• Sonuç bulunamadı

Dönemin Öğretmenlerince TÖS

2.1. TÖS’ÜN KURULUŞU

2.1.1. Dönemin Öğretmenlerince TÖS

Araştırma konusu olan TÖS’ün kurulma aşaması ile birlikte 1971 tarihine kadar olan faaliyetleri çeşitli başlıklara bölündü. Bazı kısımlarda o dönemde, TÖS üyesi olan, sendikal faaliyetlerde bizzat görev olan öğretmenlerin bilgisine başvuruldu. Araştırma konusundan biri olan TÖS’ün , (emekli olan) öğretmenleri ile yapılan çeşitli görüşmelerde edinilen izlenimler şunlardır:

Görüşme yapılan öğretmenlerin hepsinin o dönemdeki bilgiyi, heyecanı, enerjiyi, sürgünleri, hatta kimi zaman canlarını nasıl ortaya koyduklarını, istekli bir şekilde anlatmak istemeleridir. Özellikle 1960-1980 dönemin, iki askeri darbeyle sonuçlanmasından ardından birçok bilgi ve belgenin hatta kitabın yok edilmesi ve bu kaynaklara ulaşılmasının zorlaşması bu tür araştırmalarda bu görüşmelerin önemini artırmıştır. Araştırma konusu olan sendika ve derneklerle ilgili bilgilere ulaşılması kısıtlı olsa da dönemin yayınları olan gazete ve dergiler bir anlamda eksikliği kısmi olsa da gidermiştir.

Öğretmen örgütleri ile ilgili olarak görüşme yapılan emekli öğretmen Hüseyin Gökbulut, 1971-1976 TÖB-DER Malatya Şube Başkanlığı yapmıştır. Görüşmede sorulan sorulara karşılık şu bilgileri aktarmıştır: 79

“1970’te 12 Mart faşizmi, öğretmenler üzerinde baskı yapılmasına yol açtı. Sürekli sürgünler yaşandı. Dönemin öğrenci grupları ile herhangi bir bağ kurulmamıştır. Diğer örgütlere oranla TÖS daha demokratik bir örgüttü. Faşizmin etkin olduğu ortamda öğretmenlerin sesi konumundaydı. Her iki askeri darbede, ilk başlarda halk alkışladı. Halk, olanları tam anlamadığından ve sonucu göremediğinden yapılan her müdahaleye alkış tuttu, destekledi. Konya’da çıkan şeriat yanlısı isyanda, askeri yönetim halkı uyarıyormuş gibi yapıp, bu tür eylemlere imkân tanıyacak kararlara imza atmıştır. Örneğin, İmam-Hatip liselerinin sayılarının gün geçtikçe artması gibi.

Bu dönemde yapılan sürgünleri anlatmak zor. Ancak yaşayan bilir. Gece yarısı çamurlu botlarla evlerimize baskınlar yapıldı. Tüm kitaplarımıza el konuldu. Korkumuzdan tutanak bile isteyemedik. Öğretmen arkadaşlarımızın çoğunu susturmak ve mücadeleden vaz geçirmek amacı ile çeşitli işkenceler yapıldı. Malatya Ziraat Okulu’nun bir binası işkence yeri olarak kullanıldı. Bölgeden geçen insanlar işkence çığlıklarını duymuşlardır. CHP’li Nihat Erim döneminde

43

de bu tür olumsuzluklar devam etmiştir. İsmet İnönü bu dönemde yaşanan idamlara karşı direndi.”

Ayrıca Hüseyin Gökbulut tarafından 1978’de dönemin Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteş’e yazılmış mektubun içeriği itibari ile TÖS üyesi bir öğretmenin düşüncesini yansıtması bakımından önemlidir. Bir eleştiri olan mektup şöyledir: 80

Sayın Nahit Menteşe 16.01.1978

Milli Eğitim Bakanı Ankara

1947 yılında Akçadağ Köy Enstitüsü’nü bitirip, köyüme ve köylüme hizmet edebilmenin aşkı ile göreve başladım.

Ne var ki egemen güçler ve onların uşaklığını yapan yerli gericiler zaman zaman çalışma gücümüzü engellemek ve durdurmak için gerek benim şahsıma ve gerekse benim gibi halkına hizmet etmek ve halkını karanlıktan kurtarabilmek için didinen yüz binlerce öğretmene saldırılar sürüp gitmiş ve halen sürüp gitmektedir. Bu saldırılar ile birlikte, bizi temsil eden Milli Eğitim Bakanları da ne yazık ki yukarıda sözü ettiğim egemen güçler ve gericiler ile işbirliği yapmış yurt sever, Türk öğretmenini ezmekten, kıymaktan geri kalmamıştır.

Öğretmen toplantılarına gelebilecek yüzü kendilerinde görmeyen Milli Eğitim Bakanları şu veya bu işçi kurultaylarında, işveren, sermeye sahiplerinin toplantılarında hatta TBMM kürsülerinde öğretmene çamur atan bir milli eğitim bakanının teşekkürlerine layık olacağımı sanmıyorum. Çünkü ben sizden değil, halkımdan ve mensubu bulunduğum toplumdan gerekli teşekkürü almış ve onurlandırılmış durumdayım.

Kısaca tüm bu nedenlerle emekliye ayrılmam dolaysı ile şahsıma verilen 04.01.1978 tarih ve 21-462-A/1 sayılı adınızı ve imzanızı taşıyan teşekkür yazınızı aldım.

1-Bu güne dek beni insan yerine koymayan ,

2-İçten değil dıştan beni yıkmak, parçalamak ve halkıma, halkımın çocuklarına hizmet azmimi zayıflatmak isteyen,

3-Yasal toplantılarını sabote edip, bizleri diri diri yaktırtmak isteyen,

4-Okullarda yüzlerce öğrenciyi öldüren ve binlercesini yaralayan başıboş sermayeye köpeklik yapan aldatılmış halk çocuklarına dur demeyen, gerçekleri açıklamak istemeyen, susan, sustukça göz kırpan ve bu susuşu kendi çıkarlarına yeğleyen ,

5-Haklı özlük ve ekonomik direnişimizi kırdırıp bizi polis salahiyet kanunu ile tehdit edip direnişimizi kırmak isteyen bir Milli Eğitim Bakanı’nın teşekkürünü, ret ediyorum.

Sayın Nahit Menteşe söylenecek daha çok ret gerekçelerim var… Lütfen bu teşekkür kâğıdını size uşaklık edebilecek kişilere gönderiniz. Şahsınıza değil, Makamınıza saygılar sunarım.

Görüşme yapılan emekli öğretmen Lütfi Doğançay ise sorulan sorulara şu yanıtları vermiştir:81

80 Hüseyin Gökbulut, 16.01.1978 tarihli mektup.

44

TÖS zamanında kazanılmış haklar, 27 Mayıs Anayasası’nın getirdiği kısmi örgütler aktüalitesini yitirmemiş, hala canlı idi. Ekonomik durum TÖS zamanında, TÖB-DER zamanından iyi, şimdiki durumdan çok daha iyi idi.

Öğretmen TÖS zamanında kendini güçlü, örgütlü, örgütünce hukuksal ve ekonomik yönden destekleyeceğinden emin ve öyle idi de. TÖS’ün ve üyesinin gücünü iki örnekle anlatayım.

1-1969 Öğretmen Boykotu’nun üçüncü günü dönemin Sivas Valisi Mustafa Yörükoğlu, boykotun en güçlü olduğu, benim de müdürü olduğum Behram Paşa Orta Okulu’na geldi. Boykotu kırmak için yapacak ile bizim için çok kötü olabilecek durumları sıraladı. Ben söz istedim. Sayın Valim: Siz devletin temsilcisi olarak biz öğretmenlere hiç mi yapacağınız iyilik yok. Cumhuriyet’i koruyan, kazanımlarını yeni nesillere ulaştıran biz ilerici öğretmenlerin, Cumhuriyet ve Atatürk adını ağzına almayan sözde milliyetçi öğretmenler kadar da mı devletimiz yanında değerimiz olmayacak, dedim.

2-Boykotta ben açığa alınana kadar, derslere girmiyor fakat idareci olduğum için okulda bulunuyordum. Boykotun dördüncü gününde okula müfettişler geldi, savunmamı istediler. Ben-Şuanda örgütümün verdiği görevi yapıyorum ve size göre suç işliyorum dedim ve savunma yapmadım. Bunun üzerine açığa alındım. Bunlar, öğretmenin ve TÖS’ün gücünü bireysel olarak ta anlatır sanıyorum.

3-TÖS ve TÖB-DER karşılaştırması yapıldığında, şunları söyleyebilirim:

TÖS, TÖB-DER’den daha tabana yayılmış, daha etkili idi. TÖB-DER daha dikey bir çalışmanın içine girdi. Milliyetçi öğretmenler de ırkçı ve dinsel vb. ayrılıklarla genelde iktidar yandaşı örgütler kurdular. TÖB-DER de oldukça tabanda yaygındı ama TÖS kadar değil. Bir de belirtmekte yarar var. Biz TÖS’ten çok Fakir Baykurt’u sever, sayardık, ona güvenirdik.

TÖS kuruluşunda görev almış ve Afyon- Dazkırı şube başkanlığını yapmış Ziya Doğan, yapılan görüşmede, ilgili sorulara şu yanıtları vermiştir: 82

TÖS kuruluşunda Fakir Baykurt ile beraberdik.1972 yılında Ankara’da TÖS tarafından düzenlenen mitingde Ankara Garı’ndan Ulus’a kadar 8’li sıra halinde yürüyüş yapıldı. Dönemin Başbakan’ı Süleyman Demirel, Emniyet Genel Müdürü’ne “Mitinge kaç kişi katıldı?” diye sorduğunda 30 bin kişi yanıtını alınca, “Hayır ben esas kaynağından edindiğim bilgiye göre 100 bin kişi katılmış” diyor ve bu süreden sonra da devlet tüm gücüyle öğretmen örgütleri üzerine yürüdü, birçok acı ve kayıp yaşanmasına yol açtı.

Bu dönemde öğretmenlerin günlük yaşamı güzeldi. Sürekli etkinlikler yapılırdı. Örneğin Afyon- Dazkırı İlçesi Aşağı Yenice Köyü’ne Fakir Baykurt’u davet

45

ettik. İlçeden köye yaya olarak gittik. Çevreden gelen öğretmenler ile tüm köy halkına bir kahvede söyleşi yaptık. Köy muhtarı Fakir’e “İsmin, Türkiye sınırlarını aştı ama köyün için ne yaptın?” diye sorunca “Bunu hiç düşünmedim diyen” Fakir, daha sonra doğduğu köy olan Akça Köy’de Sultan Ana Kitaplığı’nı kurdu.