• Sonuç bulunamadı

Kişisel Harcama Vergisinin Gelişim Süreci

Vergilemede kişilerin gelirlerinin yerine harcamalarının esas alınması gerektiği fikri, ilk olarak İngiliz iktisatçı ve filozof Thomas Hobbes tarafından 1651 yılında yayımladığı “Leviathan” adlı eserinde ifade edilmiştir349.

Hobbes’un vergileme ilkeleri, kendisinden iki yüzyıl kadar sonra, İngiliz iktisatçı John Stuart Mill tarafından yeniden ele alınmıştır. Mill, 1848 yılında yayımladığı “Politik Ekonominin Temel İlkeleri” adlı eserinde ve “İngiltere Gelir Vergisi ve Servet Vergisi Seçim Komitesi”nin bir üyesi olarak yaptığı çalışmalarda konuya detaylı bir biçimde eğilmiştir.

Mill’in görüşleri, İngiltere’de Alfred Marshall ve Arthur Pigou, ABD’de Irving Fisher ve İtalya’da Luigi Einaudi gibi birçok ünlü iktisatçı tarafından desteklenmiştir350.

Ancak, kişisel harcama vergisinin kamu ekonomisi üzerinde yaratacağı etkilerin detaylı bir biçimde değerlendirilmesi, böyle bir verginin incelenmesinin akademik bir çalışmadan öteye geçemeyeceği savlarıyla ertelenmiştir.

349 Kaldor, Nicholas. Comparison of an Expenditure and an Income Tax, The Journal of Political Economy,

September-October 1968, s.1087

Çünkü bu görüşte olanlara göre, bireyleri harcamalarını esas alarak vergilemek, idari açıdan uygulanması olanaksız bir ideal olarak değerlendirilmiştir351.

Bu çerçevede Mill, “İngiltere Gelir Vergisi ve Servet Vergisi Seçim Komitesi”nde yaptığı bir konuşmada, en kusursuz ve en adil vergi sisteminin, harcamalar üzerinden alınan ve tüm tasarrufları vergiden istisna eden sistem olduğunu ifade ederken, Marshall, artan oranlı kişisel harcama vergisinin diğer tüm dolaylı ve dolaysız vergilerden daha üstün olduğunu, ancak kişisel harcama vergisinin ulaşılması güç bir ideal olduğunu ileri sürmüştür. Pigou ise, hem “Kamu Maliyesi” adlı kitabında hem de “Ulusal Borçlar ve Vergileme” adlı makalesinde, ideal bir vergi sistemi olarak nitelendirdiği kişisel harcama vergisinin, pratikte uygulanmasının imkânsız olduğunu iddia etmiştir352.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, dönemin önde gelen iktisatçıları, ABD’de uygulanmakta olan gelir vergisi ve baş vergisinin yerine geçmek üzere, kişisel harcama vergisi getirilmesini ABD Kongresi’ne önermişler, ancak yeterli ilgiyi görmemişlerdir353.

Bununla birlikte, 1937 yılında, “Ekonometrika Dergisi”nde yayımlanan “Teoride ve Vergilemede Gelir” adlı makalesinde, kişisel net tasarrufların harcamaya dönüştürülmesinin muhasebe prensipleriyle hesaplanabileceğini ispat eden Fisher, kişisel harcama vergisinin pratik uygulamasının mümkün olabileceği yönündeki kanaatin güçlenmesine ve konunun bir kez daha ABD maliyesinin gündemine gelmesine neden olmuştur354.

351 Kaldor, Nicholas. Risk Bearing and Income Taxation, The Review of Economic Studies, June 1958, s.207 352 Hacıosmanoğlu, Harcama Vergisi - Nicholas Kaldor, s.6

353 Buehler, Alfred G. Review: An Expenditure Tax by Nicholas Kaldor, Annals of the American Academy of

Political and Social Science, July 1957, s.177

Bu çerçevede, İkinci Dünya Savaşı giderlerinin artan oranlı bir harcama vergisiyle karşılanması ve enflasyonun kontrol altına alınabilmesi amacıyla, başta Fisher olmak üzere dönemin en önemli iktisatçılarının da desteğini alan ABD Hazine Bakanlığı, ABD’de uygulanmakta olan gelir vergisi sistemine ilave olarak, kişisel harcama vergisi sisteminin getirilmesine ilişkin bir kanun tasarısı hazırlamış ve ABD Kongresi’ne sunmuştur. Buna mukabil, ek bir vergi yükü getireceği kaygısıyla toplumda sert tepkiyle karşılanan tasarı, ABD Kongresi’nde reddedilmiştir355.

Ancak, Macar asıllı İngiliz iktisatçı Nicholas Kaldor’un 1956 yılında yayımladığı “Harcama Vergisi” adlı eserinde detaylı bir biçimde tekrar ele alınan kişisel harcama vergisi sistemi, bu defa geniş yankı uyandırmıştır356.

Kaldor, gelir vergisi sisteminin yarattığı adaletsizlikten ve getirdiği büyük sorunlardan fazlasıyla sıkıntı çekmiş ve vergi bilinci oluşmuş İngiliz halkının, kişisel harcama vergisinin uzun dönemde sağlayacağı faydaları göz önünde bulundurarak, sistemin uygulanmasından kaynaklanacak kısa vadeli sıkıntılara göğüs gerebileceğini düşünmüştür357. Ancak, Kaldor’un önerisi İngiltere ve ABD’de geniş yankı uyandırsa da, esas ilgiyi gelişmekte olan ülkelerden görmüştür.

Bu çerçevede, kişisel harcama vergisinin ilk uygulaması 1958 yılında Hindistan’da ve ardından 1959 yılında Seylan’da başlatılmıştır358. Kaldor’un Hindistan için hazırladığı ve beş yıllık bir kalkınma planını içeren vergi modelinde,359 ilave vergi gelirlerinin yarısının kişisel harcama vergisi vasıtasıyla doğrudan doğruya kişiler

355 Buehler, s.177 356 Şener, s.286

357 Heuson, William G. Review: An Expenditure Tax by Nicholas Kaldor, Southern Economic Journal, October

1957, s.230

358 Şener, s.286

359 Nicholas Kaldor’un Hindistan için hazırladığı vergi modeli, kişisel harcama vergisinin yanı sıra, net servet vergisi

uygulanmasını da içermektedir. Modelde yer alan net servet vergisi uygulaması toplam vergi gelirlerin yalnızca %2,5’ini oluştursa da, döneminde oldukça dikkat çekmiş ve tüm dünyada büyük tartışma konusu olmuştur. Goode, Richard. Review: Taxation in India by W. W. Brudno, C. K. Cobb, N. A. Palkhivala, R. M. Eigner, L. D. Holman, The Journal of Finance, December 1961, s.611

üzerinden ve dolaylı olarak kurumlar üzerinden elde edilmesi, diğer yarısının ise toprak vergileri vasıtasıyla toprak sahiplerinden elde edilmesi planlanmıştır360.

Gerek Hindistan’da, gerekse Seylan’da çok kısa bir süre uygulanan kişisel harcama vergisi sistemi, her iki ülke de başarısız sonuçlar alındığı gerekçesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, her iki uygulamayı değerlendiren çalışmalara göre, Hindistan ve Seylan’da yaşanan başarısızlık verginin kendisiyle ilgili olmayıp, bozuk bürokratik ve siyasi yapıdan kaynaklanmıştır. Esasen, her iki uygulamada da vergiye en çok direnci, politikacı, işadamı ve bürokrat kesimi göstermiştir. Çünkü kişisel harcama vergisi sistemi, kişisel servet, kişisel gelir ve kişisel harcamayı tam olarak belirleme olanağı vermekte, böylece vergi kaçırma imkânını ortadan kaldırmaktadır361. Yapılan araştırmalara göre, Hindistan ve Seylan’daki uygulamaların başarısız olmasındaki önemli etkenlerden biri de, vergi sistemi içine gereğinden fazla indirim ve istisna sokularak, verginin verimliliğinin düşürülmüş olmasıdır362.

1974 yılında “Harward Law Review” dergisinde yayımlanan “Tüketim Tabanlı Nakit Akım Kişisel Gelir Vergisi” adlı makalesinde William D. Andrews, artan oranlı kişisel harcama vergisi sistemini nakit akım esasına göre inceleyerek, bu vergileme modelinin yönetiminde karşılaşılabilecek sorunların çözümüne ilişkin çeşitli önerilerde bulunmuştur363. Adrews’ın çalışması, özelikle ABD ve İngiltere’de büyük ilgi uyandırmış, bunun üzerine “İngiliz Mali Etüdler Enstitüsü”, Profesör James E. Meade başkanlığında 11 iktisatçı ve akademisyenden oluşan bir komite kurarak, komiteden İngiliz vergi sistemini bütünüyle değerlendirmesini ve vergi sistemindeki aksaklıkları giderecek reform önerileri getirmesini talep etmiştir364.

360 Brown, E. Cary. Review: Indian Tax Reform by Nicholas Kaldor, Economica, November 1957, s.370,371 361 Şener, s.286

362 Ersoy, s.159

363 Kreider, Robert. Review: What Should Be Taxed? Income or Expenditure by Joseph A. Pechman, Annals of

the American Academy of Political and Social Science, January 1981, s.297

364 The Institute For Fiscal Studies. The Structure and Reform of Direct Taxation, Report of a Committee

1978 yılında tamamlanan ve maliye literatürüne “Meade Raporu” olarak geçen rapor, temelde İngiliz vergi sisteminin eksik ve aksayan yönleri ile bunlara ilişkin çözüm önerilerini ele almakla birlikte, esasen kişisel harcama vergisi modelini incelemekte ve önermektedir365. Meade raporu hazırlayıcıları, yönetimindeki tüm güçlüklere rağmen, tüketim tabanlı bir vergi sistemi olan kişisel harcama vergisinin, vergi politikaları açısından en çok tercih edilmesi gereken vergileme modeli olduğuna kanaat getirmişlerdir366.

Ne var ki, yüzyıllardır birçok iktisatçı, maliyeci ve akademisyen tarafından savunulmuş olan kişisel harcama vergisi, günümüze kadar hiçbir ülkede geniş boyutlu bir biçimde uygulamaya konmamıştır. Taşıdığı tüm meziyetlere rağmen, geniş boyutlu olarak uygulamaya konmamış olmasının temel nedeni, ortaya çıkarabileceği yönetim sorunlarının uyandırdığı kaygıdır. Teorik plandaki mükemmel yapısına rağmen, kişilerin belirli bir dönemde yapmış oldukları toplam harcama tutarını bulmak, bundan zorunlu indirimleri yapmak ve mükellef beyanlarındaki yanlışlıkları saptamak gibi unsurların vergi idaresini büyük bir yük altına sokacağı kaygısı, kişisel harcama vergisi konusunda çekingenlik yaratmıştır367.

Kişisel harcama vergisinin uygulanmasındaki gecikmenin bir başka temel nedeni de katma değer vergisinin dünya çapında kazandığı yaygınlıktır. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde önce Avrupa Ortak Pazarı’nın temel vasıtalı vergisi olarak kullanılan katma değer vergisi, ilerleyen dönemde başka ülkelerin vergi sistemlerine de girmiş ve getirdiği gelir itibariyle vazgeçilmez vergilerden biri olmuştur. Harcamalar üzerinden geniş çaplı olarak alınan böyle bir verginin varlığı, yine harcamaları esas alan başka bir vergiye fazla gerek bulunmadığı düşüncesini getirmiştir.

365 Jorgenson, Dale W., Kun-Young Yun. Tax Reform and U.S. Economic Growth, The Journal of Political

Economy, October 1990, s.157

366 Bradford, David F. Review: The Structure and Reform of Direct Taxation, Report of a Committee Chaired

by Professor J. E. Meade, Journal of Economic Literature, June 1979, s.575

Ancak son yıllarda bu düşüncenin yerinde olup olmadığı pek çok ülkede tartışılmaya başlanmış ve kişisel harcama vergisinin hem uygulanabilir olduğu, hem de katma değer vergisinden farklı özellikleriyle ondan bağımsız olarak vergi sistemlerinde yer alabileceği düşüncesi, gittikçe daha fazla taraftar bulmaktadır368.

Bu çerçevede, kişisel harcama vergisi, vergi kaçakçılığını kolayca önlemesi ve tasarruf ve yatırımları teşvik edici özellikleri nedeniyle Birleşmiş Milletler tarafından geleceğin vergisi olarak nitelendirilmekte ve gelişmekte olan ülkelere önerilmektedir369.