• Sonuç bulunamadı

Levine ve Scoth’a (1970) göre psikolojik ve sosyolojik stres modelleri 5 temel konuyu kapsamalıdır (Akt: Ercan, 2002) :

1. Stresin kaynağı

2. Stres uyarıcıların algısı ve anlamı 3. Bireyin davranım repertuarı

4. Stres uyarıcıları ile başa çıkma mekanizması (coping mechansim) 5. Stres yaşantısının sonuçları

2.1.9.1. ABC Stres Modeli

Lange (1984), Ellis’in geliştirdiği ABC stres modelini bilişsel davranışçı yaklaşım çerçevesinde incelemiştir (Basut, 2004). Lange’a göre bireyler, kıtlık, kuraklık gibi doğal felaketlerle, hastalık gibi yaşantılara oldukça kolay bir biçimde uyum sağlarlar. Buna karşın bireyleri zor duruma düşüren daha çok; süreklilik gösteren günlük koşuşturmalar, engellenmeler, kızgınlıklar, karar alma durumları, zor insanlar, değişiklikler, ertelemeler gibi yaşantılardır. ABC Stres Modeli çerçevesinde, bireylerde stres oluşturan nedenlerden bazıları şöyle sıralanmaktadır:

1. Son teslim etme günlerinin sık olduğu iş ortamı,

2. Bireyin yapmak zorunda olduğu şeylerle, doğru bildiği şeyler arasında sık sık farklılıkların oluşması,

3. Bireyin, ilgili olduğu işin geleceği için güvence sağlamaması,

Söz konusu modelde, kaygı, kızgınlık, depresyon, aşırı yorgunluğa bağlı sinirsel bozukluk ve suçluluk duyguları, bireyde stres yaratan duygusal yaşantılar olarak ele alınmaktadır (Ercan, 2002). ABC stres modelinde A, stres yaşantılarını; B, bireyin düşünce tarzını; C, bireyin duygu ve davranışlarını simgelemektedir. Bu modele göre B, C’ye neden olmaktadır. Bu şekilde ele alındığında bireylerin düşünce tarzının, stres yaşantılarındaki duygu ve davranışlarını şekillendirdiği ifade edilmektedir. Bu modele göre, rekabet, güdü, üretkenlik kararlılık ve örgütlenmenin aşırı uçlarda olması bireyin sağlığını tehdit edebilir (Basut, 2004).

2.1.9.2. Etkileşimsel Model

Cox (1978) stresi, etkileşimsel model çerçevesinde incelemiştir. O, stresi bireyle çevresi arasındaki dinamik sistemin karşılıklı olarak birbirini etkilemesi sonucu oluşan bir olgu olarak ele almıştır (Akt: Ercan, 2002). Stres yaşama ve stresle başa çıkma konusunda günümüzde en çok kabul gören bu yaklaşım stres ve başa çıkmaya dinamik bir açıklama getirmektedir. Kuram, strese yönelik psikososyal bakış açısını temsil etse de biyolojik bakış açısını da dikkate almaktadır (Oral, 2004). Bu modelde strese ilişkin belirlenen sistem, dairesel ilişkiler içinde oluşan geri bildirimlerden meydana gelmektedir. Bu sistem beş aşamadan oluşmaktadır (Basut, 2004):

1. İlk Aşama: Bu aşama bireye ve çevresine ilişkin taleplerin kaynağı ile ilgilidir. Etkileşimsel modelde talepler, içsel ve dışsal olarak ikiye Bireyin fizyolojik ve psikolojik gereksinimleri vardır. Davranışın belirlenmesinde bu gereksinimlerin doyum sağlaması önem taşımaktadır (Ercan, 2002). Lazarus ve Folkman (1984), stres yaratıcı durum olarak yeni yada değişen çevreyle karşılaşan bireyin öncelikle, birincil değerlendirme olarak tanımlanan süreçte bu olayların olumlu-nötr-olumsuz sonuçları olabileceği hakkında karar verdiğini bildirmektedir. Olay, olumsuz olarak değerlendirildiğinde, ikinci adıma geçilmektedir (Oral, 2004).

2. İkinci Aşama: İkinci aşamayı, bireyin talebi ve uyum sağlamaya ilişkin yeteneğini algılaması oluşturmaktadır. Algılanan gereksinim ile bu talebi karşılamak için sahip olunan yeteneğe ilişkin algılama arasında dengesizlik olduğunda stres oluşur (Basut, 2004). Bu dönemde stres yaratan ve bu duruma uyum sağlama yeteneğinin bilişsel bir değerlendirme yapılmaktadır. Birey sahip olduğu sınırları ve talepler arasındaki dengesizliğin farkına vardığı zaman stres yaşanır. Bu değişkenler bireyler arası farklılığın oluşmasına neden olan kişilikle ilgilidir (Ercan, 2002).

3. Üçüncü Aşama: Bu aşamada talebin stres yaratan özelliklerini azaltmak için fizyolojik alandaki değişmeler, bilişsel ve davranışsal çabalar yer alır ki bu değişimler, strese karşı gösterilen tepkiyi sembolize eder (Basut, 2004).

4. Dördüncü Aşama: Bu aşama uyuma ilişkin tepkilerin sonuçları ile ilgilidir (Ercan, 2002).

5. Beşinci Aşama: Son aşamada stres sisteminin diğer bütün dönemlerinde var olan ve her dönemin sonuçlarını belirleyen geribildirim önem kazanmaktadır (Ercan, 2002). Uygun olmayan ve yetersiz kalan başa çıkma stratejileri, stres yaşantısının uzamasına hatta yoğunluk kazanmasına neden olur (Basut, 2004).

2.1.9.3. Bilişsel Fenomenolojik Yaklaşım Modeli

Bu modelde fenomenolojik süreçler birey ve çevresi arasındaki etkileşime bağlı olarak ele alınmaktadır (Ercan, 2002). Bu yaklaşımda, çevresel isteklerin, bilişsel değerlendirme süreçlerinin ve duygusal tepkilerin, birinin diğerini sürekli olarak etkilediği bir etkileşim süreci içerisinde stres ele alınmaktadır. Değerlendirme süreci, bireyin strese karşı gösterdiği tepkileri, yaşanılan duyguları ve uyuma ilişkin sonuçları etkilemektedir (Basut, 2004).

Lazarus ve Folkman tarafından geliştirilen bilişsel stres ve başa çıkma kuramında, bilişsel değerlendirme ve başa çıkma olarak iki süreç varsayılmaktadır. Bu süreçler, stres ve stresle ilgili uyumsal sonuçların aracılarıdır. Bu modelde karşılaşılan olayın bilişsel değerlendirmesi, başa çıkma çabaları için anahtar kavramlardan biridir. En uç düzeyde ise bu görüşe göre “birey olayı bu şekilde tanımlamadığı sürece, hiçbir olay evrensel olarak stres verici değildir” (Akt: Basut, 2004).

Bilişsel değerlendirme, bireyin çevresi ve sahip olduğu kaynakları değerlendirdiği bir karar verme süreci olarak ele alınmaktadır. Değerlendirme süreci, bireyin strese karşı gösterdiği tepkileri, yaşanan duyguları ve uyuma ilişkin sonuçları etkilemektedir. Bilişsel değerlendirme 3 aşamadan meydana gelmektedir (Ercan, 2002):

1. Birincil Değerlendirme (Primary Appraisal): Bireyin karşılaştığı şeyin kendisi için ne denli iyi olduğunu değerlendirmesi ile ilgilidir. Birey iyi halinin ne derece risk altında olduğunu değerlendirir. Yaşantı, bireyin değerlendirmesine göre kendisi ile ilgisiz olarak algılanıyorsa, durum görmezlikten gelinerek geçiştirilir. Bu yaşantıların tehdit olarak değerlendirilmesi bireyin hali hazırdaki yada gelecekteki durumu olumsuz olarak değerlendirmesiyle ilgilidir (Ercan, 2002). Bu değerlendirmede birey, karşılaşılan durumda kendine ait herhangi bir şeyin tehlike altında olup olmadığını değerlendirir. Birey, içinde bulunduğu durumu, zarar/kayıp, tehdit veya mücadele olarak değerlendirir. Zarar/kayıp, incinme veya zararla ilgilidir. Tehdit, olası zararla veya kayıpla ilgilidir. Mücadelede, herhangi bir konuda artış, denetim altına alma veya kazanma fırsatı söz konusudur. Zarar/kayıp ve tehdit değerlendirmeleri kızgınlık, küskünlük veya korku gibi olumsuz duygularla ilişkili iken, mücadele değerlendirmeleri heyecan ve isteklilik gibi hoş duygular ile ilişkilidir. Birincil değerlendirmeler, durumsal faktörlerden etkilenmektedir. Zarar veya tehdidin doğası, olayın bildik veya yeni bir olay olması, olayın nasıl meydana geldiği, olayın meydana

geldiği zaman ve beklenen sonuca ilişkin durumlar, bu faktörler arasında sayılabilir (Basut, 2004).

2. İkincil Değerlendirme (Seconder Appraisal): Bu aşamada birey, durumla ilgili olarak ne yapması gerektiğini düşünür (Ercan, 2002). Bireyin sahip olduğu başa çıkma kaynakları ve seçeneklerinin değerlendirilmesi ikincil değerlendirme olarak tanımlanmaktadır. Birey burada “ne yapabilirim?” sorusunun yanıtını bulmakta ve bu durum, zarar/kayıp, tehdit veya mücadelenin birincil değerlendirmeleri birey için önemli olduğunda ortaya çıkmaktadır. Yani birey, zararın önlenmesi, üstesinden gelinmesi yada eğer mümkünse bunların olumlu yönde geliştirilmesi için neler yapılabileceğini değerlendirmektedir (Basut, 2004). Değerlendirme süreçleri birbiriyle yakından ilişkilidir. Örneğin; ikincil değerlendirme güçlü bir kişiliği olduğuna inanan birey, süreci iyi veya kendisiyle ilgisiz olarak değerlendirir. Oysa başa çıkma kaynaklarının tükendiğine inanan birey, süreci tehdit edici olarak değerlendirebilir (Ercan, 2002).

3. Üçüncü Değerlendirme: Bu aşamada etkileşimin yeniden değerlendirmesi yapılır. Bu

değerlendirmeye ilişkin kararların değişmesiyle ilgili bir süreçtir. Değişme, bireyin durumu betimlemesinde uyumunda veya duygusal tepki örüntüsünde oluşmaktadır. İlki birey ve çevresi arasındaki ilişkinin kendi iyiliği için değişmesine ilişkin yeni bilgi veya içgörülerin kazanılması diğeri ise savunucu değerlendirmedir (Ercan, 2002).