tax and Double Taxation of Saving, The Economic Journal, September 1935, s.490 274 McLure, Charles E. Taxes, Savings and Welfare, Theory and Evidence, National Tax Journal, 1997, s.318 275 Carroll, Christopher D. How Does Future Income Affect Current Consumption?, The Quarterly Journal of

Gelir vergisi, mükelleflerin harcanabilir gelirlerini azaltmakla birlikte, esasen yüksek gelir grubunda yer alan bireylerin harcamalarını oransal olarak daha fazla azaltmaktadır. Zira düşük gelir grubunda yer alan bireyler gelirlerinin çok önemli bir kısmını zorunlu ihtiyaçları için harcamak zorunda olduklarından, yüksek gelir grubunda yer alan bireylere kıyasla daha çok tüketim eğilimindedirler. Buna mukabil, yüksek gelir grubundaki bireylerin tasarruf imkân ve eğilimleri, düşük gelir grubunda yer alan bireylere kıyasla daha yüksektir. Bu sebepten, artan oranlı gelir vergisi yüksek gelir grubunda yer alan bireyleri düşük gelir grubunda yer alan bireylerden daha yüksek oranda vergileyerek ekonomideki toplam tasarruf oranının azalmasına neden olmaktadır. Zira gelir arttıkça, toplam gelirin tasarruf edilen miktarı da artmaktadır. Dolayısıyla gelir vergisi oranlarının artması, bireysel tasarrufların ve yatırımların azalmasına neden olmaktadır276.

Diğer taraftan, gelir vergisi bireylerin satın alma güçlerini azaltarak, bireysel tüketimin kısılmasına ve ekonomideki toplam talebin azalmasına yol açtığından, talepteki bu azalma; ekonominin yavaşlamasına, kârların düşmesine ve tüketim ve yatırım malları üretimi için yeni yatırımlara girişme arzusunun zayıflamasına neden olmaktadır277. Bu çerçevede, gelir vergisi girişimcilerin yatırım kararlarını olumsuz yönde etkilemektedir278.

Gelir vergisi, bir yandan tasarruflar üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle yatırımlara ayrılan fonların azalmasına neden olurken, diğer yandan yatırım kârlılığının düşmesine neden olmaktadır279. Gelir vergisinin yatırımlar üzerindeki kârlılık azaltıcı etkisi, girişimcilerin vergi öncesi ve vergi sonrası kârlarını mukayese etmelerine dayanmaktadır. Zira girişimcilerin yatırım kararları üzerinde doğrudan etkisi bulunan en önemli unsur, yatırımdan elde edecekleri vergi sonrası kâr oranıdır280. Artan oranlı gelir

276 Edizdoğan - Çelikkaya, s.50 277 Edizdoğan - Çelikkaya, s.79 278 Uluatam, Kamu Maliyesi, s.336 279 Edizdoğan - Çelikkaya, s.79 280 Uluatam, Kamu Maliyesi, s.336

vergisi uygulamasında yatırımların vergi sonrası kâr oranı düştüğünden, ekonomideki yatırım düzeyi de kendiliğinden azalmaktadır.

Gelir vergisinin yatırımlar üzerindeki olumsuz etkisini giderebilmek amacıyla, bazı yatırımcılar riskli kabul edilen yatırım alanlarına yönelirler. Girişimcilerin riskli yatırım alanlarına ne dereceye kadar yönelecekleri, artan oranlı gelir vergisi tarifesinin yapısına281 ve yatırım sonucu oluşabilecek zararın mahsup edilebilme imkânına bağlıdır. Eğer gelir vergisi uygulaması yatırım sonucu oluşabilecek zararın, girişimcinin diğer kaynaklardan elde ettiği gelir ve kârlardan kısmen ya da tamamen mahsubuna imkân tanımıyorsa, söz konusu girişimin (yüklenilen risk başına gelir biçimindeki) çekiciliği azalacaktır. Risk arttıkça, bu etki daha da belirgin hale geleceğinden, gelir vergisi riskli yatırımları güvenli yatırımlara kıyasla daha fazla engelleyecektir. Zira bu durumda devlet, girişimin kârından pay alan, ancak zarar halinde bu zarara hiç karışmayan bir ortak gibi davranmış olur282.

Türk gelir vergisi sistemi yalnızca ileriye doğru beş yıl boyunca zarar mahsubu imkânı tanımaktadır. Bu durumda girişimci gelecek beş yıl içinde zararını karşılayabilecek tutarda gelir elde edemezse, oluşabilecek zararı tamamen üstlenmek zorundadır. Şüphesiz bu durum Türkiye’de yatırım yapmanın çekiciliğini büyük ölçüde azaltarak, ekonomik istikrarı olumsuz yönde etkilemektedir.