• Sonuç bulunamadı

Günlük hayatta karşılaşılan stresler genellikle yaşanılan olaylara bağlanır. Halbuki stresler, daha çok olayı yaşayan insanın kişilik özelliklerine ve değerlendirme şeklinde bağlı olarak ortaya çıkar (Öztop, 2000).

Stresin değerlendirilmesinde kişilik özelliklerinin önemli olduğunu vurgulayan görüşler doğrultusunda yapılan araştırmalarda kalıtım, çocukluk yaşantıları ve sonraki öğrenmelerin, strese karşı geliştirilen dayanıklılığın belirleyicileri olduğu saptanmıştır (Ercan, 2002).

Kişiliği oluşturan bir diğer faktör kültürel ve sosyal yapıdır. Her birey belirli bir kültürel yapı içerisinde sosyal davranışlarını gerçekleştirilecek ve bu yapıdan etkilenecektir. Bireyin kişiliğinin şekillenme döneminde ailesine uyguladığı disiplin sistemi ve aile büyüklerinin model olma özelliği ayrı bir kişilik oluşum faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu temel faktörlerin yanı sıra, uygulanan eğitim sistemi haberleşme ve açık etkileşim araçları kişiliğin oluşumunda önemli faktörler durumundadır. Kişiliğin tüm katmanlarında strese (zorlanma) yatkın öğeler, özellikle bulunmaktadır. Kişilik bu katmanların birleşip bütünleşmesi sonucu oluştuğuna göre, söz konusu öğelerin de birleşip bütünleşmesi zorlanmaya yatkın kişilik yapısını oluşturur. Kalıtımdan bilişsel işlevlere dek yatkınlık öğeleri toplandığında şöyle bir kişilikle karşılaşılır (Erdoğan, 1993):

1. Sürekli kaygı düzeyinin yüksek olması

2. Kaygı, kızgınlık gibi elem doğrultusunda artmış olan kaygılanma durumu 3. Sürekli bastırılan, denetlenen, engellenen, ertelenen duygu ve düşünceler 4. Saplantılı ve takınaklı düşünceler ve bunları eyleme dönüştürme girişimi 5. Aşırı, bir türlü sonu gelmeyen, bitmez tükenmez amaçlar, beklentiler, istekler

6. Bulunduğu konumu geliştirme çabası

7. İlkelere, kurallara bağımlılık, hatta bunların tutsağı olma

8. Çalışmayı ve çabayı yeterli bulamama, yaratıcı olmama, yarattıklarından mutluluk duymama

9. Aşırı çaba ve çalışma eğilimi

Strese yatkın kişiler gerçeği anlamak için yaptıkları girişimlerde engelle karşılaşınca, denemeler başarısızlıkla sonuçlanınca, denetlemeler yetersiz kalınca, tanımlar hatalı olunca, stresi kolaylaştıran doğal, ruhsal veya toplumsal etkenler ortaya çıkar. Anlama, öğrenmek amacıyla, kendisini ilgilendirsin ilgilendirmesin, her olayın içine giren bir insanın zararlı, zorlayıcı bir etkenle karşılaşma olasılığı daha çoktur. Bu tip bir insan, gereksiz yere kavgaya karışıp dayak yer, tartışmaya karışıp öfkelenir, tehlikeli duruma düşüp korkar. Sonuç olarak, ruhsal ve toplumsal nitelikli iletilerin çoğu benliğin bu özellikleri nedeniyle kolay zarar veren, zorlayıcı etken niteliği alır (Köknel, 1992).

2.1.16.1.1. A ve B Tipi Kişilik ve Stres

Strese yatkınlık bakımından A, B, C gibi üç ayrı tipe ayrılan insanlar bu tiplerin eğilimlerine, özelliklerine göre davranırlar. Bu davranış biçimleri onların çevresiyle ilişkisini saptar. Strese ve stresle ilgili bedensel ve ruhsal hastalıklara en açık ve yatkın olan tip A tipidir (Köknel, 1992). A tipi kişiliğe sahip olanlar, saldırgan, kolayca düşman olabilen, aciliyet duygusu yüksek, aşırı şekilde başarıya odaklanmıştır. Sürekli olarak yeni ve daha zor amaçlar oluştururlar, zamanın müsaade ettiğinden daha fazla faal ve meşgul olurlar. A tipi kişilerde rekabet içinde başarıya ulaşma çabası, abartılmış bir zaman darlığı, öfke ve düşmanlık gibi özellikler vardır (Toydemir, 2005). Bu kişiler hızlı düşünür ve hızlı konuşurlar. Sık sık karşılarındaki insanların sözünü keserler, sırada beklemeye tahammül edemezler, ulaşılan hedeflerin kalitesine değil sayısına bakarlar (Yavuz, 2005).

2.1.16.1.2. İyimserlik ve Kötümserlik

İyimserlerin ve kötümserlerin stres verici olaylara ilişkin tepkilerini araştıran literatür bulguları; iyimserlerin kötümserlerden farklı olarak, daha çok problem odaklı başa çıkma stratejilerini kullandıklarını, eğer problem odaklı başa çıkma stratejilerini kullanmak mümkün değilse durumu kabul etme, nükte kullanma ve duruma farklı yorumlar getirme gibi duygu odaklı başa çıkma stratejilerine yöneldiklerini göstermiştir. Buna karşın kötümserlerin; problemin çözümü için yapılabilecek bir şeyler olup olmadığına bakmaksızın ilgili hedeflerle

zihinsel ve davranışsal olarak meşgul olmama, durumu inkar etme gibi davranışlarla stresle başa çıkmaya çalıştıkları belirtilmektedir (Türküm, 1999).

2.1.16.2. Toplum ve Stres

Yapılan araştırmalara göre algılanan toplumsal destek, bağlılık ve güven duygularının gelişmesine katkıda bulunarak kişinin strese karşı koyma yeteneğinin kuvvetlenmesine yardımcı olmaktadır. Toplumsal desteğin stresin etkilerini hafifletme düzeneğinin nasıl işlediğinin bilinmemesine karşın bu düzeneğin çalışmaya bağlı stres öğelerini azalttığı stres öğelerinin kişi üzerindeki etkisini hafiflettiği ve kişinin strese karşı koyma yeteneğini geliştirdiği görülmektedir. 1960’lı yılların başında strese yaklaşım biçiminin değişmesi, organizmanın biyolojik ve biyokimyasal işlevlerinin izlenmesini sağlayan laboratuar yöntemlerinin gelişmesi bu alandaki araştırmaları hızlandırmıştır (İncir, 1993).

Günümüzde toplumsal ortam ile zorlanma arasındaki ilişki hayvanlar ve insanlar üzerinde doğal ortamda ve laboratuar ortamında araştırılmaktadır. Bu araştırmalarda zorlanmanın ölçütü olarak ya organizmadaki bedensel ve ruhsal belirtiler yada yüklenme ve zorlanmayla ilgili bedensel ve ruhsal hastalıklar alınmıştır. Yapılan araştırmalar zararlı, zorlayıcı toplumsal etmenlerin niceliğini, niteliğini saptamak, bu etmenlerin organizmadaki etkisini izlemek bu etmenlerle ilişkili hastalıkları ortaya çıkarmak konuları üzerinde toplanmıştır (Köknel, 1992).

2.1.16.3. Aile ve Stres

Aile hayatında günlük ilişkiler içinde gerginlik ve stresin önemli bir bölümü aile bireylerinin birbirleriyle olan ilişki biçiminden kaynaklanır. Aileyi oluşturan kişilerin birbirlerine yargılayıcı, denetleyici üstünlük belirten tavırları, bu tavrın yöneldiği kişilerin problemin özünden koparıp kendilerini savunmaya zorlar. Bu durum ailedeki tüm bireyler için geçerlidir (Baltaş,1998).