• Sonuç bulunamadı

TÖB-DER’İN İLKE ve AMAÇLARI ve ÇALIŞMA YÖNTEMİ

TÖB-DER’in ilke, amaç ve çalışma yöntemleri konusunda örgütlenme nedeninin başında Türkiye’nin geri bırakılmış bir ülke olması düşüncesi bulunmaktadır. Geri bırakılmış bir ülkede var olan yurtsever öğretmenlere de bu

185 Özcan, s.22-23. 186 Özcan, s.23

112 aşamada önemli görevler düşeceğini savunmuştur. TÖB-DER, kuruluş ve faaliyetlerinin tüm amacını bu düşünceler doğrultusunda ortaya koymuş bir sivil toplum örgütüdür. TÖB-DER, 12 Mart 1971 sonrasının koşullarında niteliğini koruyabilen, demokratik bir güç olarak ayakta kalabilen tek devrimci meslek kuruluşu olduğunu da savunmuştur. TÖB-DER amacında “Devrimci Eğitim” vurgusunu sıklıkla kullanmıştır. TÖB-DER’e göre “Devrimi Eğitim, toplumdaki

düzensizliğin, ekonomik bağımlılığın, kültürel yozlaşmanın sorumluluğunu duyacak, kişilerin mutluluğunu amaçlayan uygarlık düzeyi ile bağdaşan akılcı bir düzen getirmede eyleme geçecek öncü kuşakların yetiştirilmesine dönük eğitim düzenidir”

denilmektedir. Dernek Tüzüğü’nde, “Atatürk Devrimleri, İnsan Haklan Evrensel

Beyannamesi ile, Anayasa’nın millî, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti kapsamı içinde, üyelerinin tüm ekonomik, sosyal ve özlük haklarını koruyup geliştirerek birleşmelerini ve dayanışmalarını sağlamaktadır. Dernek bu amacını gerçekleştirmek için gerekli çalışmaları yapar; amacı dışında başka konuyla uğraşamaz” denilmiştir.

TÖB-DER’in ilk kurucularından olan ve daha sonra genel başkanlığını yapan Ali Bozkurt yazdığı anı kitabında örgütlenme çalışmaları hakkında şu bilgilere yer vermiştir: 188

Kurucu Merkez Yürütme Kurulu’muz, yaklaşık on ay çok güzel çalışmalar yaptı. Derneğin tüzel kişiliğini yerli yerine oturttu. TÖS mallarının TÖB'e geçmesini sağladı, derneğin adını her tarafa duyurdu. Hapiste ve açıkta olanların maaşlarını hiç aksatmadan ödedi. Üye sayısını on ayda 20 bine çıkardı. İlk zamanlarda öğretmenleri derneğe üye yapmakta oldukça zorlandık. Bazı öğretmenler üye olmamak için akla hayale gelmedik bahaneler uyduruyorlardı. Kendini "fazla devrimci" sayan bazıları: "Biz attan inip eşeğe binemeyiz. Sendika üyesinin dernekçiliği kabullenmesi olanaksızdır." diyorlardı. Bazı öğretmenler de: "Şimdiden kaç parçaya ayrıldınız. Birleşirseniz geliriz, yoksa biz yokuz." diyorlardı. Aslında bunların hepsi korkuya kılıf arama bahaneleriydi. Doğrudan doğruya, "Biz korkumuzdan üye olamıyoruz." yerine, ipe sapa gelmez bahaneler uyduruyorlardı.

TÖB-DER tüzüğü incelediğinde, derneğe üye olma ve üyelikten çıkarılma maddeler halinde şöyle ifade edilmektedir:

-Medeni haklara sahip ve 18 yaşını bitirmiş olanlardan aşağıdaki koşulları taşıyanlar, derneğe üye olabilirler.

113 a) Her çeşit resmi eğitim kurumlarında ve üniversitelerde eğitim-öğretim işleriyle uğraşanlar,

b) Öğretmenlik sıfatını kazanmış olup da Millî Eğitim örgütünün çeşitli kademelerinde büro hizmeti görenler ve öteki devlet kuruluşlarında eğitimle görevli olanlar,

c) Öğretmenlik sıfatını kazanmış olup da başka devlet hizmetinde veya başka işlerde çalışanlar,

ç) a, b ve c fıkralarındaki özellikleri kazanmışken emekliye ayrılanlar, d) Millî Eğitim örgütüyle üniversitelerde çalışan memur ve hizmetlilerden tutum ve davranışlarıyla bu derneğe zararlı olmayacakları konusunda üyelerden ikisinin olumlu ve yazılı tanıklığını alanlar.

- Üyelikten ayrılmak isteyenler, ayrılmak istediğini yazılı olarak bağlı bulunduğu şubeye bildirdikleri ayın sonundan itibaren üyelikten ayrılmış sayılırlar.

- Dernek üyeliği aşağıdaki durumlarda kendiliğinden düşer: a) Ölmek,

b) Adlî yargı mercilerince ertelenmeksizin kesin hükme bağlanmış cezası medeni haklarını kullanmayı önleyici bir suçtan dolayı mahkûm olmak.

TÖB-DER’in en önemli olan organ derneğin Genel Kurulu’dur. Genel Kurul, derneğin en yetkili organıdır. Seçilmiş ve tabii delegelerden kurulur.

Şekil 5: TÖB-DER Mührü

114 TÖB-DER’in ilke ve amaçları ile ilgili olarak Niyazi Altunyan’ın TÖB-DER konusunda 12.15.1994 tarihindeki görüşmelerinden aktardığı bilgiler şöyledir: 189

TÖS’ün sorunlarını devralan TÖB-DER, işverenin gözünde tıpkı TÖS gibi solcu ve bela bir örgüttü. TÖS üyelerini hapse tıkan zihniyet, TÖB-DER üyelerine de aynı yöntemi uygulamıştır. Örneğin TÖS’ün TÖB-DER’e mal devretmesi konusunda dava açılmış, ancak beraat kararı çıkmıştır.6-7 Aralık 1972 gecesi tüm yürütme kurul üyeleri, izinsiz toplantı yaptıkları gerekçesiyle tutuklanmış, haklarında dava açılmış, Genel Başkan Ali Bozkurt’a 25 gün hapis cezası verilmiştir. Hakkında düzmece davalar açılan yöneticiler uzun süre açıkta kalmışlardır. Öğretmen kıyımı bu dönemde de bütün şiddetiyle devam etmiştir. Bu caydırıcı önlemler, başlangıçta etkili olmuştur. Ekim 1973’te yapılan genel seçimlerden sonra geçilen sivil yönetim döneminde üye artışı hızlanmıştır. TÖB-DER üyesi ve Köy Enstitüsü çıkışlı Mustafa Üstündağ’ın Milli Eğitim Bakanı olmasıyla TÖB-DER üye sayısı patlama derecesine artmıştır.

Konu ile ilgili olarak 1974-1976 Sivas TÖB-DER Şube Yazman’ı Zeki Senger, yapılan görüşmede şunları dile getirmiştir:190

12 Mart’tan sonra TÖB-DER kuruldu. Bu nedenle TÖB-DER, öğretmenlerin ekonomik, demokratik ve mesleki kazanımları için kurulmuş bir örgüttür. Ancak ülkenin koşulları aynı zamanda TÖB-DER’in önüne demokrasi mücadelesi koymuştur. Bu yüzden birçok TÖB-DER üyesi öğretmen, mesleki değil, düşüncesinden dolayı haksız yere sürgün edildiler, öldürüldüler, görevden atıldılar. O dönemde TÖB-DER üyesi olmak demek sürülmek, görevden alınmak hatta ölümü göze almaktı. TÖB-DER’in mal varlığına el konuldu, bir anlamda gasp edildi ve de geri verilmemiştir. Dönemin sosyal devlet yapısı, biraz daha eğitimin ve sağlığın parasız olmasından yana idi. İlk göreve başladığımda 950 lira maaş alıyordum, yaklaşık 900 lirada ek ücret alıyordum. Bu günle karşılaştırıldığında öğretmenlerin ek ücretleri ¾ oranında gasp edilmiştir.

Öğretmen ekonomik darboğaza sürüklenmiştir. Aynı şekilde

itibarsızlaştırılmıştır.1970’li yıllarda özellikle iletişim olanakları kısıtlı idi. Daha çok yüz yüze etkinlikle iletişim sağlanıyordu. Buda çok sayıda toplantı ve mitingin yapılmasını sağlıyordu. Anayasa’da var olan 141 ve 142. maddeler bu dönemde, demokratik kitle örgütlerinin çalışmalarını hep kısıtlamıştır ve hep engel aracı olarak kullanılmıştır.

Ayrıca TÖB-DER ilke ve amaçlarının ne olduğunu, bu amaçlara ulaşmak için nelerin yapılması gerektiği konusundaki düşüncelerini TÖB-DER’in 1975’te yapmış oldukları olağanüstü kurultayda da dile getirmişlerdir.

TÖB-DER’in yayın organı olan TÖB-DER Gazetesi’nin ilk sayısında, dernek hakkında çıkan bir yazıda, sorunların çözümünü güç birliğinde arayan bir örgüt bilincinin ürünü olduğu dile getirilmiştir. Anayasal değişikliğin sona erdirdiği sendikal dönemden sonra TÖB-DER, Türkiye öğretmenlerinin tek bir çatı altında

189 Altunya, Ö.Örgütleri s.128.

115 toplama sorumluluğunu üstlenmiştir. Anadolu’dan gelen ilgi ve bilinçli destek mesajların birliğin önemini ortaya koymuş. Birliğin kurulduğu günden geçen kısa süreye rağmen şube sayısının 195’i aşması birleşme özleminin açık kanıtı olduğu ileri sürülmüştür.191

TÖB - DER devrimci, demokratik, merkeziyetçi bir meslek örgütüdür. Devrim: emekçi sınıf ve tabakaların siyasal iktidarı ele geçirerek mevcut üretim biçiminden daha ileri bir üretim biçimine geçiştir. TÖB-DER, emperyalizmin ve faşizmin, baskı tahakküm ve sömürüsüne karşı emekçi sınıf ve tabakaların bağımsızlık ye demokrasi mücadelesine katkısı bulunduğu için devrimcidir. Ancak, öğretmenler ve örgütü devrimin öncü gücü değildir. Dünyanın hiçbir yerinde öğretmenler devrim yapmamıştır, yapamazlar da. Bu, öğretmenlerin emekçi sınıfların kurtuluş mücadelesine katkısı bulunmayacağı anlamına gelmez. Demokratik-Merkeziyetçilik: Tabandan yukarıya eleştiri ve önerilere sınırsız açık olma, tabandan tavana demokratik tırmanış, tavandan tabana merkezi yönlendirme ve demokratik oylamayla merkezden alınan kararlara uymadır. Ekonomik ve demokratik mücadelemizde ileri boyutlara ulaşmanın temel koşullarından biri de birlik, beraberlik ve disiplin içinde tek ses ve tek güç olmamıza bağlıdır. Demokratik-Merkeziyetçilik ilkesi iyi işletildiğinde örgütümüz ve tüm üyelerimiz yarar görecektir. Bizler, örgütümüzü parçalayıcı, örgütte güvensizlik yaratıcı demokratik merkeziyetçi ilkeler ve tavır içinde alınan kararları sabote edici, pragmatist, devrimci dürüstlükle bağdaşmayan her türlü hastalıklarla mücadele etmenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Demokratik-merkeziyetçilik bunu gerektirmektedir, örgütsel anlayışımız da budur.

TÖB-DER ilkelerinde ülke yönetime talip bir siyasi örgüt olmayı kabul etmemiş ve bu tür çalışmaların doğru olmadığı görüşündedir. Bunun yanında devrimci bir örgüt olduğunu ileri sürmüştür.

TÖB - DER, devrimcidir, ama iktidara yürüyen bir siyasi örgüt değildir. Devrimci, demokratik, meslek örgütleri devrimin yakın ve uzak hedeflerine varacak mücadele biçimlerini saptayamaz. Bu görev emekçi sınıf ve tabakaların devrimci partilerinin görevidir. Bu nedenle strateji tespiti doğrultusunda yönetime talip olmayı yararsız ve hatta sakıncalı buluyoruz. Ülkemizin bugünkü koşulları içinde örgütümüzün yeri, görevleri ve etkinliği üzerinde ilkelerle, ekonomik ve demokratik mücadele yöntemleriyle yönetimde görev talep etme hareketlerini son derece olumlu ve demokratik buluyoruz.

İlkelerde anlaşanların hareketlerini bir veya birkaç kişiye bağlamak, bu ilkelerde anlaşanları, falancanın ekibi, falancanın kadrosu, diye tanımlamak son derece yanlıştır, kitleye ve kitlenin örgütsel bilincine ve devrimci sorumluluğuna ters düşmektir. İlkelerde anlaşan kadrolar, ekipler ve bu ilkeleri benimseyen, bu doğrultuda uyumlu çalışmayı isteyen kitle vardır. Kişiler bu bütünü oluşturan zincirin halkalarından başka bir şey değildir. Kişilerin

116

etrafında kapıkulu zihniyetiyle birleşmek kesinlikle yanlıştır. En doğru yol ilkelerde birleşmektir.192

TÖB-DER, devrim kavramına sıkça vurgu yapmasının dönemin sosyo-politik özelliklerinden kaynaklandığını, siyasal olmasa da bir öğretmen örgütü olarak tutumunun bu doğrultuda olması gereğini sık sık dile getirmektedir. Örgütün, tüm öğretmenleri kavrayacak tarzda hareket etmesi gereğini, birlik ve beraberliğin sağlanmasının geçmişten gelen bir ilke olduğunun, başına buyrukluğun zararlı olacağı, aynı zamanda hiçbir siyasi kadronun ne önünde ne de sonunda yer alınmamasını ve devrimi benimsemiş bir merkeziyetçi yönetim olmanın yararlarını savunmuştur.