C- TEBÛK GAZVESİ’NİN SONUÇLARI
2- Sosyal ve Psikolojik Sonuçları
Daha önce de belirttiğimiz üzere Rumlar aslında Müslümanları çok büyük bir tehlike olarak görüyorlardı ve bu sebeplede Şam ve Hicaz arasında kuvvet toplamaya başlamışlardı. Rumlar açısından durum böyle iken Müslümanlar açısından ise belki de Hz. Peygamber hayattayken son bir defa cihad denemesinden geçmeleri gerekiyordu. Bûtî’nin de ifade ettiği gibi müslümaların imtihanı olarak hikmet-i ilâhi bu seferde çekilen sıkıntıları yeterli bulmuştu ki karşılıklı çarpışmaya gerek kalmamıştı. Bu sefere gidiş ve geliş sırasında Müslümanlar maddi-manevi o kadar çok fedakârlıkta bulunmuşlardı ki böylece Allah’a olan sevgilerini ve imanlarındaki sadakatlerini en güzel şekilde ispatlamışlardı.479
476 Nasr 110/1-3
477 Bûtî, Fıkhu’s-Sîra, s. 318-319
478 Önkal, Ahmet, Rasûlullah’ın Davet Metodu, s. 265 479 Bûtî, Fıkhu’s-Sîra, s. 313-314
Daha seferberlik ilan edildiği andan itibaren Sahâbîler içinde imtihanlar zinciri başlamış bulunuyordu. Başta çok zor şartlar içerisinde hazırlıklar başlarken malının hepsini getiren Hz. Ebû Bekir, malının yarısını infak eden Hz. Ömer, ordunun üçte birini teçhiz ederek “Bundan sonra yaptıkları O’na zarar vermeyecektir” müjdesini alan Hz. Osman her zaman olduğu gibi ilk olmalarına yakışır derecede üzerlerine düşeni yapmışlardı. Sefere katılmak için binek bulamadığından dolayı ağlayan, bir ölçek hurma ile bile olsa cihada katılmak için yarışanları da unutmamak gerekir.
Ancak böylesine zorlu bir seferde bazıları daha çetin imtihan olmuşlardır. Ka’b b. Mâlik, Hilâl b. Ümeyye, Mürâre b. Rebi’ sefere katılmamanın sonucunda çok ciddi bir uyarı almışlar ve ancak Allah’ın âyetiyle feraha ulaşmışlardır. “Doğruluk” konusunda Tebûk Seferi’nden sonra da hep imtihan olduğunu ifade eden Ka’b b. Mâlik tüm inananlara örnek olacak sadakât dersi vermiştir. “Bir insanı yok sayarak hiç konuşmama” psikolojik olarak bir insana verilebilecek zaten en büyük cezalardan biri iken bir de Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından bu yöntem uygulanınca cezanın boyutu daha da büyümüştür. Ancak Ka’b b. Mâlik ve diğer sahabîler yalan söyleyip dünyada kurtulmak varken doğru söyleyip âhiret kurtuluşunu tercih etmişlerdir. Bu sahâbîlerin neden böyle önemli bir sefere katılmama gibi bir davranışa girdikleri sorusuna ise Şadi Eren’in yorumuyla şöyle cevap verebiliriz:
İnsan kalbi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in teşbihiyle “bir ağacın dalından sarkıtılmış ince bir ipin ucundaki tüy gibi” hassastır, her yönden gelen rüzgârlara açıktır. Böylesine çetin bir seferde bazı mü’minlerin kalplerinin istenmeyen bazı temayüllerde bulunması, beşeri bir realite olarak kendini göstermektedir.480
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in seferden döndükten sonra mazeretleri sebebiyle sefere katılamayanları taltif eden “Geride kaldığı halde bizimle beraber olanlar vardı” şeklindeki sözleri de “Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız O’na ağır gelir. Kalbi üstünüze titrer, mü’minlere karşı pek şefkatli pek merhametlidir” Tevbe Sûresi’nin 128. âyetini bize hatırlatmaktadır.
Bu gazvenin en önemli sonuçlarından biri de hiç şüphesiz münafıklarla Müslümanların belirgin olarak ayırt edilmiş olmalarıdır. Sefere davet ile başlayan bu sapmalar seferden döndükten sonra da devam etmiştir. Böylesine önemli bir gazveye
katılmamak için çok basit bahaneler uyduran münafıklar, Dırâr Mescidi’ni inşa ederek nifaklarına devam ederken Kasvâ’nın kaybolmasını bile saptırmışlar, seferden dönüş sırasında da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e tuzak kurarak hiçbir fırsatı kaçırmamışlardır. Ancak her seferinde de Allah vahiy göndererek onların iç yüzlerini ortaya çıkarmıştır.
“Eğer davet olundukları seferde peşin bir ganimet bulunsa ve orta yollu bir mesafe olsaydı, mutlaka senin peşinden gelirlerdi. Fakat bu meşakkatli yol onlara pek uzak geldi. Bununla beraber ″Eğer gücümüz yetseydi muhakkak sizinle beraber sefere çıkardık″ diye yemin edeceklerdir. Onlar bu yalanlarıyla kendilerini mahvediyorlar. Çünkü Allah onların yalancı olduklarını kesinlikle bilmektedir”481 âyeti hakkında Elmalılı şöyle bir yorum yapmaktadır: “Bu âyet gaybdan bir haberdir ve Tebûk Seferinin başarı ile sona ereceğini bildiren bir müjdedir. Yani siz onların uzak ve zahmetli görüp katılmadıkları bu seferden yakında zaferle döneceksiniz ve o zaman onlar size katılmadıkları için özür beyan edecek ve size inandırmak için yalan yere yemin edecekler”.482
Gerçekten de Hz. Peygamber seferden döndükten sonra münafıklar gelip özür beyan etmişlerdi. Hz. Peygamber ise “Muhammed ashâbını öldürüyor” demesinler diye onları kendi hallerine bırakmıştır. Belki de Hz. Peygamber, münafıkların ahiretteki azapları oldukça çetin olacağından dünyada cezalandırmak istememiş de olabilir.
Tebûk’e gelindiği zaman Hz. Peygamber Bizans Kayser’i Heraklius’a mektup göndererek öncelikli amacın savaş değil tebliğ olduğunu göstermiştir. Yine Tebûk’te civar kabileler ile yapılan anlaşmalar ile de İslâmiyet’in yayılmasına uygun ortamlar oluşturulmuştur.
481 Tevbe 9/42
SONUÇ
Bu çalışmamızın önsözünde böyle bir çalışmayı yapmamızın sebeplerinden birinin de olayların biraz daha derinine inerek geçmişte yaşanmış bitmiş gibi görünen hadiselerin, bize bakan yönlerini ortaya çıkarmak olduğundan bahsetmiştik.
Hz. Peygamber’in son seferi olması sebebiyle çok önemli olan Tebûk Seferi, savaş olmamasına rağmen Müslümanların en fazla zorlandıkları seferlerden biridir. Bedir gününde Müslümanlar sayıca kendilerinden çok fazla müşriklerle savaşmış galip gelmiş, Uhud’da ve Hendek’te çok ciddi mücadeleler verilmiş ve her seferinde de Müslümanlar üzerine düşenleri fazlasıyla yapmışlardır.
Bizans ile ciddi anlamda ilk karşılaşma olan Mu’te oldukça çetin geçmiştir. Her ne kadar bir yenilgiden bahsedilemese de Müslümanları oldukça zorlayan bu savaştan sonra Bizans’ın üzerine yürünmesi gerçekten cesaret isteyen bir durumdu. Havaların çok sıcak olması ve diğer olumsuz sebepler bu seferi daha da çetin bir hale getirmiştir. Ancak Hz. Peygamber’in ilk defa bir seferde gidilecek yeri açıklaması üzerine Müslümanlar hem teçhizat olarak hem de psikolojik olarak kendilerini hazırlamışlar ve bu zorlu seferden alınlarının akıyla dönmüşlerdir. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere mü’minler için asıl cihad bu sefer de nefisleri ile olmuştur.
Tebûk Seferi, gerek Hz. Peygamber başkanlığındaki İslâm Devleti’nin konumunun belirginleşmesi bakımından, gerekse seferden dönüşten itibaren pek çok insanın İslâmiyetle müşerref olmasını temin etmesi bakımından İslâm Tarihi’nde bir dönüm noktası oluşturmuştur.
Her Müslümanın hayatının bir döneminde dini adına çok ciddi fedâkârlıklar yapmak durumunda kaldığı zamanlar vardır. Hatta şu an günümüzde de olduğu üzere bu konuda bazı Müslümanların payına çok daha ağır olan ve uzun süren sıkıntılar düşmektedir. Kanaatimizce Tebûk Seferi’ne bu bakış açısıyla bakabilen bir Müslüman kendini çok daha güçlü hissedecektir. Yüzyıllar sonrasında da bazan Hz. Ebu Bekir kadar “Her şeyimi getirdim” diyecek, bazan Ka’b b. Mâlik gibi “Doğruluk” uğrunda pek çok ızdıraplar çekmeyi göze alacak, bazan da Ebu Hayseme gibi; Müslümanlar sıkıntı içindeyken evinde rahat etmeyi utanç sebebi sayacak mü’minler olacaktır.
Tarihte yaşanan pek çok hadise sadece o dönem için önemli değildir. Bazı hadiseler vardır ki yüzyıllar sonrasına bile ışık tutabilir. İşte Tebûk Seferi de hem Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemi için hem de daha sonraki dönemler için ibretlerle doludur.
BİBLİYOGRAFYA
1. Ağırakça, Ahmet, “Ğassânîler”, D.İ.A., İstanbul, 1996, XIII, 397-398
2. Ahmed b. Hanbel (241/855), el-Müsned, Çağrı Yayınları, 2. Bsm., İstanbul, 1992
3. Algül, Hüseyin, İslâm Târihi, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1986
4. el-Belâzurî, Muhammed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbu’l-Eşrâf, Thk: Rıza Zîrikli ve ark., 1. Bsm., Beyrut, 1996
5. ………….., Fütûhu’l-Buldân, Çev. Mustafa Fayda, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987
6. el-Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. Huseyin (458/1066), Delâilü’n-Nübüvve ve Marifetü Ahvâli Sâhibi Şerî’a, Beyrut, 1985
7. el-Buhârî, Ebû ‘Abdillah Muhammed b. İsmâil (256/870), Sahîhu’l-Buhârî, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992
8. Buhl, Fr., “Tebûk”, İ.A., Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1. Bsm., İstanbul, 1974, XII/I, 103
9. el-Bûti, Muhammed Sa’id Ramadan, Fıkhu’s-Sîra, 7. Bsm., Beyrut, 1978 10. Çapan, Ergün, Kur’ân-ı Kerîm’de Sahâbe, Işık Yayınları, İstanbul, 2002 11. Demirkent, Işın, “Bizans”, D.İ.A., İstanbul, 1992, VI, 230-244
12. Derveze, M. İzzet, et-Tefsîru’l- Hadîs (Nüzul Sırasına Göre Kur’ân Tefsiri) Çev. Mehmet Baydaş, Vahdettin İnce, Ramazan Yıldırım, Ekin Yayınları, 2. Bsm., İstanbul, T.siz
13. ed-Diyârbekrî, Huseyn b. Muhammed b. el-Hasen (990/1582), Târîhu’l-Hamîs fî-Ahvâli Enfesi Nefîs, Beyrut, T.siz
14. Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İlmî Müşavir ve Redaktör: Hakkı Dursun Yıldız, Çağ Yayınları, İstanbul, 1986
15. İbn Hıbbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Ahmed b. Et-Temîmî (354/965), es- Sîratu’n-Nebeviyye ve Ahbâru’l- Hulefâ, 1. Bsm., Beyrut, 1987
16. Ebû Nuaym el-İsbahânî, Ahmed b. Muhammed b. Abdullah, Hılyetü’l- Evliyâ ve Tabakâtu’l- Asfiyâ, Beyrut, 1967
18. Eren, Şâdi, Ku’an’da Teşbih ve Temsiller, Işık Yayınları, İstanbul, 2001 19. Güner, Ahmet, “Dûmetu’l-Cendel”, D.İ.A., İstanbul, 1994, X, 1-2 20. el-Ğazzâlî, Muhammed, Fıkhu’-Sîra, Çev. Resul Tosun, İstanbul, 1997
21. el-Hâkim en-Neysabûrî, Ebû Abdullah (405/1014), el-Müstedrek ala’s- Sahîhayn, Beyrut, 1986
22. el-Halebî, Ali b. Burhâniddîn (1044/1634), İnsânu’l-Uyûn fî-Sîrati’l-Emîni’l- Me’mûn, Lübnan, T.siz
23. Hamîdullah, Muhammed el- Haydarâbâdî, İslâm Peygamberi, Çev. Salih Tuğ, İstanbul, 1993
24. …………..., Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Savaşları, Çev. Salih Tuğ, Yağmur Yayınevi, 3. Bsm., İstanbul, 1981
25. …………..., Mecmû’atu’l-Vesâikı’s-Siyâsiyye li’l-‘Ahdi’n-Nebevî ve’l- Hılafeti’r- Râşide, 2. Bsm., Kâhire, 1956
26. el-Heysemî, Nureddin ‘Ali b. Ebî Bekr (807/1404), Mecmau’z-Zevâid ve Menbâu’l-Fevâid, Beyrut, 1967
27. Hitti, Philip K., Siyâsî ve Kültürel İslâm Târihi, Çev. Salih Tuğ, İstanbul, 1995 28. İbn Abdi’l-Berr, Ebû Ömer Yusuf el-Kurtubî (463/1070), el-İstîâb fî Ma’rifeti’l-
Ashâb, Thk: Ali Muhammed el-Becavî, Mısır, T.siz
29. İbn Hacer, Ahmed b. ‘Ali el-‘Askalânî (852/1448), el-İsâbe fî Temyîzi’s- Sahâbe, Mısır, 1939
30. …………., Fethu’l-Bârî bî Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, Thk: Abdulaziz Bâz Muhammed Fuâd Abdulbâki Muhibbüddin el-Hatîb, el-Mektebetü’s-Selefiyye, 1883
31. İbn Haldûn, Abdurrahmân b. Muhammed (808/1405), Târîhu İbn Haldûn (Kitâbu’l- İber ve Dîvânu’l-Mubtedei ve’l-Haber fî Eyyâmi’l-‘Arab ve’l-Acem ve’l-Berber ve Men ‘Âsârahum min-Zevi’s-Sultâni’l-Ekber), Beyrut, 1971 32. İbn Hişâm, Abdülmelik b. Hişam b. Eyyûb el-Hımyerî, el-Basrî (218/834), es-
Sîratu’n-Nebeviyye, Thk: Mustafa es-Sekkâ ve ark., 2. Bsm., Mısır, 1995 33. İbn Kayyim el-Cevziyye, Şemsuddîn Ebû ‘Abdillah Muhammed b. Ebî Bekr (751/1350), Zâdü’l-Me’âd fî Hedyi Hayri’l-‘Ibâd, Mısır, 1928
34. İbn Kesîr, Ebû’l-Fidâ’ İsmâ’il (774/1372), Hadislerle Kur’ân-ı Kerîm Tefsiri, Çev. Bekir Karlığa, Bedreddin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1989
35. …………, Tefsîru’l- Kur’âni’l-‘Azîm, 1. Bsm., Beyrut, 1996 36. …………, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1. Bsm., Beyrut, 1966
37. İbn Kuteybe, el-Meârif (276/887), Thk: Muhammed İsmâ’il Abdulvâhid Abdullah es-Sâvi, 2. Bsm., Beyrut, 1970
38. İbn Sa’d, Muhammed, (230/844), et-Tabakâtü’l-Kubrâ, Beyrut, 1960
39. İbn Seyyidi’n-Nâs (734/1333), Uyûnu’l-Eser fî-Funûni’l-Meğâzi ve’ş-Şemâili ve’s-Siyer, Beyrut, T. Siz
40. İbnu’l-Cevzî, Ebû’l- Ferac Abdurrahmân b. Ali b. Muhammed (597/1200), el- Muntazam fî Târîhi’l-Mülûku ve’l-Ümem, Thk: Muhammed Abdulkâdir Atâ, Mustafa Abdulkâdir Atâ, Beyrut, 1995
41. İbnu’l-Esîr, İzzüddîn Ebû’l-Hasan Ali b. Ebî’l-Kerâm (630/1232), el-Kâmil fî’t- Târîh, Beyrut, 1965
42. Kândehlevî, Muhammed Yusuf, Hayâtu’s-Sahâbe, Terc. Ahmet Meylânî, İstanbul, 1980
43. Kapar, M. Ali, Hz. Muhammed’in Müşriklerle Münasebetleri, 1. Bsm., Esra Yayınları, İstanbul, 1993
44. Karakılıç, Celaleddin, Hz. Muhammed’in Hayatı, Eşsiz Ahlak ve Faziletleri, Ankara, 1972
45. el-Kastallânî, Ebu’l-Abbas Şihâbuddîn Ahmed b. Muhammed (923/1517) Envâru’l-Muhammediyye min Mevâhibi’l-Ledunniyye, Beyrut, 1892
46. Kehhâle, Ömer Rıza, Mu’cemu Kabâili’l-’Arab, Beyrut, 1982
47. Köksal, Mustafa Âsım, İslâm Târihi, Şamil Yayınevi, 2. Bsm., İstanbul, 1981 48. Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî (671/1220) el-Câmi’u li
Ahkâmi’l-Kur’ân, Çev. M. Beşir Eryarsoy, Buruc Yayınları, İstanbul, 1999 49. el-Mes’ûdî, Ebu’l Hasen Ali b. Huseyn b. Ali (346/957), Murûcu’z-Zeheb ve
Meâdinü’l-Cevher, 4. Bsm., Mısır, 1964
50. Müslim, Ebû’l-Huseyn b. el- Haccâc el-Kuşeyrî en-Neysaburî (261/874), Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992
52. Özkuyumcu, Nadir, “Asr-ı Saâdette Yahûdilerle İlişkiler”, B.Y.A.İ., Edt: Vecdi Akyüz, Beyan Yayınları, İstanbul, 1994
53. es-Semhûdî, Nuruddîn Ali b. Ahmed el-Mısri (91171505), Vefâu’l-Vefâ bi Ahbâri Dari’l –Mustafa, Beyrut 1984
54. Seydişehrî, Mahmud Es’ad, İslâm Târihi, Sad: Ahmed Lütfi Kazancı, Osman Kazancı, Marifet Yayınları, İstanbul, 1995
55. Sönmez, Abidin, Rasûlullah’ın Diplomatik Münasebetleri ve Sulh Muâhedeleri, İstanbul, 1984
56. et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (310/922), Câmiu’l-Beyân ‘an- Te’vili Âyi’l-Kur’ân (Tefsiru’t-Taberi), Mısır, 1954
57. ………...., Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, Thk: Muhammed Ebû’l-Fadl İbrahim, Mısır, 1968
58. et-Tirmizî, Ebû Îsa Muhammed b. Îsa b. Sevra (279/892), es-Sünen, Medîne, 1964
59. el-Vâkıdî, Muhammed b. Ömer (207/822), Kitâbu’l-Meğâzî, Beyrut, 1984
60. Yâkût el-Hamevî, Şihâbuddîn Ebû Abdullah er-Rûmî el-Bağdâdî (626/1229), Mu’cemu’l-Buldân, Beyrut, T. siz
61. el-Ya’kûbî, Ahmed b. Ebî Ya’kûb b. Ca’fer (284/897), Târîhu’l-Ya’kûbî, Beyrut, 1960
62. Yazır, Muhammed Hamdi (Elmalılı), (1942), Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul, T. Siz
63. ez-Zehebî, Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman (748/1374), Târîhu’l- İslâm ve Vefeyâtu’l-Meşâhiri ve’l-A’lâm, Thk: Muhammed Mahmud Hamdan, Kâhire, 1985
64. ez-Zürkânî, Muhammed b. Abdilbâkî b. Yusuf (1122/1710), Şerhu’l- Mevâhibi’l-Ledunniyye, 2. Bsm., Beyrut, 1973