• Sonuç bulunamadı

1.6. Türkiye Çingeneleri

1.6.3. Sosyo Ekonomik Yapı: Yeni Zamanlarda Mesleki Dönüşüm

Meslek, Çingenelerde gruplaşma ve her grubun kendi kimliğini ötekilerden ayırmasında belirleyici role sahiptir. Çingene gruplarının çoğu mesleklere ve yaptıkları işlere göre birbirlerinden ayrılır, hatta kimi gruplar bu mesleklere göre adlandırılır. Ayrıca Çingenelerde meslek, yaşam biçimlerine (göçer-konar-göçer-yerleşik) ve yaşadıkları ülke/bölgelere göre büyük farklılıklar göstermektedir.

Balkanlardaki Ursari (ayı eğiticileri), Romanya’daki Kalderari (metal işçileri), ve Polonya’daki Shoshoraya (kalaycılar), farklı coğrafyalardaki Çingene toplulukları ile paylaşılan meslekler ve bu mesleklere göre kullanılan yerel topluluk adlarından bazılarıdır. “Demirciler” (metal workers), “Kalaycılar” (tinners), “Sepetçiler” (basket makers), “Canbazlar” (animal/horse traders), “Ayıcılar” (bear traders) ve özellikle de müzik yapmaya dayalı bir meslek olarak “Çalgıcılar” (Calgicies), benzer biçimde Türkiye Çingenelerinin uğraş alanlarına göre aldıkları adlarıdır (Yükselsin, 2000: 73- 78).

Osmanlı arşivlerinde Çingenelerle ilgili belgeler, Çingenelerin yüzyıllar boyunca sürdürdükleri kendilerine özgü mesleklerin bulunduğunu göstermektedir. O dönemde Çingeneler cüllah, demirci, serrac, eyerci, dülger, haytar, kethüda, bezirgân, değirmenci, döğenci, arabacı, darıcı, mumcu, bozacı, korucu, çoban, aşçı, kopuzcu, gibi mesleklerle uğraşmışlardır (Altınöz, 2007: 25). Yine 1522 ve 1523 vergi kayıtlarına göre; Çingeneler müzisyenlikten başka; tenekeci, nalbant, kuyumcu, kılıç ustası, marangoz, ayakkabıcı, terlikçi, raptiyeci, derici, terzi, halıcı, hırdavatçı, helvacı, peynirci, kasap, kebapçı, bahçıvan, katırcı, korucu, gardiyan, uşak, kurye, maymun yetiştirici, hafriyatçı, çivi imalatçılığı, ve bazen de subay, yeniçeri, subaşı, doktor ve cerrah olarak mesleklerini sürdürmüşlerdir (Kenrick, 2006: 62; Marushiakova ve Popov: 2001: 44). Dolayısıyla Çingenelerin Osmanlı İmparatorluğu döneminde profesyonel mesleklere sahip oldukları görülmektedir. Bu dönemde yerleşikliğe teşvik edilmelerinin sonucu bu tür mesleklerin Çingeneler tarafından icra edildiği ve bu durumun Çingenelerin yerleşiklikle beraber yaşam tarzı ve diğer kültürel özelliklerine de etki ettiği söylenebilir.

Çingene mesleklerinin geleneksel ve modern dönemlerdeki konumlanışını betimleyen Fonseca (2012:112)’ya göre, Balkanlar’da ilk görüldüklerinde Çingeneler,

işledikleri suçlar yüzünden değil, yetenekleri yüzünden aranıp alıkonulmuşlardır. Kalay, bakır, çilingir ve demir işleriyle uğraşan Çingeneler o dönemde hem köylüye hem de mülk sahiplerine hitap etmiş ve yetenekleri onlar için özel bir ekonomik alan oluşturmuştur. Çalışmayı tercih ettikleri işler, kullandıkları dil gibi onları hem ayrılığa hem de kendi aralarında bir dayanışmaya zorlamıştır. Kısacası meslekleri onlar için kültürel olarak ayakta kalabilmenin anahtarı olagelmiştir. Uzun zamandır geleneksel mesleklerini icra etmemiş olsalar da, bugün bile Çingene gruplarının genellikle geleneksel meslekleriyle tanımlanmaları mesleki olarak bıraktıkları etkiyi vurgulamaktadır.

Aksu, modern üretim sistemlerinin hayata geçmesiyle Çingene mesleklerinin değiştiğini belirterek, Çingeneleri anlamak için yeni meslek kategorilerinin tanımlanmasının gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlamda yarım asır öncesine kadar elek-kalbur, kalay, maşa-ızgara yapıp satmak, Çingenelerin geçim kaynaklarının en başında yer almaktaydı. Teknolojik gelişmeler ve fordist üretim tarzının hayata geçişi ile bu mesleklerin yerini bohçacılığın aldığı görülmektedir. Aksu, elek-kalbur ve ızgara- maşa satımları ile kalaycılık hizmetleri yılın müsait aylarında göçebeliği ve çadır yaşamını gerektirmekteydi. Ancak bu çalışma alanlarının ortadan kalkması göçebelikten yerleşikliğe geçişin en etkili nedenini teşkil etmektedir (Aksu, 2003: 34). Mezarcıoğlu (2010: 64) da Çingenelerin çalışma hayatının dönüşüme uğradığı ve ekonomik durumlarının kötüleştiği, sanayinin daha öncesinde Çingeneler tarafından yapılan ve Çingenelerin geçimlerini temin ettiği pek çok zanaatı gereksiz hale getirdiği görüşündedir. Fabrika ürünü metal eşyalar ve sepetler, kalaycılık ve sepetçilik mesleğini gereksiz hale getirmiştir. Geçmişte Çingeneler tarafından yapılan dişçilik, halk hekimliği, şifacılık (psikolojik tedavi), ilaç yapma gibi hizmetlerin modern kurumlar tarafından üstlenilmesi ise Çingenelerin tüm geleneksel geçim yollarından yoksun kalmalarına neden olmuştur.

Geçmişte icra ettikleri müzisyenlik, çiçek satıcılığı, sepetçilik, hurdacılık, kalaycılık, demircilik (Voss, 2013: 1), hokkabazlık, falcılık, büyücülük, kalaycılık, elekçilik, çobanlık vb. meslekler göçebe yaşamlarıyla bağlantılı iken, diğer yandan günümüzde uğraştıkları marjinal işler ise yerleşikliğin beraberinde getirdiği mesleklerdir. Bu durum Çingenelerin değişen yerleşim yapılarına paralel olarak mesleki

anlamda da köklü değişiklere mecbur kaldıklarına işaret etmektedir. Dolayısıyla Çingene usulü mesleklerin azalması ile ortaya çıkan mesleki dönüşüm, aslında yerleşim biçimleri, yaşam tarzları geçinme stratejileri gibi sosyo-ekonomik/kültürel özelliklerini de etkilemiştir.

Bu anlamda meslek olgusunun, Çingeneler üzerinde çok boyutlu etkilerinin ve değişen meslek kategorilerinin Çingeneleri anlamada fonksiyonel olduğu söylenebilir. Öte yandan küreselleşmenin etkisiyle kaybolan mesleklerinin Çingenelerle özdeşleşmesi geleneksel olanı canlandırmakta ve geçmişle bağ kurdurmaktadır.

Günümüzde özellikle kentlerde at arabaları ile hurda atıkları toplayan ve “Arabacılar” olarak adlandırılan Çingene grubu, geri dönüşüm (recycle) sistemi ile yakından ilişkili bir toplayıcılık örneği sergilemektedirler. “Sepetçi Çingene”, sazlıklardan topladıkları kamışları işleyip çeşitli boy ve biçimlerdeki sepetlere dönüştüren; “Kalaycı Çingene”, günümüzde pek yaygın olmasa da bakır kazan ve tencereleri kalaylayan; “Çalgıcı Çingene” ise çeşitli kaynaklardan edindiği müziği, hizmet ettiği kültürel bağlamlara uygun biçimde işleyip sunan zanaatkâr Çingene topluluklarının, geçim modellerine/mesleklerine göre aldıkları adlarıdır. Zanaatkârlığın Çingeneler arasındaki önemini açıklığa kavuşturmak, tıpkı maşa yapmak (demircilik), kalay yapmak (kalaycılık) ve sepet örmek (sepetçilik) gibi beceri gerektiren bir zanaatkârlık biçimi olan çalgıcılık mesleğinin de bu sistem içinde bir tür “esnaflık” dalı olduğu görülmektedir (Yükselsin, 2009: 454).

Ancak Martinez (1992: 48-49)’in de belirttiği gibi Çingeneler günümüzde çoğu kez, farklı sektörlerde, gündelik işlerin yanı sıra toplayıcılık ya da dilencilik gibi işlerle de uğraşmaktadırlar. Bu uğraşılar, genel aile içindeki gelirleri çeşitlendirmektedir. Yaşlılar sepet, tahta, tepsi, eski araba lastiklerinden yapılmış paspaslar gibi hurda eşyaları ayıklarken, yetişkinlerse pazarlamacılık (çerçicilik), dilencilik, hurda kağıt- plastik toplayıcılığı gibi marjinal ve düşük prestijli işler yapmaktadırlar. Erkek çocuklar bu işlerde babalarına yardım ederken, kızlar ise annelerine çocuk bakımı, ev temizliği gibi işlerde yardım etmektedirler. Dolayısıyla Çingeneler marjinal ya da geçici hemen her işi yapabilmektedirler.

Bu açıdan modernleşme ya da teknolojik gelişmeler, Çingeneleri sadece etniklik açısından dışlamakla kalmayıp, mesleki olarak da düzensiz işlerde düşük ücretle çalışmalarına ya da düzenli ücret kazanabilecekleri işlerden sürekli uzak tutulmalarına neden olmuştur. Başkalarının tercih etmediği, düşük gelirli ve insan sağlığı için tehlike

arz eden işlerde güvencesiz bir şekilde çalışan Çingeneler, kenar mahallelerde hurdacılık, kağıt ve plastik toplayıcılığı, hamallık, inşaat işleri, davul/zurnacılık, çobanlık, bohçacılık, toplayıcılık, dilencilik gibi herhangi bir profesyonel mesleki eğitim gerektirmeyen marjinal işlerde yoğunlaşmışlardır. Daha önceden kırsaldaki yerleşmelerin ihtiyaçlarına bağlı olarak gelişen iş kolları, yerleşik hayata geçiş ve köy-kent iletişiminin artmasıyla birlikte değişmek durumunda kalmıştır.