• Sonuç bulunamadı

Duygulu’ya göre, XVIII. yüzyıl, Çingene diline ait eserlerin yavaş yavaş ortaya çıktığı bir dönemdir. Ancak Çingene dilinin özelliklerini ortaya koymaya yönelik bilimsel nitelikli çalışmaların XIX. yüzyılın ikinci yarısında başladığı bilinmektedir. Bunun en önemlilerinden biri, Alexandre G. Paspati’nin ‘Etudes sur les Tsinghianèsou Bohèmmiens de L’empire Ottoman (Osmanlı Çingeneleri Üzerine Bir Etüd)’ adlı başyapıttır. Bu monografi/sözlük, Çingenelerin batı Rom/ Roman kolu hakkında yapılmış en kapsamlı dilbilgisi araştırmalarından biridir (2006: 17).

Çingenelerin Hindistan’da başlayan göç yolculuğunda dilleri seyahat ettikleri yollar boyunca etkilenmiş ve bugün beş kıtada konuşulan Çingene dili farklı lehçelere ayrılmıştır (Soravia, 2014: 2). Bununla birlikte Williams, Çingenelerde dilsel farklılaşmaları şu şekilde izah etmektedir: “Çingene dili, Çingenelerin seyahatleri boyunca kaldıkları bölgelerin dillerinden etkilenmiştir ve bugünkü Çingenece, Çingenelerin atalarının göç yolları hakkında bilgi vermektedir. Çingene lehçelerindeki farklılık, Çingenelerin göç yollarının farklılığını da yansıtmıştır” (1994: 1).

Çingene dilini oluşturan lehçelerle ilgili birçok görüş mevcuttur. Duygulu (2006: 18), Çingenelerin Avrupa, Ermeni ve Asya (Ermenice’nin dışında kalan lehçeler) olmak üzere üç ana lehçeleri olduğunu ve bunların Rom, Lom ve Dom şeklinde isimlendirildiğini belirtmektedir. Romani, Lomavren ve Domari adlarıyla da bilinen bu lehçeler, Ben (Romani ile Lomavren) ve Phen (Domari) grubu olmak üzere iki temel farklılıkla kendini göstermektedir. Böylelikle, Çingenelerin geçtikleri ve yerleştikleri coğrafyada bulunan halklarla temasları sonucunda dil yapılarının değiştiği, ancak her ne olursa olsun bazı temel dilsel kalıntıların tüm lehçelerde yer aldığı tezi genel kabul görmektedir.

Bu durum, Çingenelerin geçtikleri yörelerin/bölgelerin dillerinden aldıkları kelimelerle kendi dil zenginliklerini oluşturduklarını göstermektedir. Bugün, bin yıldan uzun bir geçmişe sahip olup, tek biçimciliği destekleyecek her hangi yazılı bir modele sahip olmayan Çingene dilinin, tek ya da standart bir biçimi yoktur. Sorunun kaynağı, Çingenece’nin okuryazar olmayan bir halkın dili olup, onu yazıya dökecek ortak girişimlerin az olmasıdır. Bunu Yoors (2005: 23) şu şekilde izah etmektedir; “Yaşlı Çingeneler görüp duyduklarını diğerlerine aktarırdı. Çingenelerin yazılı kayıtları olmadığından gelenekleri canlı tutacak ve yeni nesillere aktaracak tek şey, yaşlıların hafızası olurdu.” Yazı geleneği olmayan Çingenece’nin zengin bir sözlü geleneği

olduğu bilinmektedir. Bu geleneğin günümüze kadar varlığını sürdürebilmesi, marjinal yaşam tarzlarının komşu topluluklarla bir çatışması olarak görülebilir (Alpman, 1997: 162). Sözel kültür, Çingeneler arasında “gizli” bir dil işlevi gördüğünden uzun ömürlü olmuştur.

Fonseca, Çingene dilinin melezleşmesinde, Çingenelerin göç ettikleri bölgelerin dilsel etkilerinin olduğunu vurgulamaktadır. Fonseca’ya göre, bütün diller, kendilerini başka dillerden alınma sözcüklerle genişletip güçlendirirler, ama hiçbir dilde Çingenece’deki kadar çok yabancı sözcük yoktur. Bunun nedeni, Çingene dilini konuşan insanların birçok ülke değiştirmeleri ve yazı dilinde ortak bir dil belirlenmemiş olmasıdır. Çingeneler arasında ortak olarak kullanılan dilsel örnekler daha çok ev ve aileyle ilgili çoğunlukla da Hint kökenli birçok yerli sözcüktür ve bunlar yüzyıllar boyunca korunmuştur, teorik olarak ortak dilleri varsayılan Çingene dilinin birçok lehçesi tarafından paylaşılanlar da bu sözcüklerdir (2002: 70). Bu açıdan bakıldığında, Çingenece’nin Çingenelerin yersiz-yurtsuzluklarıyla yoğrulduğu ve göçebe yaşam şeklinin dile sirayet ettiği açıkça görülmektedir.

Soravia ise (2014: 2-3) Çingene dilinin farklı lehçelere ayrılmasının temel benzerlikleri etkilemediğini belirtmektedir. Aşağıdaki tabloda, tüm dünyaya yayılmış coğrafi gruplara göre Çingene diline ait lehçeler sunulmuştur. Soravia, Çingene dilin 8 diyalekte ayrıldığını belirtmektedir:

Tablo 1. Çingene Dilinde Bulunan Lehçeler

1 Grup Danubian grubu (Kalderash, Lovara, Curara, v.s.)

2.Grup Batı Balkan grubu (Istrians, Slovenler, Havates, Arlije, etc.) 3.Grup Sinti grubu

4.Grup Merkez Rom grupları ve Güney İtalya

5.Grup İngiltere

6.Grup Fince

7.Grup Yunanca-Türkçe (ayrı bir grup olarak varlığı tartışmalıdır) 8.Grup İberyan (Günümüzde Kolalar tarafından kullanılmaktadır)

Kaynak: (Soravia, 2014: 3).

Buna karşın Bakker ve Kyuchukov (2000), Acton (1974), Fraser (2005), Miklosich (akt. Alpman, 1997: 161) gibi Çingene dili uzmanları Çingene dilinin

lehçeleri hakkında bilinen sayıdan daha fazla lehçenin olabileceğini belirtmektedirler. Ancak Fraser ve Soravia, lehçelerin sayısından ziyade lehçeler arasında bağlantı kurulmaya çalışılması gerektiğini ve dilin kullanılabilirliğini vurgulamaktadırlar (Soravia, 2014: 3; Fraser, 2005: 22).

Paspati 120–130 yıl önce, göçebe Çingeneler ile yerleşik Çingenelerin Çingenece konuşmalarına rağmen birbirlerini anlamadıklarını söylemiştir. Bu durum, toplum tarafından dışlanan göçebe Çingenelerin, yerleşik Çingeneler tarafından dışlanmaları gibi nedenlere dayandırılabilir. Yerleşik Çingeneler genellikle göçebe Çingenelerle alay ederler. Göç ederken izlenilen güzergâhlardaki dillerin etkisi altında kalmaları Çingeneler arasında farklı lehçelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çingene dilinin en çok etkilendiği diller arasında Farsça, Yunanca, Türkçe, Ermenice ve Arapça bulunmaktadır. Romani dili temelde; Vlah (Laho) Lehçeleri ve Vlah olmayan (Erlija) Lehçeler olmak üzere iki grup lehçeye ayrılır. Erlija lehçesi; temelde Türkçe ve Arapça’dan alınan sözcüklerden, Laho lehçesi de; Yunanca’dan alınan sözcüklerden etkilenmiştir. Bu iki grup birbirini anlamakta zorluk çekmektedir (Kyuchukov, 2007: 78).

Konuyu Türkiye açısından ele alacak olursak; Çingenelerin kendi aralarında kullandıkları dillere “Romani”, “Romanca”, “Romnice” veya “Mangosar” adı verilmektedir. Ancak bu dil tüm Türkiye Çingeneleri tarafından bilinen ortak dil olmaktan çok, Batı Roman kolu tarafından konuşulan ve daha çok yerel dillerle bütünleşmiştir. İstanbul merkez olmak üzere, Trakya ve Marmara bölgesinin çeşitli yerlerinde konuşulan bu dil, aşiretler arasında farklılıklar göstermektedir. İzmir ve çevresinde konuşulan lehçe de Trakya’daki lehçeleri çağrıştırmaktadır. Çingenece adı verilen bu özel dili bilen Çingene topluluklar daha çok göçerlerden oluşmaktadır. Anadolu Çingeneleri arasında konuşulan özel diller ise Romanca ile kısmen bir benzerlik gösterse de ayrı bir karakter taşımaktadır. Yerli halk arasında, Karaçi ağzı, Poşa ağzı, Abdal ağzı, Teber ağzı gibi isimler yer alan Anadolu Çingeneleri, son derece karmaşık bir dil yapısına sahiptir (Duygulu, 2006: 26). Bu açıdan Türkiye Çingenelerinin kullandığı dil Balkan grubu içerisinde yer almaktadır (Hancock, 1995: 32).

Andrews’in Türkiye’de Çingene diliyle ilgili görüşleri oldukça dikkat çekicidir. Buna göre, Anadolu’daki gezgin/konar-göçer Çingene gruplar arasında dilin asimilasyona uğradığı görülmektedir. Çingenece kelimeler Kürtçe, Türkçe ve Farsça ile

birlikte kullanılıp, bazen de bu bileşimlere ön ve arka ekler de katılarak gizli diller meydana getirilmektedir. Türkiye’nin doğusundaki Poşalar tarafından konuşulan, Ermenice’nin Çingene lehçesi bunlardan farklıdır (1992: 196). Çingenece Hristiyanlıktan kısa bir süre önce Hint dillerinde meydana gelen değişmeye bağlı olarak gelişmiştir. Bu dilin üç ana lehçesi vardır: Asyalı, Avrupalı ve Ermenistanlı.

Yine Çingene topluluklarının bir kısmı, ana dillerini saf bir şekilde muhafaza edememişlerse bile konuştukları dilde birçok ari kökenli kelime öne çıkmaktadır (Köprülü, 1935: 45-46). Bu yüzden Çingene dilinin diyalektik biçimlerindeki birtakım farklılıklara rağmen, Brezilya’da yaşayan bir Rom İsviçre’de yaşayan bir Rom’u anlayabilmektedir. (Kolukırık, 2006: 200). Aşağıdaki tabloda (Tablo 2) bulunan kısa liste, önemli değişmez kelimelerden türemiş ortak kelimelerden oluşmaktadır (Fraser, 2005: 23). Bu anlamda Fraser, Çingene dilinde lehçeler arası bazı değişikliklerin iletişimi engellemeyeceğini göstermeyi amaçlamıştır.

Tablo 2. Çingene Dilinin Kullanımına İlişkin Örnekler

Sözcük Sanskritçe Hind Yunan Romani Gal Romani (Galler) Malatya

Büyük Vadra Bara Baro Baro Vara

E.kardeş Bhratr Bhai Pral, Plal Phal Bar

İçmek Pibati Pi- Pi- Pi- Pies

Baba Tata Tat Dat, Dad Dad Babo

Saç Vala Bal Bal Bal Bal

Baş-Kafa Siras Sir Sero, Sero Sero Sir

Sıcak Tapta Tatta Tatto Tato Tada

Ben Maya Main Me Me Ma

Adam Manuşa Manuşya Manus Manus Manı

Burun Nakka Nak Nak Nakh Nakkı

Bizim Asmaka Hamara Amaro Amaro Amara

Bakmak Drkşati Dekh Dik Dikh Ekekom

K. kardeş Bhagini Bahn Phen Phen

Uyumak Svapati Sona Sov Stom

Güneş Gharma Gham Kam Kham Kam

Su Paniya Pani Pani Pani Pani

Sen Tuvam Tu Tu Tu Du

Bazı temel sözcüklerden oluşan bu tabloda Sanskritçe, Hindi ve Romani arasındaki benzerlik çok nettir. Çalışma alanı olan Malatya açısından ele alınacak

olursa; Malatya’da ikamet eden Çingenelerin kullandığı dil, birçok dilin etkisinde kalmasına rağmen temel benzerlikler tabloda net bir şeklide varlığını sürdürmektedir. Yani Çingene dilinin, yerleştikleri bölge/ülkelerin dillerinden etkilendiği, ancak Çingene dilinin gizli dil özelliğinin bu dili muhafaza ettiği birçok uzman tarafından belirtilmektedir.

Türkiye'deki yerli Çingene grupları kendi konuştukları Çingene dillerinin yanı sıra yerleşik ve göçer olarak kaldıkları yerlerde başta Türkçe olmak üzere Kürtçe, Zazaca, Arapça ve bazı Kafkas kökenli dilleri konuşurken kendi dillerinde de bu dillerden alınma birçok sözcüğün olduğu göze çarpmaktadır.

Dolayısıyla; Çingenece, bugün büyük ölçüde yerleşik düzene geçmiş bulunan Hint (Indic) kökenli gezgin topluluklar tarafından konuşulmaktadır. Üç temel kolu vardır: Romani, Domari ve Lomavren.

* Romani, Türkiye’nin batısından başlayarak yer yer tüm Avrupa’da konuşulur ve bu dili konuşanlar kendilerini Rom, Roma veya Roman olarak adlandırır.

*Domari lehçesini konuşan topluluklara, Kudüs, Batı Şeria, Gazze, Ürdün, Lübnan ve Suriye’de rastlanmaktadır. Anadolu’da Kürtçe konuşan Mıtrıp ve Karaçilerin dili de Domari temelli bir söz varlığına sahiptir. Domari ağızları İran ve Türkiye’nin doğusundan güney Filistin’e kadar yayılmıştır ve Domari konuşanlar Dom, Kurbati ve Karaçi olarak bilinmektedir. Eski kaynaklarda Asya Çingenecesi, Filistin Çingenecesi, Suriye Çingenecesi, Arap Çingenecesi, İran Çingenecesi vb. coğrafi bölgelere göre adlandırılmıştır.

*Lomavren, Ermenice’nin büyük etkisi altında kalmış bulunan, Anadolu ve Ermenistan’da Lom, Poşa/Boşa adıyla tanınan grupların konuştuğu bir lehçedir, eski kaynaklarda Ermeni Çingenecesi olarak adlandırılmıştır (Yıldırım, 2011: 36).

İfade etmek gerekir ki, dil Çingeneleri tanımada ve anlamada işlevseldir. Zira Çingene dilinin kökenine dair bilgiler, derinlemesine lehçe-diyalekt biçimleri ile bölgesel dil karşılaştırmaları, göç, köken ve yaşam tarzlarındaki dönüşüme dair çıkarımları mümkün kılmaktadır.

1.5. Çingeneliği Anlamak