• Sonuç bulunamadı

Sultan Selim Nâhiyesi (Nâhiye-i Cami’ül-Merhum’ül-Mağfürun Leh Sultan

2. İSTANBUL’ DA YEŞİL ALANLAR ÜZERİNE NOTLAR

5.8 Sultan Selim Nâhiyesi (Nâhiye-i Cami’ül-Merhum’ül-Mağfürun Leh Sultan

Sultan Selim Camii ve Külliyesi; Kanuni Sultan Süleyman tarafından babası Yavuz Sultan Selim için hazineden çekilen dört yüz bin altın ile yapılmıştır. Yavuz Sultan Selim’in ölümünden sonra mezarının üzerine türbe yapılmasıyla inşaat başlamış; cami, imaret, hastane, okul, medrese ve hamam inşa edilerek külliye tamamlanmıştır (Peçevi

153

Tarihi 1, 1999, s. 405). Evliya Çelebiye göre külliyede bir kervansaray da mevcuttur. Külliye inşaatı 1527 yılında tamamlanmıştır ve külliyenin bulunduğu alan 16. yüzyıl boyunca gelişmiştir (İnalcık, 2019, s. 159). Vakıf sayısı en az nâhiyedir. Nâhiyenin bulunduğu alan, İstanbul’un Haliç’e en yakın tepesinin bulunduğu alanı bir başka deyişle günümüz Fener semtini ve civarını sınırları içine alan alandır. Çukurbostanın yanında dik bir yamaçtadır (Şekil 5.34).

Şekil 5.34 : Sultan Selim Nâhiyesi’nin konumu (İnalcık, 2001; Ayverdi, 1958; Ayverdi ve Barkan, 1976; Canatar, 2004’ ten yararlanılarak yazar tarafından

düzenlenmiştir).

Müller-Wiener’ e göre ‘Haliç’in üst kısımlarında özellikle Fener semtinin bulunduğu alanlar’ şeklinde tanımladığı alanda birçoğu kazıklar üzerine oturmuş yalılar yer alıyordu (1998, s. 43). Tanımını yaptığı alanın bu nâhiye olması muhtemeldir. Nâhiyede 1546 tarihli İVTD’ye göre 7 adet, 1600 tarihli İVTD’ye göre 8 adet mahalle bulunmaktadır (Çizelge 5.9).

Çizelge 5.9 : Sultan Selim Nâhiyesi’nin mahalleleri ve vakıf sayıları. Mahalle sayısı (1546 ve 1600) Vakıf sayısı

(1546)

Vakıf sayısı (1600)

1 Koğacı Dede Mescidi Mahallesi 22 16

2 Merhum Tac Beyzade Mesc. Mahallesi 2 6

3 Cebecibaşı Mescidi Mahallesi 18 11

4 Hacı Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi 14 22

5 Abdi Subaşı Mahallesi 9 1

6 Çerakçı Hamza Mescidi Mahallesi 4 13

7 Mismari Şüca Mescidi Mahallesi Mahalle yoktur 11

8 Beğcügezoğlu Mescidi Mahallesi 3 12

154

Nâhiye, Halil İnalcık tarafından hazırlanan nâhiye sınırları haritasında mevcut değildir. 1958 tarihli Ayverdi haritasında ise Koğacı Dede, Hacı Debbağ Yunus ve Beyceğiz adıyla Beğcügezoğlu Mescidi Mahalleleri bulunmaktadır (Şekil 5.35). Söz konusu mahallelerin sınırları gözetilerek nâhiyenin sınırları belirlenmiştir. Ayverdi mahalle haritasının Fatih Dönemi sonlarına ait olması ve Sultan Selim Külliyesinin 1527’de tamamlanmış olması dolayısıyla tüm mahallelerin haritada olmaması yadırganamaz. Nâhiyedeki bazı mahallelerin sonradan gelişmiş olması veya başka nâhiyelerden katılmış olması muhtemeldir. Ayrıca 1546 tarihli İVTD’de Mismari Şüca Mescidi Mahallesi bulunmazken 1600 kayıtlarında bir tek vakfiyesi olmakla birlikte bu mahallenin bölümü bulunmaktadır. On altıncı yüzyılın ikinci yarısında nâhiyede Mismari Şüca Mescidi Mahallesi’nin geliştiği söylenebilir.

Mahallelere ismini veren mescitlerden hiçbirinin bahçesi metinlerde geçmemektedir. Varlıkları hakkında bir şey söylemek mümkün değildir. Bu mescit bahçelerinin olmaması veya mescit bahçelerinin tamamlanmamış olmaları muhtemeldir.

Şekil 5.35 : Ayverdi mahalle haritasında Sultan Selim Nâhiyesinin konumu ve mahalleleri (Ayverdi, 1958; yazar tarafından düzenlenmiştir).

1546 Tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterine Göre Sultan Selim Nâhiyesi’nde Yeşil Alanlar

1546 tarihli İVTD incelenip vakıf sayıları dikkate alındığında nâhiyede Koğacı Dede Mescidi Mahallesi, Cebecibaşı Mescidi Mahallesi ve Hacı Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi nüfusun en yoğun olduğu mahalleler olarak düşünülse de menzillerdeki hane ve höcerat sayılarına göre en yoğun yerleşim Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi

155

ve Çerakçı Hamza Mescidi Mahallesi’nde bulunmaktadır. Sultan Selim Külliyesi de Ayverdi (1958) haritasının Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi olarak tanımladığı alanda bulunmaktadır (Mahallelerin konumları ve özellikleri için bkz: Şekil 5. 36). Külliye bünyesinde bulunan cami, medrese, hamam dolayısıyla oldukça hızlı bir yerleşim gözlemlenmesi muhtemeldir.

Şekil 5.36 : 1546 yılı Sultan Selim Nâhiyesi kent unsurları haritası (Çoban Şahin, 2020).

Vakfiyeler incelendiğinde nâhiyede çok kalabalık bir konut dokusu olmadığı dikkat çekmektedir. Vakfedilen 31 yapının 23 adedi hane-i tahtani ve/veya hânehâ-i tâhtanî olarak kaydedilen alttaki/alçak hane ve alttaki/alçaktaki haneler anlamında gelen yapı tipleri diğer yapılardan oluşmaktadır (Bkz: Çizelge H.1). Bu durum tüm nâhiyedeki yapıların yüzde 74’ünün tek katlı olduğunu göstermektedir. Böylelikle 16. yüzyılın ilk yarısında Sultan Selim Nâhiyesi’nde konutların tek katlı olduğu söylenebilir. Nâhiyede hane kadar da höcre ve höcerat vakfedilmiştir. Dolayısıyla nâhiyenin yarısı bekar nüfusun yaşadığı alanlardan oluşmaktadır. Höcerat sayıları özellikle Haliç surlarına doğru kurulmuş, kıyıya yakın Taçbeğzade Mescidi Mahallesi’nde yoğunlaştığı dikkat çekmektedir.

156

Nâhiye genelinde 1 bağçe ve 6 cüneyneden başka yeşil alan bulunmamaktadır (Bkz: Çizelge H.2). Vakfiyelerden elde edilebilecek bilgilere göre nâhiye genelinde bahçelerin büyük bir kısmının küçük bahçeler olması ihtimali yüksektir.

Cüneyne ve bir-i ma sayılarının Cebecibaşı Mescidi Mahallesi’nde yoğunluk göstermesi, dolayısıyla diğer nâhiyelerde olduğu gibi yeşil alan gelişimi için su kuyularının etkin rol oynadığı ve yeşil alanlarda üretim faaliyetlerinin veya yeşil alandan en fazla fayda sağlama çabası olduğu söylenebilir.

Bunların yanı sıra bahçesi kaydedilmeyen konutların 6 adedinde zulle vakfedilmiştir. Zullelerin yanı sıra mahallede bulunan tek bağçe, muhavvata ile birlikte vakfedilmiştir. İkisi ahır üzerinde olmak üzere bağçede 3 adet çardak bulunduğu anlaşılmaktadır. Nâhiyede ikisi eşcar-i müsmire ve biri eşcar-ı cevz olmak üzere ağaçlar vakfedilmiştir. Bu denli az yapılaşma ve az yeşil alanlara rağmen ağaçların zikredilmesi ve özellikle ağaçların bazılarının ceviz ağacı olduğunun belirtilmesi iyi kalitede ceviz yetiştirildiğini düşündürmektedir. Ceviz ağaçlarının ve meyve veren ağaçların birinin bahsi Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi’nde geçmektedir. ‘Debbağ’ kelimesi derici anlamına geldiği için mahallede deri işlemeye elverişli bir su kaynağı olduğu ihtimali akla gelmektedir. Meyve ağaçlarındaki verimliliğin sebebi de mahallenin su yönünden zengin olması olmalıdır. Ayrıca vakfiyelerden Sultan Selim Camii’nin doğusundaki ağaçların ceviz olduğu anlaşılmaktadır.

Nâhiye genelinde zulle bulunduran cüneyneler dikkat çekmektedir. Bu cüneynelerin hepsi muhavvata ile birlikte vakfedilmiştir ve yarısında bir bir-i ma bulunmaktadır. 1600 Tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterine Göre Sultan Selim Nâhiyesi’nde Yeşil Alanlar

1600 tarihli İVTD incelenip, vakıf sayıları ve hane sayıları değerlendirildiğinde Hacı Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi’nde en yoğun yerleşim olduğu söylenebilir. Bu durunun sebebi Sultan Selim Külliye’sinin ayrı bir mahallesi olmayıp bu mahalle içinde değerlendiriliyor olması, kıyıya ve dolayısıyla limanlara, iskelelere ve sur kapılarına yakın olması, Kırkçeşme Suyolu’nun Mimar Sinan tarafından onarılarak mahalle sınırlarından geçmesi, Bayezid Suyolu’nun mahalle sınırlarına ulaşması olarak düşünülebilir (Şekil 5.38). Her ne kadar mahallede topoğrafya çok eğimli olsa da yerleşim yoğunluğu oldukça fazladır. Böylelikle insanların bir alanda yerleşiminde topoğrafyadan daha öncelikli olarak sosyal olanakları ve su olanağını göz önünde

157

bulundurduğu söylenebilir. Çeçen Osmanlı’ da kente su getirmenin konutlara su getirmekten ziyade cami, imaret ve sokak çeşmelerine içme suyu bağlanmasından ibaret olduğunu belirtmiştir (1999), böylelikle mahallede çeşme sayısının artmış olması muhtemeldir. Fakat bu çeşmelerin konumları ve bu çeşmeler ile ilgili veriler hiçbir kaynakta bulunamamış ve haritaya işlenememiştir (Şekil 5.37).

Şekil 5.37 : 1600 yılı Sultan Selim Nâhiyesi kent unsurları haritası (Çoban Şahin, 2020).

Koğacı Dede Mescidi Mahallesi’nde hane sayıları azalırken dükkân sayılarının artması dikkat çekicidir (Bkz: Çizelge H.3). On altıncı yüzyılda bu mahallenin ticari yönden gelişmiş olduğu söylenebilir. Ayrıca mahallede vakfedilen höceratlarda da artış söz konusudur (Bkz: Çizelge H.1).

Yerleşim alanında en sık rastlanan konut tipi beyt-i süflî olarak kaydedilen ve altta bulunan, bir başka deyişle tek katlı hane anlamına gelen yapı tipidir. Yavuz Selim Nâhiyesi’nde 16. yüzyılın ikinci yarısında da yapıların birçoğunun tek katlı olduğunu söylemek mümkündür.

Nâhiyede 1 bağçe ve 16 cüneyne bulunmaktadır. Başka bir yeşil alan türüne rastlanmamıştır. Cüneynelerin beşi Hacı Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi’nde ve diğer beşi Beğcügezoğlu Mescidi Mahallesi’nde bulunmaktadır. Hacı Debbağ Yunus

158

Mescidi Mahallesi’nde olduğu gibi Beğcügezoğlu Mescidi Mahallesi’nde de bir gelişim söz konusudur. Ayverdi mahalle haritasında bulunmasa bile Ayverdi ve Barkan mahallenin konumunu Çarşamba Çukurbostanına en yakın mahalle olarak tanımlamıştır (1970). Nâhiyede yeşil alanların gelişiminin sebebi çukurbostanda yapılan ekim-dikim faaliyetlerinin yerel halkı etkilemesi olabilir. Mimar Sinan Ağa Vakfiyesi’nde de Sultan Selim Camii civarında oldukça yoğun yapılaşmanın olduğu alanda 2 konutun önünde bağçe olduğu kayıtlıdır. Konutlara yakın alanda su kuyusu da vakfedilmiştir (Kartal, 2018, s. 164). Bahsi geçen bağçelerden biri büyük cüneyne olabilir.

1546 kayıtlarında vakfedilen 3 çardak dışında yeni bir çardak vakfedilmezken zulle ve bir-i ma sayıları yoğundur (Bkz: Çizelge H.2). Abdi Subaşı Mescidi Mahallesi vakıf sayısı bakımından zayıf olan bir mahalle olmasına rağmen bir-i ma ve ağaç yoğunluğu fazladır. Tek bir hane vakfedilmesi ve su kuyularının ağaçların varlığı bu mahallenin yalnızca tarım ve meyvecilik yapılan bir mahalle olması ihtimalini düşündürmektedir. Nâhiye genelinde konut alanlarında bulunan biri ma ve eşcar-i müsmire, eşcar-ı cevz gibi yeşil alan bileşenlerinin yoğunluğu dikkat çekmektedir. Bu durum nâhiye genelinde kayda değer miktarda sebze ve meyve yetiştiriciliği yapıldığı ihtimalini düşündürmektedir.

Sultan Selim Nâhiyesi’nde Yeşil Alanların Sürekliliği ve Değişimi

1546 ve 1600 tarihli İVTD’leri birlikte değerlendirildiğinde, Sultan Selim Külliyesi Ayverdi mahalle haritasının Debbağ Yunus Mescidi Mahallesi olarak tanımladığı alanda bulunduğunu ve nâhiyenin en merkezi mahallesinin bu mahalle olduğunu ve dolayısıyla hızlı bir kentleşme gösterdiği söylenebilir. Nâhiyede bulunan külliye dolayısıyla sosyal olanakların ve açılan suyolunun bu gelişime katkı sağlamış olabileceğini düşündürmektedir. Her iki defterde de yapıların tek katlı olduğu görülmektedir.

Sultan Selim Nâhiyesi’nde yeşil alanların ve yeşil alan bileşenlerinin sayısının 16. yüzyıl boyunca artış gösterdiği söylenebilir. Nâhiyede diğer birçok nâhiyenin aksine sıkışık bir yerleşim olmadığı için yeşil alan gelişimi için yeterli alan olmadığı yorumu yapılabilir. Nahiye sınırlarında çukurbostanların varlığı ve nahiyeden su yollarının geçmesi ekim-dikim faaliyetlerini düşündürmektedir.

159