• Sonuç bulunamadı

görülme) tahammülü kolaylaştırıcı bir işlevinin olduğu (İlhan, 2013: 208) ve Çingeneler için topluma entegre edici bir özelliğe sahip olabileceği söylenebilir. Zira dini yönelim, bazı sorunlara tahammülü azaltacağı gibi yaşadıkları toplumla din ortak paydasında birleşmeyi sağlayacaktır.

Çingeneleri tek bir çatı altında toplayan bir dinlerinin olmadığı ve gittikleri ülkelerin dini yaşamlarına adapte oldukları birçok uzman tarafından belirtilmektedir (Alpman, 1997; Marushiakova ve Popov, 2005). Ancak Çingenelerin dinsiz oldukları,

yaşadıkları ülkelerin dinini işlerine geldiği kadarıyla benimsedikleri, zulümden korunmayı ve bu dinin üyesi olmanın getireceği faydalardan yararlanmayı umdukları da ileri sürülmektedir (Fonseca, 2002: 60). Bu durum, Çingenelerin dini pratiklerine dair merakı da öne çıkarmaktadır. Dolayısıyla, Çingeneleri anlamada dini yaşamlarına ilişkin bilgiler büyük önem taşımaktadır.

3.9.1. Dini Ritüelleri Yerine Getirme Sıklıkları

Ülkemizdeki Çingenelerin İslam inancına mensup oldukları ve kendilerini itikadi açıdan Alevi-Bektaşi ve Sünni olmak üzere iki gruba ayırdıkları, özellikle göçer durumda olanların Bektaşi Alevi, yerleşik durumda olanlarında Sünni oldukları belirtilmektedir (Özkan, 2000: 104; Duygulu, 2006). Bu açıdan Malatya’da yaşayan Çingenelerin tamamının Müslüman olduğunu da belirtmek gerekir. Tamamı Müslüman olan örneklem grubunun dini ritüelleri yerine getirme durumlarının dağılımı Tablo 61’de ele alınmaktadır.

Tablo 61. Düzenli Olarak Yapılan Dini Ritüeller

Dini Ritüeller Sayı %

Vakit namazlarını kılarım 15 6

Vakit namazlarını ara sıra kılarım 17 6,8

Cuma ve bayram namazlarını kılarım 24 9,6

Ramazan orucunu tutarım 35 14,1

Kur’an-ı Kerim okurum 17 6,8

Kurban keserim 61 24,5

Zekât veririm 42 16,9

Hacca gittim 1 0,4

Özel gecelerde (Kandil vs. ) camiye giderim 17 6,8

Diğer (Cem yaparım ya da Aleviliğin/Bektaşiliğin gereklerini uygularım) 213 85,5

Toplam 249 -

Not: Bir ve birden fazla seçenekle yanıtlanmıştır.

Birden fazla seçenekle cevaplanan bu soruya verilen yanıtlar arasında ilk sırayı %85,5 ile cem yaptıklarını ya da Aleviliğin/Bektaşiliğin gereklerini uyguladıklarını beyan edenler oluşturmaktadır. Görüşülenlerin büyük çoğunluğu, Malatya’ya

yerleşmeden önce Tunceli’nin köylerinde yaşadıklarını ve Aleviliği burada benimsediklerini dile getirmişlerdir. Bu çerçevede ayda ya da iki ayda bir Malatya Cem Evinde yapılan etkinliklere katıldıklarını ifade etmişlerdir. Aleviliğin/Bektaşiliğin gereklerini yerine getirenler ise, kurban kesme, muharrem orucu tutma, kutsal mekânlara (yatır/türbe) gitme gibi gereklilikleri yerine getirdiklerini belirtmişlerdir. Enformel görüşmelerde, aslında Cem Evi’ne daha sık gitmek istediklerini ancak buradan dışlandıklarını, Cem Evindekilerin onları Alevi olarak görmediklerini dile getirmişlerdir. Bir görüşmecinin, “Cem Evinde aşure günü bize çorba vermediler, Cem

günleri yanımıza oturmuyorlar, Çingen diyorlar, bu şekilde defalarca dışlandık, dedeye de şikâyet ediyoruz ancak bir sonuç çıkmıyor, artık gitmem Cem evine günahı vebali onların boynuna…” ifadeleri, Çingenelerin dini mekânlardan ve dinsel alandan

dışlandıklarını bundan dolayı dini ritüelleri yerine getiremedikleri anlaşılmaktadır. Bu ifadelerden, Çingenelerin dini mekânlara mesafeli durmalarında karşı tarafın sorumlu tutulduğu görülmektedir. Ayrıca görüşmelerden, Cem Evindekilerin, Aleviliğin Çingenelikle özdeşleşmesinden kaygı duydukları anlaşılmaktadır.

Dini ritüelleri yerine getirenlerin %24,5’i kurban kesenlerdir. Görüşülenler, küçükbaş (tavuk, horoz vb.) hayvanları türbe/yatır ziyaretlerinde adak vb. nedenlerle kestiklerini ve bunu dini ritüel olarak kabul ettiklerini belirtmişlerdir. Özellikle Tunceli’deki Düzgün Baba ve Malatya (Battalgazi)’daki Hasan Basri Türbesi’nde kurban kestiklerini belirtmişlerdir. Ayrıca kurban niyetiyle büyük baş hayvan kesenlere oldukça nadir rastlanmıştır. Görüşülenlerin, “Gücümüz yok, biz de tavuk, horoz, ördek

kesiyoruz.”, “Türbedekilerin çoğu tavuk horoz kesmek kabul olmaz diyor, bizim niyetimiz önemli, bence Allah kabul eder.” gibi ifadeleri Çingenelerin dini ritüellere

ilişkin bilgi düzeylerinin düşük olduğunu göstermektedir.

Dini ritüellerden üçüncüsünü Ramazan orucu tutarım (%14,1) diyenler oluşturmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu Ramazan ayında birkaç gün oruç tuttuklarını ya da kuş orucu (öğlen ezanına kadar oruç tutma) şeklinde oruç tuttuklarını belirtmişlerdir. Yapılan görüşmelerde Ramazan’da oruç tutmaya çalıştıklarını ancak dayanamadıkları zaman öğlen vakti oruçlarını açtıklarını ifade etmişlerdir. Bunlara İslam’da böyle bir durumun olmadığını bilmelerine rağmen, bunu kabul etmedikleri görülmüştür. Bu durum Çingenelerin, dini inançları işlerine geldikleri gibi uyguladıklarını düşündürmektedir.

Cuma ve bayram namazı kılanlar (%9,6), Cuma namazlarına düzenli gitmediklerini ancak ellerinden geldikleri kadar gitmeye çalıştıklarını belirtmişlerdir. Görüşülenler Cuma namazı için kent merkezindeki camileri tercih ettiklerini, mahallelerindeki camilerde dışlandıklarını, kimsenin çok mecbur kalmadıkça yanlarında saf tutmak istemediklerini dile getirmişlerdir.

Çingeneler arasında on beş ya da yirmi hanenin Sünni olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Bu durumda Malatya’da yaşayan Çingenelerde Sünnilerin %15 oranında oldukları tahmin edilmektedir. Ayrıca Sünniler, Erzurum (Horasan)’dan geldiklerini beyan etmişlerdir. Vakit namazlarını düzenli kılanlar (%6,8); özel gecelerde (Kandil vs.) camiye gidenler (%6) ve vakit namazlarını ara sıra kılanlar (%6), genellikle Sünnilerden oluşmaktadır.

Bu bulgular Malatya’da yaşayan Çingenelerde dini ritüelleri yerine getirme düzeyinin düşük olduğunu göstermektedir. Zira yaptıkları ritüellerini dini yaşamla ilgisi olmasa bile bunu kendilerince dinsel faaliyetler olarak kabul ettikleri saptanmıştır. Ayrıca yapılan görüşmelerde Batı Roman gruplarında yaygın uygulanan Kakava gibi geçiş ritüellerinin Malatya’da yaşayan Çingenelerce uygulanmadığı ve bilinmediği tespit edilmiştir.

Görüşülenlerin dini ritüeller konusunda, “Biz de namaz kılıyoruz, oruç

tutuyoruz, cenaze namazımız kılınıyor, Gacolarınkinden ne farkı var, bizde mevlid okunuyor onlarda da, her şeyimiz aynı, Gaco neden kendini farklı görüyor anlamıyorum.”, “Beşikten mezara Müslümanız, ezanla adımız konulur, sela ile öldüğümüz duyurulur, Gacolarda faklı sanki bu, nedir bu ayrımlar anlamıyoruz.”

ifadeleri, Çingenelerin Çingene olmayanlarla din konusunda benzerliklerinin olduğunu göstermektedir. Yine bu ifadelerde kendilerine atfedilen olumsuz yaklaşımları en aza indirgeme vasıtası olarak dini inanç ve pratiklerin benzerliği vurgulanmaktadır. Dini söylemlerle temiz ve “Gaco” gibi zararsız bir görünüm sergileme çabaları, önemli bir dışlama aracını elimine etme çabası olarak değerlendirilebilir.

Diğer yandan, görüşmecilerin, “Biz dinimizi Gacodan daha samimi yaşıyoruz,

Gacolar dini sadece namaz kılmakta, oruç tutmakta görüyor, önce insan olacaksın, Allah’ın yarattığını küçümsemeyeceksin.” ifadelerinde dini toplumdan farklı ve daha

doğru yaşadıklarını vurguladıkları görülmüştür. Dini yaşantılarının Çingene olmayanlarınkinden daha iyi ve doğru olduğu konusundaki vurguları, Çingene olmayanlardan üstün görünme çabaları olarak değerlendirilebilir. Bu ifadeler,

Çingenelerin dini yaşam konusunda karşılaştıkları dışlanmışlık hissinin, Çingene olmayandan üstün görünme eğilimlerini arttırdığını düşündürmektedir.

Ayrıca görüşmelerde rastlanılan, “Dedem, dedemin babası hep hacı,

namazlarını hiç kaçırmazmış.”, “Babamlar anlatırdı, bizde ermişler, dedeler varmış, mahallemizde namaz kılan çok insan varmış, biz de Müslümanız.”, “ Bizim komşunun oğlu İmam Hatip okuyor, biz dindarız.” bu tür ifadeler, Çingenelerin geçmişten

hareketle bugünü kurgulayarak ve din konusunda başkaları üzerinde hareket ederek kendilerini akladıklarını göstermektedir. Atalarından ve komşularından örnekler vererek kendilerini dindar gösterme eğilimleri bunu destekler niteliktedir.

Dolayısıyla, Çingeneler yaşadıkları toplumların dini yaşamlarından az da olsa etkilenmişlerdir. Süreklilik oluşturan dini bir anlayışlarının bulunmadığı, bununda yaşam tarzlarından kaynaklandığı söylenebilir. Bu bakımdan Çingenelerde, dinin sosyal hayata etkisi dışlanmama, benzeşme ve farklılaşma aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Öyle ki dini kimliklerini üst kimlik olarak belirtmeleri, “Gaco”larla benzeşme, kabul görme, dışlanmama amacı taşırken, din konusunda daha iyi olduklarını belirtmeleri farklılaşma ve dışlanmaya karşı tepki amacı taşımaktadır.

3.9.2. Çocukların Dini Eğitimlerini Nereden Aldıkları

Bireyin gençlik ve yetişkinlik dönemindeki dini inanç, duygu, tutum ve davranışlarının temeli büyük ölçüde çocukluk döneminde atılmaktadır. Bu açıdan çocukların dini eğitimlerinin nereden alındığı büyük önem taşımaktadır. Örneklem grubunun çocuklarına dini eğitimlerini nereden aldıklarına ilişkin dağılım Tablo 62’de yer almaktadır.

Tablo 62. Çocukların Dini Eğitimlerini Aldıkları Yer

Dini Eğitimlerini Aldıkları Yer Sayı %

Evde bizlerden alıyor. 80 32,1

Kur’an Kurslarından 33 13,3

Okulda 116 46,6

Dini eğitim al(a)mıyorlar 20 8

Tabloda, görüşülenlerin %46,6’sı çocuklarının dini eğitimlerini okullarda aldıklarını belirtmiştir. Çingene çocuklar için okul, formel eğitimin yanında dini eğitim konusunda bilinçlenmelerini sağlamakta yeterli olmamaktadır. Çocuklarının okula düzenli devam edememeleri ve okulda din derslerinin yeterli olmayışı vs. çocukların okulda yeterince din eğitimi almalarını engellemektedir.

Tabloya göre, görüşülenlerin %32,1’i çocuklarına dini eğitimi kendilerinin verdiğini beyan etmişlerdir. Ailelerin dini eğitim verebilecek potansiyelden mahrum olmaları, çocukların yeterli dini eğitim almadıklarını göstermektedir.

Görüşülenlerin %13,3’ü çocuklarının, din eğitimini Kur’an kurslarından aldıklarını belirtmişlerdir. Bunlar genellikle Sünni ailelerin çocuklarıdır. Çocukların bu kurslarda, Kur’an öğretimi, temel dini bilgiler vs. aldıklarını belirtmişlerdir. Görüşülenler çocuklarının aldıkları dini bilgilerden faydalandıklarını da dile getirmişlerdir.

Tabloda çocuklarının dini eğitimlerini alamadıklarını ifade edenlerin oranı ise %8’dir. Bu aileler daha çok konar-göçerlerden oluşmaktadır. Çocuklarının düzenli bir şekilde okula gidemediklerini ve kendilerinin de dini eğitim veremediklerini bu yüzden çocuklarının dini eğitim alamadıklarını dile getirmişlerdir.

Çingenelerin dini anlayışlarının genellikle mitolojiye dayanması ebeveynlerinden çocuklara aktarılması, okula devam edememeleri, geçmişteki yaşam tarzları, dışlanmaları gibi birçok etkenin Çingenelerde dini inanç, tutum ve davranışları olumsuz etkilediği söylenebilir. Bu olumsuzluğun devam edeceğini öngörmek mümkündür. Zira din eğitimini yeterince alamayan çocuklar, gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde, gelecek kuşaklar içinde rol model oluşturacaktır.