• Sonuç bulunamadı

3.7. Toplumsal Konumları ve Çingenelik Algıları

3.7.3. Sosyal Sapma/Suç

Çingene sözcüğü sıklıkla çeşitli önyargılarla yan yana getirilebilmektedir. Genellikle işe yaramaz, serseri, karanlık işlerle uğraşan, şüpheli insanlar olarak görülebilen Çingeneler, geçmişte olduğu gibi bugün de suçlu olarak damgalanabilmektedir. Bu durum onların suça meyletmelerinin önemli bir nedeni olarak görülmektedir. Bu bağlamda cezaevine girme durumları, suç işleme durumlarının açıklığa kavuşturulmasında önem taşımaktadır. Örneklem grubunun cezaevine girme durumuna Tablo 47’de yer almaktadır.

Tablo 47. Cezaevine Girme Durumları

Cezaevine Girme Durumu Sayı %

Ben ya da ailemden cezaevine giren olmadı 137 55

Kendim 53 21,3

Ailemden biri 59 23,7

Toplam 249 100

Tabloya göre, görüşülenlerin %21,3’ü bizzat kendileri; %23,7’sinin ise aile üyelerinden biri herhangi bir suçtan dolayı cezaevine girmişlerdir. Hem kendilerinin hem de ailelerinden birinin cezaevine girdiğini söyleyenlerin toplam oranı dikkate alındığında, Çingenelerde suç oranının hayli yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.

Enformel görüşmelerde, “İleride mezarlık var, çocuklarımız oralara gidip, bali,

tiner, esrar vb. şeyler içiyor, sonra, ya kavga, ya hırsızlık gibi suçlar işliyorlar.”, “Bu mahalle suç yuvası, canı sıkılan illa bir suç işler.” gibi ifadeler, suç oranlarının bu denli

yüksek çıkmasının ve suça neden olan faktörlerin birden fazla nedeni olduğunu düşündürmektedir. Bu ifadeler, ayrıca Çingene mahallerinde suçun rahat işlendiğini, öğrenildiğini ve rasyonelleştirildiğini göstermektedir.

Bizzat kendilerinin suç işlediğini beyan edenlerle yapılan görüşmelerde, Çingeneler hakkında önyargılarla örülmüş yazılı ve sözlü inanışların bulunması, eğitim hayatından dışlanmaları, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişememeleri (Karaman, 2007: 38; Yıldız, 2011: 44-46), toplumdan soyutlanmış alanlarda yaşamaları, suçu buralarda öğrenmeleri vb. etkenlerin suça yönelmelerinde belirleyici olduğu kanısına varılmıştır.

Görüşmelerde, Çingenelerin genellikle hırsızlık, yaralama, adam öldürme, uyuşturucu madde kullanımı ve siyasi suçlardan dolayı cezaevine girdikleri tespit

edilmiştir. Uyuşturucu madde kullananların ve bu yüzden cezaevine girenlerin tespit edilen orandan daha fazla olduğu düşünülmektedir. Ayrıca alanda cezaevine girmeyip, uyuşturucu madde bağımlısı olanlara da sıkça rastlanmıştır. Çingene mahallelerinin gettolaşmışlığı, buraları suçun yoğunlaştığı mekânlar haline getirdiği gibi illegal örgütlerin de yönelim alanları haline getirmiştir. Görüşülen kimi hane başkanları, gençlerin böylesi illegal örgütlere katılımından endişe ettiklerini dile getirmişlerdir.

Sosyal öğrenme, damgalama ve alt kültür teorileri ile birlikte suç-çevre ilişkisini açıklamaya çalışan Chicago Okulu kuramcılarından Sampson ve Wilson, sosyal düzensizliğin nedenini ırk ve etnisite temelli ayrımcılık politikaları olarak görmektedir (Sampson ve Wilson, 2003). Sosyo-ekonomik handikaplar, düşük eğitim düzeyi, işsizlik, yoksunluk, dışlama gibi dezavantajlara maruz kalan Çingeneler; suçu öğrenmeleri, toplum tarafından suçlu olarak damgalanmaları, olumsuz çevre koşulları gibi nedenler ile birçok suçlu davranışı sergileyebilmektedir. Bu faktörler dezavantajlar serisini şiddetlendirerek yeniden üretmekte ve suç oranlarının yüksek olduğu, mekânsal olarak ayrışmış, riskli, tehlikeli olarak tabir edilen ve Çingenelerle özdeşleşmiş bölgelerin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bu bölgelerde, gündelik hayatta suç olarak kabul edilen uygunsuz ya da ahlaki olmayan eylemler, Çingeneler için sıradan eylemler olarak görülmektedir.

Becker’in etiketleme teorisinde sapmanın, kişilerin belirli davranışlarına, toplumun koyduğu damgalarla yaratılan bir durum olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca Becker, sapıcı davranışlarda bulunanların damgalanmalarının sürekliliği halinde, bireyin damgayı benimseyeceği ve kendisini sapıcı olarak göreceği ve suça eğiliminin artacağı görüşündedir (Becker, 2013). Benzer ifadeyle Çingenelerin genellikle hırsızlık vb. suçlarla damgalanması bir nevi “kendini gerçekleştiren bir kehanet” olarak görülebilir. Hırsızlık suçundan cezaevinde yattığını beyan eden bir görüşmecinin “Biz çalmasak da

çaldı diyorlar, eee çalalım da bari öyle desinler ki, gam yemeyelim. Bizi gören kapısını kapatır, hatta çamaşırı varsa dışarıda onları toplar, onlar bizim anlamadığımızı zannediyorlar ama neyse…” ifadeleri Çingeneler için bir bakıma kendini doğrulayan

kehaneti sonuçlamaktadır, denebilir. Ayrıca görüşmecinin söyledikleri, Çingene olmayanların bu yaklaşımının onlar için suçlarını meşrulaştırma ve rasyonalize etme imkânı sunduğunu düşündürmektedir.

Görüşülenlerden birinin, “ Sen birine fazla değil sadece üç gün deli de bakayım

kumar da oynar. Aslında Çingenelerin Gacolara yaptığı bütün olumsuzlukları, Gacolar hakediyor. Bak kardeşim şöyle diyeyim, Çingene olmak öyle bir şey ki dışarıya çıktığınız andan itibaren, acaba bu benim Çingene olduğumu anlar mı?, diye düşünüyorsun. Biri size olumsuz bir şey söylese ya da yan baksa, hemen içinden geçiriyorsun, bu nasıl anladı benim Çingene olduğumu diye…” ifadeleri Çingenelere

vurulan damgaların, kendini gerçekleştirdiğini, bu tür damgaların sapma konusunda meşruiyet yarattığını düşündürmektedir. Ayrıca Sennet’in de belirttiği üzere (1972: 54- 78), değersizleştirilen, özsaygıları tahrip edilen, horlanan, tehlikeli ve riskli gruplar olarak tanımlanan Çingeneler, bu dışla(n)ma politikasının gönüllü bir parçası haline gelmekte ve sembolik şiddetin derin veçhelerini deneyimlemektedir. Görüşmecinin ifadeleri doğrultusunda, bu sembolik şiddet neticesinde Çingeneler ya öz kimlikleriyle ya da yapay kimlikleriyle irrasyonel unsurlara yönelebilmektedirler. İşte bu noktadan itibaren, Çingeneliğe yakıştırılan damgaların kendini gerçekleştiren kehanet özelliği taşıdığı ve bu durumun toplumsal norma uygun olmayan davranışları normalleştirdiği söylenebilir. Ayrıca “Gaco”lar hak ediyor, ifadesi, Goffman (2014: 49)’ın ileri sürdüğü, “damgalı bireyin sinmek yerine “el mi yaman ben mi yaman” derecesine hasmane bir tavırla hareket edebilir”, vurgusunu haklılaştırmaktadır.

Enformel görüşmelerde kimi kadınların da cezaevinde yattıkları saptanmıştır. Örneklem grubunun suç/suçluluk durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 48’de ele alınmaktadır.

Tablo 48. Cezaevine Girme Durumunun Cinsiyete Göre Dağılımı

Cinsiyet

Cezaevine Girme Durumları

Toplam Ben ya da ailemden

cezaevine giren olmadı Kendim Ailemden biri

S % S % S % S %

Erkek 94 56 39 23,2 35 20,8 168 100

Kadın 43 53,1 14 17,3 24 29,6 81 100

Toplam 137 55 53 21,3 59 23,7 249 100

Tabloya göre, görüşülen kadınların, %17,3’ü herhangi bir suçtan dolayı cezaevine girdiklerini beyan etmişlerdir. Bu oran, kadınların suç işleme durumları açısından çarpıcıdır. 2000-2013 Türkiye genelinde erkeklerin suç oranı %97,5,

kadınların ise %2,5’tir. Buna göre Çingene kadınların suç oranı Türkiye ortalamasının çok üzerindedir Suç oranlarına Malatya genelinde bakıldığında da benzer sonuç ortaya çıkmaktadır (tuik.gov.tr, 2014). Yapılan görüşmelerde kadınların daha çok hırsızlık suçundan cezaevine girdikleri saptanmıştır.