• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: 17 NUMARALI KIRIM ŞER’İYYE SİCİLİNE ( H.1084-1085/ M

4.2. Suç ve Suçlu

Balaban Barok Baruc Baruh Basgil Batre Bektemir Berçuva Beşe Beyredil Beyşah Binyad Botaş Can Bek Ceznam Çıbak Dave David Davit Devdir Dimitre Efendi Bek Elzer Esraf Estadirus Estafir Esteryun Esvadar Fevmiye Gagula Giraz Giregor Gurayil Halil Handeras Harun Has Bike Hiçador Hirasi Hurstevol İlya İlyah İlyahüve İsa İshak İstekan İvan Laçin Kablan Kalbur Kalendar Karaca Karagöz Karakaş Karakor Karbat Kat Kaytas Konstantin Kuçim Malkon Malok Manasir Mardoris Marko Matiyas Maytob Mehmed Melek Menahim Meneşe Menhu Mereras Mihal Minyas Mirahan Morthar Mortahiri Moşe Murad Nilpare Nikoloz Nikor Nur Bek Nesli Odeyya Recep Sadık Salvek Santon Sarkiz Sefer Şah Sema Semavi Semer Semha Şenabir Sevaki Simyon Solık Süleyman Şahin Şemayil Şeti Şirvan Şitay Şulma Tevyit Tohtamış Tokçun Tudor Tufan Tuman Vartan Varteris Vasil Vasileski Vasiliki Yakuda Yakub Yanya Yasef Yasgil Yasuf Yaşa Yaşar Yefuda Yoseb Yusuf Yuri

Kaynak: Yukarıdaki tablo 17 numaralı Kırım kadı defterinden elde edilmiştir.

4.2. Suç ve Suçlu

Osmanlı Devleti’ne bağlı bulunan Kırım Hanlığı’nda toplum içerisinde işlenmiş suçlar bulunmaktadır. Hanlığın içeresinde yer alan suç durumları Kırım kadı sicilleri vasıtasıyla araştırmacılara sunulmaktadır. Hanlığın belirli dönemlerinde suç oranların artığı belirli

45

dönemlerde ise azaldığı Kırım kadı sicillerindeki kayıtlardan anlaşılmaktadır. Hanlığın otoriter olduğu dönemlerde suç oranları azalırken, hanlığın güçsüzleşmesiyle beraber suç ve şiddetin arttığı görülmektedir.121

17 numaralı Kırım kadı sicilinde hanlığın içerisinde yaşanan bazı suçlara dair örnekler bulunmaktadır. Genel itibariyle suçlu ve mağdur kişilerin durumlarını mahkemeye sunulan şahitler belirlemektedir. Suçlu ve suçsuzu belirleyen en önemli etken olan şahitler, kayıtlarda birçok kişiyi mağdur olmaktan kurtarmıştır. Bunun yanında kadı ve iş arkadaşları bazen işlenen suça göre mahkemeye uzmanlar çağırarak durumun doğruluğunu anlamaya çalışmışlardır.

4.2.1. Darp ve Şiddet

Toplum içinde sık sık görülen darp ve şiddet vakaları insanları derinden etkilemiştir. 17 numaralı kırım kadı sicilinde darp ve şiddet ile ilgili yedi tane kayda rastlanılmaktadır. Bu kayıtlarda yapılan şiddet yalnızca insanlara yönelik değil ayrıca insanlara ait olan değerli mal ve mülklerine karşı da yapılmıştır.

İnsanların birbirlerine karşı yaptığı darp ve şiddetlerde ölen bir kimseye rastlanılmamıştır. İlk olarak Bekzad bin Allahverdi kendisi mahkemeye gelerek Cafer’in elinden yaraladığı için iki kuruş ve usta olmasından dolayı da üç kuruş para verdiği Cafer’in de bunu kabul ettiği deftere yansımaktadır.122 Bu davada Cafer’in belirli süre elini kullanamayacak hale geldiği, usta olmasından dolayı ellerini kullandığı bir mesleği olduğu ve bu yüzden dolayı üç kuruş daha fazla para verildiği düşünülmektedir. Diğer kayıtta ise Debbağ olan Asıf adlı zimmi, Ömer Sufi’yi mahkemeye vermiş ve kendisinin kafasını şakk eylediğini yani yardığını ifade etmiştir. Ömer Sufi böyle bir durumun gerçekleşmediğini ifade etmesi ve Asıf’ın da şahit bulma konusunda yetersiz kalmasından dolayı dava muamma şekilde kapanmıştır.123 Son olarak bir yaralama kaydında Uç Köyünden Halil bin İlyas, Fevt Sala köyünden Adaş bin Binyad’ı mahkemeye vermiştir. Sol bileğine bıçak vurup yaraladığını ifade etmiştir. Adaş kendisine karşı söylenen suçlamaları kabul etmemiştir fakat şahitlerin Halil’i doğrulması ile durumun doğruluğu ispatlanmıştır.124

121 Bıyık, Osmanlı Yönetiminde Kırım (1600-1774), s.111.

122 KKD, 17/4b-2.

123 KKD, 17/30a-2.

46

Darp ve şiddetlerin yalnızca insana değil onların mal ve mülküne de yapıldığı davalardan anlaşılmaktadır. Kayıtlarda özellikle kişilerin hanelerine, atlarına ve ineklerine isteyerek ya da istemeyerek de olsa zararlar verildiği anlaşılmıştır. Bir kayıtta Şatırbaşı Mustafa Ağa mahkemeye gelerek, Hoca Kul Köyü sakinlerinden olan Bay Gazi adlı kişiyi mahkemeye vermiştir. Mahkemede Bay Gazi’nin kendisine ait olan evini yaktığını ve içerisinde beş altın kıymetinde malı olduğunu ifade etmiştir. Bay Gazi ise bu olayı üstlenmemiştir. Bunun üzerine mahkeme Mustafa Ağa’nın şahitlerine başvurmuştur. Mustafa Ağa’nın şahitleri Bay Gazi’nin bu evi ve içerisindeki beş altınlık malı yaktığını söylediğine şahit olduklarını ifade ederek Mustafa Ağa’nın dediklerini ispatlamışlardır. Kaydın sonunda Bay Gazi’nin bu evi yaktığı kaydedilmiştir.125 Kaydın içeriğinde Bay Gazi’nin ne cezası aldığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Büyük ihtimal verdiği zararı ödemiş hatta belirli bir ceza almış olmalıdır. Yine bir başka mala zarar verme davasında Nehr-i Kaçı’da Tutaybeyim köyünden Hasan bin Osman, aynı köyden üç kişinin ismini vererek iki atını telef eylediklerini söylemiştir. Bu üç kişi ise bu iddiaları hiçbir zaman kabul etmemiştir. Hasan’da bu durumu kanıtlayacak şahitlerini mahkemeye sunmadığından dolayı ve şüpheli kişilerin de böyle bir eyleme girişmediklerine dair yemin etmesi üzerine dava kapanmıştır.126 Gayr-i Müslimlerden Meyrem sakinlerinden Bike veledi Estaviril’de de iki kişiyi dava ederek kendi öküzünün ayağını kırdıklarını söylemiştir. Bike’nin sözlerine karşılık karşı taraf iddia edilen suçlamayı kabul etmemiştir. Bunun üzerine Bike yemin ederek dava sonlanmıştır.127

Genel olarak darp ve şiddet davalarına bakıldığında kişiler arasındaki bu eylemlerin nedenleri bilinmemektedir. Adaş neden Halil’in elini bıçakla kestiği bir muammadır yahut Tutaybeyim köyündeki olaylar ne oldu da böyle bir olaya dönüşmüştür bilinmemektedir. Ayrıca davaların sonuçları ne olduğuna dair bilgiler kayıtlarda gözükmemektedir. Büyük ihtimal yaptıkları zararları karşılamışlardır yahut da kadının uygun gördüğü bedelleri ödemişlerdir. İncelenen davlarda mahkeme önüne sunulan kişileri sundukları şahitler haklı veya haksız duruma düşürmektedir. Şahitler konusunda kalınan yetersizlikte ise yemin etme durumu söz konusudur.

125 KKD, 17/52b-2.

126 KKD, 1715a-1.

47 4.2.2. Hırsızlık

Kırım yarımadasında 17 numaralı Kırım kadı sicili kaydına göre on tane hırsızlık kaydı yer almaktadır. İncelene davalarda yer alan kayıtlarda genellikle dönemin pahalı mal-mülkü veya günlük hayatta kullanılabilecek eşyalar çalınmıştır.

Kırım toplumunda önemli yere sahip olan atlar hırsızlık davalarında genellikle başrolü üstlenmektedirler. Kayıtlardan birinde; Bahçesaray’da Ermeni Mahallesi sakinlerinden Akanizar veledi Salvek, Çoti köyünden Abdulgaffar bin Abakçı Sufi’yi mahkemeye vermiştir. Akanizar kendi elinde olan “Cidâr Alaşa” cinsi atı kaybettiğini ve Abdullgaffar’ın elinde bulduğunu söylemiştir. Abdulgaffar iddia edilen durumu kabul etmemiş ve kendi malı olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Akanizar mahkeme heyetine şahitlerini göstererek bu atın kendisine ait olduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca bu atı kendi isteğiyle serbest bırakmadığına dair yemin ederek atına tekrar kavuşmuştur.128 Bir diğer kayıp at vakasında Morthaz veledi Semha, Boğdan Vasil adlı kişiyi mahkemeye vermiştir. Beş yıl önce kaybettiği kara atı Boğdan’ın elinde bulduğunu ifade etmiştir ve kendisine ait olduğunu dile getirmiştir. Boğdan karşı tarafın söylediklerini kesinlikle kabul etmemiştir. Bunun üzerine Morthaz atın kendisine ait olduğunu dair şahitler bularak mağdurluğunu ispatlamıştır. Ayrıca kara atını isteyerek serbest bırakmadığına dair yemin ederek davayı sonuçlandırmıştır.129

Günlük hayatta ekonomik değerleri yüksek olan eşyalarda hırsızlık durumu görülmüştür. Hem maddi değeri hem de sosyal hayatta kullanımı fazla olan kürk yukarıda tanımı yapılan eşyaya uyan örnektedir. Sultankul bin Hasan, Mehmet bin Ahmet’i mahkemeye vermiştir. Sultan Kul, Mehmet’te olan deri kürkü kendisine ait olduğunu söyleyerek geçmişte kaybettiğini ifade etmiştir. Mehmet deri kürkün Sultan Kul’a ait olduğunu kabul etmemiştir. Bunun üzerine Sultan Kul diğer mahkeme kayıtlarında olduğu gibi şahitlerine başvurmak suretiyle kürkün kendisine ait olduğunu doğrulatmıştır. Ayrıca kürkünü isteyerek dışarı atmadığına dair yemin ederek kürkü geri kazanmıştır.130 Kürk ile ilgili son kayıtta ise Can Mirza mahkemeye gelerek Ahmet adlı kişiden şikâyetçi olmuştur. Ahmet’in kendisine ait olan deri kürkü gasp ettiğini söyleyerek kürkünü istemiştir.

128 KKD, 17/24b-1.

129 KKD, 17/60b-4.

48

Mahkemenin yapmış olduğu incelemede Ahmet’in durumu kabul ettiği tespit edilmiştir.131

Kırım yarımadasında yine günlük hayatta sık sık kullanılan ev ve iş aletlerinden olan kazma ve balta ile ilgili bir kayıtta Şeyh Ebubekir Efendi ibn-i Can Mehmet, Hüseyin bin Mehmet’i mahkemeye vermiştir. Hüseyin’in elinde olan kazma ve baltanın kendisine ait olduğunu söylemiştir. Hüseyin ortaya atılan suçu kabul etmeyerek kendisine ait olduğunu ısrarla belirtmiştir. Bunun üzerine Ebubekir mahkemeye şahit göstererek durumun doğruluğunu kanıtlamıştır.132

Hırsızlık kayıtlarına bakıldığında genellikle şikâyetçi olan kişiler, “hırsız“ ve “çalmak” gibi kelimelerden ziyade kayıp olan eşyasını kişinin elinde bulduğunu söyleyerek mahkemeye gelmiştirler. Mahkemede kişi ürününü kendisine ait olduğunu ispatlamak için şahitlere ihtiyaç duymuştur eğer bu gibi olanağı yok ise bu sefer yemin ederek mağdurluğunu kanıtlamıştır. Ayrıca malını kaybeden kişi ürünün kendisine ait olduğunu ispatladıktan sonra bu ürünü kendi isteğiyle dışarı atmadığına ve serbest bırakmadığına dair de yemin etmiştir.

4.2.3. Hakaret ve Sövme

17. numaralı Kırım kadı sicilinde geçen şetm ifadesi Türkçe’de kişinin değer verdiği ırz ve namus gibi kavramları hedef alan söylemlerdir. Halk arasında küfür olarakta bilenen kelimeleri içermektedir.133

17 numaralı Kırım kadı sicilinde hakaret ve sövme içeren yedi tane kayda rastlanmıştır. Bu kayıtlardan ilkinde Yakuda veledi Aysek, Moşe’yi mahkemeye vermiştir. Yakuda mahkemeye gerekçe olarak Moşe adlı kişinin kendisine hırsız diye şetm eylediğini söylemiştir. Fakat Yakuda bu sözün doğru olduğuna dair şahit bulamadığı için davası muamma şekilde kapanmıştır.134 Kayıtta görülen kötü söz kişiye edilmiş, toplum içinde küçük düşürücü bir hakaret olan hırsız kelimesi kullanılmıştır. Kanıtlanamamış diğer davada ise Giregor veledi Ağdol, Vaskin adlı kişiyi mahkemeye hazır etmiştir. Vaskin’in

131 KKD, 17/53a-4.

132 KKD, 17/31b-2.

133 Mehmet Boynukalın, “Sövme”, DİA, C.37, İstanbul, 2009, s.397.

49

kendi annesine ve babasına küfür ettiğini söyleyen Giregor durumu kanıtlayamamıştır.135 Bu iki davada da iddia edilen sözlerin gerçekliğine dair bir kanıt mahkeme kayıtlarında bulunmamaktadır. Bu sözlerin gerçek olmadığı yani iftira olduğuna dair bir sonuçta mahkeme kayıtlarda yer almamaktadır. Küfür ettiği kanıtlanmış kayıtta ise, mahkeme-i şerife hizmet edenlerden Bayram ali, mahkemeye gelerek Arslan adlı Kadının kendisine bağırarak kâfir ve tat dediğini söylemiştir. Buradaki tat kelimesi Irak yani Acem bölgesinde yaşayan insanlara verilen adı karşılamaktadır. Arslan adlı Kadı iddia edilen bu sözleri kabul etmemiştir. Bunun üzerine Bayram Ali şahitlerini mahkeme önünde hazır ederek durumu kanıtlamıştır.136 Kayıtın sonunda Arslan’ın cezası ne olduğuna dair bir kanıt yoktur. Son kayıtta ise Avasgin veledi Aragil, Giregor veledi Ağdol’u mahkemeye vermiştir. Giregor’un ağzından “Galiz” yani kötü çirkin bir söz çıktığını ifade etmiştir. Giregor suçlamayı kabul etmemiştir. Bunun üzerine mahkeme Avasgin’in şahitlerine başvurmuştur fakat Avasgin şahit bulamadığı için yemin ederek davasını deftere kayıt ettirmiştir.137

4.2.4. Mal-Mülk Zapt Etme

17 numaralı Kırım kadı sicili kayıtlarında haksız yere veya zorla kişilerin mal ve mülkü zapt edildiği fark edilmiştir. Bu davaların konu bakımından suç unsuru taşıdığını bu satırları yazan araştırmacı tarafından düşünülmektedir. Ortaya çıkan düşünce gereği ayrı başlık altında mal-mülk zapt etme konusu değerlendirilmesi elzem olarak gözükmektedir.

Genellikle “fuzulen” ve “zapt” adlı kelimeler işaret edilen bu davalarda yer almaktadır. Defterde altı tane zapt etme kaydı yer almaktadır. Örnekleri ise şu şekildedir. Yarım bırakılmış davalardan bir tanesinde Kaan Mirza, Biga Salası sakinlerinden Kaplan veledi Aleksandır’ı mahkemeye vermiştir. Kaan Mirza babasından kendisine kaldığını söylediği darının yarısı ve çatma hanesini Kaplan’ın zorla ele geçirdiğini söylemiştir. Kaplan ise Kaan Mirza’nın babasından on altına satın aldığını ifade etmiştir. Bu süreçte Kaan Mirza’nın şahitlerine başvurulacakken dava yarım kalmıştır.138 Davanın neden yarım bırakıldığına dair bir iz kayıtlarda bulunmamaktadır. Kaan Mirza hakkı olduğu darısını

135 KKD, 17/63a-1.

136 KKD, 17/67a-2.

137 KKD, 17/63a-2.

50

aldığına dair bir kanıt yoktur. Ayrıca Kaplan’ın bu darıyı zorla zapt ettiğine dair bir kanıt da yoktur bunlar yalnızca Kaan Mirza’nın iddialarından ibarettir.

Diğer kayıtta ise Bahçesaray’da Avcılar köyünden Abdurrahman, mahkemeye gelerek Abdulferit adlı kişiyi dava etmiştir. Abdulferit’in bir kıta araziyi fuzulen tasarruf ettiğini ifade etmiştir. Adı geçen arazinin kendisine ve ölmüş olan İvaz’a ait olduğunu mahkemeye sunmuştur. Abdulferit iddia edilen durumu kabul etmemiş kendisine ait olduğuna dair diretmiştir. Bunun üzerine Abdurrahman mahkemeye son şans olarak şahitlerini sunarak davasını nihayete erdirmek istemiştir. Ömer ve Arslan, Abdurrahman’ın iddialarını doğrulamak üzere şahitlik etmişlerdir. Mahkeme bunun üzerine arazinin Abdurrahman ve merhum İvaz’a ait olduğunu deftere kayıt edilmesini uygun bulmuştur.139 Abdurrahman, Abdulferit’in fuzulen zapt ettiğine dair kesin kanıt sunarak, mahkemeden istediği sonucu almıştır. Kayıtlarda Abdulferit’in adı geçen araziyi ne kadar yıldır zapt ettiğine dair bilgi bulunmamaktadır, yalnızca arazinin gerçek sahibine geçtiği aktarılmıştır.

4.2.5. Dolandırıcılık

Kırım kadı sicillerinde zaman zaman yer alan dolandırıcılık kaydı, araştırmacılara özel hikâyeler sunmaktadır. 17 numaralı Kırım kadı sicilinde yalnızca bir kayıtta suç unsuru olarak görülen dolandırıcılık davası dikkat çekmektedir. Yukarıda oluşturulan başlık ve değerlendirilen kayıt araştırmacının inisiyatifi doğrultusunda şekillendirilerek bu bölümde ele alınmıştır.

İncelenen kayıtta, Ali Çelebi bin Mehmet Can Çelebi mahkemeye gelerek Kalbur veledi Barok adlı Gayr-i Müslim’i mahkemeye vermiştir. Ali Çelebi, mahkemede Kalbur adlı zimminin kendisine bir kemer kuşak sattığını değerinin on altı esedi kuruş ve beşlik ayarında olduğunu söylemiştir. Fakat esedi ve beşlik ayarında olmadığını fark ettiğini söyleyerek kendisini mağdur ettiğini ifade etmiştir. Bunun üzerine Kalbur mahkemede kendisini tekrarlayarak sattığı ürünün on altı esedi kuruş ve beşlik ayarında olduğunu belirtmiştir. Mahkeme her iki tarafı dinledikten sonra bu işin aslını öğrenmek için kuyumculuktan anlayan kuyumcu Ahmet bin Abdullah ve Usta Recep bin Hüseyin’i mahkemeye davet ederek kemer kuşağını incelemeleri istenmiştir. Kuyumcu Ahmet ve

51

Usta Recep kemer kuşağını mihenk vurup yani ölçerek kemer kuşağın esedi ve beşlik ayarında olmadığını mahkeme heyetine sunmuştur. Yalnızca on dirheminde bir dirhem gümüş olduğunu belirten uzmanlar, söylediklerine şahit olduklarını da ifade etmişlerdir. Mahkeme ifade edilen sonuçtan sonra esedi ve beşlik ayarında olmadığını deftere kayıt etmiştir.140 Mahkemenin verdiği karar ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Kalbur büyük ihtimalle Ali Çelebi’den aldığı parayı geri ödemiştir fakat bundan başka bir ceza almış mıdır bilinmiyor kayıtlarda en ufak bir bilgi de yoktur. Osmanlı toplumunun dinamiklerini göz önüne alındığında Kalbur para iadesi dışında ceza almasa bile toplum gözünde değeri düşmüş ve güvenilmez biri olarak yaşamını sürdürmüştür. Hatta Kalbur eğer bir ticaret adamı ise kariyerinin sekteye uğradığı rahatlıkla düşünülebilir.